Mesnevi ve Şerhi 1.Cilt

Türü
Diğer
Sayfa Sayısı
666
Baskı Tarihi
1973
Baskı Sayısı
0. Baskı
Yayın Evi
Başbakanlık Kültür Müsteşarlığı Kültür Yayınları
Mütercimi
Abdülbaki Gölpınarlı

Dünyadan Geçmek

Dünya nedir? Tanrı'dan gafil olmak; Kumaş,para,ölçü, tartı, kadın dünya değildir. Malı, din için, Tanrı için yüklenirsen, Peygamber buna, "Ne de güzel mal" dedi. Geminin içindeki su gemiyi batırır; Geminin altındaki suysa gemiye arka olur. Malı mülkü gönlünden sürmüştü de Bu yüzden Süleyman, ancak yoksul adını takınmıştı. Ağzı kapalı testi uçsuz bucaksız denizin üstünde, Hava dolu bir gönülle yüzer gider. İçte yoksulluk havası oldu mu, insan, Dünya denizin üstünde eğleşir. Bu dünya, tümden onun mülküdür de, Gönlünün gözünde hiçbir şey değildir mal mülk. Şu halde gönlü ağzını yum, mühürle; Onu "Min Ledün" ululuğunun yeliyle doldur. Çalışma da haktır, devâ da hak, dert de hak; Fakat inkâr eden, çalışmayı inkâr etmeye uğraşır.

Neden Altını Çizdim?
(sy.128) "Bu dünyada gerçek erkeklerin sayısı üçtür Emir. Atak, kurtarıcı Amerika, Britanya ve İsrail. Gerisi.. püff.. Dedikoducu kocakarılardan farksız."

"Gerçek erkekler adası.."

Ona(Baba'ya) göre İsrail, aklı fikri petrolün kaymağını yemekte olduğu için kendisiyle ilgilenmeye vakit bulamayan Arapların ortasında bir "gerçek erkekler" adasıydı. Alaycı, abartılı bir Arap aksanıyla, "İsrail şunu yaptı, İsrail bunu yaptı," diye sızlanırdı. "Öyleyse bir şeyler yapın, kardeşim! Harekete geçin. Madem Arapsınız, o halde Filistinlilere yardım edin!"

Hülasası..

"Gözlerimi bavullarımıza çevirdim. Bu görüntü, içimi Baba'ya karşı acımayla doldurdu. Yaptığı, tasarladığı, uğruna dövüştüğü, kaygılandığı, düşlediği onca şeyden sonra, yaşamının özeti işte buydu: Tepeden tırnağa bir hayal kırıklığı olan bir oğul, iki tane de bavul."

Gariplerin Kitabı

Türü
Roman
Sayfa Sayısı
147
Baskı Tarihi
Son baskı : Ağustos / 2010
ISBN
975-6841-14-1
Baskı Sayısı
14. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Şule
Mütercimi
İsmet Özel
Orijinal Adı
The Book of Strangers
Son baskısı Şule Yayınları'ndan...

Rüyalar Bazen Gerçek Olur

Şafak vaktine yakın bir zamanda rüya gördüm. Bir yükseklikte, rüyaların rüya olduğu bir yerdeyim. Yanı yöresi belirgin değildi bulunduğumuz yerin. Altı ve üstü yoktu. Hep beyazlar giyinmiştik. Anlamadığım bir dilden duyduğum sesler kulağımdan eksilmiyordu. Kendimi bir adamın önünde secde eder halde gördüm. Adam ışıltılı bir canlılık içine gömülmüştü ve adamdan yayılan enerji benim gözeneklerime işliyordu. Ona bakamıyor ama onun bana baktığını hissediyordum. Hem korku, hem de tatlı bir korunma duygusu içindeydim. Beni o güne kadar duymadığım, uyanınca da hatırlamadığım bir adla çağırdı...

