Türü
Roman
Sayfa Sayısı
277
Baskı Tarihi
Ocak 2010
ISBN
978-975-289-670-3
Baskı Sayısı
0. Baskı
Yayın Evi
Everest Yayınları
Ece Temelkuran, kalplerin yağmalandığı yerden anlatıyor hikâyesini; Ortadoğu'dan. Bizden alıp döküntülerini iade ettikleri hikâyelerimizi geri almak için… Aşklarımızı, acılarımızı, haysiyetimizi… Yağmalandıkça kapattığın kalbini aç şimdi. Çünkü bu senin hikâyen. Sen de Ortadoğulusun!

Ülkesiz...

Ülkesini, ülkesiz kalmış anne ve babasından bilen her çocuk gibi, memleketini kalbinde, yerini bilmediği bir delik gibi taşıyordu.

Türü
Roman
Sayfa Sayısı
277
Baskı Tarihi
Ocak 2010
ISBN
978-975-289-670-3
Baskı Sayısı
0. Baskı
Yayın Evi
Everest Yayınları
Ece Temelkuran, kalplerin yağmalandığı yerden anlatıyor hikâyesini; Ortadoğu'dan. Bizden alıp döküntülerini iade ettikleri hikâyelerimizi geri almak için… Aşklarımızı, acılarımızı, haysiyetimizi… Yağmalandıkça kapattığın kalbini aç şimdi. Çünkü bu senin hikâyen. Sen de Ortadoğulusun!

Tek bir kişiyi dövenler...

Marwan artık ses çıkarmamaya başladığında mütereddit oldu tekmeler. Giderek birbirine bakmaya başladı dövenler. Tek bir kişiyi dövenler birbirine bakmaya başladığında kendilerine gelmeye başlarlar.

Türü
Roman
Sayfa Sayısı
277
Baskı Tarihi
Ocak 2010
ISBN
978-975-289-670-3
Baskı Sayısı
0. Baskı
Yayın Evi
Everest Yayınları
Ece Temelkuran, kalplerin yağmalandığı yerden anlatıyor hikâyesini; Ortadoğu'dan. Bizden alıp döküntülerini iade ettikleri hikâyelerimizi geri almak için… Aşklarımızı, acılarımızı, haysiyetimizi… Yağmalandıkça kapattığın kalbini aç şimdi. Çünkü bu senin hikâyen. Sen de Ortadoğulusun!

Toprağın kaderi

Herkes toprağının kaderini sırtında mı taşır?

Türü
Roman
Sayfa Sayısı
0
Baskı Sayısı
0. Baskı
Yayın Evi
Everest Yayınları
Or’da Kimse Var mı?” dörtlüsünün üçüncü kitabı Valla Kurda Yedirdin Bern’de Türk solunun ve Kürt sorununun resmi çiziliyor. “Türküm…kendi insanımın manzaralarını seviyorum… Buna milliyetçilik diyorsan, öyle olsun!” diyor Günay Rodoplu, ve devam ediyor. “Milliyetçi’ olduğum içindir ki, Kürtlerin köken arayışlarını empatiyle izliyor, elimden geldiği kadar yardımcı olmaya çalışıyorum. ‘Mızıka çalındı, düğün mü sandın?’ türküsü içimi titretirken, Şiran’ın ‘Hanımaı mın, bermaya mın’ feryadına kulak vermemem mümkün mü?

Tao

Arnavut kaldırımı döşeli Tao'da yürüyoruz. 'Tao' Tabiatın Yolu, dirayetli yaşamanın yolu. Bir düşünme, daha doğrusu, düşünmeme biçimi. Düşünce yapay bir düzenlemedir. Sadece tartışmaya yarar. Hayata yarardan çok zarar getirir. 'Yol' aklın yapay düzenlemelerini ve avadanlıklarını reddederek bulunur. Alçak gönüllü bir geri çekiliş, kırsallık, doğanın sözcüklere dökülmeyen idraki. Malumat dirayet değildir, tersine, öğrenim arttıkça sahtekarların sayısı da artar. Malumat erdem değildir, hiç kimse bilgelikten bir aydının uzak olduğu kadar uzak olamaz. Ustalar tartışmazlar, tartışmacılar usta değildir. [...] Düşünülebilecek en kötü irade şekli filozofların iradesidir, çünkü her doğal oluşumu teori ve kanunlar çerçevesinde düşünür, toplumu geometri gibi yapılandırmaya kalkarlar. Kuralların, yaşama özgürlüğünü, parçaların hayatiyetini öldürdüğünü idrak etmezler. Özgürce kavradığı, serbestçe yürttüğü işin hazzını ve verimliliğini bilen sade insan, daha iyi bir yöneticidir, çünkü kanunların tehlikeli olduklarını, faydadan çok zarar getirdiklerini bilir. Böyle bir idareci, insanlara olabildiğince az kural getiren idarecidir.

