Uydurmaca

Türü
Roman
Sayfa Sayısı
281
Baskı Tarihi
2011
Yazılış Tarihi
2008
ISBN
978 605 61801 5 6
Baskı Sayısı
1. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Domingo
Mütercimi
Algan Sezgintüredi
Orijinal Adı
Couch
Kahramanlarımız üç ev arkadaşı. Bir yazılım devini hackleyip küçük de olsa bir şöhret kazanmış -ve işsiz kalmış asosyal yazılımcı Thom, hiçbir zaman yeterince akıllı ve hızlı olamamış küçük sahtekarlıkların adamı Erik ve rüyaları sıklıkla gerçek çıkıyor olmasa kesin deli tanısı konulacak, kafası darmaduman bir amatör kahin Tree.

Uydur, Yaz, Aldat!..

Yazılı tarih denen şey aldatmacanın dik âlâsıdır. Okulda öğrendikleriniz ya uydurmadır ya da kim bilir kimlerin ihtiyaçlarına göre yeniden yazılmıştır.

Türü
Deneme
Sayfa Sayısı
285
Baskı Tarihi
1990
ISBN
978-975-437-0288-1
Baskı Sayısı
3. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Ötüken
Türk dili üzerindeki tartışmalar devam etmektedir. Bir Türkçülük hareketi olarak başlatılan özleştirme akımı tam bir millî kültür yabancılaşması haline dönüştürülmüştür. Kelimeler -ve tabii onlarla birlikte millî kültür muhtevaları-atılıyor, uydurma kelimelerle gayri millî bir kültür kurulmaya çalışılıyor. Böylece nesiller birbirine ve yeni nesiller millî kültüre yabancılaş¬maya devam ediyor.

Saçma Inkılâp Ve Irtica Anlayışı

Almanya’da Latin harfleriyle birlikte Alman Gotik harfleri de öğretilir ve bunun bir gerilik (irtica hareketi) saymak hiçbir Alman’ın veya başka bir medeni millet mensubunun hatırından geçmez.Bizdeki devrim yobazlığının eşine cihanda rastlanmaz.Gençlere dünyanın hayran olduğu, Rusya’da heykeli dikilen Fuzuli’yi aslından mı okutmak istiyorsunuz? Mürtecisiniz. Türk tarihinin en büyük faslı olan Osmanlı tarihinin başlıca eserlerini mi okutmak istiyorsunuz? Mürtecisiniz. En ileri anlayışlı büyük Türk şairi Hamid’in birçok eserlerini mi okutmak istiyorsunuz? Mürtecisiniz. Türk gencinin kolay not almasını, kolay yazıp okumasını mı istiyorsunuz? Mürtecisiniz. Bu ilimsiz, çarpık, saçma inkılâp ve irtica anlayışına genç nesiller kurban olup gidiyor.

Türü
Deneme
Sayfa Sayısı
285
Baskı Tarihi
1990
ISBN
978-975-437-0288-1
Baskı Sayısı
3. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Ötüken
Türk dili üzerindeki tartışmalar devam etmektedir. Bir Türkçülük hareketi olarak başlatılan özleştirme akımı tam bir millî kültür yabancılaşması haline dönüştürülmüştür. Kelimeler -ve tabii onlarla birlikte millî kültür muhtevaları-atılıyor, uydurma kelimelerle gayri millî bir kültür kurulmaya çalışılıyor. Böylece nesiller birbirine ve yeni nesiller millî kültüre yabancılaş¬maya devam ediyor.

Eski Yazı

Arap, yani eski Türk harfleri yerine Latin harfleri kabul edileli otuz bir yıl oldu.O zamanın, yer yer ifade edilen en büyük endişeleri şunlardı: Evvela Arap harflerinin daha çabuk yazılıp okunduğuna şüphe yoktu.Mahkeme zabıtları gibi sürat isteyen yazılar Latin harfleriyle yazılamazdı.Okullarda not tutmak veya herhangi bir yazıyı da acele yazmak zorlaşacaktı. Daha büyük endişe de şuydu: Milli kütüphanelerimizdeki yüzbinlerce eser ne olacak? Yarınki nesiller kendi edebiyatlarına, tarihlerini, dil ve lugatlarını felsefe, din ve hukuk eserlerini okumak imkanından mahrum kalınca, onlara milli kültür nasıl verilecek? Mahkeme zabıtlarının daktilo ile tutulabileceği, okulda öğretmenlerin daha ağır ders takrir edecekleri ileri sürüldü. Arap harfleriyle yazılmış eserlerin yeni harflere çevrilip basılabileceği iddia edildi. Realite bu ümitleri suya düşürdü. Mahkemelerde yazı makineleri, davacı ve davalıların sözlerini aynen değil, adalet methumuna aykırı olarak ancak hülasa halinde zaptedebilmektedir. Rahmetli Velid Ebuzziyanın Tasvir’de çıkan bir başmakalesinin başlığı şu idi: “Yazı makinesiyle adalet olmaz.”

