Türü
Araştırma
Sayfa Sayısı
438
Baskı Tarihi
Mayıs 2008
ISBN
978-975-9169-77-0
Baskı Sayısı
1. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Kırmızı
Editörü
Fahri Özdemir
"Bu çıkmazı aşmak için, bir zihin devrimine gerek vardır. Türkiye'de çağdaş ve özgürlükçü düşünce, kendisini yetmiş veya seksen yıldan beri cenderesine alan ipoteği atmalı, Türk modernleşmesinin tarihi eleştirel bir gözle yeniden değerlendirilmelidir." Ancak bu kambur atıldıktan sonradır ki, Kemal Atatürk adındaki parıltılı ve trajik insan, gerçek boyutlarında ele alınabilir; Türkiye gibi toplumlarda yüzyılda bir yetişen bu büyük kabiliyet, olağanüstü ihtirasları ve olağanüstü hatalarıyla, tarihte ait olduğu yere konabilir."

Mebusluk kadar önemli bir başka ödül!

Mebusluk kadar önemli bir başka ödül, Gazi'nin "sofra"sına kabul edilme ayrıcalığıdır. Adı geçen yazarlardan Özer, Bayur ve Atay, sofranın değişmez müdavimleri arasındadır. Sofra müdavimlerinden Prof. Sadri Maksudi Arsal'ın 1937'de başına gelenler ise, dalkavukluğa dayalı ikbalin ne derece riskli bir iş olabileceğinin ilginç bir örneğidir. Türkçü düşüncenin öncülerinden biri ve 1930-37 yıllarında "sofra" müdavimi olan Arsal, 1931'de Gazi tarafından mebus ve 1935'te Devrim Profesörü atanmıştır. 24 Aralık 1937 günü Denizbank'ın kuruluşuna ilişkin Meclis tartışmaları sırasında Prof. Arsal söz alarak, Atatürk'ün önerdiği "Denizbank" adının Türkçe kurallara uygun olmadığını ve "Deniz Bankası" veya "Denizcilik Bankası" adının tercih edilmesi gerektiğini savunur. Büyük bir öfkeye kapılan Atatürk, aynı günün akşamı "sofra"daki misafirlerden bazılarını seçerek derhal radyoevine gitmelerini emreder; radyoda normal program iptal edilerek, sabahın 2'sine kadar Arsal aleyhine sert konuşmalar yapılması sağlanır. Falih Rıfkı'nın galiz uslubunun izlerini taşıyan bir makale 28 Aralıkta tüm gazetelerde yayınlanarak, Arsal "nankörlük", "sahte diploma sahibi olmak", "Türkçe bilmemek", "Türk olmamak", "Türk gençlerini zehirlemek" ile suçlanır. Gazi bir süre sonra haber gönderip gönlünü alırsa da, Arsal bir daha ne "sofra"da, ne mecliste görülmez.

Sayfa Sayısı
296
Baskı Tarihi
1955
Baskı Sayısı
1. Baskı
Yayın Evi
Büyük Doğu Yayınları

Ankara:Ateşin Merkezi

Telörgü... Mahşerden bir numune... Bana yol açtılar ve yüzümü telörgüye tatbik etmemi mümkün kıldılar. Geleneler, bizim Ankaralı gençler; Ankara'da yüksek tahsillerini yapan bizden çocuklar. Bana ve Osman Yüksel'e gelmişler; beni bulamayınca da çağırtmışlar... Aralarında benim sevgili Sezai Karakoç'um da var. -Nasılsın Sezai? -Çok şükür üstadım, siz nasılsınız? -Gördüğün gibi, Sezai biraz zayıflamışım değil mi ? -Biraz!.. Bu "Biraz"ın içindeki faciayı hemen kavradım; ve Sezai'nin yerine geçerek, çifte telörgünün parçaladığı kendi yüzümü, zaten param parça yüzümü hayal ettim.

Türü
Araştırma
Sayfa Sayısı
278
Baskı Tarihi
Mayıs 2006
Baskı Sayısı
7. Baskı
Yayın Evi
Elest
Neden Altını Çizdim?
Anne dedi biri ...

