Cemaatin Dönüşümü
Geç modern dönemde cemaat sosyolojisi
Cemaati tanımlamak
Sosyolojik kavramların, özellikle cemaatin tanımlanmasının ne kadar zor olduğunu itiraf etmemiz gerekmektedir. Nitekim cemaat üzerinde önemli çalışmalar yapmış olan Nisbet de aynı güçlüğe işaret ederek; “cemaat, sosyolojinin birim fikirlerinden en temel ve en kapsamlısıdır ve tanımlanması en zor olanıdır.” demektedir.
"Çağdaş Batı dünyası için Doğu disiplinlerinin belki de en önemli yorumcularından olan Watts, "yazılamaz olanı güzel bir şekilde yazma" yeteneğine sahiptir."
-Los Angeles Times-
Kalkınma
"Kalkınma bir göz boyama, yarını hayal etmekse bugün korktuğumuz acılardan tümüyle bir kaçıştır."
Bu kitapta tartıştığımız kuramlar çokluk batı toplumları üzerinde odaklanmıştır. Ama batı, daha önce hiç olmadığı ölçüde, dünyanın geri kalanının bir parçası olmuştur. Bu dünyanın hatırı sayılır bir kısmını, ister iyi diyelim ister kötü, batı denetlemektedir. İncelediğimiz sanayi sonrası toplum kuramlarının bu durumun tamamen farkında oldukları söylenebilir.
Kitleselliğinden arındırılmış medya çağı
Bilgideki artış yalnızca nicel değil, aynı zamanda niteldir. Eski kitle iletişim araçları standartlaştırılmış mesajları yeknesak bir izleyici kitlesine aktarıyordu. Yeni iletişim kanalları hem kablolu ve şifreli yayıncılığa hem de yayıncılığa (broadcasting) elverişlidir. Bilgisayara bağlanmış olan kablolu ve uydu yayını hem göndericilerin hem de alımlayıcıların birbirinden ayrı ve kopuk birimler halinde bölünmelerine izin verir. Bu durumda enformasyon en uzmanlaşmış en bireysel ihtiyaçlara göre işlenebilir, seçilebilir ve elden geçirilebilir."Böylece Üçüncü Dalga yeni bir çağı başlatır -kitleselliğinden arındırılmış medya çağı. Yeni tekno-kürenin yanı başında yeni enformasyon-küresi ortaya çıkmaktadır"
Cemaatin Dönüşümü
Geç modern dönemde cemaat sosyolojisi
Bender'in Cemaat Tanımı
T.Bender’in tanımına göre, “geçmişte birçok yapısal biçim alan cemaat, en iyi şekilde, karşılıklı ve duygusal bağlarla temelli toplumsal ilişkiler şebekesi (network) olarak tanımlanabilir ”
Bu kitapta tartıştığımız kuramlar çokluk batı toplumları üzerinde odaklanmıştır. Ama batı, daha önce hiç olmadığı ölçüde, dünyanın geri kalanının bir parçası olmuştur. Bu dünyanın hatırı sayılır bir kısmını, ister iyi diyelim ister kötü, batı denetlemektedir. İncelediğimiz sanayi sonrası toplum kuramlarının bu durumun tamamen farkında oldukları söylenebilir.
Enformasyon teknolojisindeki devrim
Enformasyon teknolojisindeki devrim, mekân ve zamanı, yüzünü geleceğe yüzünü geleceğe dönmüş yeni bir "dünya oikoumene"si doğuracak şekilde sıkıştırır.Bell, geçmişteki toplumların öncelikle mekânla sınırlı ya da zamanla sınırlı olduklarını söyler. Geçmişteki toplumları bir arada tutan toprağa dayalı politik ve bürokratik yetkeler ve/veya tarih ve gelenekti. Sanayicilik doğanın ritim ve temposunun yerine makinenin hızını koyarken, mekânı ulus-devletle sağlama bağlamıştı. Saat ve demiryolu tarifesi sanayi çağının simgeleridir. Bunlar zamanı saatler, dakikalar ve saniyeler olarak ifade eder. Enformasyon çağının simgesi olan bilgisayar milyarda bir saniye içinde, binlerce mikrosaniye içinde düşünür. Bilgisayarın yeni iletişim teknolojisiyle bir araya gelmesi böylece modern topluma kökten yeni bir mekân-zaman çerçevesi sunar.
İlkeli siyaset, kimlik, ahlâk, sorumluluk... postmodern dönemin umacıları. Gün, sorumluluk almamanın, bağlanmamanın, parçalı kimliklerin, plastik cinselliğin ve tüketicilerin günü! Madem ki siyaset agoralardan silinip oy sandıklarına hapsedildi; modernliğin toplama kamplarında bitiremediği Öteki, evin, mahallenin, kentin dışına püskürtüldü; hayat artık doğumla başlayıp ölümle sona eren bir süreklilik olmaktan çıkıp hesaplanabilir ve sürdürülebilir parçalara bölündü...
