Türü
Diğer
Sayfa Sayısı
0
Baskı Sayısı
0. Baskı
Bir Facianın Hikayesi Cemil Meriç`in artık basılmayacak bir eseridir. Kitabın basılan
ve basılacak olan diger kitaplara dercedildigi, edilecegi söylenmektedir. Meriç`in mirasının
eksiksiz ve aslına uygun olarak okuruna ulastırılabilmesi için internetin sundugu imkanları
kullanmak zaruri hale gelmistir. Kitabı bilgisayara aktardıktan sonra orjinalinde bulunan imla,
gramer ve tüm baskı, dizgi hataları editörümüz tarafından kitabın aslıyla karsılastırılarak
yeniden tashih edilmis, düzeltilmistir. Editörümüzün hassasiyeti ve titizligi kitabın
yayımlanma sürecini geciktirmistir.
Hırsızlar ve Bezirgânlar
Ortak bir şuur yok artık. Herkesin konuştuğu dil başka. Hırsızlarla dolu bir panayırdayız. Bezirgânlar mallarını sürmek için sesleri çıktığı kadar bağırıyorlar. Tam bir yaygara. Oysa medeniyet üslûp demektir.
Memleketi kurtarırım; fakat bir şartla!...
Türü
Deneme
Sayfa Sayısı
240
Baskı Tarihi
2006
ISBN
975-437-548-8
Baskı Sayısı
0. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Sayfa Sayısı
168
Baskı Tarihi
Şubat 2009
ISBN
978-9944-298-31-5
Baskı Sayısı
1. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Editörü
Cenk Özkömür
Bir şey ya öyledir ya da değildir. Gökyüzü ya mavidir ya da mavi değildir. Hem mavi hem de mavi değil olamaz. Doğru düşünme sanatı, iki bin yıldır Hazreti’den soruluyor ama sahici dünya Aristo’nun tanımladığı gibi değil.
Bir kere, hiçbir şey sabit değil. Her şey, her an değişiyor. İkincisi, dünya siyah-beyaz değil, gri. Kırçıl. Kesin olan hiçbir şey yok. Dünyanın atmosferini molekül molekül tanımlayabilseniz bile, atmosferi yeryüzünden ayıran kesin çizgiyi bulamıyorsunuz.
Neden Altını Çizdim?
Korteks genişledikçe şuurun yeni melekeler kazanması beklenen bir şey tabi. Ama simge kullanma melekesinin gelişmesi ile akıl yürütme ve lisan kullanımının mümkün olması söz konusu.
Beyin Kabuğu (korteks) ve Şuur
Haberdar olunan bilgilerin düzenlenmesi ve organizmanın diğer parçalarına ulaştırılması, sinir sisteminin gelişmişliğiyle kaim. Merkezi bir işlem sistemi, yani beyin, yaratığın içinde bulunduğu dünyaya ilişkin haberleri bir araya getiriyor, böylece çevreye dair daha bütünlüklü bir resim oluşuyor. Beyin kabuğu (korteks) olan yaratıklarda hafıza ve tanıma melekesi gelişiyor. Hafıza ve tanıma melekeleri gelişenler, dikkat ve hatta amaç sergileyebiliyorlar.
Örneğin, beyin kabuğu göreceli olarak gelişmiş bir tür olan köpekler,kovaladıkları kedinin görüntüsünü kedi kaçıp kaybolduktan
sonra da koruyabiliyorlar.
Beyin kabuğunu oluşturan lobların altında kıvrım şeklinde uzanan limbik sistem, uyku, açlık, susuzluk, cinsellik gibi bedensel işlevleri düzenliyor. Limbik sistemi olan yılan, timsah gibi sürüngenlerin duyguları var.
Korteks genişledikçe şuur yeni melekeler kazanıyor.
Simge kullanma melekesi bunların en önemlisi; simge kullanma melekesi, akıl yürütmeyi mümkün kılıyor. Dahası, imgesel dil denilen iletişim şeklini doğuruyor.
Sayfa Sayısı
168
Baskı Tarihi
Şubat 2009
ISBN
978-9944-298-31-5
Baskı Sayısı
1. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Editörü
Cenk Özkömür
Bir şey ya öyledir ya da değildir. Gökyüzü ya mavidir ya da mavi değildir. Hem mavi hem de mavi değil olamaz. Doğru düşünme sanatı, iki bin yıldır Hazreti’den soruluyor ama sahici dünya Aristo’nun tanımladığı gibi değil.
Bir kere, hiçbir şey sabit değil. Her şey, her an değişiyor. İkincisi, dünya siyah-beyaz değil, gri. Kırçıl. Kesin olan hiçbir şey yok. Dünyanın atmosferini molekül molekül tanımlayabilseniz bile, atmosferi yeryüzünden ayıran kesin çizgiyi bulamıyorsunuz.
Neden Altını Çizdim?
Şuur ve dikkat ilişkisi ilginç.
Başlangıç Noktamız, Şuur
Başlangıç noktamız, şuur. Kelimenin aslı şu'ür. Arapça,
"hissetmek, bilmek"ten geliyor; "insanın kendisini bilmesi,
içinde yaşadığı mekân ve zamandan haberdar olabilmesi
melekesi" olarak tanımlanıyor; bilinç, eşanlamlı kullanılan
diğer kelime. İnsanın kendisini bilmesi, zihinsel süreçlerinin
farkında olması anlamında. Zihinsel süreçler dedikleri ise
düşünceler, güdüler/saikler, algılar, duyular. Basit bir örnek:
Televizyon seyrederken yan odadan gelen gürültülerin, so-
kaktan geçen arabanın, ocaktaki yemeğin, yağan yağmurun,
halıdaki lekenin vb. farkında olma halimiz. Dikkat, şuurun
bu süreçlerden birisine yönelmesi ve teksif olması durumu.
Meselâ, ocaktaki yemekten yanık kokuları gelmeye başla-
mışsa, şuur, kokuya özel bir anlam yüklüyor ve dikkat, ek-
randan mutfağa yöneliyor. Bu bağlamda, şuur, kişiyi ve çev-
resini tarassut altında tutan, düşünce ve davranışlarını de-
netleyen bir inzibat görevi de üstleniyor.
Çevremizde ve/veya kendi içimizde oluşanlara verdiği-
miz tepkiler, çoğunlukla otomatik, çünkü, pek çok şeyi bi-
linçli farkındalık olmadan öğreniyor, gereğini yerine getiri-
yoruz. Ne zaman ki istemediğimiz bir şeylerle karşılaşıyor,
önemli kararlar vermek durumunda kalıyoruz, şuur, dağarcı-
ğımızda önceden kayıtlı önemli olabilecek bilgileri de or-
taya döküyor ve kullanıma sunuyor.
Bulanık Şuur Irmağı
Bulanık akıyor şuur ırmağı, bulanık. Derinlikleri seçilemiyor. Aksettirdiği, gökte soluk birkaç yıldız. Neden eğilmek istiyorsun hep? Kalbini teşrih masasına yatırmaktan bıkmadın mı? Hayat dışarda... Kaçıyorsun, erkekçe çalışmaktan, yaratmaktan, dövüşmekten kaçıyorsun. Boş bulduğu ilk kulübeye sığınan bir köpek gibi. Ve her kulübeden mantığın haşin eli boğazına sarılıp, kaçmaya zorluyor seni. İnsan, selahiyetinin sınırlarını çoktan mı aştı? Dünyanın batan bir gemiye benzemesi bundan mı? Tabiat, fare ile oynayan kedi gibi, soyumuzla alay mı ediyor? Tedirgin, küstah, azgın insan sürüleri.