Türü
Araştırma
Sayfa Sayısı
326
Baskı Tarihi
2014
Yazılış Tarihi
2014
ISBN
978-605-9908-32-0
Baskı Sayısı
3. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Editörü
Tunca Arslan
Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi eski Başkanı Sabri Uzun'dan, uzun süredir beklenen kitap... İN, Emniyet'te 40 yıl görev yapan bir İstihbaratçının, teşkilat içinde yuvalanan Cemaat'le yüzleşmesini, mücadelesini, kurulan tuzak ve komploları anlatan, Türkiye gündemini sarsacak bir çalışma...
FETÖ ve Protestan Ahlakı
2007'de İngiltere'de, "Müslüman Dünyasındaki Değişime Fethullah Gülen'in Katkıları" konulu bir konferans yapılmıştı. Bu konferans, Batı ülkelerini etkilemek için Türkiye'deki Cemaat şakirtlerinden toplanan himmet parasıyla düzenlenmişti.
Konferansa katılan Nazlı Ilıcak, Gülen hareketini, ABD'nin kuruluşunda rol oynayan püriten Protestan hareketle mukayese ederek, "Avrupa'daki dini baskılardan kurtulmak için yeni bir kıtaya kaçan dindarlar, 'Protestan ahlakı'nın yanı sıra, ticari faaliyete ve zenginleşmeye de önem verdiler. Dünyevi hayata sırtlarını çevirmediler, ama kazançlarını hayır işlerinde kullanmak suretiyle, 'cennetlerini' de satın aldılar" demişti.
Nazlı llıcak'ın, "Hizmet, hoşgörü, diyalog, üstün ahlak" gibi insani ve İslami değerleri Fethullah Gülen Cemaati'yle ilişkilendirip, özdeşleştirmesini 2005 yılı öncesine kadar "kabul edilebilir" görebiliriz. Çünkü o tarihe kadar Cemaat'in kirli çamaşırları henüz ortaya çıkmamıştı.
/../
2002'de Ankara'da bir kamu görevlisine kadın temin edip, gizli kamerayla kayıt yapan da aynı Cemaat şakirdi polislerdi. Ilıcak yukarıdaki sözleri söylerken, Cemaat'in "kadın temin ettiği" henüz bilinmiyordu!
Protestanların ABD'yi, piyasaya kaset servis ederek, kamu görevlilerine kadın temin ederek, haklarında kitap yazan gazetecileri öldürerek kurduklarını düşünmüyorum.
Devlet, hukukla kurulur. O hukuk da, milli egemenliğin temsil edildiği parlamento tarafından oluşturulur.
Türü
Araştırma
Sayfa Sayısı
326
Baskı Tarihi
2014
Yazılış Tarihi
2014
ISBN
978-605-9908-32-0
Baskı Sayısı
3. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Editörü
Tunca Arslan
Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi eski Başkanı Sabri Uzun'dan, uzun süredir beklenen kitap... İN, Emniyet'te 40 yıl görev yapan bir İstihbaratçının, teşkilat içinde yuvalanan Cemaat'le yüzleşmesini, mücadelesini, kurulan tuzak ve komploları anlatan, Türkiye gündemini sarsacak bir çalışma...
Neden Altını Çizdim?
Bunu ilk okuduğumda dehşete kapılmıştım.
Polis köpekleri masum!
Başbakan Erdoğan'a suikast düzenlemek amacıyla Van'dan getirilen "bombalı araç" işi, dört üniversite öğrencisinin üzerine kalmıştı. Yargılama sonucunda Mustafa Bayar beraat etti. İdris Nakçi 20 yıl 11 ay 20 gün; Ali Sayan 8 yıl 9 ay, Alpaslan Özkan 6 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırıldı.
Üstelik bu olay bazı medya organlarında "Ergenekon-PKK bağlantısı"nın kanıtı olarak yazıldı çizildi!
Ey Cemaat İmamı polis müdürleri!
Bu minibüsü, bir yardımcı istihbarat elemanına siz kiralatmadınız mı?
O patlayıcı dediğiniz gübreyi siz satın aldırmadınız mı?
O minibüsü, kendi ajanınıza verip Ankara'ya siz getirtmediniz mi?
O minibüsü, Kurtuluş Katlı Otoparkı'na siz park ettirmediniz mi?
Park ettirmeden önce üç dört gün İstihbarat Dairesi'nin kapalı garajında bekletip, ABD'deki İkiz Kuleler'e yapılan 11 Eylül saldırılarını çağrıştırsın diye 11 Eylül 2007 gününü özellikle beklemediniz mi?
