Elinizdeki kitapta, yazan değil konuşan Cemil Meriç var. Sosyoloji Notları ve Konferanslar, Cemil Meriç'in İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü'nde 1965'ten 1969'a kadar anlattığı dersleri, verdiği birkaç konferansın metnini ve bazı sohbetlerinden alınan notları içeriyor. Bu metinlerde Cemil Meriç, 'Cemil Hoca' yüzüyle görünüyor. Kendini ' yazar ve hocayım' diye tanımlamamış mıydı? Donmuş bir müfredatı anlatan bir 'hoca' değil, öğrencileriyle ve dinleyenleriyle birlikte sesli düşünen bir fikir adamı, Cemil Meriç. Bu sesli düşünmeler.
Modern Bir Said-i Nursî'nin Çıkması
Bizde 1923'den beri devlet ve intelijansyâ hâkim sınıftan kopmuştur. İslâmî bir sosyalizm, laik, Allahsız hâkim sınıfı yakıp yıkabilir. Şehirlere duyulan nefret çok kuvvetlidir. Geniş halk tabakalarıyla, şehir aydınları kopmuştur. Yarı mistik, yarı, okumuş kuvvetli bir liderin, modern bir Said-i Nursî'nin çıkması kâfidir. Tehlikeli.
Parti'nin dünya görüşü, onu hiç anlayamayan insanlara çok daha kolay dayatılıyordu. (...) Her şeyi yutuyorlar ve hiçbir zarar görmüyorlardı çünkü tıpkı bir mısır tanesinin bir kuşun bedeninden sindirilmeden geçip gitmesi gibi, yuttuklarından geriye bir şey kalmıyordu.
Büyük Birader Bizi İzliyor
Winston cebinden bir yirmi beş sent çıkardı. Madeni paranın üstünde de küçük, okunaklı harflerle aynı sloganlar yazılıydı; öbür yanında ise Büyük Birader'in yüzü görülüyordu. Büyük Birader'in gözleri paranın üstünden bile sizi izliyordu. Paraların, pulların, kitap kapaklarının, bayrakların, posterlerin, sigara paketlerinin üstünden... her yerden. Hep sizi izleyen o gözler ve sizi sarıp kuşatan o ses. Uykuda ya da uyanık, çalışırken ya da yemek yerken, içeride ya da dışarıda, banyoda ya da yatakta... kaçış yoktu. Kafatasınızın içindeki birkaç santimetreküp dışında, hiçbir şey sizin değildi.
Kamu Reformu Girişimi Neden Başarısız oldu?
İki Dakika Nefret
Ama Sayın Müsteşarım, reformun bütün özünü yok ettiniz
Projenin önemini ve kapsamını içselleştiren kamu görevlileri ise, bütün iyi niyetlerine rağmen, uzun yılların oluşturduğu alışkanlıkların veya geleneklerin etkisiyle kendi imtiyazlarını artıracak hükümleri araya sıkıştırmaya çalışıyorlardı.Her kanun tasarısı taslağında ya reformun özüne aykırı olarak yeni birimler kurulması ve ilave kadrolar verilmesi veya çalışanların özlük haklarının iyileştirilmesine yönelik çabalar yeniden yapılanma ekibini yoruyor ve gereksiz tartışmalara sevk ediyordu. Bu durum için ilginç bir örnek “Gelir İdaresi Kanun Tasarısı” taslağıydı. Kurumun yönetici ve uzmanları yukarıda zikredilen pek çok dürtüden uzak ve iyi niyetle, teşkilatlarını yeni bir bakış açısı ve ülke sorunlarına cevap üretecek şekilde yeniden yapılandırmışlardı. Gerçekten takdire şayan bir çalışma olmuştu. Ancak taslakta idarenin çalışanlarının maaş, ek gösterge ve diğer imkânlarında iyileştirmeler de öngörülmüştü. Bu tür düzeltmeler, “Devlet Personel Rejimi” gözden geçirilirken ele alınacağı gerekçesi ile taslaktan çıkarıldığı zaman, taslağı sunan yöneticinin tepkisi kayda değerdi: “Ama Sayın Müsteşarım, reformun bütün özünü yok ettiniz.”
Kamu Reformu Girişimi Neden Başarısız Oldu?
Cemaatçilerin göbeklerinin üstünde motor-şasi numarası mı var?
"Kabul edin ki ben Fethullah Gülen Cemaati üzerinde çalışma yaptım ve size mülkiye müfettişi olarak, bu çalışmamı tahkik etme görevi verildi. İlk soracağınız soru; 'Hangi kanuna dayanarak bu çalışmayı yaptırdınız'şeklinde olacaktı. Kabul edin ki, ben gerer imi yapmadım, Fethullahçı polisleri tespit etmedim. Sizden rica ediyorum; siz, bugün birlikte çalıştığınız Cemaatçi mülkiye müfettişlerinin listesini yapınız bakalım. Size soruyorum, bunların, yani Cemaatçilerin göbeklerinin üstünde motor-şasi numarası mı var; bu numaralara göre Cemaatçi olan kişilere ruhsatname mi çıkartıldı, plaka mı takıldı? Kanunla düzenlenmeyen bir suç icat edip, bu suçlulara da 'Cemaatçi' adını takmış olsaydım, Türkiye demokrasisi ne en büyük zararı vermiş olurdum."