Sayfa Sayısı
94
ISBN
978-605-5953-24-9
Baskı Sayısı
1. Baskı
Basım Yeri
ankara
Yayın Evi
düş ülkesi yayınları

Gökyüzü

Yine güldü. - Ve üzüntünü unuttuğunda (insan her zaman unutur üzüntüsünü) beni tanımış olduğuna sevineceksin. Hep dostum olarak kalacaksın. Benimle birlikte isteyecek canın. Ve kimi zaman gidip, öylesine, keyfince, pencereyi açacaksın… Dostların senin gökyüzüne bakarak güldüğünü görünce şaşacaklar. O zaman onlara diyeceksin ki: “Evet, yıldızlar beni hep güldürür!” Seni deli sanacaklar. Ben sana da pek güzel bir oyun oynamış olacağım…

Sayfa Sayısı
94
ISBN
978-605-5953-24-9
Baskı Sayısı
1. Baskı
Basım Yeri
ankara
Yayın Evi
düş ülkesi yayınları

Çeşmeye Yürümek

- Günaydın, dedi Küçük Prens. - Günaydın, dedi satıcı. Adam susuzluğu gideren çok etkili haplar satıyordu. Haftada bir tane yutunca artık canınız bir şey içmek istemiyordu. - Neden satıyorsun bunları? Diye sordu Küçük Prens. - Zamanı çok ölçülü harcıyor insan bunlarla, dedi satıcı. Uzmanlar hesapladılar. Haftada elli üç dakika biriktiriyorsun. - Peki bu elli üç dakikayı ne yapıyorsun? - Canının istediğini… “Benim,” dedi kendi kendine Küçük Prens, “Harcayacak elli üç dakikam olsaydı, yavaş yavaş bir çeşmeye doğru yürürdüm…”

Sayfa Sayısı
94
ISBN
978-605-5953-24-9
Baskı Sayısı
1. Baskı
Basım Yeri
ankara
Yayın Evi
düş ülkesi yayınları

Adam Değil Mantar

Bir gezegen biliyorum, orada bir Bay Kırmızı yaşıyordu. Hiç çiçek koklamamıştı. Hiç yıldız seyretmemiş, kimseyi hiç sevmemiş, toplama işleminden başka bir şey de yapmamıştı. O da senin gibi bütün gün yineleyip duruyordu: “Ben ciddi bir adamım! Ben ciddi bir adamım!” Ve gurundan yanına yaklaşılmazdı. Ama adam değil, mantardı!

Sayfa Sayısı
94
ISBN
978-605-5953-24-9
Baskı Sayısı
1. Baskı
Basım Yeri
ankara
Yayın Evi
düş ülkesi yayınları

Sesinin rengi

Eğer size B 612 ile ilgili ayrıntıları anlatıp numarasını da bildirmişsem, bunu büyük insanların yüzünden yaptım. Bu insanlar rakamlardan hoşlanırlar. Onlara yeni bir dosttan söz ederseniz, asıl önemli olan şeyleri sormazlar size; hiçbir zaman “Sesinin tonu nasıl? En çok sevdiği oyunlar hangileri? Kelebek koleksiyonu yapar mı?” diye sordukları olmaz, “Kaç yaşında? Kaç erkek kardeşi var? Kilosu ne kadar? Babası ne kadar kazanıyor?” diye sorar ve yalnızca o zaman onu tanıdıklarına inanırlar.

Sayfa Sayısı
94
ISBN
978-605-5953-24-9
Baskı Sayısı
1. Baskı
Basım Yeri
ankara
Yayın Evi
düş ülkesi yayınları

Masumiyet

Aklıma ilk geleni söyleyiverdim: "Dikenler hiçbir işe yaramaz. Çiçekler kindarlıklarından dolayı dikenlidirler..." "Ya!" Bir anlık bir sessizlik oldu. Sonra küçük prens birden parlayıverdi. Gücenik bir sesle: "Hayır! Sana inanmıyorum. Çiçekler narin yaratıklardır. Çok masumdurlar. Kendilerini güvencede hissetmek isterler. Dikenlerinin korkunç silahlar olduğuna inanırlar..."

