Türü
Hikâye
Sayfa Sayısı
110
Baskı Tarihi
2009
ISBN
978-605-5903-15-4
Baskı Sayısı
1. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Siren
Editörü
Sanem Sirer
Mütercimi
Avi Pardo
İsrailli Etgar Keret ve Filistinli Samir El-Yusuf; Gazze Blues'da farklı mevzilerden yükselen sesleri bir araya getiriyor. Tuhaf, kafası bozuk, komik ve keskin anlatılarıyla bu iki parlak yazar; sınırlanmayı reddeden bir yaşam enerjisiyle dopdolu karşımızda. Savaşa, iç sıkıntısına, ümitsizliğe ve hem sarsıcı hem de sancılı bir insanlık tecrübesine dair samimi, hüzünlü ve esprili Gazze Blues; kolay kolay akıllardan silinmeyecek ve nabzı enerji, öfke ve mizahla gümbür gümbür atan bir kitap.

Cennet

Cennet'in hayatlarını iyilik yapmaya adamışların yeri olduğunu sanırdım, ama öyle değilmiş. Tanrı böyle bir karar vermeyecek kadar merhametli ve müşfik. Cennet dünyada gerçekten mutlu olamayanların yeri. Bana buraya kendilerini öldürerek gelenlerin hayatlarını tekrar yaşamaları için dünyaya geri gönderildiklerini söylediler, çünkü ilk seferinden hoşnut kalmamaları ikinci seferinde uyum sağlayamayacakları anlamına gelmiyor. Ama gerçekten uyum sağlayamayanların sonunda geldikleri yer burası. Hepsi değişik yollardan gelmişler Cennet'e. Buraya Bermuda Şeytan Üçgeni'nin belli bir noktasında uçağa takla attırarak gelen pilotlar var. Mutfaklarındaki dolaplara girerek gelen ev kadınları var. Sırf içlerine girip buraya gelebilmek için uzayda topolojik bükülümler keşfeden matematikçiler var. Şayet orada çok mutsuzsanız ve birileri size ciddi bir algı sorununuz olduğunu söylüyorsa, buraya gelmek için kendi yolunuzu bulmak zorundasınız. Bulursanız lütfen bir deste iskambil kağıdı getirin, çünkü misketten gına geldi.

Türü
Roman
Sayfa Sayısı
0
ISBN
6051144351
Baskı Sayısı
0. Baskı
Kocatepe Camii’nin karşısında, Olgunlar Sokak’ın başında eski bir apartman vardır, Vefa Apartmanı. Kapısında, Vefa 38 yazılı bir levha asılıdır… Bu aziz insanın, Tevfik İleri’nin hikâyesi oradadır…
Neden Altını Çizdim?
Nasıl teşekkür edeceğimi bilemedim.

Muzlu Çikolatalı Dondurma

Sevmenin tadı başka, sevilmeninki başka. Hangisi daha tatlı, bilmem, bilemem.

Türü
Roman
Sayfa Sayısı
466
ISBN
9944486903
Baskı Sayısı
0. Baskı
İskender Pala'nın bir müzayededen satın alıp içindekileri yalınlaştırarak yayınladığı "Yek Cinayet Şast u Şeş Sual" (66 Soruda Cinayet) adlı elyazmasıdır. Kahramanlarımız bir cinayetin peşinde koşuyor, bu sırada bir çok tarihi sima da olaya karışıyor. Arka planda tüm şatafatıyla Lale Devri, ön planda ise kadife yapraklarıyla lale ve tabi ki aşk...

Yüzün Görme Bahtiyarlığı

Sadi anlatıyordu: Henüz toy bir delikanlı idim. Şiraz’da bir kızı sevmiştim. O da bana karşı ilgisiz değildi. Birkaç kez de buluşup konuştuk. Sonra araya ayrılık girdi. Ben gurbetlere gittim. On yıl onun aşkıyla coşup taştım, hasretiyle kavruldum. Nihayet yurduma döndüğüm vakit ilk işim onu aramak oldu. Beni görür görmez başladı siteme: “A Sadi! Meğer ne vefasızmışsın!.. Bunca yıl geçti aradan, ne bir haber ne bir mektup?!..” Ona dedim ki: “Ey sevgisi kalbimde yer eden selvi boylu!.. Senin yüzünü görme bahtiyarlığından ben mahrum iken, o şerefi postacıya mı bağışlasaydım?!..”

Türü
Hikâye
Sayfa Sayısı
214
Baskı Tarihi
2009
ISBN
0207-34-007913
Baskı Sayısı
5. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Dergâh
Yazar bu eserinde Türkiye'de seksen sonrası yaşanan atmosferi ele almıştır. Bu atmosfer tüketim toplumunun yarattığı ihtirasları, tutkuları öne çıkarmaktadır. Kitap bir ailenin üç ferdinin ağzından anlatılan hikâyeler ile gelişiyor. Banka şefi baba, emekli ev kadını anne ve üniversite çağında hemen köşeyi dönme arzusu ile iş dünyasına atılan oğul. Kazanç hırsı, mevki-makam, güç ve güvenlik arzuları aileyi parçalar. Her fert kendi yoluna gider. Ama bu yol nereye çıkmaktadır? Yazar metnin ucunu açık bırakarak bu sorunun cevabını vermez, okuru düşünmeye çağırır.

