Türü
Hatırat
Sayfa Sayısı
712
Baskı Tarihi
2010 Mayıs
Yazılış Tarihi
1968 Mart
Baskı Sayısı
0. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Editörü
Dursun Çimen
Mavi boncuk kimdedir?
Haber vereyim ki Atatürk ne yaptığını, nasıl yapacağını, kimlere ne yaptıracağını, kimleri nasıl ve nerede kullanacağını bilir pek hesaplı bir adamdı. Yapmış oldukları üzerinde istediğiniz tenkitlerde bulunabilirsiniz. Fakat kendi varmak istediğine ulaşmaktan başka bir şey düşünmiyen, dostluklarının, yakınlıklarının, sözde sırdaşlıklarının üstünde bilhassa ‘’kendi kendine vefalı’’ bir lider olduğu söz götürmez.
Tarih boyunca bütün kendi gibi olanlara benzerdi. O da bal veren bir çiçek değil, her çiçeğin kendine göre balını almasını bilen bir arı idi. Her çiçeğin kovan peteklerinde şüphesiz bir payı vardır. Fakat çiçeklerden hiçbiri, eğer arı olmasaydı, petekteki balı yapabileceğini söyliyerek övünemez. Ama bu balı zehir sayanlar da bulunabilir.
Türü
Roman
Sayfa Sayısı
419
Baskı Tarihi
2010
Yazılış Tarihi
1935
ISBN
978-975-07-0776-6
Baskı Sayısı
7. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Orijinal Adı
The Clown and His Daughter
Sinekli Bakkal, Halide Edip Adıvar'ın ünlü romanıdır. İlk olarak İngilizce The Clown and His Daughter, (Soytarı ile Kızı) adıyla 1935 yılında Londra'da yayımlanmıştır. Türkçe olarak ilk defa 1935 yılında Haber gazetesinde tefrika edildi. Daha sonra 1936 yılında kitap olarak basılmıştır. 2006 itibariyle 37. basımı yapılmıştır. Birçok yabancı dile çevrilen roman, 1942'de CHP Roman Armağanı'nı kaz
Özenti insan ve eşya ahengindeki falsolar
Bir musikişinasın kulakları, acemi bir orkestranın yaptığı falsolardan nasıl muazzep olursa Tevfik'in dürüst, yerli zevki de bu özenti insan ve eşya ahengindeki falsolardan öyle ıstırap duydu.
İttihat ve Terakki, Osmanlı İmparatorluğu'nun hiçbir hak ve nüfuzundan vazgeçmeye razı olmamıştır
Eğer tedhiş yapılmamış olsaydı, Suriye'de isyan çıkacak mıydı?
Hicaz'ın ayaklanışı, tedhiş yapılmış olmasından mıdır?
Tedhiş, Suriye'nin kaybolmasına yardım etmiş midir?
Benim fikrim, üçünün de doğru olmadığıdır...
Bugünkü Türk kafası, ileri bir kafadır. Bu kafanın şimdiki düşünüşü ile o zamanki Arap meselesi için karar vermek yanlış olur. Şunu hesaba katmalıdır ki, İttihat ve Terakki, Osmanlı İmparatorluğu'nun hiçbir hak ve nüfuzundan vazgeçmeye razı olmamıştır, İttihat ve Terakki; Arnavut, Ermeni, Rum ve Arap, bütün azınlıkların, milliyetçi ve istiklalci unsurların can düşmanı idi.
Cemal Paşa, rahmetli Mahmut Kâmil Paşa hakkında bazı şüpheler olduğunu, Enver Paşa'ya yazarken:
- Eğer, diyordu; Erzurum cephesinde vatana iyi hizmet ediyorsa hiç kurcalamayalım. Enver Paşa'nın bu şifreye:
- Hiçbir vatan hizmeti, vatana yapılmış olan fenalığı mazur gösteremez, vesika bulursanız hemen bana bildiriniz... diye cevap vermiş olduğunu hatırlarım.
İtiraf
Filistin için tehcir, Suriye için tedhiş ve Hicaz için ordu kullandık. Yafa kıyılannda Balfur'un beyannamesini bekleşen hesaplı Yahudiler, bu uğurda kafa değil bir portakal bile feda etmediler. Hicaz ayaklandı; Suriye ise sustu.