Türü
Hatırat
Sayfa Sayısı
384
Baskı Tarihi
2005
Yazılış Tarihi
1982
ISBN
975-00125-1-8
Baskı Sayısı
1. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Doğu Kütüphânesi
Editörü
Halil Açıkgöz
Bu kitabın yazarı aslında Halil Açıkgöz ancak altını çizdiğimiz tüm satırlar Cemil Meriç'e ait olduğundan yazarı Cemil Meriç olarak girdik.

Şiir bir iman sanatıdır

İman saf aklın konusu değildir. Îman saf aklın kanatlanışıdır. Seyyâl ve müphem hayallere yer verecektir şiir. Sezilir, hissediler ve inanılır. Allah'ın ne varlığı ne yokluğu isbât edilir. Dosto ve Weber çırpınıyorlar inanmak için. En bedbahtlar kafirlerdir. Çünkü neyi kaybettiklerini biliyorlar. İnanmaya ihtiyaç duyuyorlar çünkü. "Men aczel idrâke dereke" Yâni idrâk edemeyeceğini idrâk eden aslında idrâk etmiştir. Necib bir çileden söz eder. Kitabının ismi de Çile'dir zaten. Hakikatte çile ile iman aynı yerde bulunmaz. Teslimiyetin olduğu yerde çile yoktur. Kendi kendisini inandırmanın cehdi içerisindedir Necib. İslam, imana varmaktır, kabul etmektir. İnanan adamda tereddüdün verdiği endişe kalmaz. Sonra artık imanın mükellefiyetlerine layık olmak gelir. Allah'a yaklaşırken lâyık olmak için gösterilen gayretler vardır. Şiir bir iman sanatıdır.

Türü
Hatırat
Sayfa Sayısı
393
Baskı Tarihi
Kasım 2007
Yazılış Tarihi
1992
ISBN
9944-125-03-2
Baskı Sayısı
3. Baskı
Basım Yeri
İzmir
Yayın Evi
Kaynak
Editörü
Şeref Yılmaz
Yazan: AHMED ŞAHİN Yazı Kaynağı: Zaman Gazetesi, Ailem Eki, Sayı: 228 Çileli bir devrin hikayesini Ali Ulvi Kurucu merhumun hatıralarından okumak büyük bir şans. Hayatını tamamen ilme adamış yüksek bir kâmet olan merhum Kurucu, hatıralarıyla da irşad vazifesini yerine getiriyor.
Neden Altını Çizdim?
Bu bahsedilen kör düğümlerin yıllar sonra yapılacak bir referandumla önce gevşemesi sonra çözülmesi ihtimali doğdu. Acaba yaşasalar da görselerdi ne düşünürler neler söylerdi bu satırlardaki kişiler....