Türü
Akademik
Sayfa Sayısı
0
ISBN
975-8470-03-5
Baskı Sayısı
0. Baskı
Yayın Evi
babil yayınları
Mütercimi
kenan demirayak
Orijinal Adı
Zâdu'l-me'âd

Gelin onu taşlayalım!..

Deniz kenarına dizilip kendi aralarında şöyle konuşan pek çok kafatası bulacaksınız: "Bu deniz bizi uykunun tadından mahrum ediyor. Onun varlığından bir fayda görmüyoruz. Gelin onu taşlayalım!". Yaşamdır bu deniz. Kafa tasları ise, derinliğini ölçmek ve sırlarını anlamak için bu denizin içine dalamayan ve çağıldamasından başka bir şey duymayan algılamalarınızdır. Haydi ağır bir taşa bağlayınız bu algılamalarınızı ve atınız denize. Çünkü o, içinde boğulmadıkça tanıyamayacaktır denizi.

Türü
Roman
Sayfa Sayısı
0
Baskı Sayısı
0. Baskı
Yayın Evi
Everest Yayınları
Nereye giderseniz gidin, ülkeniz peşinizden gelir. Artık siz orada yaşamasanız da o içinizde yaşar. Afganistan'ın Khaled Hosseini'de yaşadığı gibi... Bin Muhteşem Güneş, ilk romanı Uçurtma Avcısı'yla tüm dünyada inanılmaz bir başarı yakalayan Hosseini'nin ikinci romanı. Yazar bu romanında da yine doğduğu toprakları anlatıyor. Bu kez iki kadının kesişen yaşamları ve dostlukları üzerinden... Küçük yaşta evlendirilen kızlar, çocuğu olmayan kadınlar, babaya ya da çocukluk arkadaşına duyulan, geçmişe gömülmüş aşklar...
Neden Altını Çizdim?
(sf:176)

Babi sözlerini bitirince, suskunlaştı. Leyla da öyle. Anne'nin hiçbir yere gitmeyeceğini biliyorlardı. Ahmet'le Nur yaşarken, Afganistan'dan ayrılmak onun için zaten düşünülemez bir şeydi. Şimdi, şehit olmalarından sonra, toplanıp kaçmak daha da korkunç bir hakaret, bir ihanetti. Leyla onun sesini duyar gibi oldu.

"Böyle bir şeyi nasıl düşünebilirsiniz? Ölümlerinin senin için hiçbir anlamı yok mu? Beni avutan tek şey, onların kanını emen bu topraklarda yürüdüğümü bilmek..."

Unutmak

"Bu ülkeyi bu kadar çok sevmeme karşın, bazen çekip gitmeyi düşünüyorum." dedi Babi. "Nereye?" "Unutmanın kolay olacağı bir yere..."

Türü
Diğer
Sayfa Sayısı
0
Baskı Sayısı
0. Baskı
Mütercimi
Mehmed Nuri Gençosman

Kendimi yüzdürebileceğim bir Deniz!..

Şiir: Akıl, kişilerin bağıdır, aşk bu bağları çözer. Akıl der ki, taşkınlık etme! Aşk da teklifsiz davran, der! Çocukluk çağlarında bana garip bir hal gelmişti. Kimse bu halimi anlayamadı. Babam bile ne olduğunu bilmiyordu. Bana diyordu ki, Sen divane değilsin bilmem ki bu gidişin sebebi ne? Sende bu yola gitmek için gerekli olan ne terbiye var, ne riyazet var ne de başka bir şey.> Babama dedim ki: Şu sözü benden dinle! Sen ve ben öyle bir haldeyiz ki sanki bir kaz yumurtasını tavuğun altına koymuşlar; bu yumurtadan kaz yavrusu çıkmış, biraz palazlanınca bir su kenarına gelir, yavru hemen suya atlar. Ana tavuk etrafında çırpınır; ama o kümes kuşudur; onun suya girmesine imkan yoktur. İşte seninle ben de öyleyiz. Ey babacığım! Ben kendimi yüzdürecek bir deniz görüyorum, benim yurdum o denizdir; halim de, deniz kuşlarının hali gibidir. Eğer sen benden isen, gel! Yahut ben bu derya içinde senden değilsem git, kümes kuşlarına karış. Bu sözlerim sana armağan olsun!