Ahlaki Olmanın Anlamı
Bizim bu dünyada her şeyden önce bir ahlaki seçim durumunda bulunmamız şeklindeki bu asal olgu, kaygısız ve dertsiz bir hayat vaat etmiyor. Tam tersine, başımızı daha büyük bir belaya sokuyor. İyi ile kötü arasındaki seçimle karşı karşıya kalmak, kişinin kendisini bir müphemlik durumunda bulması demektir. Eğer seçimin belirsizliği, her biri açık seçik ortada olan iyi ya da kötü için yapılacak düz bir tercihle ya da özellikle de kişinin Öteki için sorumluluğu doğrultusunda hareket etmesi ya da böyle bir hareketten uzak durması seçimi ile sınırlı kalacak olsaydı o zaman burada görece küçük bir endişe olacaktı. Ancak durum hiç de öyle değil. Öteki için sorumluluğun kendisi bizzat müphemlikle birlikte ortaya çıkıyor: Bunun hiç bir belirgin sınırı yok ve aynı zamanda da bu yürütülecek ya da kaçınılacak pratik adımlara kolayca çevrilmiyor (fakat bu adımlardan her biri önceden tahmin edilmesi çok zor ve önceden değerlendirilmesi daha da zor sonuçlara gebedir). “İçin olmak” durumuna ait olan müphemlik, daimi ve tedavisizdir; bunun ortadan kaldırılmasının tek yolu, ahlaki durumdaki “ahlaki” olan her şeyin ortadan kaldırılmasıdır. Şunu söyleyebiliriz: İyi ile kötünün müphemliğiyle yüzleşmek (ve dolayısıyla da, deyim yerindeyse, “kişinin kendi sorumluluğu adına sorumluluk almak”) ahlaki olmanın anlamıdır (tek anlamıdır).
BIG brother
Winston cebinden bir yirmi beş sent çıkardı. Madeni paranın üstünde de küçük, okunaklı harflerle aynı sloganlar yazılıydı; öbür yanında ise Büyük Birader'in yüzü görülüyordu. Büyük Birader'in gözleri paranın üstünden bile sizi izliyordu. Paraların, pulların, kitap kapaklarının, bayrakların, posterlerin, sigara paketlerinin üstünden... her yerden. Hep sizi izleyen o gözler ve sizi sarıp kuşatan o ses. Uykuda ya da uyanık, çalışırken ya da yemek yerken, içeride ya da dışarıda, banyoda ya da yatakta... kaçış yoktu. Kafatasınızın içindeki birkaç santimetreküp dışında, hiçbir şey sizin değildi.
Bu kitapta tartıştığımız kuramlar çokluk batı toplumları üzerinde odaklanmıştır. Ama batı, daha önce hiç olmadığı ölçüde, dünyanın geri kalanının bir parçası olmuştur. Bu dünyanın hatırı sayılır bir kısmını, ister iyi diyelim ister kötü, batı denetlemektedir. İncelediğimiz sanayi sonrası toplum kuramlarının bu durumun tamamen farkında oldukları söylenebilir.
Enformasyon Toplumunda Bilgi
Bilgi, daha önce benzeri görülmedik ölçüde teknik yenilenmeyi ve ekonomik büyümeyi basitçe yönetmekle kalmamaktadır; kendisi de hızla ekonominin temel faaliyeti ve mesleki değişimin temel belirleyicisi haline gelmektedir.
Cemaatin Dönüşümü
Geç modern dönemde cemaat sosyolojisi
Postmodern Cemaatler
Cemaat (Gemeinschaft) klasik sosyoloji paradigmasında modernin, kentin, bilimin, rasyonalitenin karşısında, geleneği kırı/köyü/kasabayı temsil ediyordu. Oysa bugün “cemaat” olarak ifade edilen sosyolojik olgular modern metropollerin ortasında var olmakta ve Tönnies’in tanımladığı anlamda; kan karışması (mix of blood) ya da kan yakınlığı, mekân veya fiziksel yakınlık (physical proximity) ve inanç birliğini ifade eden zihinsel yakınlıktan (intellectual proximity) kaynaklanan , yüz yüze ilişkilerle etkileşimde bulunan, ağırlıklı olarak sözlü kültür içinde yaşayan, kır ya da kasabayı ifade eden klasik cemaatin çok uzağına düşmektedir. Klasik cemaatin en önemli özelliklerinden biri de toprak temelli (territorial) olmasıdır. Oysa söz konusu edilen modern metropollerdeki cemaatler toprak temelli olmaktan öte, kamusal/özel alan, sivil toplum gibi toplumsal hayatın hareketli akışı içinde yeniden tanımlanan soyut alanlar üzerinde somutluk kazanmaktadırlar. Bu cemaatleri var olan çelişkiyi gidermek için “modern” ya da “postmodern cemaatler” olarak nitelendirmeyi sorunun çözümü ve çelişkiyi vurgulamak açısından önemli bir başlangıç olarak kabul etmek gerekiyor
Yıllardır modern sanayi uygarlığını tartışıyoruz. İlk günahı kimin işlediğini, insanın bir zamanlar doğayla barışık bir halde yaşadığı o güzel günlere kimin son verdiğini, bizi fırtınaların orta yerinde kimin çırılçıplak bıraktığını bulmak için daha çok tartışacağız. Çünkü “Tanrı(nın) öldü”ğünü bilmek, geleneğin zincirlerini parçalamak yetmedi; bu kez özgürlük ciğerlerimizi yakmaya başladı. Özgürlük kendinin, ayrıca ötekinin sorumluluğunu üstlenmek, belirsizliklerle, çözülmez çelişkilerle sarmaş dolaş yaşamak, yani, modern bireyler olmak demekti.Ama ağır geldi özgürlük. Taşıyamadık.
Etik: çürümüş, modern bir kısıtlama
Postmodern ahlâk yaklaşımı nosyonu, fazlasıyla sık olarak etik olanın ölümünün, etiğin yerini estetiğin almasının ve bunu izleyen nihai kurtuluşun kutsanmasıyla ilişkilendirilmişlir. Etiğin kendisi de, artık çürümüş ve tarihin çöp sepetine gitmeye mahkûm olan tipik modern kısıtlamalardan biri olarak yerilmekte ya da alaya alınmaktadır; bir zamanlar zorunlu görülen zincirlerin gereksizliği artık apaçık ortadadır: Postmodern erkeklerin ve kadınların eksikliğini hiç de hissetmeyecekleri başka bir yanılsamadır bu zincirler.