Türü
Hatırat
Sayfa Sayısı
393
Baskı Tarihi
Kasım 2007
Yazılış Tarihi
1992
ISBN
9944-125-03-2
Baskı Sayısı
3. Baskı
Basım Yeri
İzmir
Yayın Evi
Kaynak
Editörü
Şeref Yılmaz
Yazan: AHMED ŞAHİN Yazı Kaynağı: Zaman Gazetesi, Ailem Eki, Sayı: 228 Çileli bir devrin hikayesini Ali Ulvi Kurucu merhumun hatıralarından okumak büyük bir şans. Hayatını tamamen ilme adamış yüksek bir kâmet olan merhum Kurucu, hatıralarıyla da irşad vazifesini yerine getiriyor.

Bahçe Duvarından Okunan Şiir

Meselâ, bu hürriyet sevdalılarından Süleyman Nazif de, en kuvvetli muhaliflerden iken ve Meşrutiyet'ten önce: İşte gülzâr-ı vatan mahv oldu istibdâd ile, Bizden istimdâd eder her zerre bir feryâd ile, Geçmesin, eyyamımız bî-hûde istimdâd ile, Pençeleşmek muktazî gaddar ile, bîdâd ile; Arkadaşlar, kan dökün, kan dökmenin eyyamıdır. diye Sultan Abdülhamid aleyhine, imzasız manzumeler neşredip, "Gizli Figanlar" diye Mısır'da bastırmışken; Meşrutiyet'ten sonra İttihat Terakki istibdadını, kavmiyetçilerin ayrılık davalarını ve memleketin mahva doğru gittiğini görünce, "Sultan Hamid'e Şarkı" yazıp yayınlamıştı: Pâdişâhım gelmemişken yâda biz, İşte geldik senden istimdada biz, Öldürürler başlasak feryada biz, Hasret olduk eski istibdada biz. Dembedem coşmakta fakr u ihtiyaç, Her ocak sönmüş ve susmuş, millet aç, Memleket matemde, öksüz taht u taç, Hasret olduk devr-i istibdada biz. Fakat artık olan olmuş, idare, bu milletin ve dininin düşmanı gizli ellere geçmişti. Yani denildiği gibi: Ba'de harabil Basra, Basra harap olduktan, iş işten geçtikten sonra... Ne gariptir ki bu söz Süleyman Nazif e gerçekten de uygun düşer. Çünkü kendisi Bağdad'daki son Osmanlı valilerinden birisidir ve Basra da o sırada elden çıkmıştı. Bir rivayete göre Süleyman Nazif, eski yaptıklarına ve yazdıklarına o kadar pişman olmuş ki bu şarkıyı yazıp yayınlamakla kalmamış; Sultan Abdülhamid'in de duymasını arzu etmiş. O sırada Sultan, Balkan Harbi'nde elimizden çıktığı için, sürgün olarak bulunduğu Selanik'ten getirilip Beylerbeyi köşküne kapatılmış imiş. Sultan'ın sabah namazlarını bahçede kıldığını öğrenen Süleyman Nazif, o sırada bahçe duvarının dışından birisine okutarak, bu şiirini Sultan'a da duyurmuş imiş...

Türü
Roman
Sayfa Sayısı
0
Baskı Sayısı
0. Baskı
Yayın Evi
Everest Yayınları
Or’da Kimse Var mı?” dörtlüsünün üçüncü kitabı Valla Kurda Yedirdin Bern’de Türk solunun ve Kürt sorununun resmi çiziliyor. “Türküm…kendi insanımın manzaralarını seviyorum… Buna milliyetçilik diyorsan, öyle olsun!” diyor Günay Rodoplu, ve devam ediyor. “Milliyetçi’ olduğum içindir ki, Kürtlerin köken arayışlarını empatiyle izliyor, elimden geldiği kadar yardımcı olmaya çalışıyorum. ‘Mızıka çalındı, düğün mü sandın?’ türküsü içimi titretirken, Şiran’ın ‘Hanımaı mın, bermaya mın’ feryadına kulak vermemem mümkün mü?
Neden Altını Çizdim?
*Bitlis'te Beş Minare türküsü

(http://fizy.com/#q/bitlis/1)

Mahremiyetime tecavüz edilmişcesine mahcubum!

