yaşamak

Türü
Roman
Sayfa Sayısı
724
Baskı Tarihi
2004
Baskı Sayısı
1. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
İletişim
Türk edebiyatının en önemli eserlerinden biri olan Tutunamayanlar, eleştirmen Berna Moran tarafından, "hem söyledikleri hem de söyleyiş biçimiyle bir başkaldırı" olarak nitelendirilmiştir. Moran'a göre Tutunamayanlar'daki edebi yetkinlik, Türk romanını çağdaş roman anlayışıyla aynı hizaya getirmiş ve ona çok şey kazandırmıştır. Oğuz Atay, özellikle Tutunamayanlar romanında, modern şehir yaşamı içinde bireyin yaşadığı yalnızlığı, toplumdan kopuşları ve toplumsal ahlaka,kalıplaşmış düşüncelere yabancılaşan, tutunamayan bireylerin iç dünyasını anlatır. Yapıtları eleştiri, mizah ve ironi barındırır.

Yaşamayı bilememek

"Beni kötü yetiştirdiler. Annem de, babam da bana gerekli eğitimi vermediler. Yaşamak için demek istiyorum. Bana yaşamasını öğretmediler. Daha doğrusu, bana her şeyin öğrenilerek yaşanacağını öğrettiler. Yaşanırken öğrenileceğini öğretmediler. Ben de kolayca razı oldum bana öğretilen bu yanlışlara. İnsan, kendi bulurmuş doğru yolu. Ben bulamazdım. Bana, başkalarına gösterdikleri basmakalıp yolları öğrettiler. Başka türlü bir itinayla tutmalıydılar beni. Daha fazla değil, farklı. Normal bir insan olmaya zorladılar, bana boş yere vakit kaybettirdiler. Olmayınca da, anormal dediler. Ben de kendimi anlamadım: bütün hayatım boyunca normal bir adam olmaya çalıştım. Arkadaşlarla geneleve gittim, müstehcen romanlar okudum ve sokakta genç kızların peşinden gittim. Hiçbirinde tutarlılık gösteremedim. Bunun üzerine anormal olduğuma karar verdiler. Onlara biraz olsun benzeyebildiğim ölçüde kendimi mutlu sayıyordum. Kendimi onlardan ayırmasını beceremedim. Hitler, genel yatakhanelerde işçilerle kalırken bile onlardan ayrı olduğunu hisseder, onlara yaklaşmazmış. Bende böyle bir içgüdü yoktu. Sınıfta toplanıp müstehcen resimleri seyrettikleri zaman, onlardan uzaklaşmak gerektiğini bilemedim. Oysa, onlar gibi hissetmiyordum. Duyduğum bu yabancılığı, onlardan geri kalmak diye nitelendirdim ve nefes nefese onlara yetişmeye çalıştım. Bu bakımdan yakınmaya hakkım yok. Onlar gibiydim. Bu kıskanç korku gelinceye kadar, yaptıklarım bakımından değilse de, aklımdan geçenler bakımından aşağılık bir hayat yaşadım. Büyük ve güzel şeyler yerine, aşağılık şeyler düşündüm. Şimdi de durum düzelmiş değil: hiçbir şey düşünemiyorum. Çok bayağı bir olay. Neresinden tutulsa insanın elinde kalıyor: dağınık ve çürük bir örgü. Evet, haklıydı akrabalar. Ben, normal olmadığım için anormal olan bir çocuktum. Allah beni kahretsin ve ediyor da. Montaigne, kötü davranışlardan, istemediğiniz için kaçının, diyor: beceremediğiniz için değil. Beni ne güzel açıklıyor. Ben de diyorum ki: Sayın Montaigne ve sizin gibiler! Canınız cehenneme! Sizin haklı olmanız bana hiçbir şey kazandırmıyor. Köşemde kıvrılıp ölüyorum işte. Siz de sevimli akrabalarım kadar yabancısınız bana. Adınız Marki bilmem ne de olsa... Tabii siz gurur duyuyorsunuz düşüncelerinizden. Diyorsunuz ki, Selim Işık diye bir mesele olmamıştır. Olmayan bir mesele için, düşünce tarihinin insanı yücelten gelişimini bozamayız. Siz, kendini şövalye sanan Don Kişot gibi ilginç de değildiniz üstelik. Özür dileriz, bizi rahatsız etmeyin. Düşünecek meselelerimiz var. Her gün yüz binlerce insan ölüyor. Ancak ilginç olaylarla uğraşabiliriz. Next please!"

