Türü
Deneme
Sayfa Sayısı
256
Baskı Tarihi
Eylül 2008
Baskı Sayısı
0. Baskı
"Çünkü sen Süleyman'ı görmedin/ Kuşların dilini nereden bileceksin?" diyen Sühreverdi'nin, "konuşan yalnız Hakikat'tir" diyen Bediüzzaman'ın, "ayrılığa ulaşsaydık, ona kendi acısını tattırırdık" diyen İbn Arabi'nin, "üzüm sarhoşluğu değil benim sarhoşluğum/ benim sarhoşluğumun sonu yok" diyen Mevlana'nın, "mantıku't-tayrın lugat-ı mutlakından söyleriz" diyen Niyazi Mısri'nin, "teknolojik burjuva uygarlığı, bir protezler medeniyetidir, insanların ruhlarını sakatlıyor, onlara protezler takmaya çalışıyor" diyen Tarkovski'nin, "düşünme, yüzyıllardır kutsanan aklın, düşünmenin önündeki en büyük eng
Süreyya ve Hilalde Gaybın Hurma Ağacı
Yıldızlar sizin yankınızdır. Onlara bakıyorum, kimisi dünyadan binlerce kez büyük, hava denizinde akıl almaz bir sürat ve çevrimle geziniyor. Bir saniyede on saatlik bir mesafeyi katediyor.
Bakışlarım onlarla birlikte uzun bir süre dolaştıktan sonra aya dönüyor. Şimdi ona bakıyorum. Onun içinde de menziller görüyorum. Kurumuş hurma dalının ince yay halini alıncaya değin inceliyor. Sonra büyüyor. Tekrar inceliyor. Tekrar büyüyor. Bu büyüme ve incelme hali bakışlarıma da geçiyor. Gözlerim de onunla birlikte büyüyor ve inceliyor. Ay, inceliğin görüntüsü.
...
Özellikle Mayıs sonlarında, ince hilal biçiminde Süreyya menziline girdiğinde, hurma ağacından sarkan ince bir dala benziyor. Süreyya bir salkımı andırdığı için de, o yeşil göğün perdesinin altında, büyük ve ışıklı bir ağacın varlığını gösteriyor.
Ona bakarken hep o ışıklı ağacı düşlüyorum.
Sanki dalının ucu perdeyi delmiş, bir salkımla birlikte başını çıkarmış, Süreyya ve hilal olmuş. O dala bakınca gaybi ağacın bir meyvesi gibi görüyorum.
Türü
Deneme
Sayfa Sayısı
256
Baskı Tarihi
Eylül 2008
Baskı Sayısı
0. Baskı
"Çünkü sen Süleyman'ı görmedin/ Kuşların dilini nereden bileceksin?" diyen Sühreverdi'nin, "konuşan yalnız Hakikat'tir" diyen Bediüzzaman'ın, "ayrılığa ulaşsaydık, ona kendi acısını tattırırdık" diyen İbn Arabi'nin, "üzüm sarhoşluğu değil benim sarhoşluğum/ benim sarhoşluğumun sonu yok" diyen Mevlana'nın, "mantıku't-tayrın lugat-ı mutlakından söyleriz" diyen Niyazi Mısri'nin, "teknolojik burjuva uygarlığı, bir protezler medeniyetidir, insanların ruhlarını sakatlıyor, onlara protezler takmaya çalışıyor" diyen Tarkovski'nin, "düşünme, yüzyıllardır kutsanan aklın, düşünmenin önündeki en büyük eng
Neden Altını Çizdim?
Sessizlik bir boşluk değildir. Bir çok zaman boşlukları doldurur, sözlerden çok daha fazlasını anlatır. Ve hatta her insanın sessizliği muhafaza etmesi gereken bir şeydir belki de..
Sessizlik
Biz susmadan varlığın sesini duyamayız.
Sessizlik ne bir intihardır ne boşluk. Eğer boşluksa bile o boşluk Allah'ı bulabilmek için gerekli hatta zorunlu olan boşluktur. Ki ona da boşluk denmez. Orada varlığın bittiği asıl Varlık'ın başladığı yer vardır. Orası bir yer değildir belki de. Orası kokunun rengin sesin olmadığı bir şeydir. Orası sessizliktir.
