Alanında otorite olarak kabul edilen Ahmet Yaşar Ocak bu kitabında yer alan makaleleriyle, Tanzimat’la başlayarak bütün Cumhuriyet tarihi boyunca, gündelik hayattan siyasete, hukuktan kültüre birçok alanda zaman zaman ateşli tartışmaların, zaman zamansa çatışmaların konusu olan İslâm’ın rolü meselesine ışık tutuyor. Kitap, ‘Türk’, ‘Ortodoks’, ‘Heterodoks’, ‘Halk’ ya da ‘Fundamentalist’ gibi öntanımlarla anılan ve tartışılan İslâmiyet kavramına açıklık getirmeyi amaçlayan 10 makaleden oluşuyor.
Basitçi komplo teorileri
Neden siyasal arenada MNP MSP RP ve FP gibi bir partinin ortaya çıktığını kimsenin sormadığı gibi, neden başlangıçta meslek okulları olarak açılan bu okulların meslek okulları olmaktan çıktığı sorusunu da kimse sormamıştır; onun yerine, bunların cumhuriyet ve devrimler için, laiklik için tehlike oluşturduğu varsayımıyla, bu sorular, "laikliğin elden gitmesi", "devrimlerden ödün vermek", "şeriatı, irticaı hortlatmak" gibi, ucuz ve basitçi komplo teorileriyle cevaplandırılagelmiştir
1800'lerden bugüne, özgün, karmaşık, tartışmalı hatta kavgalı bir süreç olarak yaşanan modernleşme tarihimiz üzerine derinlikli bir inceleme... Zürcher'in emeği, hem yeni bilgiler sunuyor okurlara hem de tutarlı bir yaklaşım. Üçüncü Selim'den, Zürcher'in tanımlamasıyla "Üçüncü Cumnuriyet"e, yani 1980 sonrasına.
(Tanıtım Bülteninden)
İNGİLİZCE BİRİNCİ BASKIYA ÖNSÖZ
Osmanlı şeriat devleti miydi?
Osmanlı İmparatorluğu’nun din ve devlet arasında hiçbir fark gözetmediği fikri eskiden kabul görürken, modern araştırmalar, Osmanlıların din ve siyaseti, en azından uygulamada, belli ölçülerde ayırdıklarını belirtme eğilimindedir. Şeriat kuramsal olarak, İmparatorlukta en yüksek seviyede hüküm sürmesine karşın, 18. yüzyıla gelindiğinde, uygulamada, aile hukuku ve mülkiyet meselelerinin sınırları içerisine hapsolmuş durumdaydı. Kamu hukuku, özellikle de ceza hukuku, Sultanlar’ın örf ya da kanun denilen laik fermanlarına dayandırılmıştı.
İslam ve Laiklik
İslâm, insanın dünyasını maddî ve manevî veya Kayser’in sâhası ile İsâ’nın sâhası diye ikiye ayırmamıştır. Başka bir ifâde ile, İslâm insanı maddî ve manevî bütünüyle kavramaya çalışan, onu topyekûn ele alan bir sistemdir. Bu yüzden İslâm hıristiyanlıktaki manâsıyla laik değildir. İslâm’da laiklik daha ziyâde vicdan hürriyeti şeklinde ortaya çıkmaktadır. Hıristiyanlıkta insanın günlük hayatına ait bâzı hükümler bulunmakla birlikte bunlar zamanla tamâmen geri plâna atılmış, âdeta unutulmuştur. Halbuki İslâm daha başlangıcında hem inanç ve ibâdete, hem günlük hayatın gidişine ait hükümler getirdi ve bu hükümler uzun yıllar, yüzyıllar içinde uygulandı, geliştirildi, bir hukuk külliyâtı meydana geldi.
"Bu çıkmazı aşmak için, bir zihin devrimine gerek vardır. Türkiye'de çağdaş ve özgürlükçü düşünce, kendisini yetmiş veya seksen yıldan beri cenderesine alan ipoteği atmalı, Türk modernleşmesinin tarihi eleştirel bir gözle yeniden değerlendirilmelidir."
Ancak bu kambur atıldıktan sonradır ki, Kemal Atatürk adındaki parıltılı ve trajik insan, gerçek boyutlarında ele alınabilir; Türkiye gibi toplumlarda yüzyılda bir yetişen bu büyük kabiliyet, olağanüstü ihtirasları ve olağanüstü hatalarıyla, tarihte ait olduğu yere konabilir."
Örfî Hukuk
Eski Osmanlı hukuk rejimi, şer'i hukukun yanısıra örfi hukuk adı verilen ikinci bir kaynağa sahiptir. Padişah kanunnameleri ile düzenlenen örfi hukuk, başlıca üç alanı kapsar: ceza hükümleri, vergi hükümleri ve gayrımenkul mülkiyetine ilişkin hükümler. Bu alanlarda Osmanlı hukukunun dayanağı, İslam dini değildir.
a) Fethedilen ülkelerin eski hukuku;
b) fetih sırasında yapılan anlaşma ve tanınan ayrıcalıklar; ve
c)"saltanat hikmeti" adıyla anılan idari ("laik") mülahazalar, örfi hukukun kaynaklarını oluştururlar.
Bu kitabın yazarı aslında Halil Açıkgöz ancak altını çizdiğimiz tüm satırlar Cemil Meriç'e ait olduğundan yazarı Cemil Meriç olarak girdik.
Kanûnî'nin Kanûnu
Kanunî'nin bir kanunu var; herkesi toplar ve üzerine yemin ettirir, başta kendisi olmak üzere..: Pâdişâh şeriatın uygulayıcısıdır. Şeriatı bilen pâdişâhın üzerindedir, o da ulemâ. Ulemâ da işlerini askere, orduya dayanarak yapar.