Kudüs

Bir Türk Kudüs'ü yoktu. Bir Arap Kudüs'ü var mıydı? Hayır. Ne Katolik, ne Ortodoks, ne de Yahudi Kudüs'ü! Kudüs Haçlı alemi, Davud mühürlü sancaklar altında göze görünmez orduların sessizce alıp verdikleri bir yer. Bu defa o şehrin bu yakasında Süleyman'ın olduğu kadar Yahudi olan Kudüs'ü görüyorum.

Türü
Roman
Sayfa Sayısı
0
ISBN
9789750502057
Baskı Sayısı
11. Baskı
Yayın Evi
İletişim
"Beş yaş insanın en olgun çağıdır; sonra çürüme başlar. Ben Alper Kamu, birkaç ay önce beş yaşına bastım. Doğum günüm yaklaşırken vaktimin büyük kısmını pencerenin önünde, dışardaki insanları izleyerek geçiriyordum. Hızlanarak, yavaşlayarak, türlü sesler çıkararak ve bir yerlere bakarak yaşayıp gidiyorlardı. Bir gün onlardan biri haline geleceğimi düşünmek beni hasta ediyordu. Ne yazık ki bundan kaçış yoktu. Zaman acımasızdı ve ben hızla yaşlanıyordum. Hayatımdaki tek iyi şey artık anaokuluna gitmek zorunda olmayışımdı. Zarardan kâr. Uzun süre annem ile babama anaokulunun bana göre bir yer olmadığını anlatmaya çalışmıştım aslında. Bütün rasyonel dayanaklarıyla. Hiçbir işe yaramamıştı maalesef. İlla ki uykumda kan ter içinde tepinmek, servis minübüsü kapıya geldiğinde küçük çaplı bir sinir krizi geçirmek gibi yöntemlere başvurmam gerekecekti derdimi anlamaları için. Kepazelik. İnsanı kendinden utandırıyorlardı." Alper Canıgüz, Tatlı Rüyalar'dan bilinen sürükleyici diliyle, 5 yaşındaki bir çocuğun içine düştüğü bir hikayeyi anlatıyor. Yaşının avantajıyla her yere girip çıkan, hem filozof, hem fırlama bir oğlan... Hikayeyi ve "karakteri" çevreleyen semt hayatı ve mahalle atmosferi de, bizzat karakter kazanıyor, anlatıda... Polisiye, fantastik ve mizahi edebiyatın tadlarını ustaca kaynaştıran, olağanüstü özgün, çok iddialı bir kitap.

Sevdiğiniz birinin ölümü

Sevdiğiniz birinin ölümü, örneğin, yüzleşmenizi sağlayabilir kendinize söylediğiniz yalanlarla. Ya da ananızdan yediğiniz okkalı bir dayak. Üstelik siz, ananızın canınıza okumak için haklı duygusal gerekçeleri bulunduğuna inanmaya hazırken, içinizi parçalayan onun gözünün dönmüşlüğü değil, beyninizi zedelememek için sopayı sadece kollarınıza ve bacaklarına indirecek kadar düşünmesi olabilir. Nihayet onun elinden kurtulup kendinizi odanıza attığınızda pencereden giren akşam güneşinin ışığında neşeyle dans eden tozlar dört bir yana dağılır. Onların huzurunu kaçırmak sizi öyle üzer ki, içiniz feci bir dışlanmışlık duygusuyla dolar. Birden gözlerinize yaşlar hücum eder.Bu küçük sevimli yaratıkların sizden korkmasını hazmedemezsiniz. İki saatlik dayak seansına gık demeden katlanan siz, yere kapaklanıp zırıl zırıl ağlamaya başlarsınız. Sonra bir toz tanesi gelip parmağınızın üzerine konuverir. Usulca oynatırsınız parmağınızı. Hâlâ oradadır. Derken diğerleri ona katılırlar. Yerde yatarken üzerinize toz tanecikleri yağar. Sırt çevirdiğiniz hayat o noktada sizi kucaklarken hıçkırıklarınız fraktal bir dans müziğine dönüşür. Bir gün toz zerrecikleri sizi bağrına basarsa, bilin ki ya nirvanaya ulaştınız ya çıldırdınız. Hangisi olduğuna siz karar vereceksiniz.

