Sosyolojide Temel Fikirler, ondokuzuncu ve yirminci yüzyılların büyük sosyolojik düşüncelerine bir giriş çalışması olarak hazırlanmıştır. Hedef kitlesi sosyoloji ve ilişkili sosyal bilim derslerine devam eden Lisans ve Hazırlık Sınıfı öğrencileridir. Kitabın ilgi odağı, sosyoloji ve toplumsal düşüncenin -içinde yaşadığımız dünyayı anlama, yorumlama ve bazı örneklerde değiştirme aracı olarak- gelişiminde etkili olan temel fikirlerdir. Kitap üç ana kesim veya döneme bölünmüştür:
1. Klâsik Dönem: Kurucu Babalar ve Çağdaşları,
2. Modern Dönem,
Bürokrasinin Verimliliği
Weber'in bürokrasinin teknik açıdan en üstün organizasyon biçimi olduğu iddiasına karşı, birçok yazar bu ideal tipin idari zayıflıklarını vurgulamıştır. Robert Merton (1957), bürokrasinin 'olumsuz işlev'i olduğunu düşündüğü -örgütsel hedeflere ulaşılmasını bile engelleyebilen- özelliklerine, bilhassa bürokratların kurallar ve düzenlemelere kölece bağlılıkları, tutuculukları, değişme korkuları, soğuklukları, vatandaşlara karşı resmî tutumlarına işaret eder. Çoğu insan 'kırtasiyecilik'ten, 'yüz-süz' bürokratlar tarafından dikkate alınmamaktan şikâyetçidir. Bürokrasiler yeni koşullara, yeni inisiyatiflere hızlı ayak uydurabilme yetersizlikleriyle dile düşmüşlerdir. Bradley ve Wilkie (1974) klâsik bir bürokratik felç örneği verir.
Hikâye Kızıl Meydanda Başkan Mikoyan’ın arabasına ateş eden bir Sovyet vatandaşı tarafından anlatılır. Kızıl Meydan bu esnada güvenlik muhafızlarıyla doludur, ancak onlar emir olmadan hemen harekete geçmezler, çünkü suikast girişiminin Mikoyan'dan daha üst düzeyde bir otorite tarafından onaylanmadığından emin olamazlar. Muhafızlar, suçluyu vurmak için en üst kademeden 'izin kâğıdı' gelinceye kadar fiilen felç olmuşlardır.
Sosyolojide Temel Fikirler, ondokuzuncu ve yirminci yüzyılların büyük sosyolojik düşüncelerine bir giriş çalışması olarak hazırlanmıştır. Hedef kitlesi sosyoloji ve ilişkili sosyal bilim derslerine devam eden Lisans ve Hazırlık Sınıfı öğrencileridir. Kitabın ilgi odağı, sosyoloji ve toplumsal düşüncenin -içinde yaşadığımız dünyayı anlama, yorumlama ve bazı örneklerde değiştirme aracı olarak- gelişiminde etkili olan temel fikirlerdir. Kitap üç ana kesim veya döneme bölünmüştür:
1. Klâsik Dönem: Kurucu Babalar ve Çağdaşları,
2. Modern Dönem,
Weber'in Bürokrasi Tarifi
Weber (1948), bürokrasiyi, "büyük-çapta İdarî görevler ve örgütsel hedeflere ulaşmak için, çok sayıda bireyin çalışmasını rasyonel bir biçimde koordine etmek amacıyla tasarlanmış hiyerarşik örgütsel bir yapı" olarak tanımlar. Ancak Weber, özel, kapitalist organizasyonların çoğunun bürokratik bir yapıya sahip olduğunu öne sürse bile, bu dönemdeki analizinin temel odağını kamu kuruluşları,"özellikle devlet bürokrasileri oluşturur. Weber ideal veya saf bürokratik tipin beş temel özelliğini belirler:
- Uzmanlaşmış bir İdarî işbölümü. Karmaşık görevler, her biri -eğitim, maliye ve iskân gibi- özel bir alanda uzmanlaşmış görevliler tarafından yürütülen parçalara ayrılmıştır. Her departmanda, her memur açıkça tanımlanmış bir sorumluluk alanına sahiptir.
- Her alt düzey memurun hiyerarşik bir komuta zinciri içinde daha üst düzeydeki memurların kontrol ve gözetimi altında olduğu bir görevler hiyerarşisi.
- Bürokrasideki bütün işlemlerin 'tutarlı bir soyut kurallar sistemi'ne tâbi olduğu ve 'bu kuralların özel durumlara uygulanmasıyla sağlanan bir düzenlemeler yönetimi (Weber, 1948). Bu kurallar memurların eylemlerini düzenler ve onların güçlerinin sınırlarını kesin olarak çizer. Onlar çalışanlarını sıkı disipline zorlar ve merkezî bir denetimi dayatır, kişisel inisiyatif veya sağduyuya çok az yer verirler.
- Resmî bir kişisellikten-uzaklık her bürokratik eylemin yönlendirici karakteristiğidir. İdeal memur görevini, kişilere veya kendi duygularına aldırmadan, sadece kurallara göre yapar.
