Sayfa Sayısı
190
Yazılış Tarihi
1930
ISBN
978-975-10-3118-1
Basım Yeri
İstanbul
Editörü
Aslıhan Karay Özdaş
Bence, Refik Halit’in affı kararı üzerinde bu içli yazılarının tesiri büyük olmuştur. Atatürk’ün bunları okuyup duygulandığını yakından biliyorum. Fakat, birkaç zamandır gönlünde beslemekte olduğu bu af arzusunun nihayet kanuni bir şekilde uygulanmasına yol açan yazı –buna bir eser de diyebiliriz- öyle sanıyorum ki, Refik Halit’in Deli adlı küçük bir komedya kitabıdır.Atatürk, hiçbirimizin görmediği bilmediği bu eserciği nereden bulmuştu ve ona kim göndermişti hatırlayamıyorum.
Baştan taşkın alametifarikaların izalesi
Ayten - (soldaki kapıdan girer) Bonjur Büyükbaba!
Maruf Bey - Maşaallah benim hanım kızım! Şebnur'u çağırıyordum da...
Ayten - Bir şey mi isteyeceksiniz? Ben yapayım.
Maruf Bey - Bir sade kahve söyleyecektim...
Ayten - Yoo, Büyükbaba! Ben size sade kahve tavsiye edemem!
Maruf Bey - O da neden yavrum?
Ayten - Bilirsiniz ki; kahvenin bileşiminde kafein vardır, kafein uyarıcıdır, kalp üzerinde etkilidir, yaşlılara zarar verir, atardamarları kastığı gibi sinirleri de yorar.
Maruf Bey - Peki, içmem... (biraz daha içeri girer ve yavaş yavaş salona alışır, yerleşir) Sen bunları tifodan yattığın zaman mı öğrendin?
Ayten - Ben tifoya tutulmadım ki...
Maruf Bey - Ya! Saçların yeni uzuyor da ben tifoya tutulmuşsun sandım.
Ayten - Hayır; saç kesmek şimdi modadır. Bugünkü beşeriyet kadınla erkeğin arasında, baştan taşkın bir alametifarika istemiyor.
Maruf Bey - Acayip... Erkekler de kadınlara benzemek için öyle taşkın alametifarikaları izale mi ediyorlar?
Ayten - Oo... Büyükbaba!
Maruf Bey - Yani sakallarını bıyıklarını kaldırıyorlar mı?
Ayten - Elbette. Bugün erkekler sakallı bıyıklı değildirler. Babama bakmadınız mı?
Maruf Bey - Baban zaten biraz köseydi. Ben yaşlandıkça köseliği artmış sandım.
Türü
Roman
Sayfa Sayısı
701
Baskı Tarihi
2009
Yazılış Tarihi
1941
ISBN
978-975-10-3025-2
Basım Yeri
İstanbul
1888 yılında Beylerbeyinde doğan Refik Halid, 18.yüzyıl sonlarında bir kolu Mudurnudan İstanbula göçen Karakayış ailesindendir. Galatasaray Sultanisi ve Mekteb-i hukuk da okuyan yazar, Meşrutiyet sıralarında gazeteciliğe başlamıştır.Kısa sürede üne kavuşmuş Fecri Ati edebiyat topluluğunun kurucularından olmuştur. Kirpi adıyla taşlamaları ve siyasal yazıları sonucu İttihat Terakki hükümetince Anadolu nun çeşitli illerinde 5 yıl sürgüne gönderilmiş, ancak 1.Dünya Savaşının son yılı İstanbula dönebilmiştir.Dönüşünde Robert Kolejde Öğretmenlik, Sabah Gazetesi başyazarlığı, ilk kez Posta-Telgraf Genel Müdürlüğü yapan Refik Halid, bu ara tanınmış Aydede mizah dergisini de çıkarmıştır. Bazı siyasal davranışları yüzünden memleketten ayrılmak zorunda kalan yazar, Halebe yerleşerek Vahdet Gazetesini çıkarmış, Hatayın Türkiyeye bağlanmasında yazıları ve çalışmaları ile katkıları olmuştur. 1938de yurda dönen Refik Halid, çeşitli dergi ve gazetedeki günlük yazıları ve 20 kadar romanı ile yaşamını sürdürmüştür. 18.7.1965 tarihinde İstanbulda ölen yazar; tekniği, dilinin güzelliği, taşlamalarının inceliği ve tasvirlerinin kuvveti ile ün yapmış, Modern Türk Edebiyatının temel taşlarından biri olmuştur. (Arka Kapak)
Neden Altını Çizdim?