Türü
Roman
Sayfa Sayısı
0
ISBN
9789750502057
Baskı Sayısı
11. Baskı
Yayın Evi
İletişim
"Beş yaş insanın en olgun çağıdır; sonra çürüme başlar. Ben Alper Kamu, birkaç ay önce beş yaşına bastım. Doğum günüm yaklaşırken vaktimin büyük kısmını pencerenin önünde, dışardaki insanları izleyerek geçiriyordum. Hızlanarak, yavaşlayarak, türlü sesler çıkararak ve bir yerlere bakarak yaşayıp gidiyorlardı. Bir gün onlardan biri haline geleceğimi düşünmek beni hasta ediyordu. Ne yazık ki bundan kaçış yoktu. Zaman acımasızdı ve ben hızla yaşlanıyordum. Hayatımdaki tek iyi şey artık anaokuluna gitmek zorunda olmayışımdı. Zarardan kâr. Uzun süre annem ile babama anaokulunun bana göre bir yer olmadığını anlatmaya çalışmıştım aslında. Bütün rasyonel dayanaklarıyla. Hiçbir işe yaramamıştı maalesef. İlla ki uykumda kan ter içinde tepinmek, servis minübüsü kapıya geldiğinde küçük çaplı bir sinir krizi geçirmek gibi yöntemlere başvurmam gerekecekti derdimi anlamaları için. Kepazelik. İnsanı kendinden utandırıyorlardı." Alper Canıgüz, Tatlı Rüyalar'dan bilinen sürükleyici diliyle, 5 yaşındaki bir çocuğun içine düştüğü bir hikayeyi anlatıyor. Yaşının avantajıyla her yere girip çıkan, hem filozof, hem fırlama bir oğlan... Hikayeyi ve "karakteri" çevreleyen semt hayatı ve mahalle atmosferi de, bizzat karakter kazanıyor, anlatıda... Polisiye, fantastik ve mizahi edebiyatın tadlarını ustaca kaynaştıran, olağanüstü özgün, çok iddialı bir kitap.

Bazen de

Bazen de saygıdeğer abilerim ablalarım, dünyası yerle bir olur insanın. Hayat, fazla kafa yormadan idare etmeyi sağlayan bütün anlamlarını yitiriverir. En akıllıca saydığınız fikirlerinizin saçmalığını, en içten duygularınızın yapmacıklığını kavrarsınız. Aslında hiçbir konuda bir fikriniz bulunmadığını, aslında hiç kimseye karşı bir şey hissetmediğinizi ve tüm evrenin de size karşı aynı gaddarca kayıtsızlık içinde olduğunu. Hep gözünüzün önünde durduğu halde o güne dek her nasılsa yok saymayı başardığınız bu gerçeği fark ettiğiniz anda ilahi işleyişi de çözmek üzeresiniz demektir.

Türü
Roman
Sayfa Sayısı
391
Baskı Tarihi
2006
Yazılış Tarihi
1951
ISBN
978-975-437-057-7
Baskı Sayısı
16. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Ötüken
Peyami Safa, bu eserinde insanlığı materyalizmin kör çenberini kırmağa, kendini kaydettiği ruhunu bulmaya çağırmaktadır. Asrımızda insanın bütün problemleri bu noktada düğümlenmektedir. Ve Allah'ı bilmedikçe, insanlık buhrandan buhrana yuvarlanacak, huzur ve sükun bulamıyacaktır.

Simeranyada hastalık

Bizim şimdiki dünyamızda iki nazariye ve tatbikatı vardır ki, Simeranyada, yarınki dünya hekimliğinin esaslarını vücuda getirmiştir. Bu nazariyelerden birine göre, istisnasız her hastalık, uzviyetin, kendi işleyişine zıt tesirlere karşı bir "hyperreaction"dur, vücudun öfkelenmesidir, isyandır. İkinci bir nazariyeye göre, ki bu daha meşhurdur, İsviçre'de Tournier'nin nazariyesidir, birçok hastalıkların sebebini hastanın vücudundan evvel hayatında aramak lazımdır. Yani hastalık, çok defa kaderin aksiliklerine karşı ruhun ve onun peşinden vücudun isyanıdır.

Türü
Roman
Sayfa Sayısı
651
Baskı Tarihi
Kasım 2009
Yazılış Tarihi
1968
ISBN
975-273-133-3
Baskı Sayısı
7. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
İthaki
Editörü
Sevengül Sönmez