- Liyâkat temelinde göreve atanmanın memurların seçimi ve terfiinde tek ölçü olması. "Bürokratik yönetim, esas itibariyle, bilgi temelinde kontrol anlamına gelir. Bu, özellikle onu rasyonel kılan bir özelliktir" (Weber, 1948).
- Özel ve resmî gelir ve hayatın birbirinden ayrılması. "Bürokrasi resmî faaliyetleri özel hayat alanından kesin olarak ayırır" (Weber, 1948).
Weber'in Karamsarlığı
Weber karamsardır. Karamsardır, çünkü: "sosyalizm gerçekleştirilemez; bu itibarla tehlikeli bir ütopyadır.
Marx'ın fakirleşme, sermayenin temerküzü ve buhranlar hakkındaki nazariyelerini, çağımızın ekonomik ve sosyal gelişmesi yalanlamıştır. Kapitalizmin kendi iç tezatları yüzünden yıkılıp gideceğini sanmak yanlış", "Bürokrasi çağdaş toplumun alınyazısı. Sosyalleştirme, bürokratlaştırmayı önleyemez, rekabet, ferdiyetçilik vs. gibi setleri de yıkarak bürokrasinin mahzurlarını bir kat daha arttırır, içtimaî tekâmülün muharriki sınıf çatışmaları değildir".
(Weber, sınıfla tabakayı birbirinden ayırır. Biri iktisadi bir mefhumdur, öteki içtimaî. Birini piyasa tayin eder, ötekini tarih. Biri geçicidir, öteki devamlı. Sınıflar nisbeten seyyal ve şekilsizdir. Bu seyyaliyeti, zümrelerin pazarla olan münasebetleri belirler. Sınıfların birliğinden söz edilemez. Yalnız, sürekli bir işde çalışmayan vasıfsız işçiler, kelimenin tam mânâsıyle, gerçek bir sınıf teşkil ederler.)
Elinizdeki kitapta, yazan değil konuşan Cemil Meriç var. Sosyoloji Notları ve Konferanslar, Cemil Meriç'in İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü'nde 1965'ten 1969'a kadar anlattığı dersleri, verdiği birkaç konferansın metnini ve bazı sohbetlerinden alınan notları içeriyor. Bu metinlerde Cemil Meriç, 'Cemil Hoca' yüzüyle görünüyor. Kendini ' yazar ve hocayım' diye tanımlamamış mıydı? Donmuş bir müfredatı anlatan bir 'hoca' değil, öğrencileriyle ve dinleyenleriyle birlikte sesli düşünen bir fikir adamı, Cemil Meriç. Bu sesli düşünmeler.
Modern Bir Said-i Nursî'nin Çıkması
Bizde 1923'den beri devlet ve intelijansyâ hâkim sınıftan kopmuştur. İslâmî bir sosyalizm, laik, Allahsız hâkim sınıfı yakıp yıkabilir. Şehirlere duyulan nefret çok kuvvetlidir. Geniş halk tabakalarıyla, şehir aydınları kopmuştur. Yarı mistik, yarı, okumuş kuvvetli bir liderin, modern bir Said-i Nursî'nin çıkması kâfidir. Tehlikeli.
İnşaatçının beğenmeyerek kenara ittiği taş
Bir ulusun alt uçlarını oluşturan kişilerin, onun gelişimi üzerinde etkitle bulunmasının gerekçesi şudur; bu kişiler mevcut düzene karşı tamamen saygısızdırlar. Bunlar kendi hayatlarını ve mevcut düzeni tamiri imkânsız kendi bozulmuş ve anlamsızlaşmış kişiliklerini, heyecan verici büyük sosyal faaliyetler içinde eritmeyi candan arzu ederler; bu nedenle, birlikte hareket etme eğilimi gösterirler. Böylece, bu kişiler; devrimlerin, kitle halinde göçlerin, dini, ırkçı ve şovenist hareketlerin ve ilk taraftarlarını teşkil ederler ve bir ulusun karakter ve tarihini şekillendiren bu hareketlerde, onların damgası mevcuttur.
Atılanlar ve itilenler, çok kere bir ulusun geleceğinin hammaddesini oluşturmuşlardır. İnşaatçının beğenmeyerek kenara ittiği taş, yeni bir dünyaya temel olmaktadır. Ayak takımı olmayan ve isyankâr bireyleri bulunmayan bir ulus sakin, düzenli, hoş ve nezihtir fakat doğacak yeniliklerin tohumundan yoksundur. Avrupa ülkelerinde toplumu rahatsız eden kişilerin bir okyanusu aşarak yeni bir kıtada, yeni bir dünya kurmaları tarihin bir cilvesi değildir; bu yenidünyayı ancak böyleleri kurabilirdi.
Bir topluluğun niteliği en kötülerince belirlenir
İnsanlarda; bir ırkı, bir ulusu veya ayrıcalığı olan bir grubu, onun en kötü üyelerine bakarak değerlendirme eğilimi vardır. Her ne kadar bunun haksızlığı, ortadaysa da, bu eğilimin haklı olan bir yönü de vardır. Çünkü bir topluluğun niteliği ve kaderi, birçok zaman onun en kötü elemanları tarafından belirlenir.