İman küfrün aynıymış!
Beyefendi hakikaten değişmiş. Neşide'den bahsediyor mu?"
"Önceleri bahsediyordu. Hatta bir gün bana 'taptığım bir tek put kaldı, ötekileri kırıp attım' bile dedi; tüylerim ürperdi. 'Aman bey,' diye çıkıştım, 'kafir oldun, tövbe et! '
Buna karşı ne söyledi, biliyor musunuz?
"Bizde mutlak küfre, kafirliğe imkan yoktur. Her neye olursa olsun tapan, ibadet eden kimse Hakk'a ibadet etmiş, inanmış olur" demesin mi?
"Doğru söylemiş. Zira o yaptığı şey Hakk'ın müzahiridir ve onda da Hak zahirdir. Meşhur bir söz bunu anlatır:
'Saneme tapan hakikatte Samed'e tapar.' Sanem, put demektir. Samed ise esma-i hasenedendir, yani Alah demesine gelir."
"Neler de biliyorsunuz hemşire! "
"... Şu var ki Hak hiçbir şey ile takyid edilemeyeceği için 'vücud-i mutlak'ın ıtlakını örtmüş, ancak bu suretle kafir olmuş sayılır: tam kafir addedilmez. Neden? İzah edeyim:
Alah'ın sıfatı zatının hicabı, perdesi bulunduğundan ve zatın sıfatsız idraki mümkün olmadığından 'iman', 'küfr'ün aynıdır. Sıfat olmadıkça zat zuhur edemez ki! Görülüyor ki küfrün hakikatine eremeyen, yani 'sıfat'ın aynı imanı da bulunmaz."
"Ya! Öyle miymiş?