Bana Yalanlar Söyle

İnsanlar her türlü yalana kanmak üzere yetiştiriliyor.

Sayfa Sayısı
233
Baskı Tarihi
2009
Yazılış Tarihi
2009
ISBN
978-605-114-107-7
Baskı Sayısı
1. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Timaş
Sadık Yalsızuçanlar'ın derlemesiyle.

Ardından

Fethi Ağabey gitti. Hepimize bir kalbimiz bulunduğunu, gözü yaşlı olmak gerektiğini anlatarak gitti. İki üç saat süren sohbetlerinden sonra, gafletimizin derinliklerinden çıkarıp, kalbimizin ve omuzlarımızın üzerine koyduğu sorumluluğumuzun tahammül edilmez ağırlığı ve hüznü içerisinde evlerimize dağılırdık. Bir mahalleye imam olmuşsak, kısa süre sona o mahallenin bakkalı, manavı terazi hakkını korumaya başlıyor muydu, başlamıyor muydu? Bir yere memur olmuşsak o memuriyetin ehli miydik, değil miydik, mesai arkadaşlarımız bir süre sonra dillerinden küfürleri bırakıyor, kadın, içki, kumar kelimelerini yanımızda ağızlarına almaya korkuyorlar mıydı, korkmuyorlar mıydı?.. Bunlardı mesele. Girdikleri her yerde, ahlâksızlığı, çürümeyi, yabancılaşmayı, kalp katılığını zapt altına alabilecek insanları bu şahsiyet noktasına getirebilecek yegane unsur olan İslâm’ın, bizden uzak, yaşamadığımız, kabuğun altındaki o büyüleyici parıltılarını birbiri ardına önümüze boşaltıyor, içimizin bilmediğimiz o kederli açlığını ayaklandırıyor, bir kaç gün çöllere düşmüş gibi yalnızlık çekiyorduk. Cahit Zarifoğlu

Türü
Deneme
Sayfa Sayısı
59
Yazılış Tarihi
1999
Baskı Sayısı
0. Baskı
Yayın Evi
Şule Yayınları

Sevgili dost

Sevgili dost 12. Mektup: Acaba türümüzün en önemli özelliklerini taşıyor muyuz? Hareketlerimiz ve sözlerimiz nerelere saplanıyor? Acaba insan denilince hatırlanıyor muyuz?.. 13. Mektup: O da ne! Enaniyet kalabalığı yararak ilerliyor. Ay ve güneşi tahterevalliden indirip, tek başına oturuyor bir ucuna. Ve öylece bekliyor aşağıda. Tahterevalliye tek başına binen aşağıda durmayı hak eder. Gel ve yüksel...

Türü
Roman
Sayfa Sayısı
219
Baskı Tarihi
mayıs2009
Yazılış Tarihi
1980
ISBN
975-8180-09-7
Baskı Sayısı
19. Baskı
Basım Yeri
istanbul
Yayın Evi
Büyük doğu
Editörü
Suat ak

Gaflet

Hani çocuklar muziplik olsun diye birbirinin, yahut büyüklerin arkasına kağıttan bir kuyruk iliştirirler ya... Sonra kuyruk taktıklarının hiçbir şeyi farketmeyişleri karşısında kıs kıs gülerler. Bu, gafletin çocuk ruhiyatında uyandırdığı gülünçlük hissinden gelir. Bütün komiklikler de aşağı yukarı aynı duyguya dayalıdır. Ceketinin yakasını düzeltmeyi unutan, yeleğini bir ilik farkıyla düğmeleyen, yediği yemekten çenesinde bir parçacık kalan insanlara güleriz. Niçin?.. Gaflette oldukları için... Hele bu iş pabuçlarını ters giymeye kadar varan bir mübalağa derecesine vardı m, yapanın aklından şüphe etmeye kadar gideriz. Şu marangoza da bakın!.. Birtakım tahtaları kesip biçerek kafasındaki şekle göre kutuya benzer bir şeyler yapıyor. - Nedir o yaptığın? - Tabut... - Kendin için mi yapıyorsun? - Ne münasebet!.. Ismarladılar, yapıyorum. - Peki, yarın senin için de başka bir marangozun bu işi yapacağını düşünmüyor musun? - Düşünmüşüm ne çıkar?.. Bu tabuta girecek olan ölü bunu düşünmüş müdür ki, ben de düşüneyim?.. Ve bu son cevap, tabut çakanların verebileceği en doğru karşılık...

Türü
Roman
Sayfa Sayısı
527
Baskı Tarihi
Aralık 2009
Yazılış Tarihi
2009
ISBN
978-975-21-1192-9
Baskı Sayısı
1. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Altın Kitaplar
Mütercimi
Petek Demir
Orijinal Adı
The Lost Symbol

Sandığından daha yakınlar...

Langdon dikkatle dinledikten sonra, "Bilimden çok kulağa sihir gibi geliyor," demişti. Katherine şakacı bir tavırla göz kırpmıştı. "Sandığından daha yakınlar Robert."