Türü
Hikâye
Sayfa Sayısı
0
Baskı Tarihi
1983
ISBN
9789754063110
Baskı Sayısı
0. Baskı
Yayın Evi
Cem Yayınevi

Yaşayan bir yerin varlığı

Don Kişot'un giriştiği en önemli işlerden biri, hatta yel değirmenleriyle savaşmasından da etkileyicisi, kendi canına kıymasıdır. Ölü Don Kişot, ölü Don Kişot'u öldürmek ister, ama bunun için ölü Don Kişot'ta yaşayan bir yerin varlığı gerekmektedir; işte bu yeri Don Kişot boşuna olduğu kadar sürekli arayıp durur. Böyle bir uğraş ardında iki ölü Don Kişot, bir daha birbirinden ayrılmayacak biçimde iç içe girerek, alabildiğine diri bir hacıyatmaz gibi zaman içinde yuvarlanıp gider.

Türü
Diğer
Sayfa Sayısı
527
Baskı Tarihi
Eylül 2010
ISBN
978-605-5482-00-8
Baskı Sayısı
0. Baskı
Basım Yeri
Ankara 2010
Yayın Evi
FECR YAYINEVİ
Mütercimi
Prof.Dr.Hicabi Kırlangıç - Prof.Dr.Derya Örs
Orijinal Adı
Hubut der Kevir
Birden elindeki elmayı uzattı ve gözleriyle benden onu dişlememi istedi. Fakat ben dudaklarımı daha sıkı kapattım. Yüreğimdeki dilsiz bir duygu diyordu ki an, büyük bir inkılâp anıdır. Bütün varlık olduğu yerde durmuş heyecanla bekliyordu. O, bir isyan alevi gibi karşımda dalgalanıyor ve sabırsız yakıyordu beni. Bense kalbinde korkunç bir volkanın patlamak için sabırsızlandığı dağ zirvesinin sakinliğine sahiptim. O her an daha kararlı ve saldırgan, ben her an daha tereddütlü ve ezgin. Günah duygusu.

Beşiğimin ipi

Uyku yolculuğundan dönmekte ve her gecenin ardından buluşma yerleri olan tan yerinin çağlayan pınarının yanında bir yaraya gelirler...Gün başlar. Adamın epeydir uyanık olduğu ve sırf eşi yalnız kalabilsin, kendisi de eşiyle yalnız kalabilsin ve her biri diğeri olmadan birlikte olabilsin; bir aradayken birbirini anımsasın ve diğeri yokmuş gibi konuşsun, düşünsün ve hissetsin diye mahsustan gözlerini ve dudaklarını kapadığı ve uyuyormuş gibi yaptığı belli olan adam, gözleri eşinin gözlerinde, onun yarım kalan şarkısını sürdürür: Sensiz, ben bu ülkenin renklerini yabancı görürüm Sensiz, bu ülkenin renkleri incitir beni Sensiz, bu sahranın ceylanları benim kızgın kurtlarımdır Sensiz, dağar uyumakta olan çirkin ve kara devlerdir Sensiz, yeryüzü beni öfkeyle içine bastıran pis ve tozlu bir kabristandır Bulut benim topraktan mezarıma serilmiş beyaz bir kefendir Ve beşiğimin ipini annemin elinden kapıp boynuma takmışlardır ve ipin ucu dağların ardında gece gündüz beni pusuda bekleyen halifenin elindedir. Sensiz, benim masum ceylanımı yutan bir kurttur Sensiz, bu ülkenin kuşları, korku gölgeleri ve bela ebabilleridir Sensiz, tan yeri her sabah bir cenazenin ağzından dökülen nefret dolu gülümsemedir Sensiz meltem kafamda uyumakta olan acıları her an uyandırır. Sensiz, ben baharda ölürüm...

Türü
Diğer
Sayfa Sayısı
527
Baskı Tarihi
Eylül 2010
ISBN
978-605-5482-00-8
Baskı Sayısı
0. Baskı
Basım Yeri
Ankara 2010
Yayın Evi
FECR YAYINEVİ
Mütercimi
Prof.Dr.Hicabi Kırlangıç - Prof.Dr.Derya Örs
Orijinal Adı
Hubut der Kevir
Birden elindeki elmayı uzattı ve gözleriyle benden onu dişlememi istedi. Fakat ben dudaklarımı daha sıkı kapattım. Yüreğimdeki dilsiz bir duygu diyordu ki an, büyük bir inkılâp anıdır. Bütün varlık olduğu yerde durmuş heyecanla bekliyordu. O, bir isyan alevi gibi karşımda dalgalanıyor ve sabırsız yakıyordu beni. Bense kalbinde korkunç bir volkanın patlamak için sabırsızlandığı dağ zirvesinin sakinliğine sahiptim. O her an daha kararlı ve saldırgan, ben her an daha tereddütlü ve ezgin. Günah duygusu.

