Hanımefendiler öteberinin fiyatını bilmez
Gerçek hanımefendiler öteberinin fiyatını bilmezler, tatlı çılgınlıkları severler onlar; gözleri, tertemiz çiçeklere, kış bahçelerinde yetiştirilmiş çiçeklere benzer.
Onların pazarı
Bir gebe kadın, kaba görünüşlü bir delikanlıya yaslanmıştı:
"Bak, bak orada işte!" diyordu.
"Ne?"
"Bak, bak martılar orada işte!"diyordu.
Delikanlı omuz silkti. Martı falan yoktu ortada. Gökyüzü tam arınmıştı. Ufuk çizgisinde bir pembelik vardı yalnız.
"Martıların sesini duydum. Bak dinle, çığrışıyorlar."
Delikanlı: "Bir şey gıcırdamış olmalı..."
Bir gaz lambası yandı. "Lamba yakıcısı geçmiş olmalı" diye düşündü.Çocuklar onu gözlerler. Çünkü eve dönme işaretini çocuklara o verir. Ama yanılmışım. Güneşin son yansılarından biriymiş bu. Gökyüzü hala aydınlıktı, ama toprak alacakaranlığa gömülmüştü. Kalabalık dağılmaya başladı. Denizin iç çekişleri iyice duyuluyordu. İki eliyle parmaklığa abanmış bir genç kadın, dudak boyasının karasıyla çizgilenmiş mavi yüzünü gökyüzüne çevirdi. Bir aralık " insanları sevecek miyim yoksa" diye düşündüm. Ama bu eninde sonunda onların pazarıydı, benim değil.
Adam Gövdesi
Ben geçmişimi nerede saklayacağım? Geçmişinizi cebinizde saklayamazsınız. Onu koyacak bir eviniz olmalı. Gövdemden başka şeyim yok benim. Yapayalnız bir adam salt gövdesiyle anıları durdurup saklayamaz. Anılar üzerinden geçip gider onun. Ama yakınmamalıyım. Çünkü özgür olmaktan başka şey istememiştim.
Türü
Hatırat
Sayfa Sayısı
207
ISBN
978-605-4195-17-6
Baskı Sayısı
1. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Editörü
H.Ahmet Menteş
Hürriyet ve Zürriyet
Çocuğu olmamıştı Osman Yüksel Serdengeçti'nin, sohbetlerinde bazen de kendini hicvederdi. "...Benim hatun Hırka-i Şerif bohçası gibi kırk kat örtülüdür. Bu dünyada ne çektiysem iki İsmet'ten çektim. Biri beni zürriyetimden diğeri de hürriyetimden etti.
Türü
Hatırat
Sayfa Sayısı
207
ISBN
978-605-4195-17-6
Baskı Sayısı
1. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Editörü
H.Ahmet Menteş
Müzik
Müzik, ruhun Allah'a yükselişinde son basamaktır. Her insan mutlaka bir müzik aleti, bir enstrüman çalabilmelidir.
Türü
Araştırma
Sayfa Sayısı
438
Baskı Tarihi
Mayıs 2008
ISBN
978-975-9169-77-0
Baskı Sayısı
1. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Editörü
Fahri Özdemir
"Bu çıkmazı aşmak için, bir zihin devrimine gerek vardır. Türkiye'de çağdaş ve özgürlükçü düşünce, kendisini yetmiş veya seksen yıldan beri cenderesine alan ipoteği atmalı, Türk modernleşmesinin tarihi eleştirel bir gözle yeniden değerlendirilmelidir."
Ancak bu kambur atıldıktan sonradır ki, Kemal Atatürk adındaki parıltılı ve trajik insan, gerçek boyutlarında ele alınabilir; Türkiye gibi toplumlarda yüzyılda bir yetişen bu büyük kabiliyet, olağanüstü ihtirasları ve olağanüstü hatalarıyla, tarihte ait olduğu yere konabilir."