Mahzun Tebessüm

Anneden eksiklik, biraz da çocukluktan eksiklik değil midir ? Annesini yitiren bir çocuk ne yapar? Salıncaklarının iplerine saplanır yüzlerce bıçak... Taraklar , hiç bu kadar sert olmuşlar mıdır? Geceleri süte çekilen örtüler ıssızlık pıtırakları gibi hışırdarken, mahzun yetimlerin sırtlarını hangi eldir örtecek?

Türü
Roman
Sayfa Sayısı
265
Baskı Tarihi
2009
ISBN
9750503228
Baskı Sayısı
0. Baskı
Yayın Evi
İLETİŞİM
Neden Altını Çizdim?
Marx, ''din afyondur" minvalinde aforizma tadında sözler sarfederken acaba bu belirtileri mi kastediyordu?

Uyuşturucu Kullanan Bir Gencin...

Başlangıçta ev halkına durumu açıklamamıştım. Bana neler olduğunu anlayamıyorlardı. Küçük halamın kocası Eşber Enişte'nin uzman görüşü doğrultusunda, uyuşturucu kullandığımdan şüphelendiler! ... Uyuşturucu kullanan bir gencin arkadaş çevresi değişir: Sık sık Erenköy'deki dergâha gidiyordum. Partilere uğramıyordum. Oysa eskiden şöyle bir görünürdüm... Aile ilşkileri azalır, odasında yalnız kalmayı tercih eder. Aile toplantılarına katılmıyordum. Tatile de çıkmamıştım. Misafirlere hoşgeldiniz bile demez olmuştum. Okul başarısı ve okula devamı azalır: Okula zaten pek gitmezdim. Bu yıl da başka fakülteye geçmiştim. Ne olacaktı benim halim? Daha fazla para harcadığı görülür: Bizimkiler bunu ölçecek durumda değillerdi. Bir-iki önemli yatırım yapmıştım tabii. Şeyhnâme'nin taş baskı bir nüshasını satın almıştım. Sahîh-i Buharî, Elmalılı Hamdi Yazır'ın tefsiri, Hayat-üs Sahabe gibi bazı lüzumlu kitaplar edinmiştim. Gün içinde bazen neşeli, sakin, bazen öfkeli, saldırgan davranışlar sergilediği gözlenir.: İnsanlık hali. Doğum günümü hatırlayıp sürpriz bir kutlama düzenlemişlerdi. Kadehler benim şerefime kaldırıldığında biraz köpürdüm. Mankenlik ajansından teklif alan kuzinimi, Porsche'sini beğenime sunan dayımı, Bodrum'da süper bir 'beach club' keşfettiğini söyleyen teyzemi...terslemiştim. Gözleri kanlanır: Okumam gereken kitapların sayısında ciddi bir artış olmuştu. Uyuşturucu kullanan genç bitkindir: Bitkin benim göbek adımdı. Dünyaya geldiğimde de bitkindim. Ailem yeni fark ediyordu. Dalgındır: Ezberlemem gereken ayetler vardı. Uyuklar: Yanılıyorlardı. Sadece çevremdeki görüntülerin bir kısmına bakmaktan vazgeçmiştim. Uyumakta güçlük çeker: Sabah namazına kalkıyordum. Konuşma zorlukları yaşar: Çenebaz biri değildim zaten. Soruları da cevaplamaz olmuştum, o ayrı.

Türü
Hikâye
Sayfa Sayısı
163
Baskı Tarihi
2009
ISBN
9753638029
Baskı Sayısı
0. Baskı
Yayın Evi
Yapı Kredi Yayınları
"Her gün, daima öğleden sonra oraya gidiyor, koridorlardaki resimlere bakıyormuş gibi ağır ağır, fakat büyük bir sabırsızlıkla asıl hedefine varmak isteyen adımlarımı zorla zapt ederek geziniyor, rastgele gözüme çarpmış gibi önünde durduğum "Kürk Mantolu Madonna"yı seyre dalıyor, ta kapılar kapanıncaya kadar orada bekliyordum." Kimi tutkular rehberimiz olur yaşam boyunca. Kollarıyla bizi sarar. Sorgulamadan peşlerinden gideriz ve hiç pişman olmayacağımızı biliriz. Yapıtlarında insanların görünmeyen yüzlerini ortaya çıkaran Sabahattin Ali, bu kitabında güçlü bir tutkunun resmini çiziyor.

