Türü
          Roman
              ISBN
              978-975-510-697-7
          Mütercimi
              Gülseren Devrim
          Orijinal Adı
              sursis
          yaşanmayan zaman jean paul sartre'ın, (1905-1980) özgürlüğün yolları adlı üçlemesinin ikinci kitabıdır. yazarın yapıtları arasındaki tek gerçek romanların oluşturduğu bu üçleme, adını sartre'ın 'varoluşculuk felsefesi'nin bitmeyen arayışından, insanın özgürlük özleminden almıştır. romanın kahramanı mathieu, üçlemenin ilk cildinde, özgürlük tutkusu ve birey olarak kendi kendinin sorumlusu olma kararlılığıyla, insanlarla ve toplumla yabancılaşarak bir tür yalnızlığa mahkum olmanın hüznünü yaşar. yaşanmayan zaman'da yazar, mathieu'nun kendi kendisiyle hesaplaşmasının yanı sıra, ikinci dünya savaşı'nın o korkunç uçurumunun kıyısında, savaş korkusuyla, barış umudu arasında gidip gelen bir avrupa'da geçmişinden koparılarak, geleceğe akan yolun başında beklemek zorunda bırakılmış bir avuç insanın durağan ve sessiz acısını anlatmaktadır. bu kitabın özgün adı olan 'sursis' insanlığın, bir kıyametin öncesinde bağışlamış ek süreyi birşeyler bekleyerek yaşayışını ve gerçekle yaşamdan bekleyişini dile getirir. 
üçlemenin 
ilk kitabı: akı çağı 
son kitabı: yıkılış
      
    Ve Zaman..
Ve zaman, küçük mutluluklarıyla yeniden akmaya başlamıştı; ama artık günler kendileri için yaşanmıyordu. Bugünler, hep gelecek günlerdi artık, bundan böyle hep ve yalnızca yarınlar olacaktı, hep gelecek günler.
      
              
              Türü
          Diğer
              Sayfa Sayısı
              527
          Baskı Tarihi
              Eylül 2010
          ISBN
              978-605-5482-00-8
          Baskı Sayısı
              0. Baskı
          Basım Yeri
              Ankara 2010
          Mütercimi
              Prof.Dr.Hicabi Kırlangıç - Prof.Dr.Derya Örs
          Orijinal Adı
              Hubut der Kevir
          Birden elindeki elmayı uzattı ve gözleriyle benden onu dişlememi istedi. Fakat ben dudaklarımı daha sıkı kapattım. Yüreğimdeki dilsiz bir duygu diyordu ki an, büyük bir inkılâp anıdır. Bütün varlık olduğu yerde durmuş heyecanla bekliyordu. O, bir isyan alevi gibi karşımda dalgalanıyor ve sabırsız yakıyordu beni. Bense kalbinde korkunç bir volkanın patlamak için sabırsızlandığı dağ zirvesinin sakinliğine sahiptim. O her an daha kararlı ve saldırgan, ben her an daha tereddütlü ve ezgin. Günah duygusu.
      
    Sartre egzistansiyalizme inanır, ama egzistanyalist değildir
Sartre, egzistanyalizm ve kendisinin geliştirdiği "dünyanın boşluğu" felsefesi, yeni kuşakta niçin, "belediyenin kötülük ve uyuşturucuyla mücadele kurumlarının" korku ve öfkeyle algılayacağı bir dalga meydana getirdi, diye hep sızlanır. Oysa Sartre'ın kendisi sorumlu, fedakar, mücadeleci ve olumlu insanın parlak bir örneğidir. O, Cezayir'in kurtuluşu için hayatını defalarca tehlikeye atmış, hayatını esir milletlerin özgürlüğüne adamış, "zalimin düşmanı, mazlumun dostu", hakikate bağlı, mümin ve hedefe inanan bir adamdır. Onunla ümmeti arasında kendisine de meçhul olup kendisini çok rahatsız eden bu çelişkiyi ben onun kendisinde keşfettim. Bu çelişki, Sartre'ın "felsefe"si ve "fıtrat"ı arasındaki çelişkinin yansımasıdır. Sartre egzistansiyalizme inanır, ama egzistanyalist değildir. Nitekim Marks'ın kendisi "Ben marksist değilim" diye feryat ediyordu. Nitekim Ali'yi iyi tanıyan herkes Ali'nin Şia olmadığını bilir. 
      
              
              Hanımefendiler öteberinin fiyatını bilmez
Gerçek hanımefendiler öteberinin fiyatını bilmezler, tatlı çılgınlıkları severler onlar; gözleri, tertemiz çiçeklere, kış bahçelerinde yetiştirilmiş çiçeklere benzer.
      
              
               
 