Batılılık
Paris ve Londra'da geçirilen birkaç yılın, "Batı tipi" devlet okullarında okumaya oranla, çağdaş Batı uygarlığının değer ve
kurumlarını özümsemekte daha etkili bir deneyim olacağı kabul edilmelidir. Yukarıdaki tablodan, Osmanlı sadrazamlarının Genç Türklere oranla "Batılı dünya görüşüne" daha açık oldukları sonucu çıkmaktadır.
İkinci düzeydeki siyasi şahsiyetleri bir yana bırakıp sadece "lider"leri ele alacak olursak, aradaki fark daha belirgin bir şekilde ortaya çıkar.
Tanzimat döneminin üç büyük siyasi önderinin (Mustafa Reşit, Âli ve Fuad Paşalar) üçü de altışar yılı aşkın sürelerle Avrupa'da yaşamışlardır.
Birinci Meşrutiyetin siyasi lideri Mithat Paşa altı ay kadar Avrupa'da bulunmuştur.
Talat ve Cemal Paşalar, iktidarı kesinlikle ele geçirdikleri 1913 yılından önce yurt dışında bulunmamışlardır.
Enver ise 1909'da üç ay kadar Berlin'de askeri ataşelik görevinde bulunmuştur.
Mustafa Kemal Paşa yaşamı boyunca toplam üç kez Batı ülkelerini ziyaret etmiştir:
1910: Picardie manevralarında Türk ordusunu temsilen (süre belirsiz – birkaç gün)
1917-18: Veliahdın maiyetinde resmi Almanya ziyareti (20 gün)
1918: Viyana ve Karlsbad kaplıcalarında tedavi (birbuçuk ay)
Paşanın 1913-14'te bir yıl askeri ataşe olarak bulunduğu Sofya'yı bir Batı kültürel merkezinden ziyade, bir Balkan taşra kasabası (1910 nüfusu: 102.000) olarak değerlendirmek daha doğru olur.
İsmet İnönü, yaşamında ilk kez Lausanne görüşmeleri münasebetiyle yurt dışına çıkmıştır. Celal Bayar'ın 1937'de başvekâlete gelişinden önce yurt dışında bulunduğuna ilişkin bir kayıt yoktur.
Türü
Hatırat
Sayfa Sayısı
384
Baskı Tarihi
2005
Yazılış Tarihi
1982
ISBN
975-00125-1-8
Baskı Sayısı
1. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Editörü
Halil Açıkgöz
Bu kitabın yazarı aslında Halil Açıkgöz ancak altını çizdiğimiz tüm satırlar Cemil Meriç'e ait olduğundan yazarı Cemil Meriç olarak girdik.
Neden Altını Çizdim?
Üstadın sivri dili müthiş!
Manzara Meydanda
Aslında "Cumhuriyet eğitiminin etkileri yarışması" iyi bir fotoğraf yarışması olur. Manzara meydanda...
Türü
Hatırat
Sayfa Sayısı
384
Baskı Tarihi
2005
Yazılış Tarihi
1982
ISBN
975-00125-1-8
Baskı Sayısı
1. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Editörü
Halil Açıkgöz
Bu kitabın yazarı aslında Halil Açıkgöz ancak altını çizdiğimiz tüm satırlar Cemil Meriç'e ait olduğundan yazarı Cemil Meriç olarak girdik.
TİP ve MİT
TİP tamamen MİT tarafından kuruldu. Kemal Sülker yüzde seksen polistir. Entellektüel sayılmaz. Bana "Hatırlarımı yazsam, mezarımdan çıkarır bu adamlar" dedi. Çok namuslu bir zamanında, kafaları çektiğimiz bir sırada söyledi.
Türü
Diğer
Sayfa Sayısı
221
ISBN
9944588105
Baskı Sayısı
0. Baskı
32 Kısım tekmili birden...
Ayrı ayrı nedenlerle, farklı zamanlarda, farklı dergilerde daha çok Yolcu'da Edebiyat Karın Doyurmaz Çay İçerir ve Şiiri Özlüyorum'da Portreler başlığı altında yayımlanan yazıları ki kazandıracak bir bağlam oluşturmaya çalıştım.