Türü
Deneme
Sayfa Sayısı
285
Baskı Tarihi
1990
ISBN
978-975-437-0288-1
Baskı Sayısı
3. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Ötüken
Türk dili üzerindeki tartışmalar devam etmektedir. Bir Türkçülük hareketi olarak başlatılan özleştirme akımı tam bir millî kültür yabancılaşması haline dönüştürülmüştür. Kelimeler -ve tabii onlarla birlikte millî kültür muhtevaları-atılıyor, uydurma kelimelerle gayri millî bir kültür kurulmaya çalışılıyor. Böylece nesiller birbirine ve yeni nesiller millî kültüre yabancılaş¬maya devam ediyor.

Veya Ya Da

Türkçe’de “ya da” diye bir kelime yoktur. Bu tahyir edatının birinci “ya”dan sonraki şekli, ya ikinci bir “ya” yahut da “veya” ve “yahut da” dır. Atasözlerimizde, manzum ve mensur edebiyatımızda “ya da”ya rastlanmaz.

Türü
Deneme
Sayfa Sayısı
285
Baskı Tarihi
1990
ISBN
978-975-437-0288-1
Baskı Sayısı
3. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Ötüken
Türk dili üzerindeki tartışmalar devam etmektedir. Bir Türkçülük hareketi olarak başlatılan özleştirme akımı tam bir millî kültür yabancılaşması haline dönüştürülmüştür. Kelimeler -ve tabii onlarla birlikte millî kültür muhtevaları-atılıyor, uydurma kelimelerle gayri millî bir kültür kurulmaya çalışılıyor. Böylece nesiller birbirine ve yeni nesiller millî kültüre yabancılaş¬maya devam ediyor.

Eski Yazı Karşısında Devrimbaz

İstisnasız herkesin “Mehmet veya Ahmet” dediği bir memlekette “Mehmet ya da Ahmet” zıpırlığında inat edenler de azalıyor. “Şair” yerine “Ozan” bile sizlere ömür (Rahmetli hiç de sevimsiz değildi, fakat şiir gibi bir evladı yoktu). “C.H.P.hatiplerinden biri iktidarı şiddetle eleştirdi” cümlesine devrimbazların gazetesinde bile rastlayamazsınız. “Tenkit” olanca kuvvet ve kudretiyle yaşıyor. “Oysaki” sırtından “ki”yi attığı halde topallıyor. Fakat bu sapık Türkçe’nin dilimize ve edebiyatımıza bir hizmetini inkâr edemeyiz.Dil bilgisine, şuuruna ve zevkine sahip yazarlarla bundan mahrum olanları derhal ayırmaya yarıyor. En sağlam ölçülerden biri. Sapık Türkçe, yarına, mizah konusu olarak kalacak.Eğer bugünkü devrimbazların çeşitli maskaralıkları arasında buna da yer kalırsa.

Türü
Deneme
Sayfa Sayısı
285
Baskı Tarihi
1990
ISBN
978-975-437-0288-1
Baskı Sayısı
3. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Ötüken
Türk dili üzerindeki tartışmalar devam etmektedir. Bir Türkçülük hareketi olarak başlatılan özleştirme akımı tam bir millî kültür yabancılaşması haline dönüştürülmüştür. Kelimeler -ve tabii onlarla birlikte millî kültür muhtevaları-atılıyor, uydurma kelimelerle gayri millî bir kültür kurulmaya çalışılıyor. Böylece nesiller birbirine ve yeni nesiller millî kültüre yabancılaş¬maya devam ediyor.

