Çöle İniş (Hubut - Kevir)

Yazarı
Türü
Diğer
Sayfa Sayısı
527
Baskı Tarihi
Eylül 2010
ISBN
978-605-5482-00-8
Baskı Sayısı
0
Basım Yeri
Ankara 2010
Yayın Evi
FECR YAYINEVİ
Mütercimi
Prof.Dr.Hicabi Kırlangıç - Prof.Dr.Derya Örs
Orijinal Adı
Hubut der Kevir
Birden elindeki elmayı uzattı ve gözleriyle benden onu dişlememi istedi. Fakat ben dudaklarımı daha sıkı kapattım. Yüreğimdeki dilsiz bir duygu diyordu ki an, büyük bir inkılâp anıdır. Bütün varlık olduğu yerde durmuş heyecanla bekliyordu. O, bir isyan alevi gibi karşımda dalgalanıyor ve sabırsız yakıyordu beni. Bense kalbinde korkunç bir volkanın patlamak için sabırsızlandığı dağ zirvesinin sakinliğine sahiptim. O her an daha kararlı ve saldırgan, ben her an daha tereddütlü ve ezgin. Günah duygusu. İsyan, delirme, acı, macera, perişanlık, kaygı, vicdan, şaşkınlık, korku, yakınma, iştiyak, coşku, aşk, acı… Bir anda öfkeden bütün elmayı yuttum! Bu kitap, Sartre’ın deyimiyle, yaralı bir yüreğin şiirleri, kelimenin Farsça anlamıyla gazelleri ve çöle ait bir ruhun iç yakınışlarıdır. Bu çöl, benim hem dünyam, hem tarihim, hem vatanım, hem yüreğim, yabancı benliğim, çorak ve ateşli hayatım ve nihayet benim hikâyemdir. Bu, varoluşun susuz, esrarlı, yakıcı, bekleyen ve dertlenen çölüdür. http://www.fcr.com.tr/urundetay.asp?id=454

Kaynaktan Diğer Alıntılar

Başlık Altı Çizili Satır Sayfa Azalan sıralama
Hadî Esrar Din ona, dünyanın ve içindeki her şeyin tümüyle pislikten ibaret olduğunu, temiz kalpleri ve yüce ruhları aldatamadığını, bu bataklıkta pis sularla kendinden geçip sevinen kurtçuklardan başka bir şey olmadığını öğretmişti. Böylece ne aldatılmak ne de çamurlara bulanmak istemeyen o, şehri ve şehrin gürültü patırtısını terk etti. Gözleri intizarda bırakıp, onun gibisinin gelişini asla beklemeyen bir köye geldi. 228
Ne aldatılmak ne de çamurlara bulanmak Mezinan'dan söz ediyorduk. 228
Neyistân ve Nîstân Yazın başlangıcı, okulların sonu! Ne hoş bir başlangıç, ne hoş bir son! Her yıl, baharın ilk anlarından itibaren sabırsızlıkla yolunu gözlediğimiz, sevgili ve heyecan verici bir andı o an. 238
Çölün Çehresi, Ilgın ve Söğüt Çöl, umutsuz ve suskun bir halde, kendisini teslim ederek toprağın üzerine yayan sonsuz ve esrarengiz azamettir. 239
Sessizliği duymamak nimeti Emile Ludwig, Beethoven'in beşinci senfonisinin içine yerleştirmiş olduğu korkunç sessizlikten söz ederek: " Öyle ağır, öyle acımasızdır ki birinin onu duyacak olsa, korkudan kalbi durur. 266
Can verme sessizliği Sessizliğe dayanamıyorum artık. Hiçbir şey söyleyemiyorum. Yine de susacağım. Şu anda, can verme acısına da dayanan, bunun ardından huzur ve kurtuluşa ereceğini bilen birinin duygularını taşıyorum. 269
Dirilere ait kelimeler Bunların hepsi yanıbaşımda, kefenimin içinde, benimle birlikte gömüldüler. Beni vefasız anamın göklerde bıraktığı, bu çirkin ve yabancı sürgün yerine attığı cennete yeniden indirmek istiyorsun. 286
O varken görmüyordum, o çağırırken işitmiyordum... Çok tuhaf! O varken görmüyordum, o çağırırken işitmiyordum... Ben görmeye başladığımda o yoktu. Ben işitmeye başladığımda o çağırmıyordu! 302
Ete kemiğe bürünmüş kelam Bazıları sadece dilleriyle konuşurlar, biz bunların sadece sözlerini duyarız. Onlarla iletişim kurmanın yolu, dil ve kulaktır. Onların ses mahreçleriyle bizim kulak zarlarımız. 303
Senin bunun için mi yarattılar? Şems, kendi batısında murada ermiş olan Mevlana'nın başına düşmüş olan böylesi bir yıldırımdı. 305