Takvim-i Vekayi
1 Kasım 1831’de Sultan II. Mahmut’un emriyle yayına giren Takvim-i Vekayi başlangıçtan itibaren resmî tebliğler ile hükümete ait haberlerin yanı sıra iç ve dış olaylara da yer vermiştir. Gazetede yazılar iç haberler, dış haberler, askerî işler, bilim, atama haberleri ve ticarî hayat olmak üzere genellikle altı bölümde toplanmıştır. Bu hâliyle içerik olarak gazete, günümüzde bilinen resmî gazete türleri ile haber gazetelerinin orta yerinde bulunur. Gazete, devletin icraatlarını halka bildirme; iç ve dış olaylardan halkı haberden etme; kamuoyu oluşturmanın yanı sıra, bilim, sanat ve edebiyat alanında okuyucuyu eğitmek görevini de üstlenmiştir.
Osmanlıda Gazetecilik
Osmanlı gazeteciliğinin Batılılaşma yanlısı olarak bilinen II. Mahmut tarafından başlatılması, bir dizi ıslahatlar gerçekleştiren ve daha fazlasını gerçekleştirmek isteyen Padişah’ın yapılan işleri ve hedeflerini halka duyurma ihtiyacından kaynaklanır. Örgütlü bir sivil toplum olmamasına karşın, halkın bilgilendirilmesine önem verilmesi, ondokuzuncu yüzyılınyılın ilk çeyreğinde, Osmanlı yönetiminin tebaya bakışında önemli değişiklikler olduğunun göstergesidir. Yönetim, kamuoyunu bilgilendirmeyi ve değişim ideolojisi çerçevesinde bir kamuoyu oluşturmayı önemli bulmaktadır. İstenen, "dinamik, ama hükümetin çizgisini ve siyasetini pekiştirmeye yönelik tek hedefli" bir kamuoyu’dur.
Gazeteler ve Milli Şuuru Oluşturan Kitlesel Ayin
Gazete kitaba oranla daha popüler, ama aynı zamanda daha az dayanıklı bir iletişim aracıdır. Kitap, “çağımızın dayanıklı tüketim mallarının habercisi” olduğu gibi, gazete de “modern dayanıklı tüketim mallarına içkin olan işi bitme, modası geçme eğilimi”nin habercisidir. Gazete, kısa sürede işi bittiği ve modası geçtiği için “olağanüstü bir kitlesel âyini mümkün kılar”.
Herhangi bir ulusal dilde basılan kitap ve gazetelerin piyasası içerde o ulusa ait özel mekânı, dışarıda ise o ulusun etki alanını gösterir. Gazete, gündelik dilde, düzenli ve kısa periyotlarla yayınlandığı için, dil temelli bir topluluğa ait olma bilincinin kazanılmasında kitaba oranla daha etkilidir; yazı dili ile konuşma dilini kaynaştırmada da kitaba oranla daha başarılı olmuştur. Bu nedenle, ulusal dillerin oluşumunda ve bu dilin kitleler tarafından benimsenmesinde, ayrı bir öneme sahiptir. Bir gazetenin belli bir coğrafyada eş zamanlı olarak okunmasını/tüketilmesini, üyelerinin birbirlerini anlamadığı, hayalî bir topluluğun olağanüstü bir kitlesel âyini olarak değerlendirmek mümkündür. Daha ondokuzuncu yüzyılın başlarında Hegel, her sabah yinelenen bu âyinleri, modern insanların sabah duaları olarak değerlendirmiştir.