Türü
Akademik
Sayfa Sayısı
0
ISBN
975-8470-03-5
Baskı Sayısı
0. Baskı
Yayın Evi
babil yayınları
Mütercimi
kenan demirayak
Orijinal Adı
Zâdu'l-me'âd
Neden Altını Çizdim?
Bir kaç satır yukarıda; "Hilekârlık, içerisinde hilekârlık bulunmayan yüreğe giriş kapısı bulamaz." gibi, çarpıcı bir ifadeden sonra, bu hikaye oldukça isabetli oldu, kanımca..

Masumiyet..

Hayatında ilk kez şehre gelen bedevinin karnı açmış, iştah açıcı kokuların geldiği bir yerden geçiyormuş ve vitrininde tatlı tabakları, insanların da oraya girip yediklerini ve sonra da çıkıp gittiklerini görmüş. Kendi kendine "ant olsun ki bu evin sahibi cömert biri ve büyük bir misafirperverdir." demiş. Lokantaya girip tıka basa yiyip içmiş, sonra konukseverliğine teşekkür etmek için ev sahibini sorunca lokanta sahibi kendisinden para istemiş. Bedevi hayatında konukluk karşılığında hiç para ödememiş olduğu için lokantacının ne demek istediğini anlamayınca lokantacı onu hakime şikayet etmiş. Hakim de ona teşhir cezası vermiş. Bunun üzerine uyuz bir eşeğe ters yönde bindirmişler, eşeğin önüne de bir davulcu koyup şehrin caddelerinde dolaştırmaya başlamışlar. İnsanlar da, bedevi ile alay ederek alkışlıyor, ıslık çalıp kahkahalar atıyorlarmış. Bedevi bu durumdayken aynı kabileden birisi bu şenliğin ne anlama geldiğini sormuş ona. O da, neşeli, gözleri sonsuz neşenin ışığıyla parlar bir şekilde cevap vermiş: "Kardeşim, kızarmış yemeği yedim, eşeğe bindim, çal davulcu çal!" Bu bedevinin iyi niyeti yüzlerce kötü niyetle tek başına mücadele etmiş ve onları zahmetsizce hezimete uğratmıştır.

Türü
Diğer
Sayfa Sayısı
0
Baskı Sayısı
0. Baskı
Bir Facianın Hikayesi Cemil Meriç`in artık basılmayacak bir eseridir. Kitabın basılan ve basılacak olan diger kitaplara dercedildigi, edilecegi söylenmektedir. Meriç`in mirasının eksiksiz ve aslına uygun olarak okuruna ulastırılabilmesi için internetin sundugu imkanları kullanmak zaruri hale gelmistir. Kitabı bilgisayara aktardıktan sonra orjinalinde bulunan imla, gramer ve tüm baskı, dizgi hataları editörümüz tarafından kitabın aslıyla karsılastırılarak yeniden tashih edilmis, düzeltilmistir. Editörümüzün hassasiyeti ve titizligi kitabın yayımlanma sürecini geciktirmistir.

Bu kavga yoktu eskiden...

Ekonomik çağın en çarpıcı başkalığı: Sınıf kavgası. Marx, her zaman sınıflar ve sınıf kavgaları vardı, der. Yanlış. Bu kavga yoktu eskiden. Sınıflar da, sınıf kavgaları da ekonomi çağının ürünleri. Devlet, iktisadi çıkarların savunucusu. Hükümet şeklinin fazla önemi yok. Demokrasi dediğimiz, sınıflar arasındaki uzlaşmanın kanunileşmesi. Savaşın amacı da: Ya maddî çıkarları korumak yahut yeni kazançlar sağlamak. Düşman: Yoksul kalabalık. Kalabalığın her mel'ânete başvurması kabil, onun için dikkatle denetlenmesi şart.