Türü
Deneme
Sayfa Sayısı
0
Baskı Tarihi
2000
ISBN
975-7462-94-2
Baskı Sayısı
3. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Dergâh
Ahmet Hamdi Tanpınar'ın çeşitli gazete ve dergilerde yayımlanmış yazılarından derlenen "Yaşadığım Gibi" yazarın, şair, hikayeci - romancı ve edebiyat tarihçisi olarak millî kültürümüzle ilgili özlü fikirlerini yansıtmaktadır.

Bir Oymalı Lâhid Uykusu

Niçin Bursa'yı bu kadar seviyoruz? Bu sevgi hayatın dışında bir oyun mudur? Kendimize bir güzellik dini, geçmiş zaman kokulu bir âlem, çinilerden, su seslerinden, kemer ve oymalardan, eski kumaşlardan ve geçmiş modalardan, isim ve hatıralardan bir dünya yaratıp onun içinde, o yapma cennette bir takım zihnî uyuşturucular veya coşturucularla yaşadığımız zamandan uzakta sarhoş olmak mı istiyoruz? Böyle bir şüpheyi taşıyanlar elbette yanılırlar. Ne Bursa, ne de eski zevkimiz ve san'atianmız bizim için bu cinsten bir afyon hokkası değildir. Bursa'ya zamanımızın gürültüsünden uzaklaşmak, bir hamam kubbesi çınlayışında kendimizi kaybetmek için gitmiyoruz. Eskiyi zorla san'atkârca bir rüya temini için sevenlerden değiliz. Zaten şiir ve san'at, hiçbir zaman bu cinsten bir oymalı lâhid uykusu, yahut fildişi kule rüyası olmamıştır. Onun rüyası daima en verimli ve devamlı hareket, daima yaratıcı ve kurtarıcı hamledir. Çünkü asıl hareket dışta değil, ruhtadır. Dışarda seyrettiğimiz, bizi çabuk, beklenmedik gelişmeleriyle, kudretiyle o kadar şaşırtan, hatta zaman zaman büyüklüğüne hayran eden şey, ya bu içerdeki itişin bir aksi, iş halinde tercümesidir, yahut da onun yokluğu, o şifasız ruh fakirliği yüzünden küçük realiteler tarafından zaptedilmenin, onlara kapanmanın, onlar üzerinde küçük ve miskin hülyalar kurmanın kendisidir.

Türü
Araştırma
Sayfa Sayısı
438
Baskı Tarihi
Mayıs 2008
ISBN
978-975-9169-77-0
Baskı Sayısı
1. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Kırmızı
Editörü
Fahri Özdemir
"Bu çıkmazı aşmak için, bir zihin devrimine gerek vardır. Türkiye'de çağdaş ve özgürlükçü düşünce, kendisini yetmiş veya seksen yıldan beri cenderesine alan ipoteği atmalı, Türk modernleşmesinin tarihi eleştirel bir gözle yeniden değerlendirilmelidir." Ancak bu kambur atıldıktan sonradır ki, Kemal Atatürk adındaki parıltılı ve trajik insan, gerçek boyutlarında ele alınabilir; Türkiye gibi toplumlarda yüzyılda bir yetişen bu büyük kabiliyet, olağanüstü ihtirasları ve olağanüstü hatalarıyla, tarihte ait olduğu yere konabilir."