İnsan karaltısı

Gölgeyi takip ettim. Kalbim, beni her an patlayıverecekmiş hissine kaptıran bir korku ve ateşle göğüs kafesimde çarparken bir ayak sesi duydum. Nereden? Dağdan! Bunun ardından, çakıl taşlarıyla toprak parçalarının kısa uzun düşüşlerinin hışırtısı. Baştan ayağa "ızdıraplı bir bekleyiş" kesilmiş olan ben, birdenbire bir insan karaltısı gördüm. Evet, kolayca, kendinden emin, sakin bir halde dağdan aşağı doğru inen bir insan karaltısı. Sanki eğimi biraz keskin düz ve geniş bir yol üzerinde yürüyordu. Dalgaların üzerinde kayan bir kuş gibiydi adeta.

Türü
Diğer
Sayfa Sayısı
527
Baskı Tarihi
Eylül 2010
ISBN
978-605-5482-00-8
Baskı Sayısı
0. Baskı
Basım Yeri
Ankara 2010
Yayın Evi
FECR YAYINEVİ
Mütercimi
Prof.Dr.Hicabi Kırlangıç - Prof.Dr.Derya Örs
Orijinal Adı
Hubut der Kevir
Birden elindeki elmayı uzattı ve gözleriyle benden onu dişlememi istedi. Fakat ben dudaklarımı daha sıkı kapattım. Yüreğimdeki dilsiz bir duygu diyordu ki an, büyük bir inkılâp anıdır. Bütün varlık olduğu yerde durmuş heyecanla bekliyordu. O, bir isyan alevi gibi karşımda dalgalanıyor ve sabırsız yakıyordu beni. Bense kalbinde korkunç bir volkanın patlamak için sabırsızlandığı dağ zirvesinin sakinliğine sahiptim. O her an daha kararlı ve saldırgan, ben her an daha tereddütlü ve ezgin. Günah duygusu.

Senin bunun için mi yarattılar?

Şems, kendi batısında murada ermiş olan Mevlana'nın başına düşmüş olan böylesi bir yıldırımdı. O çığlık, birdenbire çölde ava çıkmış olan o dertsiz Belhli şehzadenin yoluna dikilip yakasına yapışan ve başına çakan yıldırımın ta kendisiydi: "Senin bunun için mi yarattılar?"

Türü
Diğer
Sayfa Sayısı
527
Baskı Tarihi
Eylül 2010
ISBN
978-605-5482-00-8
Baskı Sayısı
0. Baskı
Basım Yeri
Ankara 2010
Yayın Evi
FECR YAYINEVİ
Mütercimi
Prof.Dr.Hicabi Kırlangıç - Prof.Dr.Derya Örs
Orijinal Adı
Hubut der Kevir
Birden elindeki elmayı uzattı ve gözleriyle benden onu dişlememi istedi. Fakat ben dudaklarımı daha sıkı kapattım. Yüreğimdeki dilsiz bir duygu diyordu ki an, büyük bir inkılâp anıdır. Bütün varlık olduğu yerde durmuş heyecanla bekliyordu. O, bir isyan alevi gibi karşımda dalgalanıyor ve sabırsız yakıyordu beni. Bense kalbinde korkunç bir volkanın patlamak için sabırsızlandığı dağ zirvesinin sakinliğine sahiptim. O her an daha kararlı ve saldırgan, ben her an daha tereddütlü ve ezgin. Günah duygusu.

Ansızın bir yıldırım düşer

Ama bazen hayat içerisinde bir mucizenin baş gösterdiği de olur. Belirsizlik berzahından, boşluk salıntısından veya sonuçsuz kuşku acılarından kendi Batı'sına düşen, orada bir düzene giren, bir köşk kuran, muteber ve yüksek bir konumu olan birinin başına, ansızın bir yıldırım düşüverir. Bir yangında, şaşırtıcı bir değişim hali içinde, görünen ufuklar başkalaşır, başın üstündeki gökyüzü başkalaşır, yeryüzü başkalaşır, solunan hava, bakışlar başkalaşır, gönül başkalaşır, hayaller başkalaşır, dünya, varlık hatta "Tanrı" bile başkalaşır ve bir başka doğum, bir başka ölüm...