Türü
Roman
Sayfa Sayısı
651
Baskı Tarihi
Kasım 2009
Yazılış Tarihi
1968
ISBN
975-273-133-3
Baskı Sayısı
7. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Editörü
Sevengül Sönmez
Neden Altını Çizdim?
Romana ismini hediye eden satırlar...
Devlet Ana
Mavro tepeden tırnağa titremiş, bunu Bacıbey yaralı yüreğinde duymuştu. Osman Bey, içinde bulundukları durumda, bir Karacahisar reayasına nasıl arka çıkabileceğini hızla düşünerek gözlerini Mavro'nun dehşetle açılmış bakışlarından kaçırdı. Filatyos alıp giderse çocuğun başına neler geleceğini bilmek için keramet sahibi olmak istemezdi. Bereket Bacıbey kestirip attı.
-Oğlumun yerine oğul buldum! Vermem! Birden kabadayılığı umutsuzluğa döndü. Yalvarır gibi ekledi. Kendi "Giderim" derse, o başka...
-Gitmem, hayır! Öldürürler bunlar beni... Kırbaçladılar sabaha kadar. Verme beni, Devlet Ana!..
En azılı katili, eli titrek bir hâkim mahkûm eder ve bir çingene asar.
İttihat ve Terakki'yi sorumsuz adamlar soysuzlaştırmışlardır. Halbuki devlet kuvvetlerinin yerini, hangi şahsi kuvvet tutabilirdi. En azılı katili, eli titrek bir hâkim mahkûm eder ve bir çingene asar.
Devlet, kanun ve otorite hüküm sürdüğü zaman, Çakırcalı ipe takılmış bir cesetten başka bir şey değildir, İttihat ve Terakki'nin, Çakırcalının peşine sürdüğü devlet kuvvetini bile, çeteleştirmiş olduğunu hatırlarsınız.
Neden Altını Çizdim?
Bugün de vaziyetin çok farklı olduğu söylenenmez. Sadece biraz kurumsallaşma boyası altına gizlenmiş halde bu anlayış berdevamdır...
İttihatçı!
Büyük harpte herhangi bir kimse için:
- İttihatçıdır!
Hükmü doğru ve pek de yerinde olmazdı, İttihatçı demek, partinin anonim ve silik unsuru demektir. O zamanlar insanın üzerine yapışan damga "adam" sözü idi. Cemal Paşa'nın adamı, Enver Paşa'nın adamı, Talat Paşa'nın adamı... Kendi kendinin adamı kimdi, bilmiyorum.
Her adamın da kendi adamı vardı. Gruplar büyüdüğü zaman artık Enver Paşa takımı, Talat Paşa takımı, Cemal Paşa takımı demek doğru olurdu.
Türü
Roman
Sayfa Sayısı
419
Baskı Tarihi
2010
Yazılış Tarihi
1935
ISBN
978-975-07-0776-6
Baskı Sayısı
7. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Orijinal Adı
The Clown and His Daughter
Sinekli Bakkal, Halide Edip Adıvar'ın ünlü romanıdır. İlk olarak İngilizce The Clown and His Daughter, (Soytarı ile Kızı) adıyla 1935 yılında Londra'da yayımlanmıştır. Türkçe olarak ilk defa 1935 yılında Haber gazetesinde tefrika edildi. Daha sonra 1936 yılında kitap olarak basılmıştır. 2006 itibariyle 37. basımı yapılmıştır. Birçok yabancı dile çevrilen roman, 1942'de CHP Roman Armağanı'nı kaz
Neden Altını Çizdim?
Acaba anlatılan tipe "halk filozofu" demek çok mu iyimser kaçmış?
