Türü
Diğer
Sayfa Sayısı
0
Baskı Sayısı
0. Baskı
Yayın Evi
Fecr Yayınevi
Şehadet

Bırak geçsin bu haram yıllar!

İmam Sadık diyor ki: "Her ay Muharrem, her gün Aşura, her yer Kerbelâ!" Arap kabileleri arasında her zaman savaş vardı. Fakat Mekke haram bölge idi. Dört ay; recep, Zilkade, Zilhicce ve Muharrem haram zaman idi. Yani bu aylarda savaş yasaktı. Birbirleriyle savaşan iki kabile, yasak aylar girince geçici olarak savaşı bırakırlardı. Fakat yine savaş durumundaydılar. Yasak aylar girmiştir. Yasak aylar geçince savaş yine devam edecektir. Bunu ilân etmek, dostların, düşmanların ve halkın henüz savaşın sona ermediğini bilmeleri için kabile komutanının çadırının tepesine kırmızı bir bayrak asmak gelenekti. Kerbelâ'ya gidenler, savaşın Yezit'in zaferiyle bittiğini ve savaş alanına bir ölüm sessizliğinin hâkim olduğunu görürler. Fakat Hüseyin'in kabrinin tepesinde de kırmızı bir bayrağın dalgalandığını fark ederler! Bırak geçsin bu haram yıllar!

Türü
Diğer
Sayfa Sayısı
527
Baskı Tarihi
Eylül 2010
ISBN
978-605-5482-00-8
Baskı Sayısı
0. Baskı
Basım Yeri
Ankara 2010
Yayın Evi
FECR YAYINEVİ
Mütercimi
Prof.Dr.Hicabi Kırlangıç - Prof.Dr.Derya Örs
Orijinal Adı
Hubut der Kevir
Birden elindeki elmayı uzattı ve gözleriyle benden onu dişlememi istedi. Fakat ben dudaklarımı daha sıkı kapattım. Yüreğimdeki dilsiz bir duygu diyordu ki an, büyük bir inkılâp anıdır. Bütün varlık olduğu yerde durmuş heyecanla bekliyordu. O, bir isyan alevi gibi karşımda dalgalanıyor ve sabırsız yakıyordu beni. Bense kalbinde korkunç bir volkanın patlamak için sabırsızlandığı dağ zirvesinin sakinliğine sahiptim. O her an daha kararlı ve saldırgan, ben her an daha tereddütlü ve ezgin. Günah duygusu.

İnsana lâyık sövgü

Müreffeh insanın bugünkü isyanı, ruhun herzamanki "handikap"ını "mutluluk" aldatmacasıyla da dindirmenin mümkün olmadığını, pis, sahte ve gelip geçici cennetiyle burjuva değil sadece, hatta Tanrı bile, gerçek ve ebedi temiz cennetiyle insanı kendine muti körlükte tutamamış ve süt ve bal ırmağının kıyısında, Kevser'in ab-ı hayat çeşmesinin yanıbaşında Tuba gölgesi altında ve huri, gılmanın kucağında, anlama ihtiyacından kurtaramamıştır. İnsan, şuurun acısını ve mutsuzluğunu şuursuzluğun lezzet ve mutluluğuna yeğleyip isyan etmiş, bilinç meyvesini yemiş ve meyve boğazından geçince de Adn cenneti onun gözünde kuru bir çöle dönmüş, huzuru ızdırap, yakînî hayret, lezzeti elem ve kanmışlığı susuzluk olup çıkmıştır. İşte bu yüzden zalûm ve cehûldur. Bu, sadece insanın layık olduğu bir sövgüdür. Biz hepimiz Âdem'iz. Cennetse şu hayattır. Herkes o yasak ağacın meyvesinden yediği ölçüde kendisini yeryüzünün daha fazla sürgünü ve zamanın daha fazla yabancısı olarak görür.

Türü
Diğer
Sayfa Sayısı
527
Baskı Tarihi
Eylül 2010
ISBN
978-605-5482-00-8
Baskı Sayısı
0. Baskı
Basım Yeri
Ankara 2010
Yayın Evi
FECR YAYINEVİ
Mütercimi
Prof.Dr.Hicabi Kırlangıç - Prof.Dr.Derya Örs
Orijinal Adı
Hubut der Kevir
Birden elindeki elmayı uzattı ve gözleriyle benden onu dişlememi istedi. Fakat ben dudaklarımı daha sıkı kapattım. Yüreğimdeki dilsiz bir duygu diyordu ki an, büyük bir inkılâp anıdır. Bütün varlık olduğu yerde durmuş heyecanla bekliyordu. O, bir isyan alevi gibi karşımda dalgalanıyor ve sabırsız yakıyordu beni. Bense kalbinde korkunç bir volkanın patlamak için sabırsızlandığı dağ zirvesinin sakinliğine sahiptim. O her an daha kararlı ve saldırgan, ben her an daha tereddütlü ve ezgin. Günah duygusu.

Sartre egzistansiyalizme inanır, ama egzistanyalist değildir

Sartre, egzistanyalizm ve kendisinin geliştirdiği "dünyanın boşluğu" felsefesi, yeni kuşakta niçin, "belediyenin kötülük ve uyuşturucuyla mücadele kurumlarının" korku ve öfkeyle algılayacağı bir dalga meydana getirdi, diye hep sızlanır. Oysa Sartre'ın kendisi sorumlu, fedakar, mücadeleci ve olumlu insanın parlak bir örneğidir. O, Cezayir'in kurtuluşu için hayatını defalarca tehlikeye atmış, hayatını esir milletlerin özgürlüğüne adamış, "zalimin düşmanı, mazlumun dostu", hakikate bağlı, mümin ve hedefe inanan bir adamdır. Onunla ümmeti arasında kendisine de meçhul olup kendisini çok rahatsız eden bu çelişkiyi ben onun kendisinde keşfettim. Bu çelişki, Sartre'ın "felsefe"si ve "fıtrat"ı arasındaki çelişkinin yansımasıdır. Sartre egzistansiyalizme inanır, ama egzistanyalist değildir. Nitekim Marks'ın kendisi "Ben marksist değilim" diye feryat ediyordu. Nitekim Ali'yi iyi tanıyan herkes Ali'nin Şia olmadığını bilir.

