Türü
Roman
Sayfa Sayısı
64
ISBN
9759059316
Baskı Sayısı
0. Baskı
Türünün tek örneği bir kitap. Türü ne mi? Hızlı roman.. Ebu Zerr(ra)'ın devrimci ruhunun son nefesi yüzyılları aşıp, günümüzde bir Ebuzer'i buluyor. Sepetli motosikletinde bir dostuyla yollara düşüyor Ebuzer. Nerelere düşmüyor ki yolları.. "Derviş devrimcilerin kuru ekmeği yolumuzu aydınlatıyor"

Siz gelmezseniz durmaz!

Açık-saçık filimler gösteren bir sinemanın önünden geçiyorduk ki, Ebuzer frene bastı. "Ey gafiller!" diye seslendi sinemanın önünde toplanmış olan kalabalığa; "Karşıya bakın ne görüyorsunuz?" "Bir kilise." "Evet, İtalyan yurttaşlarımızın kilisesi. Onlara saygı duymayabilirsiniz ama bu mabedde yaptıkları şeye saygı duymaya mecbursunuz. Bir kilisenin karşısında böyle bir sinemanın ne işi var?" "Bilmiyoruz abi. Biz geldiğimizde burada duruyordu." "Siz gelmezseniz durmaz"

Türü
Araştırma
Sayfa Sayısı
0
Baskı Tarihi
2011
Yazılış Tarihi
Ocak, 2011
Baskı Sayısı
0. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Timaş
Editörü
Zeynep Berktaş
Nevin Meriç'in, Ayşe hanım ile yaptığı söyleşi kitabı... Bu kitap, Cumhuriyet'in ilk döneminde tıp eğitimi alıp doktor olan Ayşe Hümeyra Ökten'in günümüz gençlerine örnek niteliğindeki hayat hikayesidir. Doktor Ayşe Hümeyra Ökten, 85 yıllık yaşamının yarım asrını hastalarına adar ve tek başına bir vakıf gibi hizmet verir. 1959'dan beri İslam dünyasının da çok yakından tanıdığı Ayşe Hümeyra Hanım birçok alim ve devlet adamının da doktorluğunu yaparak herkesin sevgisini kazanır. 1953'te Kızılay'ın teklifiyle Medine'ye görevli ilk kadın doktor olarak gider. Bu gidiş onun için bir dönüm noktası olur ve bir daha o kutsal topraklardan bağını koparamaz. Artık evi de Mekke ve Medine olur. Kaynak: webhatti.com: Dindar Bir Doktor Hanım - Ayşe Hümeyra Ökten Türkiye'de geleceğin başbakanlarının yetişeceği İmam Hatip Liseleri'nin kurulması için insanüstü gayretler gösteren Mahmud Celaleddin Ökten'in kızı olan Ayşe Hümeyra Ökten, kendisiyle yapılan bu söyleşide, babasını ve çevresini özel olarak anlatıyor, Mehmed Zahid Kotku, Babanzade Ahmed Naim, yahirü'l-Mevlevi, Mehmed Ali Ayni, Mahir İz, Nurettin Topçu, Orhan Okay, İsmail Fenni Ertuğrul, Mustafa Şekip Tunç, Küçük Hüseyin Efendi ve Mehmed Akif Ersoy gibi bir döneme damgasını vurmuş ilim adamlarının hayatına dair şimdiye kadar hiç bilinmeyen birçok anekdot aktarıyor.