Türü
Diğer
Sayfa Sayısı
527
Baskı Tarihi
Eylül 2010
ISBN
978-605-5482-00-8
Baskı Sayısı
0. Baskı
Basım Yeri
Ankara 2010
Yayın Evi
FECR YAYINEVİ
Mütercimi
Prof.Dr.Hicabi Kırlangıç - Prof.Dr.Derya Örs
Orijinal Adı
Hubut der Kevir
Birden elindeki elmayı uzattı ve gözleriyle benden onu dişlememi istedi. Fakat ben dudaklarımı daha sıkı kapattım. Yüreğimdeki dilsiz bir duygu diyordu ki an, büyük bir inkılâp anıdır. Bütün varlık olduğu yerde durmuş heyecanla bekliyordu. O, bir isyan alevi gibi karşımda dalgalanıyor ve sabırsız yakıyordu beni. Bense kalbinde korkunç bir volkanın patlamak için sabırsızlandığı dağ zirvesinin sakinliğine sahiptim. O her an daha kararlı ve saldırgan, ben her an daha tereddütlü ve ezgin. Günah duygusu.

Ete kemiğe bürünmüş kelam

Bazıları sadece dilleriyle konuşurlar, biz bunların sadece sözlerini duyarız. Onlarla iletişim kurmanın yolu, dil ve kulaktır. Onların ses mahreçleriyle bizim kulak zarlarımız. Ama bazen öyle birisi ortaya çıkar ki onda sözler ete kemiğe bürünmüştür. Anlamlar onun varlığında, bir beden kazanmış; onun varlığı bizzat bir kelimeye dönüşmüştür. Onu tanıyarak, ona alışarak ve severek anlaşılan bir kelimeye. Burada cümleler ile ibareler, telaffuz edilen seslerin işaretlerinden oluşan bir dizge değildir. Onun sükutu, sözü, bakışı, gülümseyişi, davranışı, yaklaşımı, halleri ve tavırları, her biri, adeta söylediği birer sözdür.

Türü
Diğer
Sayfa Sayısı
527
Baskı Tarihi
Eylül 2010
ISBN
978-605-5482-00-8
Baskı Sayısı
0. Baskı
Basım Yeri
Ankara 2010
Yayın Evi
FECR YAYINEVİ
Mütercimi
Prof.Dr.Hicabi Kırlangıç - Prof.Dr.Derya Örs
Orijinal Adı
Hubut der Kevir
Birden elindeki elmayı uzattı ve gözleriyle benden onu dişlememi istedi. Fakat ben dudaklarımı daha sıkı kapattım. Yüreğimdeki dilsiz bir duygu diyordu ki an, büyük bir inkılâp anıdır. Bütün varlık olduğu yerde durmuş heyecanla bekliyordu. O, bir isyan alevi gibi karşımda dalgalanıyor ve sabırsız yakıyordu beni. Bense kalbinde korkunç bir volkanın patlamak için sabırsızlandığı dağ zirvesinin sakinliğine sahiptim. O her an daha kararlı ve saldırgan, ben her an daha tereddütlü ve ezgin. Günah duygusu.

Dirilere ait kelimeler

Bunların hepsi yanıbaşımda, kefenimin içinde, benimle birlikte gömüldüler. Beni vefasız anamın göklerde bıraktığı, bu çirkin ve yabancı sürgün yerine attığı cennete yeniden indirmek istiyorsun. Evet sen, ey varlıkla, yapabilme gücüyle, his, hareket ve hayatla dolu olan sen! Sen bilemezsin, şu anda içi hava dolu bir kemik yığınına dönüşen, boş sinesinin üstünde acımasız mezarın ağır taşı örtülü olan bu dostun için acı çekmenin ne kadar zor olduğunu sen bilemezsin. Bilemezsin, iki gözü toprakla dolu, iki derin ve büyük çukura dönmüş birisi için ağlamanın ne denli eziyet verici olduğunu. Nasıl desem... Çile mi, acı mı, zor mu? Bu kelimeler dirilere ait; yapabilme, var olma ve hayat dolu dünyaya ait. Burada hiçbir kelimenin anlatma gücü yok. Hiçbir kelimenin, hiçbir dilin elinden bir şey gelmiyor. Nasıl anlatsam? Şu kadarını söyleyeyim, beni incitme, beni burada incitme, burada hep senin için, sadece senin için kaygılanıyorum.