Türü
Deneme
Sayfa Sayısı
256
Baskı Tarihi
Eylül 2008
Baskı Sayısı
0. Baskı
"Çünkü sen Süleyman'ı görmedin/ Kuşların dilini nereden bileceksin?" diyen Sühreverdi'nin, "konuşan yalnız Hakikat'tir" diyen Bediüzzaman'ın, "ayrılığa ulaşsaydık, ona kendi acısını tattırırdık" diyen İbn Arabi'nin, "üzüm sarhoşluğu değil benim sarhoşluğum/ benim sarhoşluğumun sonu yok" diyen Mevlana'nın, "mantıku't-tayrın lugat-ı mutlakından söyleriz" diyen Niyazi Mısri'nin, "teknolojik burjuva uygarlığı, bir protezler medeniyetidir, insanların ruhlarını sakatlıyor, onlara protezler takmaya çalışıyor" diyen Tarkovski'nin, "düşünme, yüzyıllardır kutsanan aklın, düşünmenin önündeki en büyük eng
Neden Altını Çizdim?
"Susan dil, durgun bir denize hem benzer hem benzemez." Bu cümlenin düşündürdükleri için Sadık Bey'e teşekkür:)
Sessizlik Diyarı
Sessizlik bir diyardır çünkü. Bir vatandır. Onlar vatanlarını imanlarından ötürü severler. Orada soluk alıp verirler, orada kendilerine yansıyan sırrı korurlar. Sırrı korumanın tek yolu susmaktır. Hele böylesi geveze bir çağda. Artık sözün değeri kalmamıştır. Söz, bir sırrı haber vermenin yolu olmaktan çıkmış, bir kakafoni ve gürültüye dönüşmüştür. Bu denli gürültülü, bu kadar sesle kirlenmiş zamanda en doğrusu sükuttur zaten.
Susmak olayın içinde olduğunu bu yüzden hayy olduğunu söylemektir. Şeyh durgun bir nokta halinde oturur ve susar. O sustukça müritlerin gönülleri kabarır. Gönül denizleri bir fırtınaya tutulur. Onun suskunluğu sürdükçe ve sükut koyulaştıkça fırtına artar. O denli coşkunlaşır ki, ardından diner ve yeni bir varlık üretir. Bu aşk gibi bir şeydir. Aşk da ateştir, yakar ve yakıcılığıyla yeni bir vücudun varlığına vesiledir.
Susan dil, durgun bir denize hem benzer hem benzemez. Benzer çünkü durgun denizin dibi kaynamasına rağmen dingin görünür. Benzemez çünkü hiçbir gönül durgun bir göl gibi fırtınaya düşmeksizin durulamaz.
Türü
Deneme
Sayfa Sayısı
256
Baskı Tarihi
Eylül 2008
Baskı Sayısı
0. Baskı
"Çünkü sen Süleyman'ı görmedin/ Kuşların dilini nereden bileceksin?" diyen Sühreverdi'nin, "konuşan yalnız Hakikat'tir" diyen Bediüzzaman'ın, "ayrılığa ulaşsaydık, ona kendi acısını tattırırdık" diyen İbn Arabi'nin, "üzüm sarhoşluğu değil benim sarhoşluğum/ benim sarhoşluğumun sonu yok" diyen Mevlana'nın, "mantıku't-tayrın lugat-ı mutlakından söyleriz" diyen Niyazi Mısri'nin, "teknolojik burjuva uygarlığı, bir protezler medeniyetidir, insanların ruhlarını sakatlıyor, onlara protezler takmaya çalışıyor" diyen Tarkovski'nin, "düşünme, yüzyıllardır kutsanan aklın, düşünmenin önündeki en büyük eng
Vav
Şeyh-i Ekber'e göre de, "mükemmel sayıların ilki olan 6, herşeyden önce insan-ı kamil"i sembolize eder. Ebced hesabında 6'ya tekabül eden vav harfi, "kün" emr-i ilahisinde (her ne kadar yazıda gösterilmemekteyse de) kaf ve nun arasında bulunmakta ve bu sebeple de, Şeyh-i Ekber tarafından Hakk ve halk, ilahi ilke ve zuhuru arasındaki berzah olan "Hakikat-i Muhammediye"nin temsili kabul edilmelidir. Bu harfin, Arapça'da bağlaç işlevi yüklenmesi, yani bir taraftan birleştirmeye, bir taraftan ayırması da, "vav"ın hakikatinin tezahürlerinden (ya da başka bir ifadeyle vav sembolizminin dayanaklarından) olmaktadır. (Michel Chodkiewicz, Sahilsiz Bir Umman, Gelenek Yayınları, çeviren: Atilla Ataman, İstanbul, Ekim 2003, 2. baskı, s. 127)
