Neden Altını Çizdim?
http://www.youtube.com/watch?v=D2Y_FJQWRCc&feature=related (Bulut Gelir türküsü)

Sıcak ekmek gibi hasreti türkünün

"Bulut gelir pâre pâre Dördü aktır, dördü kare Sen açtın kalbime yâre Yağma yağmur, esme bre deli rüzgar Yarim yoldadır! Mümtaz, halk havalarının kendine has, elle tutulur ıstırabını bir devaya kavuşmuş gibi dinledi. Sanki birdenbire sert ve diriltici rüzgara, yenilmesi behemehal lazım güçlüklere, hayatın kendisine çıkmıştılar. Bulut gelir yer yaş olur İçer bâde sarhoş olur Yâr kokusu bir hoş olur Mümtaz bu derin ve çıldırtıcı hasretin kendi ıstırabından çok ayrı bir şey olduğunu anlıyordu. O bir asab bozukluğunun değişmiş şekli değil, sıcak ekmek gibi hayatın kendisi ile dolu, onu yapan bir şeydi. Bulut gelir seher ile Çiçek açmış bahar ile Herkes kavuşmuş yâr ile -İşte bunu sevmeliyiz.

Türü
Hikâye
Sayfa Sayısı
0
Baskı Tarihi
1983
ISBN
9789754063110
Baskı Sayısı
0. Baskı
Yayın Evi
Cem Yayınevi

Atlas

Altas, istediği anda omuzlarında taşıdığı dünyayı kaldırıp atarak savuşup gidebileceği düşüncesini içinde taşıyabilirdi; ama bu düşünceden ötesine izin yoktu.

Türü
Diğer
Sayfa Sayısı
527
Baskı Tarihi
Eylül 2010
ISBN
978-605-5482-00-8
Baskı Sayısı
0. Baskı
Basım Yeri
Ankara 2010
Yayın Evi
FECR YAYINEVİ
Mütercimi
Prof.Dr.Hicabi Kırlangıç - Prof.Dr.Derya Örs
Orijinal Adı
Hubut der Kevir
Birden elindeki elmayı uzattı ve gözleriyle benden onu dişlememi istedi. Fakat ben dudaklarımı daha sıkı kapattım. Yüreğimdeki dilsiz bir duygu diyordu ki an, büyük bir inkılâp anıdır. Bütün varlık olduğu yerde durmuş heyecanla bekliyordu. O, bir isyan alevi gibi karşımda dalgalanıyor ve sabırsız yakıyordu beni. Bense kalbinde korkunç bir volkanın patlamak için sabırsızlandığı dağ zirvesinin sakinliğine sahiptim. O her an daha kararlı ve saldırgan, ben her an daha tereddütlü ve ezgin. Günah duygusu.

Beşiğimin ipi

Uyku yolculuğundan dönmekte ve her gecenin ardından buluşma yerleri olan tan yerinin çağlayan pınarının yanında bir yaraya gelirler...Gün başlar. Adamın epeydir uyanık olduğu ve sırf eşi yalnız kalabilsin, kendisi de eşiyle yalnız kalabilsin ve her biri diğeri olmadan birlikte olabilsin; bir aradayken birbirini anımsasın ve diğeri yokmuş gibi konuşsun, düşünsün ve hissetsin diye mahsustan gözlerini ve dudaklarını kapadığı ve uyuyormuş gibi yaptığı belli olan adam, gözleri eşinin gözlerinde, onun yarım kalan şarkısını sürdürür: Sensiz, ben bu ülkenin renklerini yabancı görürüm Sensiz, bu ülkenin renkleri incitir beni Sensiz, bu sahranın ceylanları benim kızgın kurtlarımdır Sensiz, dağar uyumakta olan çirkin ve kara devlerdir Sensiz, yeryüzü beni öfkeyle içine bastıran pis ve tozlu bir kabristandır Bulut benim topraktan mezarıma serilmiş beyaz bir kefendir Ve beşiğimin ipini annemin elinden kapıp boynuma takmışlardır ve ipin ucu dağların ardında gece gündüz beni pusuda bekleyen halifenin elindedir. Sensiz, benim masum ceylanımı yutan bir kurttur Sensiz, bu ülkenin kuşları, korku gölgeleri ve bela ebabilleridir Sensiz, tan yeri her sabah bir cenazenin ağzından dökülen nefret dolu gülümsemedir Sensiz meltem kafamda uyumakta olan acıları her an uyandırır. Sensiz, ben baharda ölürüm...

Türü
Hikâye
Sayfa Sayısı
0
Baskı Tarihi
1983
ISBN
9789754063110
Baskı Sayısı
0. Baskı
Yayın Evi
Cem Yayınevi

Duvara iyice tutturulmamış bir ayna

Her insan içinde bir oda taşır. Hatta kulakla saptanabilir, bu. Diyelim gece vaktidir de dört bir yana sessizlik çökmüştür ve hızlı hızlı biri geçmektedir ilerken; kulak kabartıldı mı, örneğin duvara iyice tutturulmamış bir aynanın takırdadığı işitilecektir.

Türü
Hikâye
Sayfa Sayısı
0
Baskı Tarihi
1983
ISBN
9789754063110
Baskı Sayısı
0. Baskı
Yayın Evi
Cem Yayınevi

Yaşayan bir yerin varlığı

Don Kişot'un giriştiği en önemli işlerden biri, hatta yel değirmenleriyle savaşmasından da etkileyicisi, kendi canına kıymasıdır. Ölü Don Kişot, ölü Don Kişot'u öldürmek ister, ama bunun için ölü Don Kişot'ta yaşayan bir yerin varlığı gerekmektedir; işte bu yeri Don Kişot boşuna olduğu kadar sürekli arayıp durur. Böyle bir uğraş ardında iki ölü Don Kişot, bir daha birbirinden ayrılmayacak biçimde iç içe girerek, alabildiğine diri bir hacıyatmaz gibi zaman içinde yuvarlanıp gider.