Kör Düğüm

Celâl Okten Hoca rahmetli de Adnan Menderes Beyi severdi. Adnan Bey, Tevfik İleri'ye söylemiş: "Yazın tatil zamanı İstanbul'da bizim çocuklara Kur'an-ı Kerim öğretecek, din dersi verecek bir hoca isterim..." Araştırmışlar, Celâl Hoca münasiptir, demişler. Celâl Hoca anlatırdı: "Fatin Rüşdü'nün arabası gelir, beni evimden alır, Fatin Rüşdü'nün köşküne götürür, orada Adnan Beyin çocuklarını okuturdum." Celâl Hoca'ya Kayseri'de eski Demokrat mebusları ziyaret ettiğimi söylediğimde, Allah rahmet eylesin, bana, "Celâl Bayar'ı da ziyaret ettin mi?" diye sormuştu. "Hocam, içimden gelmedi." dedim. "Ben de olsam, ben de gitmezdim." dedi. Celâl Hoca şunları söylemişti: "Türk'ün imanının düşmanları, Celâl Bayar'ı, Adnan Beye ayakbağı olarak koymuşlardı... Biliyorlardı ki, bu millet bütün felâketlere, musibetlere rağmen, daima imanına aşina olan kimselere rey verecek, onları kazandıracaktır. "Bunun için, milletin sevdiği kimseler seçimle iktidara gelseler bile, bir iş yapamasınlar diye, hem onların arasına kendi adamlarım soktular hem de bir sürü engeller, kanunlar koydular. "27 Mayıs hükümet darbesinden sonra yapılan anayasalar, çıkarılan kanunlar hep, başa gelecek vatan evlâdı dindar insanların ayağına, eline, diline vurulan kilitler, zincirlerdir. "Milleti temsil eden birileri başa gelse bile, önlerinde kaç tane engel vardır: Anayasa Mahkemesi engeli, Danıştay engeli, Sayıştay engeli, daha bilmem neler... Tabii bunlar, kendileri gibi düşünen, millete ve dine aykırı hükümetlere karşı kullanılmaz... "Yahu şu kadar milletvekilinin, şu kadar senatörün ittifakla aldıkları bir kararı, bilmem ne mahkemesi bozacaksa, o kadar adamı seçmeye, meclisleri toplamaya ne lüzum var? Yahu bu memleket onların çiftliği mi? Maalesef bu işler, işte çözülmesi beklenen kör düğümlerdir..." Merhum Celâl Hoca böyle söylemişti, Allah rahmet eylesin...

Türü
Roman
Sayfa Sayısı
340
Baskı Tarihi
ocak 2004
Yazılış Tarihi
1956
ISBN
975-418-231-0
Baskı Sayısı
8. Baskı
Basım Yeri
istanbul
Yayın Evi
Adam Yayınları
Orijinal Adı
Esir Şehrin İnsanları
Kemal TAHİR Birinci Dünya Savaşı sırasında İstanbul'daki sivil aydınların yaşayışını ele aldığı bir romandır.

Bunlar Nasıl Meseleler?

Tersane amelesinin grevi. 1500 amele aşağıdaki isteklerle greve başlamıştır. Gündelikler iki aylık olarak verilsin. (Biri vaktinde verilmemiştir.) Emeklilik adıyla amele gündeliklerinden kesilen yüzde onlar artık kesilmesin, ya da bu kesinti bundan böyle üçe bölünsün, birini hükümet, birini patron yerindeki Harbiye Nezareti, birini de amele versin. (Bu istek kabul edilmiştir.) Paralı tatil (Yılda altmış gün çalışmadıkları hesaplanmış 60000 lira tuttuğundan kabulüne imkan görülmemiştir.) Fazla çalıştıkları saatler için para, (Kabul edildi.) günde sekiz saat çalışma. (Kabul edilmedi.) Şimdiye kadar kesilen paraların ne olduğuna amele temsilcileri baksın (Kabul edildi.) Grevciler cezalandırılmasın (Kabul edildi). Grevle geçen günlerin gündeliği verilsin. (Kabul edilmedi.) "Bunlar nasıl meseleler komutanım? Kim kiminle çekişiyor? Niçin? Ekmek isteyenlere, varsa, ekmek verilir. Duraklanmaz. Ekmek yoksa katlanılır, istenmez!..."

Türü
Roman
Sayfa Sayısı
340
Baskı Tarihi
ocak 2004
Yazılış Tarihi
1956
ISBN
975-418-231-0
Baskı Sayısı
8. Baskı
Basım Yeri
istanbul
Yayın Evi
Adam Yayınları
Orijinal Adı
Esir Şehrin İnsanları
Kemal TAHİR Birinci Dünya Savaşı sırasında İstanbul'daki sivil aydınların yaşayışını ele aldığı bir romandır.

Bağışlanmaz Suç

Bağışlanmaz suçumuzu sormuştum size geçenlerde. İşte suçumuz!.. Suçların en büyüğü, en bağışlanmazı: UTANMAZLIK!..