Otuz İki Kısım Tekmili Birden başlığı altındaki isimlere, sinema yazılarımdan seçtiğim metinleri ekledim. Bu bölüm, araya girmiş parçalar biçiminde değerlendirilebilir.
Ece Ayhan
1.Yüzünde bütün öğrencileri tarihten ikmale kalmış orta ikiden terk bir sınıf vardır. Bir de hakedilmemiş acıların acemiliği... 1943'ün bir sabah ayazında Ayasofya önünde uygulamalı yurttaşlık dersine katılan Cankurtaranlı kısa pantolonlu bir ilkokul öğrencisi, darağacında sallanan adamın boynunun eğriliğini miras alır. 'Yağmurların hüznü bile yaşlandırır' ; ancak 'bir çocuğun yüreğindeki eğrilik hiç düzelmez'.
14.Marjinal, sıkı, sivil, ters, aykırı, kara bir şairdir. Bir türlü klasik olamaz. Hala gündemde, hala okunuyor, tartışılıyor, bize de "iyi ki klasik olamadı" demek düşüyor. Türkiye'de klasik olmak tükenmişlikle eşdeğerdir çünkü.
15. Şiiri iktidar olamaz. Bırakın iktidara gelmeyi tedavülde kalması bile şaşırtıcıdır. "Ben ne düşüncemin ne şiirimin iktidara gelmesini istemiyorum, istemem!" der. Birkaçı dışında şiiri ortalama okurun algılama düzeyinin üstündedir. Şiiri üstüne sözlük -hem de üç ayrı sözlük hazırlanan tek şairdir.
16. Sivilliğe sıkı bir tanım getirir: "Esas duruş, mülkün temelidir!" Sivilliğini şu sözleri ile pekiştirir: "Orospuların, yol göstericilerin, yersiz yurtsuzların, kimsesizlerin, sokaklarda yaşayanların, açların ve parklarda barınanların, dışlanmışların, orta ikiden ayrılanların, oturanların fallokrat kabadayıların, berduşların kısacası tarih dışına düşürülen lümpenlerin yanında rahat ediyorum ben."
19. Şiirin parasız yatılısıdır. "Devletle yatan iktidarla kalkar" diyerek belki de devletin kapısından erken kaçar, kaçmak zorunda kalır.
Türü
Diğer
Sayfa Sayısı
221
ISBN
9944588105
Baskı Sayısı
0. Baskı
32 Kısım tekmili birden...
Ayrı ayrı nedenlerle, farklı zamanlarda, farklı dergilerde daha çok Yolcu'da Edebiyat Karın Doyurmaz Çay İçerir ve Şiiri Özlüyorum'da Portreler başlığı altında yayımlanan yazıları ki kazandıracak bir bağlam oluşturmaya çalıştım.
Otuz İki Kısım Tekmili Birden başlığı altındaki isimlere, sinema yazılarımdan seçtiğim metinleri ekledim. Bu bölüm, araya girmiş parçalar biçiminde değerlendirilebilir.
Behçet Necatigil
1. Şiiri, solgun bir gül olur (d)okununca. Çocuksu bir gülümseyiş ve kederli bir sevinç sızar dizelerinden. Dar vakitlerde yaşamaya memur edilmiş hayatları, ülkenin bütün orta sınıflarına ortak kılar. 'Ahşap evlerin, erguvanların, birinci sigarasının, dolmuş güzergâhlarının son ütülü gölgesi'dir.
5. Necatigil niye suskundıur? Anlatınca bir şeylerin öldüğünü bildiğindendir suskunluğu. "Susanlara hiç birşey sormayınız!" der.
18. Dalgındır. Konuşurken, karşısındakinin yüzüne değil de dalgın dalgın çevreye bakar, çevreyle ilgilenir. Ders anlatış esnasında dışarıyı izler, derste devamlı dalgındır. Kimi zaman hiç birşey söylemeden dakikalarca öğrencilerine baktığı olur. Bugün dersimiz sessizlik der gibi oturur masasında.
28. "Hayatı kasten darlaştırmak!" Tanpınar'ın bu sözü, Ahmet Haşim'den çok, Behçet Necatigil'i anlatır, onu betimler gibidir.