Üzerinde parmak izi bulunmasın diye İstihbarat Dairesi'nin garajında yıkattığınız minibüsü bir polis memuruna eldivenle kullandırmadınız mı?
Siz, bugüne kadar "parmak izi bulunmaması için" polis tarafından yıkatılan örgüt arabası gördünüz mü?
O minibüsü, Kurtuluş Otoparkı'na park etmeye götüren 42 polis memurunun kamera kayıtlarına yakalanmaması için şapka giymesini emreden Daire Başkan Yardımcısı kim; o memur kim?
Bu olayda kullandığınız yardımcı istihbarat elemanına 30 bin dolar ödediniz mi?
Son sorum:
O minibüsü Kurtuluş Otoparkı'na "Cemaat" park etti", yine "Cemaat buldu" dersek daha doğru olmaz mı? Neden "Polis köpekleri buldu" diverek o masum köpekleri kendi komplonuza alet ediyorsunuz?
O "polis köpeği" dediğimiz köpekler mi daha dürüst, yoksa Cemaat'in sözde polisleri mi daha dürüst?
O polis köpekleri, hiçbir zaman Başbakan'a komplo kurup sonra da kurdukları komployu "para ödülüne" çeviremezler!
Türü
Araştırma
Sayfa Sayısı
326
Baskı Tarihi
2014
Yazılış Tarihi
2014
ISBN
978-605-9908-32-0
Baskı Sayısı
3. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Editörü
Tunca Arslan
Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi eski Başkanı Sabri Uzun'dan, uzun süredir beklenen kitap... İN, Emniyet'te 40 yıl görev yapan bir İstihbaratçının, teşkilat içinde yuvalanan Cemaat'le yüzleşmesini, mücadelesini, kurulan tuzak ve komploları anlatan, Türkiye gündemini sarsacak bir çalışma...
AK Partinin Getirildiği Oyun
Son sözüm şu: Ak Parti'nin 2005 yılı öncesinde göreve getirdiği bürokratların içinde hiç "Cemaat İmamı" yoktu.
Ak Parti'nin yalan ihbarlarla, dürüst, sadık, samimi bürokratlarını harcadığını söyleyebilirim. Cemaat, samimi, dürüst, işinin ehli, liyakatli bürokratları adli-idari soruşturmalarla görevlerinden aldırdı. Böylece Ak Parti’yi, hem o bürokratlardan uzaklaştırdı, hem de kendi kuşatması ve himayesi altına aldı.
Türü
Araştırma
Sayfa Sayısı
330
Baskı Tarihi
2002
ISBN
9757012254
Baskı Sayısı
1. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yalçın Küçük'le Şebeke Adlı Kitabı ve Edebiyat Üzerine Söyleşi... (Ahmet Yıldız)
(Edebiyat ve Eleştiri, Ocak/Şubat 2002, sayı: 59)
Ahmet Yıldız : Edebiyata ilginiz nereden geliyor? Bir iktisatçı ve bilim adamı olmanıza karşın sezgilerinizin bilgiden önce geldiğine inandığınızdan mı? Türk-İslam “taarruzu”na karşı saldırı için mi? Ayrıntı merakınızdan mı? Yoksa toplumsal değişme ve patlama önce edebiyatta sanatta başlar yargısından mı?
Yalçın Küçük : Doğrusu sorularınızdan beni en çok yadırgatan bu soru oldu. Çünkü böyle bir soru ile karşılaşacağımı hiç düşünmemiştim. Neden?
Hal-I Pür Melalimiz..
Bu komplonun,gerçek amacını ülkeyi bir ekonomik krizden kurtarmak olarak formüle etmek veya görmek son derece yanıltıcıdır; savaşta yenilmiş bir ülke için, yenenlerin tek düşüncesi, bir daha başını kaldırmasını imkansız hale getirecek bütün önlemleri almaktır,bunu tekrarlıyoruz. Burada ise tek amaç, Türkiye’nin, kendi haline ve kendisi için herhangi bir ekonomik politika uygulama imkanını tamamen ortadan kaldıracak kırma ve bozmaları gerçekleştirmektir;devleti bozup, sözde özerk kurullar halinde yeniden örgütlemek ve bütün kritik pozisyonları,bağımsız devleti reddedenlerle donatmak, iki mekanizma olarak ortaya çıkmaktadır.