Eski Yazı Karşısında Devrimbaz

Onca zor olan belki Arap harflerini öğrenmek değildi. Devrimbazların diline düşmekten kurtulmaktı.Çünkü, devrimbaz gazete, yazar, doçent, profesör ve öğretmenlere göre Arap harflerini öğrenmek irticadır.Milli tarihini ve edebiyatını ana kaynaklarından okumak irticadır. Utanmasalar “İlim irticadır”diyecekler. Çünkü onlara göre gerçek devrimci, eski harflerimizi bilmeyen, milli kütüphanelerimize girmeyen, girerse bir turist gibi raflara, duvarlara ve tavana bakıp giden cahil kişidir. Turist gibi de değil. Çünkü hangi memleketten olursa olsun, her turist genç, kendi memleketindeki bütün milli kütüphanelerde istediği eseri okumak imkanına sahiptir. Bizim bedbaht gençlerimiz, sokaktan adam çevirip ondan olmayan eser ismi dilenmek zorundadırlar. Gençliği bu hale getirdikten sonra, muradına ermiş, kıskıs gülersin, değil mi sayın devrimbaz? Yahut, milli kültürüne sahip olmak isteyenlere yumruk sallarsın, değil mi? En kuvvetli yumruk, içinde büyük bir tarih yatandır. Hele o çetin imtihan günü gelip çatmayı görsün. Zaferin hangi yumrukta olduğu çok çabuk anlaşılacaktır.

Türü
Deneme
Sayfa Sayısı
285
Baskı Tarihi
1990
ISBN
978-975-437-0288-1
Baskı Sayısı
3. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Ötüken
Türk dili üzerindeki tartışmalar devam etmektedir. Bir Türkçülük hareketi olarak başlatılan özleştirme akımı tam bir millî kültür yabancılaşması haline dönüştürülmüştür. Kelimeler -ve tabii onlarla birlikte millî kültür muhtevaları-atılıyor, uydurma kelimelerle gayri millî bir kültür kurulmaya çalışılıyor. Böylece nesiller birbirine ve yeni nesiller millî kültüre yabancılaş¬maya devam ediyor.

Eski Yazı Karşısında Devrimbaz

Okuma yazma kolaylığı ve milli kültürümüzle bağımızın kesilmemesi bakımından Arap harflerini değerlendiren yazılarım yanlış tefsirlere yol açıyor.Benim Latin harflerinin kalkmasını istediğime hükmedenler var. Latin harfleri kalkamaz. Fakat gençleri not tutarken veya çok acele bir şey yazarken, Arap harflerinin mucize denecek kadar rahat ve çabuk, işlek yazma ve okuma kolaylığından mahrum etmemek ve onlara tarihimizin, edebiyatımızın şaheserlerini ve kaynaklarını hakiki metinlerinden okuma imkanını vermek için, bugün Edebiyat Fakültelerinde öğretildiği gibi, liselerde de Arap harflerini öğretmek şart olduğuna kaniim. Devrimbazın “Devrim elden gidiyor” yaygarasının hiç mi hiç ehemmiyeti yoktur. O zaten her vesile ile ve her gün bu yaygarayı basıyor. Devrimbazın yaygaralarına kulak asarsanız, her gün Don Kişot orduları kurup irtica değirmenleriyle harbe tutuşmamız lazım gelir. Allah’tan Türkiye’de bu cayırtılara kulak asan bir millet ve devlet yoktur. Olsaydı, bugüne kadar devrimbazların “Vay imam çocuğun ırzına geçti. Vay meyzin kız kaçırdı.Vay hacı karaborsacılık ediyor” diye kopardıkları kıyametler üzerine dindarların katliam edildiği görülürdü. Türk sağduyusu biliyor ki, zina edenler, vurguncular, hırsızlar ve dolandırıcılar, her sınıf ve zümre içinde vardır. Ve bilhassa devrimci ve solcu zümre içinde klasik ahlakı, müdafaa, bir gerilik işareti ve her türlü hafiflik modern bir meziyet sayılır.

Türü
Deneme
Sayfa Sayısı
285
Baskı Tarihi
1990
ISBN
978-975-437-0288-1
Baskı Sayısı
3. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Ötüken
Türk dili üzerindeki tartışmalar devam etmektedir. Bir Türkçülük hareketi olarak başlatılan özleştirme akımı tam bir millî kültür yabancılaşması haline dönüştürülmüştür. Kelimeler -ve tabii onlarla birlikte millî kültür muhtevaları-atılıyor, uydurma kelimelerle gayri millî bir kültür kurulmaya çalışılıyor. Böylece nesiller birbirine ve yeni nesiller millî kültüre yabancılaş¬maya devam ediyor.