Naat

O sene Hüseyin Siret Bey de Ada’ya geliyordu. Fahreddin Efendi bir gün Siret Bey, her şey için şiir yazıyorsun, bu defa da Peygamber Efendimiz için yazsana” demiş. O da “Ama efendim, görmedim ki, bilmiyorum nasıl yazayım” diye cevap verince, “İnşallah görürsün” demiş. Fahreddin Efendi’nin istenen rüyayı göstermek kabiliyeti vardı. Hakikaten bir zaman sonra Siret Bey rüyayı gördü ve şiiri yazdı, şimdi o şiir ilahi olarak okunuyor. (Ey mihr-i layezalin mehtab-ı müsteniri Envar-ı kibriyaye sensin yegane mazhar Zatinla zat-ı akdes olmuşdu zarf u mazruf Dillerde ism-i pakin Allah ile beraber Sensin nebi-i ümmi arif kemal-i Hakkı Arif kemal-i zatın yalniz Hûda-yi enver Mir'at-ı Hakk-nümasın tevhid ile mücella Kim anda hüsn-i mutlak nurunla cilve eyler Uşşak-ı zârı varken bî-had o Kibriyanın Mâşuk-ı münferidsin Mevla'ye ey Peygamber Asr-ı seadetinde gelmek nasib olaydi Görmüş olurdu billah Allah'i görmeyenler Hakk'ın yaninda mehtab sonmüş çerağa benzer Leyla misali hubân payinde zıll-i kemter Ey yâr-ı kâinata şâmil füyûz-i sevda Aşkınla müncelidir bizzat ilâh-i ekber Bin yıl çalışsa âbid, ma'buduna erişmez Vuslat-saray-ı Hakk'a aşkın yegane rehber Encüm ile mâh gökte bir levha-i mualla Kim (......) ihtar ederdi manzar Nam-ı bülendin ey yar menkûş-ı arş-ı izzet Âyât-ı zü'l-celâlin çepçevre hale-küster Munkirlerin yüzünde nar-ı cahim alev-riz Vechinde mü'minînin tâbende nûr-i akmer Vahdetgehimde her şeb sensin enîs-i ruhum Tenha seninle kalmak bir zevk-i vuslat-âver Miracım oldu cânân rüyada iltifatın Lutfet cemâl-i pâkin bîdâr iken de göster Olsam gubâr-i pâyin Mevlâ'ya yol bulurdum Derdim habibinin ben, pâmâliyim ser-a-ser Maşuk-ı bî-rakîbin müştakıyım ki ben de Pây-i saadetinden vardır mübarek izler Ben hâkisar-ı aşkı dûr etme devletinden Senden budur ilahi maksud-u abd-i ahkar Boynum bükük yüzümde ağlardı seyyiatım Takbil ederdi pâyin gözler yaşım mükerrer Mahbub-u müctebâsın sultan-ı enbiyâsın Uşşâka reh-nümâsın sen ey şefi-i mahşer Siyret! Ne söyleyeyim, meddâhı kibriyâdır Tavsife muktedir mi mehtâbı kirm-i ahter.)

Türü
Hatırat
Sayfa Sayısı
406
Baskı Tarihi
Haziran 2007
ISBN
9944-125-12-1
Baskı Sayısı
2. Baskı
Basım Yeri
Gaziemir / İzmir
Yayın Evi
Kaynak Yayınları
Editörü
Şeref Yılmaz
Yazan: AHMED ŞAHİN Yazı Kaynağı: Zaman Gazetesi, Ailem Eki, Sayı: 228 Çileli bir devrin hikayesini Ali Ulvi Kurucu merhumun hatıralarından okumak büyük bir şans. Hayatını tamamen ilme adamış yüksek bir kâmet olan merhum Kurucu, hatıralarıyla da irşad vazifesini yerine getiriyor.

Sabri Efendi, Damadını Nasıl Seçti

Sabri Efendi merhumun hâlinde ve tavrında, Allahu Tealâ'ya bir imanın, yakînin, tevekkülün tecellisi görülürdü. Meselâ küçük kızını evlendirirken yaptıkları, menakıp kitaplarına geçecek davranışlardır. Kendisi anlatmıştı: İstanbul Darülfünunu'nda bir konferans dinlemiş. Dinler tarihi üzerine... Konferansı veren, Darülfünun hocalarından Zeki Bey diye bir genç imiş. Bu gencin İslâm tarihine olan vukufu, İslâm'ı diğer dinlerle mukayesesi çok hoşuna gitmiş. Küçük Hamdi Efendi'ye sormuş: "Hazret, Darülfünun'da dinler tarihi okutan Zeki Bey diye bir genç gördüm tanır mısın?" Küçük Hamdi Efendi, Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır'dır. İcazet aldığı hocası Kayserili Mahmud Hamdi Efendi olduğu için, Beyazıd dersiamlarından olan hocasına "Büyük Hamdi", kendisine "Küçük Hamdi" denilmiştir. Hamdi Efendi, Sabri Efendi'ye: "Evet tanırım, hemşehrimdir. Faziletli bir gençtir." diye cevap verince, konuşma şöyle devam etmiş: "Evli midir, bekâr mıdır?" "Yok efendim, bekârdır. Daha evlenecek imkânı yoktur. Fakir bir ailenin evlâdıdır. Dul bir anası vardır." Sabri Efendi, Küçük Hamdi Efendi'den bu bilgileri alınca memnun olmuş ve sormuş: "Bizim küçük kızı kendisine versek, nasıl olur? Acaba razı olur mu, alır mı?" "Aman efendim, bu da sorulur mu? Maalmemnuniye alır, teşekkürlerle alır, kabul eder. Ondan önce de ben, bu lûtfunuza, pekâlâ derim... Fakat efendim, siz bir şeyhülislâmsınız. Evet siz gönül zenginliğine, iman, ahlâk zenginliğine hayran bir kimsesiniz. Fakirliği zenginlikten çok seversiniz... Ama yenge hanımı ne yapacağız? Merhum şeyhülislâm Asım Efendi'nin kızı, zengin aileden gelme. O, bu işi nasıl karşılayacak?" "Onun da bir çaresini bulacağız. Böyle bir genç ele geçmez, bu fırsatı kaçırmayakm..." Sabri Efendi, para meselesine de bir çare bulmuş: "Zeki Bey'e söyle, şimdi annesini ve sizin hanımı bir göndersin, talip olsunlar. Adet yerini bulsun... Bohça göndereceği zaman ben parasını veririm..." Vakti gelmiş. Sabri Efendi, hem bohça ve diğer hediyeler, hem de düğün masrafları için iki yüz altın vermiş... Hanımı, damat tarafından gelen bohçayı görüp de: "Efendi, siz bunlar için, fazla imkânları yoktur, talebelikten yeni kurtulmuş, diyordunuz. Şu gönderdilderi güzel bohçaya bir baksanıza, zengin işi" deyince; Hoca Efendi de onu tasdik ederek şunları söylemiş: "Maşaallah! E! Hanım, parayla iman kimde var, bilinmez. Demek imkânları varmış... Maşaallah, maşaallah..."

