dikkât

Türü
Deneme
Sayfa Sayısı
0
Baskı Tarihi
2000
ISBN
975-7462-94-2
Baskı Sayısı
3. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Dergâh
Ahmet Hamdi Tanpınar'ın çeşitli gazete ve dergilerde yayımlanmış yazılarından derlenen "Yaşadığım Gibi" yazarın, şair, hikayeci - romancı ve edebiyat tarihçisi olarak millî kültürümüzle ilgili özlü fikirlerini yansıtmaktadır.

Dikkat: Bir Büyülü Kelime

Benim için san'atta, ilimde her şeyden evvel dikkat esastır. Daha büyülü kelime bilmem.

Türü
Deneme
Sayfa Sayısı
0
Baskı Tarihi
2000
ISBN
975-7462-94-2
Baskı Sayısı
3. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Dergâh
Ahmet Hamdi Tanpınar'ın çeşitli gazete ve dergilerde yayımlanmış yazılarından derlenen "Yaşadığım Gibi" yazarın, şair, hikayeci - romancı ve edebiyat tarihçisi olarak millî kültürümüzle ilgili özlü fikirlerini yansıtmaktadır.

Dehanın miyarı

Sizce dehânın miyarı nedir? Dikkat... İnsan dikkatidir. Dikkati nisbetinde büyüktür, kuvvetlidir. Çünkü dikkat bize, eşyanın ve kendimizin kapılarını açar.

Türü
Deneme
Sayfa Sayısı
0
Baskı Tarihi
2000
ISBN
975-7462-94-2
Baskı Sayısı
3. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Dergâh
Ahmet Hamdi Tanpınar'ın çeşitli gazete ve dergilerde yayımlanmış yazılarından derlenen "Yaşadığım Gibi" yazarın, şair, hikayeci - romancı ve edebiyat tarihçisi olarak millî kültürümüzle ilgili özlü fikirlerini yansıtmaktadır.

Zihnin hazmı

Zihnin hazmı konuşma ile oluyor. Biz düşüncelerimizi başkalarının dikkatinde, başkalarının kayıtsızlığında veya hiddetinde, hattâ zulmünde yaşarız.

Türü
Hatırat
Sayfa Sayısı
393
Baskı Tarihi
Kasım 2007
Yazılış Tarihi
1992
ISBN
9944-125-03-2
Baskı Sayısı
3. Baskı
Basım Yeri
İzmir
Yayın Evi
Kaynak
Editörü
Şeref Yılmaz
Yazan: AHMED ŞAHİN Yazı Kaynağı: Zaman Gazetesi, Ailem Eki, Sayı: 228 Çileli bir devrin hikayesini Ali Ulvi Kurucu merhumun hatıralarından okumak büyük bir şans. Hayatını tamamen ilme adamış yüksek bir kâmet olan merhum Kurucu, hatıralarıyla da irşad vazifesini yerine getiriyor.

İki Kalp

Arapça belagattan "Cevher-i Meknûn" okutuyordu. Bu derse Türklerle beraber diğer talebeler de katılırdı. Çünkü İhsan Efendi, âlim olduğu kadar, dersi de çok güzel anlatan bir muallimdi. Talebenin dikkatli dilkkatsiz olanını hemen farkeder, uyandırıverirdi. "Şu bahis neydi bakalım?" diye soruverir, cevap veremediğimizde, "Çocuklar, Cenab-ı Hak, Kur'an-ı Kerim'de: Mâ cealallâhu li-reculin min kalbeyni fî cevfihi, Allah bir kimseyi iki kalbli yaratmamıştır, buyuruyor. Ya buradasınız, ya değilsiniz. Burada iseniz konuşalım; değilseniz, kitabı kapatalım." deyiverirdi.

Sayfa Sayısı
168
Baskı Tarihi
Şubat 2009
ISBN
978-9944-298-31-5
Baskı Sayısı
1. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Destek Yayınları
Editörü
Cenk Özkömür
Bir şey ya öyledir ya da değildir. Gökyüzü ya mavidir ya da mavi değildir. Hem mavi hem de mavi değil olamaz. Doğru düşünme sanatı, iki bin yıldır Hazreti’den soruluyor ama sahici dünya Aristo’nun tanımladığı gibi değil. Bir kere, hiçbir şey sabit değil. Her şey, her an değişiyor. İkincisi, dünya siyah-beyaz değil, gri. Kırçıl. Kesin olan hiçbir şey yok. Dünyanın atmosferini molekül molekül tanımlayabilseniz bile, atmosferi yeryüzünden ayıran kesin çizgiyi bulamıyorsunuz.
Neden Altını Çizdim?
Korteks genişledikçe şuurun yeni melekeler kazanması beklenen bir şey tabi. Ama simge kullanma melekesinin gelişmesi ile akıl yürütme ve lisan kullanımının mümkün olması söz konusu.