Halk filozofu
Halk sınıfına mensup örnekleri Tevfik doğrudan doğruya açık ve realist bir ifadeyle yaşatıyordu. Zahiren muti, dalkavuk, büyüklerin yüzüne gülüyorlar, arkalarından alay ediyorlar, terzil ediyorlar; kalplerinde adalet hissinden doğma bir isyandan ziyade kıskançlıktan vücuda gelen bir gayz ve gizlet...Daha ziyade menfi sahalarda söyleyen, yaşayan Abdülhamid devrinin halkı. Karagöz'ün kendisi Tevfik'in elinde aslından daha sevimli ve manalı olmuştu. O da bütün öteki çaresiz halk gibi dalkavuk, onlar gibi geveze. Kulağında patlayan şamarı, tepesine inen yumruğu sırıtarak hazmediyor, fakat tavrı ile başka türlü harekete imkân olmadığını anlamak isteyen pratik bir halk filozofu olduğunu gösteriyordu.
Türü
Hatırat
Sayfa Sayısı
712
Baskı Tarihi
2010 Mayıs
Yazılış Tarihi
1968 Mart
Baskı Sayısı
0. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Editörü
Dursun Çimen
Kaçak yapılaşma
Bizim polisin elinden bir yankesici kaçamaz, fakat bir ev, bir mahalle, bir şehir kaçabilir. Buna akıl erdirebilir misiniz?
Kusur halkta mı? Hayır, bizim şehir plâncılığını anlayışımızda! Ankara plânında bu türlü fakir ve işçi evleri için ayrılan bölge o vaktin ucuzluğu ile hemen hemen hiçe kamulaştırılacaktı ve arsa parası olmıyan, çalışarak, didinerek bir yuva edinmek istiyenlere orada yer gösterilecekti. Yapmadık, Şimdi yapmağa çalışmalıyız. Şehirler ebedîdirler: Plânlarındaki bozukluklar düzeltilmek ve yanlışlar geri alınmak için hiçbir zaman geç sayılmaz veolup bittiler ne kadar ehemmiyetli olsa da, onları köklerinden temizleyecek tedbirler alınmaktan kaçınılamaz. Bir gün imar mütehassısına Atatürk’ün yakınlarından biri için yaptıracağı bir ev projesi getirmişlerdi. Mütehassıs Örley bana geldi:
— Çankaya’dan getirdikleri için tasdik ettim. Fakat bu sokağa dükkân yapılmayacak, dedi.
Atatürk meseleyi duyunca:
— Bizim için plân bozulmaz, hemen dükkânı hazfettiriniz, emrini vermişti.
O ev şimdiki Mithatpaşa Caddesinde dükkânsız yapılmıştır. Fakat bir İstanbul Milletvekili, garaj bahanesi ile aynı sokaklardan birinde dükkân ‘’kaçırdı’’. Bir başka milletvekili kat ‘’kaçırdı’’. Belediye göz yumdu. Ve tıpkı İstanbul’da spekülâsyoncu ve arsa vurguncularının Prost’a oynadığı oyunu, Ankara’da yabancı şehircilere oynadılar. Yerli imar, Orta Anadolu’da, hiç şüphesiz bugüne kadar harcadığımızdan daha az masrafla elde edeceğimiz yeryüzünün en ileri şehri hayalini mahvetti.
Türü
Hatırat
Sayfa Sayısı
712
Baskı Tarihi
2010 Mayıs
Yazılış Tarihi
1968 Mart
Baskı Sayısı
0. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Editörü
Dursun Çimen
Atatürk'ün kadına bakışı
Kadın anlayışında pek Garplı olduğu söylenemez. Hatta hanımların tırnaklarıını boyamasını bile istemezdi. Son derece kıskançtı. Denebilir ki harem eğiliminde idi. Bu onun hissi, mizacı ve alışkanlığıdır. Kafasına göre kadın, hür ve erkekle eşit olmalı idi. Batı medeniyeti dünyasının kadını ile Türk kadını bütün aşağılık duygularından kurtarılmalı idi. Medenî Kanunla Türk kadınına Garp kadınının bütün haklarını veren Atatürk, kendi münasebetlerinde, bırakınız ecnebi erkekle evlenen Türk kadınını, ecnebi kadınla evlenen Türk erkeğine bile tahammül etmezdi. Devrimlerin büyük ve eşsiz kahramanı, kendi koyduğu kanunun sonuçları ile karşılaşmak lâzım gelince:
‘’Bize göre değil ha çocuklar...’’ dedi.