Türü
Roman
Sayfa Sayısı
639
Baskı Tarihi
Ekim 2009
Yazılış Tarihi
Nisan 2008
ISBN
978-975-6006-23-8
Baskı Sayısı
13. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Editörü
K.Egemen İpek
Mütercimi
Murat Kayı
Kutuplaşma eğilimi..
Winter, "Kolyelerin üzerinde neden Hıristiyan haçı vardı?"
"Sizleri şartlandırmak için güçlü, kimsenin yadırgayamayacağı bir imge gerekiyordu. Ve haç da öyledir."
"Ama kolye umduğun şekilde çalışmadı, değil mi?" diye sordu Winter."Onu hiç çıkartmadığım halde çalarken insanlar benim... Projeksiyonlarımı hissetti, öyle değil mi?"
"Evet" dedi Laszlo başını sallayarak. "Cep telefonları, kablosuz Internet, GPS ve bunlar gibi sistemlerin çoğalmasıyla on yedi yıl önce olmayan radyo frekanslarında yayın yapan milyonlarca aygıt var artık. Tüm bu sinyallerin bileşimi bir şekilde insanların düşünceleri algılama yeteneklerini güçlendirmiş olmalı. Yani sadece bilinçlatı düzeyinde de olsa, gerçek duyguları birbirine açık hale geldikçe insanlık gittikçe kutuplaşma eğilimi gösterdi. Bunun kanıtlarını dünyanın her tarafında görüyoruz. Soykırım ve etnik temizlik kavramlarını işaret eden şiddet belki on misli çoğaldı. Kendi ülkemizde bile bundan önce hiç olmadığı şekilde birbirimizin boğazına sarılıyoruz."
Türü
Diğer
Sayfa Sayısı
212
Baskı Tarihi
1963
Baskı Sayısı
0. Baskı
Mütercimi
Abdülbaki Gölpınarlı
http://tr.wikipedia.org/wiki/Mant%C4%B1ku't-Tayr
Pervane ile Mum
Bir gece pervaneler, daracık bir yere toplanıp mumu araştırmaya koyuldular. Hepsi de dediler ki: Birisi gerek, istediğimizi arasın bulsun. Bize birazcık olsun haber getirsin.
Bir pervane uçup gitti, uzaktan bir köşk gördü. Köşkün içinde nur gibi yanan bir mum vardı. Dönüp defterini açtı, anladığı kadar mumu anlatmaya çalıştı. O toplulukta ulu bir pervane vardı, kınayıp dedi ki : Bunun mumdan haberi bile yok.
Başka bir pervane, o muma atıldı, kendisini muma attı, şöyle bir etrafını döndü dolaştı. Kanatlarını çırparak dileğine kavuştu, mum üst geldi o alt oldu. Geri döndü, o da bir miktar sırlar söyledi, mumun vuslatından bahsetti. Yine ulu pervane dile geldi, Azizim bu da mumun nişanesi değil, sen de öbürüne benziyorsun; nerden nişane vereceksin ki?
Derken başka bir pervane kalktı, sarhoş sarhoş ayaklarını vurarak ateşe atıldı. Canından el çekti, ateşe daldı, kendisini güzelce yok etti. Ateş pervaneyi tepeden tırnağa sardı. Bütün azası ateş kesildi, kıpkızıl oldu. Diğerlerini kınayan pervane, uzaktan mumun bu pervaneyi nurlandırıp kendi rengine boyadığını görünce, dedi ki; İşte ancak o pervane işe girişti. Kim ne bilir? Mumdan yalnız onun haberi var!
Herkesin içinde hakikatten haberdar olan, ancak herşeyden bihaber olmakla beraber eseri de kalmayan kişidir. Candan da cisimden de bihaber olmadıkça nasıl olur da Canandan haberdar olacaksın?