Hukuk

Tanzimat'ın temel kanunları Batı hukukundan tercümedir. 1850 Ticaret Kanunnamesi Fransız Code commercial'inin, 1858 Ceza Kannunamesi Fransız Code criminel'inin çevirileridir. Bunlardan birincisi, faizi yasallaştırmanın yanısıra, İslam hukukunda yeri olmayan sınırlı sorumlu tüzel kişilik (anonim şirket) ve kambiyo senedi kavramlarını Türk hukukuna kazandırmıştır. 1863 Ticaret-i Bahriye Kanunnamesi, Fransa, Prusya ve Holanda deniz ticaret yasalarından yararlanarak hazırlanmıştır. 1879 ve 1881'de kabul edilen Ceza ve Hukuk Muhakemeleri Usul Kanunları, Fransa'dan alınmıştır. CMUK, Türk hukukuna ilk kez kamu adına kovuşturulan (kişisel şikayete bağlı olmayan) suç kavramını ve savcılık müessesesini getirmiştir. HMUK ise, şeriye mahkemelerine ait olmayan davalarda kadın ve erkeğin muhakeme usulü açısından eşitliği ilkesini kabul etmiştir. Yasama meclisi, vatandaşlık hakları, basın özgürlüğü gibi birtakım kavramları Türk devlet hayatına dahil eden 1876 Kanun-u Esasisi de şer'i hukuka değil, Fransız anayasa geleneğine dayanır. Özetlemek gerekirse, Cumhuriyetin, ceza, ticaret, idare ve anayasa hukuku reformlarıyla yürürlükten kaldırdığı şey İslam hukuku değil, Osmanlı reformunun Avrupa'dan aktarmış olduğu hukuktur. Sözü edilen alanlarda "şeriat" şayet herhangi bir devirde uygulanmış ise, 1850'lerden itibaren bu durum sona ermiş bulunmaktadır. Sadece medeni hukuk alanında, Osmanlı reformu şer'i hükümleri esas almaya devam etmiştir.

Türü
Deneme
Sayfa Sayısı
126
Baskı Tarihi
1996
Yazılış Tarihi
1985
Baskı Sayısı
0. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Şule Yayınları
Editörü
A. Ali Ural

Taşları Yemek Yasak

Eğer Allah'ın emrettiği ve yasakladığı şeylerle ilk karşılaşan insan bunu tabi karşılarsa, aklına uygun bulursa bu emir ve nehiylerden hiçbir şey öğrenemez. Ama bazı izleri takip edip bu emir ve nehiylerin nelere tekabül ettiğini öğrenebilirse hakikate varabilir.

Türü
Diğer
Sayfa Sayısı
221
ISBN
9944588105
Baskı Sayısı
0. Baskı
Yayın Evi
Yolcu Dergisi Yayınları
32 Kısım tekmili birden... Ayrı ayrı nedenlerle, farklı zamanlarda, farklı dergilerde daha çok Yolcu'da Edebiyat Karın Doyurmaz Çay İçerir ve Şiiri Özlüyorum'da Portreler başlığı altında yayımlanan yazıları ki kazandıracak bir bağlam oluşturmaya çalıştım. Otuz İki Kısım Tekmili Birden başlığı altındaki isimlere, sinema yazılarımdan seçtiğim metinleri ekledim. Bu bölüm, araya girmiş parçalar biçiminde değerlendirilebilir.

Sezai Karakoç

1. Diriliş için gülün muştucu niteliğine umut bağlayan şair, biraz da doğduğu yerin havasına, suyuna, sözüne benzer. 2. Karakoç'un özünde daima bir doğulu soluk saklıdır. Karakoç Doğu'nun dilsiz masalını anlatan bir gül habercisidir. Direnişçi değil, dirilişçidir! Direnişte bir tükeniş, bir bitmek üzere oluş anlamı bulur. 3.Bir ülke düşler. O ülkede gül, kurtarıcı bir imgedir. Nişanlarda gül şerbeti içilir, hastalara gül şurubu ilaç niyetine verilir. Gül, baharın 'salavatı'dır. Hızır'ın fısıltısıdır. Gençlere okunan aşk ezanıdır. Gül, yeni yıl gibi evlere muştu getirir. O ülkede tabutlar gül ağacından yapılır. O ülkenin zenginliği 'baharda çobanların kavallarında, çocukların türkülerinde' dir. Gülleriyle zengindir bu ülke. Dİcle büyüsün, Dicle'nin ovaya dönük yüzleri irileşsin diyedir baharın gelişi. O ülkenin insanları gökyüznü, yaz gecelerinde deniz gibi kullanır. Sonsuzluğu ve uzakları kıyısız mavilerde arar.

Türü
Diğer
Sayfa Sayısı
221
ISBN
9944588105
Baskı Sayısı
0. Baskı
Yayın Evi
Yolcu Dergisi Yayınları
32 Kısım tekmili birden... Ayrı ayrı nedenlerle, farklı zamanlarda, farklı dergilerde daha çok Yolcu'da Edebiyat Karın Doyurmaz Çay İçerir ve Şiiri Özlüyorum'da Portreler başlığı altında yayımlanan yazıları ki kazandıracak bir bağlam oluşturmaya çalıştım. Otuz İki Kısım Tekmili Birden başlığı altındaki isimlere, sinema yazılarımdan seçtiğim metinleri ekledim. Bu bölüm, araya girmiş parçalar biçiminde değerlendirilebilir.