Nedense bu karakter bana Adnan hocayı hatırlatıyor...
Şeyh Efendinin Telkin Kuvveti
Baki en büyük telkin kudretini kadınların birbirlerini kıskanmamaları mevzuunda göstermeye muvaffak olmuştu. Filvaki aşka bambaşka bir mana verilmesi, kutsilik izafe edilmesi, ortaya bir "Hak âşıklığı" konması işi kolaylaştırıyordu ama gözle görülmese de halden çok iyi sezilen maddi aşk izleri meydandayken değme iradesiz ve idaresiz erkek bu hünerbazlığı başaramazdı.
Zaten Baki'nin "gülzar" merasimine dahil hanımlarla olan münasebetini kötüye yormak için sağlam delil de yoktu; bu nokta müphemliğini muhafaza etmekteydi; hatta işaretler Şeyh'in lehindeydi. Onları daha ziyade Afitap ve emsali gibi basit kızlara karşı duyduğu arzunun temini için yardımcı, bilhassa gelir ve refah kaynağı olarak kullanırdı.
Nitekim şimdi de ortaya bir Neşide çıkmıştı; hanımlar, mürşitlerine hizmet hususunda çırpınıyorlardı.
Türü
Roman
Sayfa Sayısı
335
ISBN
9789750722486
Baskı Sayısı
21. Baskı
Mütercimi
Ahmet Angın
Kitap yazarı yıllar önce tanışmış olduğu ve hayatı boyunca asla unutamayacağı Aleksi Zorba ile olan anılarını anlatırken, hayatın çarpıklıklarını, tek düze şehir bayağılıklarını ve insanın kendisine nasıl yabancılaştığını da Zorba sayesinde tasvir ediyor. Fakat tüm bunları yaparken içinde belirli bir acıma oluşuyor; çapraşık metafizik düşüncelerin sonucuna benzer, soğuk bir acıma… İşte tam da burada yazar kendisini tanımlamamız konusunda bir fikir veriyor.
Ölümsüz uyumu izlemek
Yabanıl bir çam ağacında, bir sabah, tam içerdeki canın dışarı çıkmak üzere kabuğunu çıtlattığı anda, bir kelebek kozasını nasıl görme fırsatını elde etmiş olduğumu hatırladım. Bekliyor, bekliyordum; o ise gecikiyordu; benim de işim vardı… Bunun için ona doğru eğildim, soluğumla ısıtmaya başladım. Onu sabırla ısıtıyordum. Mucize benim önümde, doğal hızından daha hızlı oluşmaya başladı; kabuğun hepsi açılıp kelebek göründü. Ama ben, heyecanımı asla unutmayacağım: Kanatları kıvrıntılıydı ve açılmamıştı, bütün vücudu titriyor, kanatlarını açmaya çalışıyor, ama beceremiyordu. Bense ona soluğumla yardımcı olmaya çalışıyordum. Ama boşuna. Onun, güneşte sabırla olgunlaşmaya ve açılışa gereksinimi vardı; şimdiyse, artık vakit geçmişti. Soluğum kelebeği, yedi aylık çocuk gibi vaktinden önce, daha buruluk bir halde dışarı çıkmaya zorlamıştı. Olgunlaşmamış halde çıktı, umutsuzca kımıldadı, biraz sonra da avucumun içinde öldü. Kelebeğin bu tüylü iskeleti, sanırım ki, bilincindeki en büyük ağırlıktı. Ve işte bu gün, ta derinden anladım: Yüz yıllık yasaları oldu bittiye getirmek öldürücü bir günahtır: Ölümsüz uyumu güvenle izlemek insanın borcudur.
Türü
Roman
Sayfa Sayısı
143
Baskı Tarihi
2011
ISBN
978-9944-184-44-1
"Genç Werther, büyük kentin sebep olduğu ruhsal çöküntüden kaçarak taşraya sığınmıştır. Burada tanıştığı soylu güzel Lotte'ye aşık olur. Lotte'nin de meyli vardır Werther'e ama Albert'le nişanlıdır. Lotte Albert'le evlenir. Werther ise bir aile dostu olarak yer alır yanlarında. Werther'in bu acıya dayanması imkansız gibidir."