Türü
Roman
Sayfa Sayısı
0
ISBN
9753169612
Baskı Sayısı
0. Baskı
Ne her şeyimi satılığa çıkardım, ne onların bir şeylerini talep ettim! Asli organizma, annem, rahminden sürüp fırlattığından beri ona bile ait değilim. Babamdan bile sadece belirli bir şeyler aldım. Derimin içinde tek, terkibim itibariyle eşsizim. Hal buyken, bireysel insanı, Günay'ı her türlü toplumsal düzenlemeden ve toplumdan ayrı bir varlık olarak kavramak bu kadar mı zor?" "Orda Kimse Var mı?" dörtlüsü, azgın iştahların beslediği cehaleti şehvetle bağrına basan Türkiye toplumunun kıydığı bir aydının, Günay Rodoplu'nun öyküsü.
Nöbetlerin yalnızlığı
O zamanlar, başta Harp okulu öğrencileri olmak üzere, hemen bütün askeri öğrencilerinin bildikleri, neredeyse kendilerine özgü şiirler vardı. Geceleri ışıklar söndürüldükten sonra yaakhanelerde bu şiirleri okurlardı. Asker ocağı dayanışmasının özü belki de bu ortak hüzündür diye düşünürdüm. Hele nöbetlerde...
...
Nöbetlerin yalnızlığı hiçbir şeye benzemez. Delikanlılar karanlıkta bir başlarına kaldıklarında, birşeyi koruduklarından çok, korunmadıkları duygusuna kapılırlardı. Ana yoktu, baba yoktu, sevgili yoktu. Üşüdüğünü söyleyecek kimseler yoktu. Belki "tarih"e fısıldanabilirdi ama barış zamanında tarih de yoktu.
Türü
Roman
Sayfa Sayısı
795
Baskı Tarihi
13.Baskı Ekim 2009, İstanbul (1.Baskı Haziran 2001, İstanbul)
ISBN
975-470-890-8
Baskı Sayısı
0. Baskı
Mütercimi
Ergin Altay
Dünya edebiyatının en büyük üç eserinin Sophokles’in Oedipus Rex’inin, Shakespeare’in Hamlet’inin ve Dostoyevski’nin Karamazov Kardeşler’inin aynı konuyu, yani “baba katilliğini” ele alması rastlantı olarak açıklanamaz.
Üstelik, bu üç eserde de sözkonusu davranışın kaynağı, yani bir kadın yüzünden doğan cinsel düşmanlık açıkça ortaya konulmuştur.
Sigmund Freud
Ön yargı
Çoğu zaman insanlar, hatta caniler bile, haklarında verdiğimiz yargılardan çok daha saf, temiz ruhlu olurlar. Biz de böyleyiz.
Türü
Diğer
Sayfa Sayısı
212
Baskı Tarihi
1963
Baskı Sayısı
0. Baskı
Mütercimi
Abdülbaki Gölpınarlı
http://tr.wikipedia.org/wiki/Mant%C4%B1ku't-Tayr
Bu kadın da onun alıcılarından...
Rivayet edilir ki, Yusuf'u satarlarken Mısırlılar, onu elde etmek aşkıyla yanıp yakılıyordu. Satın almak isteyenler çoğalıp üşüşünce satanlar, beş on misli ağırlığınca misk istediler. O sırada kanlara bulanmış bir koca karı da elinde bir kaç iplik yumağı alarak, kalabalığın tam orta yerine gelip çoştu: "Ey Kenan Yusuf'unu satan tellal," dedi. "Bu çocuğun iştiyakıyla aklım başımda yok. Bunu almak için tam on yumak ip eğirdim. Gel, yumaklarımı al da Yusuf'u bana sat. Hiç söz söyleme, teslim et Yusuf'u bana..."
Adam güldü de dedi ki "A saf kadıncağız, bu eşi bulunmaz inci, senin harcın değil. Değeri yüz hazine dolusu altın... Sen nerede, yumaklarınla bunu almak nerede a koca karı..."
Koca karı dedi ki,"Biliyorum, bu çocuğu şu kadarcık yumakla hiç kimse satın alamaz. Fakat bana şu yeter; Görenler, dost olsun, düşman olsun, bu kadın da onun alıcılarından derler ya!