Türü
Diğer
Sayfa Sayısı
0
Baskı Sayısı
0. Baskı
Mütercimi
Mehmed Nuri Gençosman

Aheste git, yavaş yürü...

Ey sabah rüzgârı, elinden gelirse bir gececik onun yurdundan geç! Gönlün isterse, benden onun tarafına bir selam götür. Gönlümü orada görürsen, de ki, vuslat sana haram olsun! Ben böylece senden uzakta, sen ise onunla hep diz dizesin. Eğer oraya yetişebilirsen aheste git, yavaş yürü! Tâ ki, zülüflerin kıvrımları dağılıp da birbirine karışmasın.

Türü
Araştırma
Sayfa Sayısı
0
Baskı Sayısı
0. Baskı
Yayın Evi
Fecr Yayınevi
Mütercimi
Doç.Dr. Derya Örs
Muhammed İkbal, verimli İslâm kültürünün insanlık toplumuna armağan ettiği en parlak fikrî ve insanî simalardan birisidir. İslâm, insan ruhunun çeşitli boyutlarının tamamında büyük insan’ı inşa etmiştir. Büyük insanlık ailesi, seçkin şahsiyetlerinin birçoğunu İslâm’a borçludur ve İkbal bunlardan birisidir.

İkinci bir hayat

"Başarılı bir hayat yaşamış büyük bir insanı tanıdığımızda, onun ruhunu kendi bedenimize üfler ve onunla yaşarız, bu bize ikinci bir hayat bağışlar. " (Shandell - Yeşil Defterler)

Türü
Diğer
Sayfa Sayısı
0
Baskı Sayısı
0. Baskı
Mütercimi
Mehmed Nuri Gençosman

İki testi su

Kur'an'da, "Tanrıya güzel amellerinizle ödünç verin." (Müzemmil, 20) buyruluyor. Tanrı'nın ne ihtiyacı olur ki, ona ödünç vereceksiniz? Yine Tanrı Musa'ya buyurdu ki: "Ey Mûsâ acıktım. Beni doyurmayacak mısın?" Kapına gelirsem beni nasıl karşılarsın?" Mûsâ, "Ey Ulu Tanrım, sen böyle şeylerden arısın," dedi. Tanrı yine tekrarladı: "Ey Mûsâ, ya kapına gelirsem?" Her ne kadar Musa Tanrı'nın bu cilveleşmesine karşı, "Nasıl olur?" diye düşünüyordu ama Tanrı da ona karşılık verdi, "Eğer gelirsem ne yaparsın?" diyordu. Nihayet dedi ki "Çok acıktım. Tartışmayı bırak, git yemek hazırla ki yarın yine gelirim." Erkenden yemekler hazırlandı, baktı ki bunların hepsi hazır ama su eksik, o sırada bir derviş geldi, "Tanrı rızası için bana ekmek ver" dedi. Mûsa, "Hoş geldin," dedi, eline iki su testisi verdi "Su getir." dedi. Derviş, "Başüstüne," dedi, suyu getirdi. Mûsa da ekmeği dervişe uzattı. Derviş saygı ve teşekkürle ayrıldı. Şimdi Musa'nın tanrı yolunda bu zorluklara düşmesi nasıl olur? Musa kimya bilgisini iyi biliyordu. Çünkü ona "Tevrat'ı altın suyu ile yaz!" diye emir verilmişti... Vakit gecikti. Musa beklediği yemekleri komşularına dağıttı. Fakat, "Bu ilahi cilvenin sırrı nedir?" diye düşünüyordu. Meğer bunun sırrı, bu topluluğa bir genişlik vermek yahut anlattığım şekilde içten kulluk etmekmiş. Neşeli bir zamanında Musa sordu: "Ulu Tanrım, Söz verdin ama gelmedin!" Tanrı buyurdu ki, "Geldim ey Musa, Geldim ama sen bize iki testi su taşıtmadan nasıl oldu da ekmek vermedin?

Türü
Diğer
Sayfa Sayısı
0
Baskı Sayısı
0. Baskı
Yayın Evi
Beyan Yayınları
Mütercimi
Prof.Dr. Adnan Demircan
Hz. Ali'nin Konuşmaları, Mektupları ve Hikmetli Sözleri (Eş-Şerif er-Radi 'nin derlemesi ile)
Neden Altını Çizdim?
"Ey kullarım! Hepiniz açsınız, doyurduğum hariç. Dolayısıyla Benden doyurulmak isteyin Ben de doyurayım.

Ey kullarım! Hepiniz çıplaksınız, giydirdiğim hariç, dolayısıyla Benden giydirilmek isteyin, giydireyim. "

(Hadis-i Kutsi, Müslim, 2577)

Oruç

Biliniz ki, bir suya güvenen susamaz.

Benliğin Sırları

Türü
Araştırma
Sayfa Sayısı
0
Baskı Sayısı
0. Baskı
Yayın Evi
Yenilik Yayınevi
Mütercimi
Prof.Dr. Ali Nihat Tarlan
Orijinal Adı
Esrâr-ı Hodî
http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/26/1242/14146.pdf

Ve'l Asr

Benim asrım sırları bilen bir asır değildir. Benim Yusufum bu pazar için değildir.