A. Cahit Zarifoğlu

1. 'Kafkasya'dan esen bir rüzgar'ın Maraş'taki serinliğidir. Fransızca, Farsca, Arapça bilen, Nakşî tarikatına bağlı, Fuzuli'den gazeller okuyabilen; öğretmenlik, defterdarlıkta memurluk, hakimlik yapan; dört kez evlenen bir babanın oğludur. Hayattan kaçıp sanata sığınan bütün çocuklar gibi "yazı"yı arkadaş edinir. 2.Lise yıllarında sessizliğinden başka farkedilen bir özelliği yoktur. Bu filozofça sessizliğin ona getirdiği ad Aristo'dur. "Bütün büyük acılar yalnızlıktan yontuldu" diyecektir yıllar sonra. 4.Evlerinde Dostoyevski, Balzac, Cervantes kitaplarıyla dolu bir kütüphane yoktur. 25 yaşına kadar kitabı yayımlanmış tek bir şair bile görmemiştir. Ancak, Rilke gibi dizeler yazar. İkinci Yeni'yi çağrıştıran, gizli ve karanlık dizeler... İşin garibi daha çok gençtir ve ne Rilke'yi okumuştur ne pazar postası biliyordur ne de ikinci yeni'yi. 5.Kendine özgü bir asalete ve doğuştan gelen artisliğe sahiptir. Necip Fazıl'ın evinde bir sohbet toplantısı vardır. Birkaç cümleden sorna "Kitaplarınıza bakabilir miyim?" diye N.Fazıl'ın sözünü keser. Sıkılmıştır. Kitapların azlığıyla şaşırır. Plakları karıştırır. N. Fazıl'ın sözünü yine keser: "efendim, hangi müzisyenleri seviyorsunuz?" diye sorar, Necip Fazıl "Betoven" dedikten sonra biraz şaşkın, biraz öfkeli, biraz hoşgörülü bir tonla: "Burada muhteşem bir konser icra ediliyor, sen orada notalarla meşgulsün." dedikten sonra "artist!" sözünü ekler. 8. İslami çevrenin ilk serüvencisidir. Bu çevreden Avrupa'yı otostopla dolaşan ilk kişidir. 11. Çocuksu bir adamdır. 'Erkek ve dalgınca büyür'. Çocukluğun gökyüzünden hiç kurtulamaz, 'Ne korkunç bir iklimdi çocukluğum- Uyku yansın- yürek mecburlansın." 16. Bir şiirinde şu dize yer alır: "Raskolnikov müthiş bir Allah ağrısı çekmektedir." 22.Her zaman paraya ihtiyacı vardır. Necip Fazıl gibi, paraya hakaretle bakar ve parayı hakaretle harcar. 29. Yaşamak adlı günlüğe, "Ne çok acı var!" cümlesiyle başlar.

Türü
Diğer
Sayfa Sayısı
221
ISBN
9944588105
Baskı Sayısı
0. Baskı
Yayın Evi
Yolcu Dergisi Yayınları
32 Kısım tekmili birden... Ayrı ayrı nedenlerle, farklı zamanlarda, farklı dergilerde daha çok Yolcu'da Edebiyat Karın Doyurmaz Çay İçerir ve Şiiri Özlüyorum'da Portreler başlığı altında yayımlanan yazıları ki kazandıracak bir bağlam oluşturmaya çalıştım. Otuz İki Kısım Tekmili Birden başlığı altındaki isimlere, sinema yazılarımdan seçtiğim metinleri ekledim. Bu bölüm, araya girmiş parçalar biçiminde değerlendirilebilir.

Vedat Günyol

28.İnsana verdiği değeri ve duyduğu derin, içten sevgiyi göstermesi bakımından evinin kapısına iliştirdiği şu not oldukça önemlidir: "Dostlar! Elektrik kesik. Kapıyı kıyasıya vurun. İçeriki odadayım. Sesinizi duyuramazsanız, lütfen bahçe kapısından geçerek pencerelerimi tıkırdatın. Sesinizi yine duyuramazsanız, balkona girip en iç odanın penceresine el atın. Gerekirse camı çerçeveyi aşağı alın. Çünkü, evdeyim. Geri dönmenizi istemem, görüşme ortamını, olanağını hiçe indirerek. Merhaba! V.G." 32.Muhsin Kızılkaya'ya göre "cennete gidecek tek ateisttir Vedat Günyol...