Zaaflar
Zaaflarımızla uğraşmaktan vazgeçip hayat için çabalarsak başkalarının yelkenle, kürekle aldığı yolun çok üzerinde bir mesafe kaydederiz.
Türü
Roman
Sayfa Sayısı
0
ISBN
9752893031
Baskı Sayısı
0. Baskı
"Basılan ilk romanım Yaseminler Tüter mi, Hâlâ? Ocak, 1985'de çıktı... Öte yandan, Yaseminler Tüter mi, Hâlâ, Eleni olarak doğan, Naciye'ye dönüşen, Türk kocasına dört çocuk doğurduktan sonra eski Hisar göçmeni bir Anadolu Rum'u ile evlenen bir kadının sahiciye yakın hikâyesidir. Ben yazdığımda Kıbrıs ve Kıbrıs'a benimki türden bir yaklaşım moda değildi - kitap yerini tam bulmadı. Türkler fazla Yunan yanlısı, Yunanlılar fazla Türk yanlısı buldulardı - belki bundan sonra..."
- Alev Alatlı
İngiliz ceketi
"Oğulcuğum, böyle şeyler uluorta konuşulmaz" dedi Halo Dayı. Delikanlı duymadı bile. "Anavatan bize yardım eder, bırakmaz bizi göreceksin." Sonra Turgut Öğretmen'den yana döndü, "Siz bakmayınız bu koca efendilere. Bunlar hâlâ Osmanlıdır! İbrahim Hoca gibilerle birleşir, tekke kurmaya heves ederler. Bakın hâlâ çıkasrmaz Osmanlı fesini başından! Sanki Türkiye kıyafet devrimi yapmamıştır!" Turgut Öğretmen'in bir türlü soramadığı soru kendiliğinden ortaya atılmış oldu ortaya. Halo Dayı'nın kendini savunma sırası gelmişti. Bir süre bekledi ihtiyar, sonunda, "Rum'un korktuğu Osmanlı'dır." diye kesti attı, "Onu şeytan görmüş gibi kaçırtan festir, fes!" Türk'e ingiliz ceketi giydirdin mi, g.tüyle güler Rum adama. Bir güven gelir ki sorma gitsin. Başlar hırlamaya!" Delikanlı belki de ceketinden utandığı için sustu. Halo dayı bastırdı, "Kıbrıs Türk'tür dersin, bak bakayım soluna? Nedir gördüğün?" "Maraş'tır işte." "Maraş'tan başka bir şey görmez misin orada? Şu otellere bak, şu yollara bak! bir de bize bak!" Magosa'yı gösterdi, sonra Turgut Öğretmen'e döndü Halo dayı, "Toprak benimdir demekle olmuyor efendi oğlum. Seninse işleyeceksin!"
Sevmek ve sevdirilmek
... Velilerin kadına ilgi duyduğunu, onlara sevgi ve şefkat gösterdiğini, onlara kavuşma şevki ve hasreti içinde bulunduklarını anlatan İbn Arabî diyor ki: '' Kadının değerini, ondaki sırrı ve hikmeti bilenler onları istememezlik ve sevmemezlik edemezler. Onları sevmek ârifler için kemâldir. Dikkat edin, Hz Peygamber '' Kadınlar bana sevdirildi'' diyor. Sevdiren kim? Sevdirilmek sevmenin ötesinde bir şeydir ve sevmeyi içerir. Sevmek beşerî, sevdirilmek ilahî kaynaklıdır. Hak Teala peygamberine, onu kendisinden uzaklaştıran şeyleri değil, yaklaştıran şeyleri sevdirir ve kadın sevgisi erkeği Allah'a yaklaştırır.''
Türü
Roman
Genç İtalyan yazar Susanna Tamaro'nun 1994'te yayımlandığı zaman İtalya'da büyük yankı uyandıran ve yılın olayı olan bu kitabı, çok satan kitaplar listesinin başındaki yerini uzun süre bir başka kitaba bırakmamıştır. Eco'nun 'Gülün Adı' adlı romanından sonra en başarılı İtalyan romanı olarak karşılanan 'Yüreğinin Götürdüğü Yere Git',80 yaşındaki bir kadının uzaklara giden genç torununa yazdığı ve hem bir iç döküş, hem de vasiyet sayılabilecek mektuplarından oluşuyor.