Hadise

Bütün teessürlerimiz, inkisarlarımız, hiddetlerimiz, karşımıza çıkan hadiselerin anlaşılmadık, beklenmedik taraflarınadır.

Türü
Araştırma
Sayfa Sayısı
0
Baskı Sayısı
0. Baskı

Hayali Gerçeklikler

Batı,dünyanın geri kalanıyla olan ilişkilerinde sık sık aynı hataya düştü.Yüzyıllar boyunca,kendi yurttaşlarına uyguladığı ve büyüklüğünün kaynağı olan ilkeleri,yazgılarını elinde tuttuğu halklar başta olmak üzere,öteki halklara uygulamadı.Örneğin,sömürge dönemi Fransası,Cezayir'deki eyaletlerinde yaşayanların bütün haklara sahip olmasını engellemek için,onları "Müslüman Fransızlar" statüsüne aldı;laik bir cumhuriyet için oldukça akıldışı bir adlandırmaydı bu.....Öteki'ni safça "uygarlaştırma"isteği sürekli olarak onu hayâsız biçimde kendine tabi kılma arzusuyla çatışma içindeydi.Hannah Arendt'in Totalitarizmin Kökenleri'de yaptığı gibi,ulus-devletlerin beceriksiz imparatorluk mimarları gibi hareket ettiğini görmek gerek;oysa böylesi bir girişim,bir araya getirilmek istenenlere karşı belli bir saygı eşliğinde gerçekleşmeliydi;İskender Yunanlılar ile Perslerin toplu halde birbirleriyle evlenmelerinin düşünü kuruyordu;Roma,Atina ile İskenderiye'ye yürekten bağlıydı ve en sonunda Kelt din adamlarından Arabistan Bedevilerine kadar İmparatorluğunun bütün uyruklarına vatandaşlık hakkı vermişti.Daha yakın tarihte,Avusturya-Macaristan ya da Osmanlı İmparatorlukları gerçekten birleştirici rol üstlenmek istemişler,bu konuda eşine rastlanmayacak başarılar elde etmişlerdi.Buna karşılık ,19. ve 20. yylarda Avrupa ulusları tarafından kurulan sömürge imparatorlukları,kendini büyütme arzusundan,uygulamalı ırkçılık okullarından ve Avrupa'yı kana bulayacak savaşlara,soykırımlara,totalitarizmlere yol açan manevi ayrılık okullarından ibaret kaldı. İçinde bulunduğumuz dönem,Batı'ya, manevi inandırıcılığını yeiden canlandırma olasılığı sunuyor;bunu ne suçunu kabul ederek ne "dünyadaki bütün dertlere" kucak açarak,ne de başka yerlerden gelen değerlerle uzlaşarak yapabilir;inandırıcılığın elde edebilmesinin tek yolu,kendi değerlerine hâlâ sadık olduğunu göstermesidir;demokrasiye saygılı,insan haklarına saygılı olması,hakkaniyet,bireysel özgürlük ve laiklik kaygısı taşımasıdır.Bunları dünyanın geri kalanıyla,her şeyden önce de onun çatısı altında yaşamayı seçmiş kadınlar ve erkeklerle olan ilişkilerinde sergilemelidir.

Türü
Roman
Sayfa Sayısı
265
Baskı Tarihi
2009
ISBN
9750503228
Baskı Sayısı
0. Baskı
Yayın Evi
İLETİŞİM

Kekemelik

Kekemeliğin bir yoksul hastalığı olduğunu sanırdım. Kekemelik başarıya giden yolu tıkadığı için, zengin bir kekemeye rastlamak zordur. Hele ki Ferruh Ferman gibi bir işadamının kekelemesi şaşılacak şey.