Beyin Kabuğu (korteks) ve Şuur

Haberdar olunan bilgilerin düzenlenmesi ve organizmanın diğer parçalarına ulaştırılması, sinir sisteminin gelişmişliğiyle kaim. Merkezi bir işlem sistemi, yani beyin, yaratığın içinde bulunduğu dünyaya ilişkin haberleri bir araya getiriyor, böylece çevreye dair daha bütünlüklü bir resim oluşuyor. Beyin kabuğu (korteks) olan yaratıklarda hafıza ve tanıma melekesi gelişiyor. Hafıza ve tanıma melekeleri gelişenler, dikkat ve hatta amaç sergileyebiliyorlar. Örneğin, beyin kabuğu göreceli olarak gelişmiş bir tür olan köpekler,kovaladıkları kedinin görüntüsünü kedi kaçıp kaybolduktan sonra da koruyabiliyorlar. Beyin kabuğunu oluşturan lobların altında kıvrım şeklinde uzanan limbik sistem, uyku, açlık, susuzluk, cinsellik gibi bedensel işlevleri düzenliyor. Limbik sistemi olan yılan, timsah gibi sürüngenlerin duyguları var. Korteks genişledikçe şuur yeni melekeler kazanıyor. Simge kullanma melekesi bunların en önemlisi; simge kullanma melekesi, akıl yürütmeyi mümkün kılıyor. Dahası, imgesel dil denilen iletişim şeklini doğuruyor.

Sayfa Sayısı
168
Baskı Tarihi
Şubat 2009
ISBN
978-9944-298-31-5
Baskı Sayısı
1. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Destek Yayınları
Editörü
Cenk Özkömür
Bir şey ya öyledir ya da değildir. Gökyüzü ya mavidir ya da mavi değildir. Hem mavi hem de mavi değil olamaz. Doğru düşünme sanatı, iki bin yıldır Hazreti’den soruluyor ama sahici dünya Aristo’nun tanımladığı gibi değil. Bir kere, hiçbir şey sabit değil. Her şey, her an değişiyor. İkincisi, dünya siyah-beyaz değil, gri. Kırçıl. Kesin olan hiçbir şey yok. Dünyanın atmosferini molekül molekül tanımlayabilseniz bile, atmosferi yeryüzünden ayıran kesin çizgiyi bulamıyorsunuz.
Neden Altını Çizdim?
Şuur ve dikkat ilişkisi ilginç.

Başlangıç Noktamız, Şuur

Başlangıç noktamız, şuur. Kelimenin aslı şu'ür. Arapça, "hissetmek, bilmek"ten geliyor; "insanın kendisini bilmesi, içinde yaşadığı mekân ve zamandan haberdar olabilmesi melekesi" olarak tanımlanıyor; bilinç, eşanlamlı kullanılan diğer kelime. İnsanın kendisini bilmesi, zihinsel süreçlerinin farkında olması anlamında. Zihinsel süreçler dedikleri ise düşünceler, güdüler/saikler, algılar, duyular. Basit bir örnek: Televizyon seyrederken yan odadan gelen gürültülerin, so- kaktan geçen arabanın, ocaktaki yemeğin, yağan yağmurun, halıdaki lekenin vb. farkında olma halimiz. Dikkat, şuurun bu süreçlerden birisine yönelmesi ve teksif olması durumu. Meselâ, ocaktaki yemekten yanık kokuları gelmeye başla- mışsa, şuur, kokuya özel bir anlam yüklüyor ve dikkat, ek- randan mutfağa yöneliyor. Bu bağlamda, şuur, kişiyi ve çev- resini tarassut altında tutan, düşünce ve davranışlarını de- netleyen bir inzibat görevi de üstleniyor. Çevremizde ve/veya kendi içimizde oluşanlara verdiği- miz tepkiler, çoğunlukla otomatik, çünkü, pek çok şeyi bi- linçli farkındalık olmadan öğreniyor, gereğini yerine getiri- yoruz. Ne zaman ki istemediğimiz bir şeylerle karşılaşıyor, önemli kararlar vermek durumunda kalıyoruz, şuur, dağarcı- ğımızda önceden kayıtlı önemli olabilecek bilgileri de or- taya döküyor ve kullanıma sunuyor.