Türü
Araştırma
Sayfa Sayısı
438
Baskı Tarihi
Mayıs 2008
ISBN
978-975-9169-77-0
Baskı Sayısı
1. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Kırmızı
Editörü
Fahri Özdemir
"Bu çıkmazı aşmak için, bir zihin devrimine gerek vardır. Türkiye'de çağdaş ve özgürlükçü düşünce, kendisini yetmiş veya seksen yıldan beri cenderesine alan ipoteği atmalı, Türk modernleşmesinin tarihi eleştirel bir gözle yeniden değerlendirilmelidir." Ancak bu kambur atıldıktan sonradır ki, Kemal Atatürk adındaki parıltılı ve trajik insan, gerçek boyutlarında ele alınabilir; Türkiye gibi toplumlarda yüzyılda bir yetişen bu büyük kabiliyet, olağanüstü ihtirasları ve olağanüstü hatalarıyla, tarihte ait olduğu yere konabilir."

Hangi Batıcılık?

Osmanlı reformunu taklitçilik, yüzeysellik, elitizm ve gayrı millilikle suçlayan klasik eleştiri çizgisi inandırıcı olmaktan uzaktır. Bu tür tepkileri, Cumhuriyet rejimini her ne pahasına olursa olsun yüceltme yönündeki ideolojik çabalar çerçevesinde değerlendirmek daha doğru olur. Taklitçilikten kastedilen eğer bir bütün olarak Batı uygarlığına öykünme çabasıysa, o zaman eleştirilen şey "Tanzimat Batıcılığı" değil, Batılılaşmanın ta kendisidir. Batıya alternatif olarak reform-öncesi Osmanlı düzeni veya kadim İslam uygarlığı savunulmuyorsa, o zaman savunulan şeyin ne olduğu pek belli olmaz. Eski Osmanlı düzeni veya Batı dışında, Türkiye için geçerli olan uygarlık modeli hangisidir? İslamiyet öncesi Orta Asya mıdır? Hititler midir? Rus sosyalizmi midir? Bu soruların cevabı verilmez.

Türü
Hikâye
Sayfa Sayısı
137
Baskı Tarihi
2010
ISBN
978-975-08-0660-3
Baskı Sayısı
10. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
YKY
Editörü
Onca Tapınç
Türk edebiyatının "özgür" sesi Sebahattin Ali'den yıllara meydan okuyan öyküler... (Kitabın arka sayfasından alıntılanmıştır)

Vicdan Azabı

Vicdan azabı dedikleri şey, ancak bir hafta sürer. Ondan sonra en aşağılık katil bile yaptığı iş için kâfi mazeretler tedarik etmiştir.

Türü
Araştırma
Sayfa Sayısı
438
Baskı Tarihi
Mayıs 2008
ISBN
978-975-9169-77-0
Baskı Sayısı
1. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Kırmızı
Editörü
Fahri Özdemir
"Bu çıkmazı aşmak için, bir zihin devrimine gerek vardır. Türkiye'de çağdaş ve özgürlükçü düşünce, kendisini yetmiş veya seksen yıldan beri cenderesine alan ipoteği atmalı, Türk modernleşmesinin tarihi eleştirel bir gözle yeniden değerlendirilmelidir." Ancak bu kambur atıldıktan sonradır ki, Kemal Atatürk adındaki parıltılı ve trajik insan, gerçek boyutlarında ele alınabilir; Türkiye gibi toplumlarda yüzyılda bir yetişen bu büyük kabiliyet, olağanüstü ihtirasları ve olağanüstü hatalarıyla, tarihte ait olduğu yere konabilir."

Kıyas

İslam aleminde yazılı anayasası olan ve parlamentoya dayalı meşruti rejimi deneyen ilk ülke de Türkiye'dir. Sözkonusu rejim 1920'de değil 1876'da kurulmuştur; kurucusu da Atatürk değil sultan II. Abdülhamid'dir. Birçok bakımdan Türkiye'nin bugünkü anayasasından daha çağdaş ve liberal bir anlayışı yansıtan 1876 Kanun-u Esasisi, İslam ülkeleri tarihinin ilk yazılı anayasasıdır. Bu anayasaya göre seçilen Osmanlı Meclis-i Mebusanı da, herhangi bir İslam ülkesinde toplanan modern anlamda ilk parlamentodur. Kıyaslamak açısından belirtelim ki, o dönemde Avrupa'nın önde gelen ülkelerinden biri olan Avusturya-Macaristan imparatorluğu ilk genel parlamentosuna 1867'de (Türkiye'den sadece 9 yıl önce) kavuşmuştur. Rusya'da ilk parlamento 1905'te (Türkiye'den 29 yıl sonra) kurulacaktır.

Türü
Deneme
Sayfa Sayısı
0
Baskı Tarihi
2000
ISBN
975-7462-94-2
Baskı Sayısı
3. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Dergâh
Ahmet Hamdi Tanpınar'ın çeşitli gazete ve dergilerde yayımlanmış yazılarından derlenen "Yaşadığım Gibi" yazarın, şair, hikayeci - romancı ve edebiyat tarihçisi olarak millî kültürümüzle ilgili özlü fikirlerini yansıtmaktadır.