Türü
Roman
ISBN
978-975-510-697-7
Mütercimi
Gülseren Devrim
Orijinal Adı
sursis
yaşanmayan zaman jean paul sartre'ın, (1905-1980) özgürlüğün yolları adlı üçlemesinin ikinci kitabıdır. yazarın yapıtları arasındaki tek gerçek romanların oluşturduğu bu üçleme, adını sartre'ın 'varoluşculuk felsefesi'nin bitmeyen arayışından, insanın özgürlük özleminden almıştır. romanın kahramanı mathieu, üçlemenin ilk cildinde, özgürlük tutkusu ve birey olarak kendi kendinin sorumlusu olma kararlılığıyla, insanlarla ve toplumla yabancılaşarak bir tür yalnızlığa mahkum olmanın hüznünü yaşar. yaşanmayan zaman'da yazar, mathieu'nun kendi kendisiyle hesaplaşmasının yanı sıra, ikinci dünya savaşı'nın o korkunç uçurumunun kıyısında, savaş korkusuyla, barış umudu arasında gidip gelen bir avrupa'da geçmişinden koparılarak, geleceğe akan yolun başında beklemek zorunda bırakılmış bir avuç insanın durağan ve sessiz acısını anlatmaktadır. bu kitabın özgün adı olan 'sursis' insanlığın, bir kıyametin öncesinde bağışlamış ek süreyi birşeyler bekleyerek yaşayışını ve gerçekle yaşamdan bekleyişini dile getirir. üçlemenin ilk kitabı: akı çağı son kitabı: yıkılış

Ve Zaman..

Ve zaman, küçük mutluluklarıyla yeniden akmaya başlamıştı; ama artık günler kendileri için yaşanmıyordu. Bugünler, hep gelecek günlerdi artık, bundan böyle hep ve yalnızca yarınlar olacaktı, hep gelecek günler.

Türü
Roman
Sayfa Sayısı
214
Baskı Tarihi
2009
Yazılış Tarihi
1930
ISBN
978-975-470-040-4
Baskı Sayısı
3. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
İletişim
Mütercimi
Murat Belge
Orijinal Adı
As I lay dying
Döşeğimde Ölürken, 15 farklı anlatıcının gözünden anlatılmış 59 bölümden oluşur. Konusu, Addie Bundren'in ölümü ve ailesinin onun Jefferson kasabasında gömülme arzusunu gerçekleştirme çabasıdır. http://tinyurl.com/37wojpp

Ölü Kalabilmek

İnsanlar uzun zaman ölü kalabilmeye hazırlanmak için yaşarlar.

Türü
Hatırat
Sayfa Sayısı
533
Baskı Tarihi
2006
ISBN
978-975-07-0665-3
Baskı Sayısı
0. Baskı
Yayın Evi
Can Yayınları
Mütercimi
Saadet Özen
Fernando Pessoa, 1935’te öldüğünde, sandığında bıraktığı yapıtlarının sayısını kimse tahmin edemezdi. Onun elinden çıkmış şiirlerin, yazıların altında genellikle başka imzalar vardı. Ama bunlar yalnızca birer takma ad değil, öyküsü, geçmişi, yazgısı, dünya görüşü olan farklı kişiliklerdi. Pessoa’nın ölümünden sonra elyazmaları derlenmeye başladığında, bitmemiş yapıtlar da bulundu içlerinde. Bernardo Soares imzalı Huzursuzluğun Kitabı da bunlardan biriydi. Tarihten, mitolojiden, edebiyattan, ruhbilimden haberdar bir 20.

Yaşamak

" Yaşamak başkalarının niyetleriyle örgü örmektir. Bununla birlikte, ömür süresince zihnimiz özgürdür ve bütün beyaz atlı prensler, ucu kancalı fildişi iki ilmek atımı süresince, kendi büyülü bahçelerinde gezinebilir. Varlıklarla yapılan tığ işi... Aralıklar... Hiçbir şey...