Meriç haklı, kavga insanla kader arasında değil artık, insanla kelime arasında. Memduh Amca'nın kaderini de, Şırnaklı Melo'nun kaderini de kelimeler belirliyor. Kelimeler bu defa Nezan Kendal'ın kelimeleri! 1949 doğumlu bir adam Kendal. Sen gerçekten İsa'dan 604 yıl önce doğduysan, senden 2400 yıl daha büyük! Nükleer fizikçiymiş, yani bilim çağının bir ürünü. Sartre ve Beavouir'le birlikte Fransız Kürt Derneği'ni kurmuş. Bilimsel güce hayran. Entelektüel güce hayran! Halkının müziğini bile, 'Rus Şarkiyatçısı Minorsky 'Her kürt bir şairdir!' der diye övüyor - Sartre'a "Bitlise meni girane meni girane, devore levuk devore'* yi dinlettiğini duyar gibi oluyorum. Mahremiyetime tecavüz edilmişcesine mahcubum!

Türü
Diğer
Sayfa Sayısı
342
Baskı Tarihi
2003
ISBN
975-8264-33-8
Baskı Sayısı
0. Baskı
Yayın Evi
Kırkambar Kitaplığı
Mütercimi
M. Nuri Gençosman

"İkimiz için de göz nuru olacaktır.."

Firavn'ın eşi Asiye, Musa hakkında kocasına "muhakkak o benim ve senin için göz nurudur." dedi. Şu halde Asiyede hasıl olan kemal ile gözü Musa'yı görmekle aydınlandı. Nasıl ki Firavn da boğulurken Allah'ın kendisine verdiği iman sayesinde Musa, onun için göz nuru oldu. Şu halde Allah, Firavn'ı pak ve temiz öldürdü. Çirkin ve fena amellerinden onda birşey kalmadı. Çünkü Allah onun ruhunu yeni bir günah işlemeden önce yani imana geldiği anda kalb etti. Halbuki İslam evvelce geçmiş olan günahları ortadan kaldırır. Allah, bu ilim ve mazhariyeti dilediği kimse için ayet ve alamet kıldı. Ta ki hiç kimse ilahi rahmetten umutsuzluğa düşmesin. Çünkü kafirlerden başka hiç kimse Allah'ın rahmetinden umut kesmez. Şu halde Firavn eğer umutsuzlardan olsaydı imana yanaşmazdı. Demekki Firavn'ın eşi Asiye'nin kendi hakkında " o benim ve senin için göz nuru olsun, onu öldürmeyin, olaki yakında bize faydası dokunur." dediği gerçekleşti ve iş böyle oldu.

Türü
Akademik
Sayfa Sayısı
0
ISBN
975-8470-03-5
Baskı Sayısı
0. Baskı
Yayın Evi
babil yayınları
Mütercimi
kenan demirayak
Orijinal Adı
Zâdu'l-me'âd

Sınırsız kardeşlik, ölçüsüz babalık ve sonsuz analık...

Bizler yaşamı nasıl seveceğimizi öğreninceye dek, içimizdeki ölüm acısını ve pisliğini yenemeyeceğiz. Ve bizler yaşamı nasıl seveceğimizi öğrenemeyeceğiz, onu hesapsızca, bir kazanç ummaksızın harcamasını öğreninceye dek. Ve bizler onu hesapsızca, bir kazanç ummaksızın harcayamayacağız, elimizdeki, yaşamın şu veya bu parçasından mülkiyetimiz olduğuna tanıklık eden değersiz tapuları yırtıp atıncaya, onu tam bedeninin -ki bölünmez o- bedenimiz, bütün ruhunun -ki parçalanmaz o- ruhumuz olduğunu kavrayıncaya kadar. İşte bunu kavradığımız zaman, evrende felaketler ve felaketzedeler değil, sınırsız kardeşlik, ölçüsüz babalık, sonsuz analık olacaktır.

Türü
Akademik
Sayfa Sayısı
0
ISBN
975-8470-03-5
Baskı Sayısı
0. Baskı
Yayın Evi
babil yayınları
Mütercimi
kenan demirayak
Orijinal Adı
Zâdu'l-me'âd

Felaket!..

Gökte cenaze töreni olabilecek yeryüzü düğünlerinde oynamamız ve gökte düğün olabilecek yeryüzü cenazelerinde ağlamamızdır felaket. . . . İnsanın, insanın felaketi olmasıdır, felaket!