Sihirbaz Ay, Bu Yeraltı Güneşi

Kimbilir belki de, ölümün sırrına sahip olduğu söylenen sihirbaz ay, bu yeraltı güneşi, bir mucize ile geçmiş zamanın derinliğinden bir takım gölgeleri çekecek ve güneşle yontulmuş küçük mücevher muayyeniyetlerinde ideal bir tanbur kâsesi gibi aksisadanın uyukladığı Bebek, Kanlıca, Büyükdere koyları tekrar unutulmuş saz sesleriyle dolacaktır. Niçin olmasın? Madem ki şâir: Velhâsıl o rüya duruyor yerli yerinde diyor, biz de rüyalarımızın kaybolmadığına inanabiliriz. Her yalanda bir hakikat parçası vardır, derler. Arkasında insan muhayyelesinin velûd mekanizması çalışan şiirin yalanı ise daima, hakikatin kendisi olmasa bile, mutlak ve bir ebediyet için mahfuz çehresi olmuştur.

Türü
Deneme
Sayfa Sayısı
0
Baskı Sayısı
0. Baskı
Yayın Evi
Yapı Kredi Yayınları
"Doğumum bile bir kökünden kopma idi. On yaşıma kadar, çevremi, özellikle çevremdeki sessizliği kavramaya çalıştım... Yirmi yaşım ile otuz yaşım arasında aklın bittiği yerleri ve çıldırmanın sınırlarını aradım... Otuz yaşım ile kırk yaşım arasında ne akıllı ne de çılgındım. Dünyayı kavradığını sandım... Kırk yaşındayım. Bugün, gecenin bazı saatlerinde kitlenin anlamsız gürültüsü içinde boğuluyorum... Kendimi öldürmeye çalışıyorum... Özlemlerim kalmadı. Bıraktım. Hepsini kendi ve benim dünyamı anlamaları için bıraktım... Ve bana ölümsüzlerin sonsuz acıları kaldı." Efsane sahibiyle yüzleşiyor.

Cümleler

Bir şeyin değişeceği beni ürkütüyor, bir şeyin değişmeyeceği de. * Hiç kimseyle birlikte yaşlanmak istemiyorum. Kendimle bile. * Sağlıklı kalmak için koşamam, nefes alayım yeter.

Türü
Roman
Sayfa Sayısı
543
Baskı Tarihi
Temmuz 1974
Baskı Sayısı
0. Baskı
Yayın Evi
Nebioğlu
Orijinal Adı
Arhipelag Gulag
Gulag Takımadaları ne Rus edebiyatında, ne de Dünya edebiyatında benzeri bulunmayan edebi bir anıttır. Soljenitsin bu dev eseri kendi mahkumiyetinden, kamplarda başından geçenlerden ve zulüm altında ölen sayısız insanların kaderinden derleyerek yaratmıştır. Bu eserle insanlığın yüreğini parçalayan milî bir destan doğmuştur. Soljenitsin bu eserinde modern bir tarihçi gibi, kudretli kalemiyle yok edilen milyonlarca hayatın dökümanter tarihini sunmaktadır. (Kitabın arka kapağından alıntılanmıştır.)

İlk Yudumlar

- Acele edin, bu iş bizde çabuk yapılır. Tankçılardan biri, uzun boylu, açık suratlı Rostovlu üstteğmen yakınlarımda idi. Yüzü duman veya madeni tozla kararmış, fakat yaranın bıraktığı kırmızı büyük iz yanağında iyice görünüyordu. Teğmen usulca: "Sizde dediğiniz yer neresi?" diye sordu. Gazla kokmuş hücreye dönmek için hiç acele etmiyordu. Başçavuş: "Smerş Mukabil Casusuluk Örgütünde!" diye yüksek sesle ve böbürlenerek cevap verdi.(Emniyetçiler, "casuslara ölüm" kelimelerinden zevksizce tertiplenen Smerş sözünü pek severlerdi; kendilerince korkutucu idi. - Fakat bizde yavaş yavaş yapılır bu iş. Miğferi yana kaymıştı, henüz kesilmemiş saçları meydana çıktı. Cephede kabalaşmış poposu soğuk ve tatlı tatlı esen rüzgâra karşıydı.Başçavuşun böğürtüsü duyuldu: - Sizde dediğiniz yer de neresi? Çömeli durumundan bozulmuş başçavuşa bakarak: - Kızıl orduda, diye sakin sakin cevap verdi. Hapishane havasından aldığım ilk yudumlar işte bunlardı.