Türü
Roman
Sayfa Sayısı
64
ISBN
9759059316
Baskı Sayısı
0. Baskı
Türünün tek örneği bir kitap. Türü ne mi? Hızlı roman.. Ebu Zerr(ra)'ın devrimci ruhunun son nefesi yüzyılları aşıp, günümüzde bir Ebuzer'i buluyor. Sepetli motosikletinde bir dostuyla yollara düşüyor Ebuzer. Nerelere düşmüyor ki yolları.. "Derviş devrimcilerin kuru ekmeği yolumuzu aydınlatıyor"

Siz Allah katından gelen yardımcılar mısınız?

Tam BM binasından ayrılırken Aliya İzzetbegoviç çıktı karşımıza. "Allah'ın selamı rahmeti ve berekatı üzerine olsun sevgili başkan" dedi Ebuzer. "Laf olsun diye söylemiyorum, samimi dileğimdir bu" Aliya'nın zaten aydınlık olan yüzü biraz daha aydınlandı. "Vealeykümselam ve rahmetullahi ve berakatuhu" dedi coşkuyla. "Zorlu bir müzakere maratonunun arefesindeyim. Siz Allah katından gelen yardımcılar mısınız?" Değildik, ama onlar da birazdan burada olurlardı herhal. "Seni mübarek vazifenden alıkoymak istemeyiz" dedi Ebuzer, "Secde kokan o temiz alnını uzat, öpüp gidelim." Aliya'yı alnından öpüp gittik.

Türü
Diğer
Sayfa Sayısı
0
ISBN
9789759014179
Baskı Sayısı
0. Baskı
Yayın Evi
Kalem Yayınları
Mütercimi
Ahmet Çelen
http://www.islamkutuphanesi.com/turkcekitap/online/nehculbelaga_all/nehc.html

Bekçi

Ecelin bekçi olması yeterlidir.

Türü
Roman
Sayfa Sayısı
120
Baskı Tarihi
2010
Yazılış Tarihi
1972
ISBN
978-975-05-0736-6
Baskı Sayısı
1. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
İletişim
Editörü
Fatih Özgüven
Mütercimi
Şükrü Alpagut
Orijinal Adı
Transparent things
‘İnce bir dolaysız gerçeklik cilası, doğal ve yapay maddelerin üzerini kaplar; her kim şimdide, şimdiyle kalmak istiyorsa lütfen onun ince gergin cilasını çatlatmasın.’ ‘Saydam şeyler, asık suratlı, sakar bir kişi olan kahramanımız Hugh Person’ın İsviçre’ye yaptığı dört ziyaret çevresinde gelişiyor. Genç bir yayıncı olan Hugh, R. ile görüşmeye gönderilir.

Pişmanlık

Pişmanlık duygusunun karanlığında, onarılmaz şeylerin zindanında pek çok acı dolaşır.

Türü
Diğer
Sayfa Sayısı
0
ISBN
9789759014179
Baskı Sayısı
0. Baskı
Yayın Evi
Kalem Yayınları
Mütercimi
Ahmet Çelen
http://www.islamkutuphanesi.com/turkcekitap/online/nehculbelaga_all/nehc.html

Uyku

Dünya halkı, uyuyarak yolculuk eden kervan ehline benzer.

Türü
Hikâye
Sayfa Sayısı
0
Baskı Tarihi
1983
ISBN
9789754063110
Baskı Sayısı
0. Baskı
Yayın Evi
Cem Yayınevi

Dünyayı yoketmek

Dünyayı yoketmenin üstesinden gelemeyiz, çünkü onu özgür bir nesne olarak biz kurmadık; biz yalnız yolumuzu yitirip, bu dünyanın içine düştük; hatta daha da ileri giderek diyebiliriz ki, dünya yolumuzu yitirmemizdir, ama işte bu yüzden yokedilemez özellik taşımaktadır. Belki kendisinden el çekerek değil, kendisini sonuna kadar yaşayarak yok edebiliriz dünyayı; ama onu sonuna kadar yaşamak da yok edişlerin sonucu olabilir, kuşkusuz bu dünyadaki yokedişlerin...