Türü
Diğer
Sayfa Sayısı
221
ISBN
9944588105
Baskı Sayısı
0. Baskı
Yayın Evi
Yolcu Dergisi Yayınları
32 Kısım tekmili birden... Ayrı ayrı nedenlerle, farklı zamanlarda, farklı dergilerde daha çok Yolcu'da Edebiyat Karın Doyurmaz Çay İçerir ve Şiiri Özlüyorum'da Portreler başlığı altında yayımlanan yazıları ki kazandıracak bir bağlam oluşturmaya çalıştım. Otuz İki Kısım Tekmili Birden başlığı altındaki isimlere, sinema yazılarımdan seçtiğim metinleri ekledim. Bu bölüm, araya girmiş parçalar biçiminde değerlendirilebilir.

Turgut Uyar

1.İçli kırılgan bir çocuktur. Çok küçükken, daha o zamanlarda "ben sıkıntılıyım" der gibi bakar fotoğraflarda. Uzun yolculuklara hazır bir yüzü vardır. Ece Ayhan'a göre, ilkokul döneminde çektirdiği tüm fotoğraflarda sanki az önce ağlamış gibidir. 2.Doğuştan yakışıklıdır, ancak yakışıklılığına aldırmaz, dibine dek mutsuzdur bu dünyada. Temel bakış açısı karamsarlıktır. 7.Güzel bir dizeyi yanlışlıkla yazdığı zaman "Ay kalemimden kaçmış" der. 12.14'lü hece ölçüsüyle yazdığı ilk şiirinde: "Ufacık korumuzda dolaşırdım korkuyla / Ve Allah'ı arardım serçe yuvalarında" diyen bir şairdir. 18. Aşkı için en güzel dizelerinden birini yazar: "bozuk bir saattir yüreğim, hep sende durur" 29. Cemal Süreya ardından şunu yazar: "Öldüğü gün / hepimizi işten attılar" 30. Büyük Saatin altından "Herşey akıp gider, bir katı hüzün kalır" dizesiyle geçer. 31. Bir dizesinde serüveni özetler: "her insan bir uyumsuzluktur ölü olmayınca" 32. Göğe Bakma Durağı'nda beklerken her gülün solmaya yazgılı olduğunu bilir ve şöyle yazar: "herkes ne zaman ölür / elbet gülünün solduğu akşam..."

Türü
Hikâye
Sayfa Sayısı
105
Baskı Tarihi
Şubat 2009
Yazılış Tarihi
1936
ISBN
978-975-08-0510-0
Baskı Sayısı
25. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
YKY
Editörü
Onca Tapınç Uğurlu-Sevengül Sönmez

And The Oscar Goes To...

Ölümün karşısında, ne yapsak, muvaffak olmuş bir aktördan farkımız olmayacak. O kadar, muvaffak olmuş bir aktör.

Türü
Hatırat
Sayfa Sayısı
384
Baskı Tarihi
2005
Yazılış Tarihi
1982
ISBN
975-00125-1-8
Baskı Sayısı
1. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Doğu Kütüphânesi
Editörü
Halil Açıkgöz
Bu kitabın yazarı aslında Halil Açıkgöz ancak altını çizdiğimiz tüm satırlar Cemil Meriç'e ait olduğundan yazarı Cemil Meriç olarak girdik.

Şiir

Şiir bütün iptidai kavimlerde ve edebiyatlarda vardır. Şiirle düşünce aktarılamaz. Bir oyundur şiir. Sözün ölçüye sokulmasıdır. Refah devirlerinin insanının mahsulüdür. Son devirde Yahya Kemal, Necip Fazıl ve Nazım Hikmet vardır şair olarak. Necip hecede ustadır. Nesrinde iş yoktur Necibin. Günümüzde şair yetişmez, yetişemez. Evlâdım, artık şiirle kavga yapılamaz. Kavganın vasıtası nesirdir. Mehmed Akif bence şair bile değildir. Bir takım fikirleri, sözleri manzum söylemiştir, o kadar. Akif kuvvetli bir nasir de değildir. Zâten Akif bir vaizdir. İyi bir hatiptir.