Söylenmeden kalan sözler
Çok uzun yaşadığım ve pek çok kişiyi yitirdiğim için artık biliyorum ki ölüler yokluklarıyla değil de-onlarla bizim aramızda- söylenmeden kalan sözler yüzünden keder verirler asıl.
Türü
Roman
Sayfa Sayısı
229
Baskı Tarihi
2011
ISBN
9786054494156
"Türkiye'nin çalkantılı dönemlerine bir ailenin aynasında ışık tutan Yeşil Vadi, cenderelerden geçerek, düşünce ve inanç dünyasında köklü değişiklikler yaşayan bir akademisyenin zihninde dolaşırken, okurlarına asıl mutluluk ve huzurun kaynağını işaret ediyor."
"Bir yılan gibi değiştirdiğim kabuğumda hangi gizemler saklı? Günden güne kalınlaşan bu derinin altındaki o katmanlar ya da giderek incelen bir görüntünün ardında kaybolan o umutlar... Hâlâ sürmekte olan bir şaşkınlık ve durulmayan bir yürek, hâlâ akmakla tortulanmak, aramakla yetinmek arasındaki tereddütlerini giderememiş bir acemilik."
Çocukluk Dönemim
Her şeyden öylesine ırak, öyle cesaretsiz, iddiasızdım ki, hayallerden bile uzaktı çocukluğum.
Öyle yüce gönüllü, yürekli ve kavgacı biri olmadığım gibi; bırakın dünyayı değiştirmeye çalışmak, kendisini değiştirmeye çalışan biri bile değildim. Becerikli ve özgüvenli birir olmadığım gibi, atılganlık ve tutkulardan da yoksundum.
Türü
Roman
Sayfa Sayısı
229
Baskı Tarihi
2011
ISBN
9786054494156
"Türkiye'nin çalkantılı dönemlerine bir ailenin aynasında ışık tutan Yeşil Vadi, cenderelerden geçerek, düşünce ve inanç dünyasında köklü değişiklikler yaşayan bir akademisyenin zihninde dolaşırken, okurlarına asıl mutluluk ve huzurun kaynağını işaret ediyor."
"Bir yılan gibi değiştirdiğim kabuğumda hangi gizemler saklı? Günden güne kalınlaşan bu derinin altındaki o katmanlar ya da giderek incelen bir görüntünün ardında kaybolan o umutlar... Hâlâ sürmekte olan bir şaşkınlık ve durulmayan bir yürek, hâlâ akmakla tortulanmak, aramakla yetinmek arasındaki tereddütlerini giderememiş bir acemilik."
Deneyimler ve Yanılgılar
Deneyimlerin sonu yoktur işte, yanılgıların da olmadığı gibi; yeter ki Allah fırsat versin insana, bir yol göstersin; o zaman, bağışların sonu gelmediği gibi, öğrenmelerin de, sözün de, eylemin de sonu hiç gelmez. Yeter ki ders alan bir yüreğiniz olsun. Tövbe etmek, hayata hep yeniden başlayabilmek ne güzel bir şey; kainatın bir kere daha kurulduğunu ve hayatın bir kere daha ve yeni baştan başladığını hissedebilmek ne güzel!
Türü
Diğer
Sayfa Sayısı
111
Baskı Tarihi
2011
ISBN
9789944184687
Göl kenarındaki çiftlikte bir araya gelen, farklı karakterlerdeki kahramanların tek ortak noktası sanattır. Yazar, yönetmen ve oyunculardan oluşan gruptaki herkes farklı bir yaşam ve sanat anlayışına sahip olsa da bir martının sudan ayrılamaması gibi o noktaya bağlanmıştır.
Siyah giyinmek
Medvedenko: -Neden daima siyah giyiniyorsunuz?
Maşa: -Hayatımın yasını tutuyorum. Çok mutsuzum.
Medvedenko: -Neden mutsuzsunuz anlamıyorum... (Düşünceli) Sağlığınız yerinde, babanız zengin bir adam sayılmasa da yoksul değil. Oysa benim için yaşamak daha zor. Ayda ancak yirmi üç ruble maaş alıyorum, bunun da bir bölümünü emeklilik için kesiyorlar, gene de sizin gibi karalara bürünmüyorum. (Otururlar)
Maşa: -Kastettiğim para değil. Yoksullar da mutlu olabilir.