Özür Dilenmez

-“Özür dilerim” tabiri doğru mudur? -Yanlıştır. “Özür” veya “mazeret” dilenmez, beyan edilir veya özrün ve mazeretin kabulü dilenir. Fakat bu da yerleşmiş ve klişeleşmiş hatalardandır. -“Kişi” kelimesini “şahıs” yerine kullanmak doğru mudur? -Doğru değildir. “Kişi” kendisine benlik izafe edilmeyen, “gayri şahsi” ferttir.

Türü
Deneme
Sayfa Sayısı
285
Baskı Tarihi
1990
ISBN
978-975-437-0288-1
Baskı Sayısı
3. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Ötüken
Türk dili üzerindeki tartışmalar devam etmektedir. Bir Türkçülük hareketi olarak başlatılan özleştirme akımı tam bir millî kültür yabancılaşması haline dönüştürülmüştür. Kelimeler -ve tabii onlarla birlikte millî kültür muhtevaları-atılıyor, uydurma kelimelerle gayri millî bir kültür kurulmaya çalışılıyor. Böylece nesiller birbirine ve yeni nesiller millî kültüre yabancılaş¬maya devam ediyor.

Öğürtücü Nesneler

Jak K. Kassar imzalı mektubu gönderen bir okuyucumuz, bir Müslüman Türk olmadığı halde, Dünya gazetesinin “İhtiyar Balıkçı ve Deniz” filmi hakkındaki bir tenkidini kesip bana yollamış: “Bu yazı beni hayretler içinde bıraktı, aynı zamanda korkuttu da . Doğrusu bundan sonra gazeteleri nasıl okuyup anlayabileceğimi bir türlü kestiremiyorum.” Diyor. Çünkü yazıda tekrar tekrar kullanılan piç kelimeler: “Öykü”, “yapıt”, “denli nen”, “arı oyun” cinsinden öğürtücü nesnelerdir ve cümlelerin çoğu da, lüzumsuz ve manasız yere terstir.

Türü
Deneme
Sayfa Sayısı
285
Baskı Tarihi
1990
ISBN
978-975-437-0288-1
Baskı Sayısı
3. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Ötüken
Türk dili üzerindeki tartışmalar devam etmektedir. Bir Türkçülük hareketi olarak başlatılan özleştirme akımı tam bir millî kültür yabancılaşması haline dönüştürülmüştür. Kelimeler -ve tabii onlarla birlikte millî kültür muhtevaları-atılıyor, uydurma kelimelerle gayri millî bir kültür kurulmaya çalışılıyor. Böylece nesiller birbirine ve yeni nesiller millî kültüre yabancılaş¬maya devam ediyor.

Cahil

../Çarpık yorumlara ve anlayışa dayanan (bir) okuyucu, gerilmiş, gerilmiş, bütün milli kültürümüze, tarihimize, Latin harflerinden evvelki edebi, felsefi, ilmi eserlerimize, kitaplarının çeşidi milyonu aşan milli kütüphanelerimize “ Canı cehenneme!” der gibi bir tekme savurmuş: “Siz hangi milli kültürden bahsediyorsunuz?” diyor, birkaç “hafız” ile, birkaç “çelebi”nin, birkaç “şeyh”in yapıtları çevresinde toplanmış, çöreklenmiş ve çürümüş olan o doruk kültürden mi? O kültürle aramızdaki köprünün yıkılmış olmasına neden bu kadar hayıflanıyorsunuz? Değer mi? Evet, harf devrimi o köhne, o her yanı dökülen köprüyü yıkmıştır. İyi ki yıkmış. Ama onun yerine yeni kuşakları (nesilleri) Batı kültürüne bağlayan yepyeni ve sağlam bir köprü kurmuştur. Besbelli ki bu genç okuyucunun bütün dünyada Aristo’dan sonra “ikinci üstad” lakabıyla tanınan Türk filozofumuz Farabi’den zamanımıza kadar geçen on asır içindeki Türk düşünce tarihimizin milli kütüphanelerimizde yatan sayısız mahsüllerinden de, Divân, Edebiyat-ı Cedîdi, Fecr-i Âti ve bizim nesil edebiyatlarının birçok yabancı dillere tercüme edilen eserlerinin dünyada uyandırdığı hayranlıktan da, bu eserlerin gerçek ve tam metinlerinden de, ölmez değerlerinden de haberi yoktur.