Ölümü, yüce bir amaca hizmet edenlere has o bakış..
Molla duasını bitiriyor. Amin. Uzun mutfak bıçağını alıyor. Geleneklere göre, koyun bıçağı görmemeli. Ali hayvana bir kesme şeker veriyor - ölümü tatlılaştırmak için, bir başka gelenek- Koyun biraz çırpınıyor, bir-iki tekme atıyor, ama fazla değil. Molla onu çenesinin altından sıkıca tutuyor, bıçağı boynuna dayıyor. Göz açıp kapayıncaya kadar da ustaca bir haraketle boğazı kesiyor. Koyunun gözlerine bakıyorum. Haftalarca rüyalarımdan gitmeyecek bir görüntü. Her yıl arka bahçede yinelenen bu ayini neden izlediğimi bilmiyorum; kabuslar otların üzerindeki kan kuruyup uçtuktan çok sonra bile peşimi bırakmıyor. Ama her seferinde izliyorum. İzliyorum, nedeniyse hayvanın gözlerindeki o kabulleniş. Saçma ama, hayvanın anladığını düşünüyorum. Hayvan bu korkunç ölümün çok yüce bir amaca hizmet ettiğini biliyor. İşte bu bakış...
Oğlunu Allah'a kurban etmesine ramak kalan İbrahim Peygamber'in anısına..
Yarın İslam takviminin son ayı, Dhul-Hijiah'ın onuncu günü; üç günlük bayramın, oğlunu Allah'a kurban etmesine ramak kalan İbrahim Peygamber'in anısına kutlanan Kurban Bayramı'nın ilk günü. Baba bu yılki kurbanı kendi eliyle seçti; kıvrık, kara kulaklı, pudra beyazı bir koyun.
Hep birlikte arka bahçedeyiz; Hasan Ali Baba ve ben. Molla duasını ediyor ve sakalını sıvazlıyor. Baba duyulur duyulmaz bir sesle mırıldanıyor: Hadi bitir şu işi. Bitmek bilmez dualar, eti helal etme töreni canını sıkmış. Bütün dini safsatalar gibi, bu kurban öyküsüyle de alay ediyor. Ama kurban kesme geleneğine saygı duyuyor. Geleneklere göre et üçe bölünüyor; biri aileye, biri dostlara, biri de fakirlere. Baba her yıl, etin tamamını yoksullara dağıtıyor. "Zenginler yeterince şişman!" diyor.
Türü
Hikâye
Sayfa Sayısı
154
Baskı Tarihi
2010
ISBN
978-975-6006-67-2
Baskı Sayısı
1. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Editörü
Samed Karagöz
Türü
Diğer
Sayfa Sayısı
212
Baskı Tarihi
1963
Baskı Sayısı
0. Baskı
Mütercimi
Abdülbaki Gölpınarlı
http://tr.wikipedia.org/wiki/Mant%C4%B1ku't-Tayr
Kimde bu dert yoksa, toprak başına...
Bir adamın çevik bir kölesi vardı. Bu köle, bütün dünya işlerinden elini yumuş, arınmıştı. Geceleri ta sabah çağına kadar uyanık kalır, namaz kılar, dururdu. Efendisi köleye " Geceleyin kalkınca beni de uyandır da abtes alayım, seninle namaz kılayım." dedi. Köle efendiye şu cevabı verdi: "Kimde din derdi peydahlanırsa onu, kimse uyandırmasa da olur, uyandıran olmasa da uyanır. Sende de bir dert varsa zaten uyanıksın; gece gündüz ibadete koyulursun, aylak kalmazsın. Seni uyandıracak biri lazımsa senin için ibadet edecek başka bir adama da lüzum var demektir."Kimde bu tahassür, bu dert yoksa toprak başına. Çünkü o adam, adam değildir.
Kim bu gönül derdiyle yoğrulmuşsa cehennemden de kurtulmuştur, cennetten de; ikisi de gözünde yoktur.