Yüreksiz Molla'nın Yaraladığı Kalpler

Söğüt'ün gelinleri, kızları Kara Osman Bey'in hasta babasına söylemeden ünlü Edebâli'nin kızı, ünlü güzel, Bal Hatun'u, üç yıl önce istediğini, Şeyh'in de on dördündeki koskoca kızı, "yaşı küçük" diye vermediğini biliyorlardı. Laf altında kalmadığıyla övünen Aslıhan'a bakarak, ne diyeceğini merakla beklediler. -Alacak Ertuğrul Bey'imiz... Hemi Şeyh'imizin kızını alacak, hemi de kara Vasil'in Liya kızı... Niyeti, çifte düğün kurmak ve de Söğüt'ün eylül panayrına denk getirmek... Rum düğününün kasap horonundan çıkılacak da Türkmen düğününün halayına girilecek! -Pınar başlarında el düğünlerini ballandıracağına, evde kalmışlığının derdine yan! -Suç bende mi? Ana gibi, ana olup beşik kertmesi yavuklumun önüne geçemedin! Çenesiyle Çerkez gelinini gösterdi. Gitti, bunun Yahşi imam'ı yanına molla girdi, yüreksiz oğlun... Bacıbeylik böyle midir? -Sen mollaya da varırsın ya, hani dileyip alan? -Şimdi yanıldın Bacıbey! Silah ustası Kaplan Çavuşun kızıyım ben, Tanrı tanık, beli kılıçlı olmayan, bizim eşiğimizi aşabilemez. Çünkü bizim soyumuzda, kılıç taşımayanı erkek saymak yoktur. Aslıhan, son sözleri şakadan biraz çıkarmıştı. Ötekiler ürkek Bacıbey'in kızıp köpürmesini beklediler. Küçük oğlu Kerim'in, molla olmak istemesini önlemek için, ne kadar çabaladığını hepsi biliyordu. Demircan'ın bir Rum kızına tutulmasından daha çok üzülüyordu buna... Babasının savaşçılık ününe, Kerim'in sürdüğü lekeyi önlemekte Demircan'ın gereği kadar kendisini arkalamadığı içindi, Liya kızın Müslüman olmasını şart koşması... Bacıbey, karıların bekledikleri gibi Aslıhan'a kızmadı, tersine sert bakışlarından acımaya benzer bir yumuşaklık geçti. Kerim yüreksizliği mollalığa sapınca, bu edepsiz Aslıhan'ın ne kadar şaşırdığını, nasıl gizli gizli ağladığını biliyordu. "Savaşçı olmayana varmam" demişti bir kez, el kadar bebeyken... Hem inatçıydı, hem de sözünü geri yutmayacak kadar onurlu... Bacıbey, belli etmek istemiyor ama, seviyordu inadın her çeşidini... Karşısında, meydan okur gibi duran bu on beş yaşındaki güçlü kadının yanağını okşamamak için kendini zorlarken, kurtulmalık toplayan ayağı zincirli esirin köşeyi dönmesi imdadına yetişti.

Hey Gidi Günler

Bizden Belgrad'ı aldıkları zaman, düşman delegeleri Niş kasabasını da istemişlerdi. Osmanlı delegesi ayağa kalkarak: - Ne hacet, dedi, İstanbul'u da size verelim. Babalarımız için Niş, İstanbul'a o kadar yakındı.Biz eğer Vardar'ı, Trablus'u, Girit'i ve Medine'yi bırakırsak, Türk milleti yaşayamaz sanıyorduk. Çocuklarımızın Avrupası Marmara ve Meriç'te bitiyor.

Türü
Hatırat
Sayfa Sayısı
712
Baskı Tarihi
2010 Mayıs
Yazılış Tarihi
1968 Mart
Baskı Sayısı
0. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Pozitif Yayınları
Editörü
Dursun Çimen

Atatürk'ün tekke hatırası

Çoçukluğunu ve gençliğini yakından bilen Kılıçoğlu Hakkı bana yazdığı mektupta der ki "Ailece pek yakındır.Zübeyde Mollayı ikinci defa kocaya veren benim büyük kaynatam şeyh Rıfat efendidir.Mustafa Kemal tatillerde Selanik'te sılaya geldiği vakit büyük kaynatamın tekkesine gelir,ayin günlerinde dervişler halkasına katılarak huuuu huuu,diye kan ter içinde kalıncaya kadar döner , dururmuş.

Sayfa Sayısı
352
Baskı Tarihi
1997
Yazılış Tarihi
1979
ISBN
975-437-065-6
Baskı Sayısı
8. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Ötüken
Türkiye’deki anarşinin otopsisidir. Romanda, yalnız boşa giden gençliklerin hikâyesini değil, içine düşürüldüğümüz kaosun çarpıcı grafiğini de bulacaksınız. Yıllardan beri Türkiye’de bütün görevleri, ödevleri ve sorumlulukları, dolayısı ile de toplum hayatımızı paslandıran kalleş demagojileri sergilemektedir. eri ve sorumlulukları, dolayısı ile de toplum hayatımızı paslandıran kalleş demagojileri sergilemektedir. İnsana ve insanın gerçek hayatına kurulan tuzağın romanlaşmasıdır bu kitap.

Anarşiste Güvenen Anarşist

Dünya'nın en budala yaratığı bir anarşiste güvenen anarşisttir!..

Türü
Deneme
Sayfa Sayısı
285
Baskı Tarihi
1996
ISBN
975-94832-0-3
Baskı Sayısı
0. Baskı
Basım Yeri
istanbul
Yayın Evi
kaknüs
Mütercimi
Metin Karabaşoğlu
Orijinal Adı
Pensées
Neden Altını Çizdim?
Ümmetin ihtilafı ve Türkiye mozayiği gibi konularla iyi gidebilir.

Birlik-Çokluk

Birliğe indirgenmeyen bir çokluk, karmaşadır. Çokluğa bağımlı olmayan bir birlik, zorbalıktır.