Türü
Deneme
Sayfa Sayısı
0
Baskı Sayısı
0. Baskı
Yayın Evi
Yapı Kredi Yayınları
"Doğumum bile bir kökünden kopma idi. On yaşıma kadar, çevremi, özellikle çevremdeki sessizliği kavramaya çalıştım... Yirmi yaşım ile otuz yaşım arasında aklın bittiği yerleri ve çıldırmanın sınırlarını aradım... Otuz yaşım ile kırk yaşım arasında ne akıllı ne de çılgındım. Dünyayı kavradığını sandım... Kırk yaşındayım. Bugün, gecenin bazı saatlerinde kitlenin anlamsız gürültüsü içinde boğuluyorum... Kendimi öldürmeye çalışıyorum... Özlemlerim kalmadı. Bıraktım. Hepsini kendi ve benim dünyamı anlamaları için bıraktım... Ve bana ölümsüzlerin sonsuz acıları kaldı." Efsane sahibiyle yüzleşiyor.

Uzaklaşmak

Yaşamımın annemin ve babamın yaşamıyla bir ilintisi olmadığını düşünüyorum. Bir ana ve babadan olma değilim. Bir yaban otu gibi Anadolu yaylasında bittim. Doğumum bile bir kökünden kopma idi. Köklerimi hiç aramadım. İçerisinde severek yaşayabileceğim arka dünyalardan kopma köklerim olabilirdi. Annem ve babam gibi, tüm kentler, ülkeler, günler, geceler, her gökyüzü de yabancı kaldı bana. İnsanlara daha fazla yaklaştıkça bu saydıklarımdan daha fazla uzaklaşıyorum. Gökyüzünden, onun ışıklarından, gün batımlarından, karanlıklardan ve bulutlardan, kendi çıktığım karanlığa ulaşıncaya kadar onlardan uzaklaşacağım.

Türü
Hikâye
Sayfa Sayısı
248
Baskı Tarihi
2010
ISBN
9789750704819
Baskı Sayısı
0. Baskı
Yayın Evi
Can Yayınları
Mütercimi
Mehmet Özgül
'Tıp, nikâhlı karım benim, edebiyat ise metresim. Birine kızarsam, geceyi öbürüyle geçiriyorum. Bu davranışımı belki biraz uygunsuz bulabilirsin, ama en azından sıkıcı değil. Hem zaten, benim bu ikiyüzlülüğümden ikisinin de bir şey kaybettiği yok! '

Susku

Sözlerin anlamı ne denli güzel ve derin olursa olsun, çoğu zaman ne mutlu insanları etkiler ne de mutsuzları. Bunların etkisini ancak konunun dışındakiler, kayıtsızlar hissedebilir. Çünkü mutluluğun ya da üzüntünün asıl anlatımı suskunluktur. Aşık olanlar birbirlerini en çok sessiz kaldıklarında anlarlar. Mezar başında söylenen sıcak, çoşkun sözler yalnız yabancıları etkiler; bunlar ölünün karısı ve çocuklarına hem soğuk hem de önemsiz gelir.

Türü
Araştırma
Sayfa Sayısı
232
Baskı Tarihi
2007
Yazılış Tarihi
2007
ISBN
978-9944-83-016-4
Baskı Sayısı
0. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Erkam
İnsanın iç dünyasında derin bir şekilde yaşadığı tezatlar, toplum hayatında da kendini gösterir. Bir taraftan îmânın kemâl ve huzuru içinde yaşayan gönül erleri, diğer taraftan da küfrün girdaplarında kaybolanlar aynı toplumda hayâtiyetlerini devam ettirirler.

Dua Hali

Duâ tekrarlandıkça derûnî duyuşlar olarak mü’minin rûhuna nakşolur, şahsiyetine karışıp onun bir husûsiyeti hâline gelir. Bu sebepledir ki yüksek rûhlar, devamlı duâ hâlinde yaşarlar.

Türü
Araştırma
Sayfa Sayısı
232
Baskı Tarihi
2007
Yazılış Tarihi
2007
ISBN
978-9944-83-016-4
Baskı Sayısı
0. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Erkam
İnsanın iç dünyasında derin bir şekilde yaşadığı tezatlar, toplum hayatında da kendini gösterir. Bir taraftan îmânın kemâl ve huzuru içinde yaşayan gönül erleri, diğer taraftan da küfrün girdaplarında kaybolanlar aynı toplumda hayâtiyetlerini devam ettirirler.

Mevlânâ'dan Hikmet Damlaları

Acele, birçok işi bozar; dilediğin şeyi yavaş yavaş fakat sağlam bir şekilde yapmalısın. Unutma ki Allah insanı yavaş yavaş tam kırk yılda olgunlaştırır. -Adâlet, şâhitsiz gerçekleşmediği gibi, aşk da cefâsız zâhir olmaz. -Köpek bile atılan bir kemiği veya ekmeği koklamadan yemez. -Dostların ziyaretine eli boş gelmek, değirmene buğdaysız gitmektir. -Dostlarınızı sıkça ziyaret ediniz. Çünkü üzerinde yürünmeyen yollar, diken ve çalılarla kaplanır. -Şükretmek, surat ekşitmekse; sirkeden çok şükreden yok. -İnsana, aradığı şeye bakılarak değer verilir.* -Dünya çeşit çeşit nimetlerle dolu olsa, fareyle yılan yine de tiksindirici şeyler yerler. Tahtanın içindeki kurt, “Kimin böyle güzel helvası var!” der.