Türü
Deneme
Sayfa Sayısı
256
Baskı Tarihi
Eylül 2008
Baskı Sayısı
0. Baskı
"Çünkü sen Süleyman'ı görmedin/ Kuşların dilini nereden bileceksin?" diyen Sühreverdi'nin, "konuşan yalnız Hakikat'tir" diyen Bediüzzaman'ın, "ayrılığa ulaşsaydık, ona kendi acısını tattırırdık" diyen İbn Arabi'nin, "üzüm sarhoşluğu değil benim sarhoşluğum/ benim sarhoşluğumun sonu yok" diyen Mevlana'nın, "mantıku't-tayrın lugat-ı mutlakından söyleriz" diyen Niyazi Mısri'nin, "teknolojik burjuva uygarlığı, bir protezler medeniyetidir, insanların ruhlarını sakatlıyor, onlara protezler takmaya çalışıyor" diyen Tarkovski'nin, "düşünme, yüzyıllardır kutsanan aklın, düşünmenin önündeki en büyük eng
Ahlak
Ahlak dendiği zaman, insanın fıtratına sadakatini ilgilendiren bir atıflar dünyasından söz edilmiş olur.
Türü
Deneme
Sayfa Sayısı
256
Baskı Tarihi
Eylül 2008
Baskı Sayısı
0. Baskı
"Çünkü sen Süleyman'ı görmedin/ Kuşların dilini nereden bileceksin?" diyen Sühreverdi'nin, "konuşan yalnız Hakikat'tir" diyen Bediüzzaman'ın, "ayrılığa ulaşsaydık, ona kendi acısını tattırırdık" diyen İbn Arabi'nin, "üzüm sarhoşluğu değil benim sarhoşluğum/ benim sarhoşluğumun sonu yok" diyen Mevlana'nın, "mantıku't-tayrın lugat-ı mutlakından söyleriz" diyen Niyazi Mısri'nin, "teknolojik burjuva uygarlığı, bir protezler medeniyetidir, insanların ruhlarını sakatlıyor, onlara protezler takmaya çalışıyor" diyen Tarkovski'nin, "düşünme, yüzyıllardır kutsanan aklın, düşünmenin önündeki en büyük eng
Sütun
İnsan-ı kamil için "veted" (sütun) tabirinin kullanılması da bundandır. Kamil insan, varoluşun sütunudur. Dünyayı ve içindekilerin doğasını koruma ödevini yüklenmiştir. "Emanet"ten kasıt da gerçekte budur.
Türü
Roman
Sayfa Sayısı
271
Baskı Tarihi
Mart 2002
ISBN
975-298-014-7
Baskı Sayısı
2. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Mütercimi
Sinan Fişek
Orijinal Adı
Cat's Cradle
Kitapta kahraman, Hiroşima'ya atılan ilk atom bombası ile ilgili bir kitap yazmak istemekte ve bunun için araştırma yapmaktadır. Bombanın geliştiricilerinden birini araştırmakta ancak adam ölmüş olduğundan ancak çocukları ile yazışarak bilgi edinebilmektedir. Kitapta bahsedilen önemli noktalarda Bokononism denen bir din ve Ice Nine (Buz dokuz) adında bir madde vardır. Bokononism tamamen zararsız yalanlardan oluşan bir din olarak betimlenir. Ice Nine ise donma sıcaklığı normal buzdan daha yüksek olan bir buz parçası ve su ile temas ettiğinde donmasına sebep olmaktadır.
Sekiz Yaşındaysanız...
Yaptıklarını sekiz yaşında bir çocuğa anlatamayan bir bilim adamı, şarlatandır.
Türü
Deneme
Sayfa Sayısı
0
Baskı Tarihi
2000
ISBN
975-7462-94-2
Baskı Sayısı
3. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Ahmet Hamdi Tanpınar'ın çeşitli gazete ve dergilerde yayımlanmış yazılarından derlenen "Yaşadığım Gibi" yazarın, şair, hikayeci - romancı ve edebiyat tarihçisi olarak millî kültürümüzle ilgili özlü fikirlerini yansıtmaktadır.
San'at da oyun gibi içtimaî bir mukaveledir.
Şiir diye insanlığın tanıdığı, seçtiği, ayırdığı ve unutmadığı bir şey de var dünyada... O, duruyor, gelişiyor, daima kendi eşi olan soyunu yaratıyor. Ve bu şiirin de her dile göre kaideleri ve hususiyetleri var. Mevcut olması için onları arıyor ve istiyor. Şiir dilin çiçeğidir.
Şu halde, siz kafiyeye, vezne, hattâ şekle bir zaruret gibi bakıyorsunuz.
Onlar oyunun şartlarıdır. Yani işin içinde ve esâsında mevcut şeyler. Hiç oyun oynayan çocukları seyretmediniz mi? Nasıl kaidelere riayet için kıyamet koparırlar. "Kardeşim olmadı..." diye birbirlerini yerler. Aksi takdirde kendilerini veremezler işe de onun için. Çünkü oyun oynadıklarını bilirler. Onun ciddiyetine inanmak, o zahmete katlanmak için gizli mukaveleye riayet ederler. San'at da oyun gibi içtimaî bir mukaveledir.
Türü
Deneme
Sayfa Sayısı
324
Baskı Tarihi
1999
Baskı Sayısı
2. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Bir sanat eseri, yaratıldığı devre göre ve o devrin hassasiyetini, zevkini ve anlayışını en iyi ifade ettiği için mi değer kazanır? Yoksa o devri aşan, her zaman için taze, hatta her zaman yeni güzelikleri keşfedilen ebedi değerlere mi sahiptir? Başka ve daha kestirme bir deyimle, bir eserin, bilhassa bir şaheserin değeri "tarihi" midir, "ebedi" mi?
Batıda bu mesele çok münakaşa edilmiştir. Geçen asrın büyük Fransız tarihçisi ve filozofu Ernest Renan "İlmin Geleceği" adlı meşhur eserinde tarihi görüşü savunur.
"Mutlak bir hayranlık daima sathidir.
Şiirin Gecekonduları
Sana hırsız demekte
Haklıyım
Çünkü
Açıp
Kalbime baksalar
Parmak izlerin var!
Ne sevimli, değil mi? Fakat şiir mi? Nükte, son mısraiyle beylikten biraz kurtulabilmiş bir nüktecik. Şirin bir gecekondu. Belediyeden yakayı kurtarabilse de bir fırtınadan korkmağa her zaman mahkûm.
Bizde tenkidin fırtınası değil, rüzgârı bile yok. Bu temelsiz ve çerden çöpten şiirlerin gecekonduları her yeri kaplıyor. Besbelli ki şiir ihtiyacından az değil. Fakat paraca olduğu kadar kültürce de ne kadar züğürdüz, Allahım!
Ulus, 26 Şubat 1950
Türü
Deneme
Sayfa Sayısı
324
Baskı Tarihi
1999
Baskı Sayısı
2. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Bir sanat eseri, yaratıldığı devre göre ve o devrin hassasiyetini, zevkini ve anlayışını en iyi ifade ettiği için mi değer kazanır? Yoksa o devri aşan, her zaman için taze, hatta her zaman yeni güzelikleri keşfedilen ebedi değerlere mi sahiptir? Başka ve daha kestirme bir deyimle, bir eserin, bilhassa bir şaheserin değeri "tarihi" midir, "ebedi" mi?
Batıda bu mesele çok münakaşa edilmiştir. Geçen asrın büyük Fransız tarihçisi ve filozofu Ernest Renan "İlmin Geleceği" adlı meşhur eserinde tarihi görüşü savunur.
"Mutlak bir hayranlık daima sathidir.
Ümit Yaşar Oğuzcan
Bu antolojiyi hazırlayan şâir (Ümit Yaşar Oğuzcan) kendi kendine de sesleniyor:
Ulan Ümit Oğuzcan
Ulan hergele
Ulan ekşimiş ayran
Ulan düdüklü tencere
Edebiyat senin nene
Behey mantar kafalı
Behey çengelli iğne
Behey çamaşır mandalı
Ne desem azdır sana
Behey hacıyatmaz
Bırak şiiri bir yana
Ulan adam ol biraz.
Bu kadar samimî olmaları, hele son iki mısraı kendi kendilerine her zaman tekrarlamaları şartiyle, antolojideki bayağılık şâirlerini ve hayret vurguncularını af edebilir, hattâ -biraz da- sevebiliriz.