Türü
Roman
Sayfa Sayısı
272
Baskı Tarihi
kasım 2008
ISBN
978-975-263-850-1
Baskı Sayısı
0. Baskı
Yayın Evi
Timaş
Editörü
Seval Akbıyık

O, kendim için bana lazımdı

Kaç kere karar vermiştim, artık O’na inanmamaya, ama yapamadım çünkü öfkemi, nefretimi yöneltmek için yine O’na ihtiyacım vardı. O’nu yok sayarsam kime düşmanlık besleyecektim, yani O, kendim için bana lazımdı...

Türü
Roman
Sayfa Sayısı
0
Baskı Sayısı
0. Baskı
Türkmen yazar Hıdır Amangeldi’nin yazdığı kitap, SSCB’nin dağılma sürecini, insanların neye ve nereye ait oldukları konusunda düştükleri ikilemi anlatıyor. Türkiye’de İmam Hatip Liselerinin açılışına “dinsiz din adamları yetiştirmek” gayesiyle izin verenlerin, tüm çabalarına rağmen dindar din adamları yetiştirmiş olmasını hatırlattı bu hikâye… Kahraman Şammat’ın “can sıkıntısından vakit öldürmek” için yazmaya başladığı günlüklerini, daha sonra nefes almak ve yaşamını devam ettirmek için yazdığını görüyoruz.

Deliliği özlemek

Deliye sorgu sual olmadığını ilk defa işitiyorum. Gerçekten deliye neyin hesabını soracaksın. Delilikle beraber çocuğunki kadar güzeli yok. Öyleyse delilikten kurtulup ne yapacaksın desene. İstersen kendini öldürebileceğin gibi, istediğin zaman delirmek de mümkün olsa…

Türü
Roman
Sayfa Sayısı
358
Baskı Tarihi
Nisan 2001
Yazılış Tarihi
1954
Baskı Sayısı
3. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Yapı Kredi
Editörü
Turan Alptekin

Biz canlı hayatın peşindeyiz!

-Bırak canım, o şüpheleriyle, inatlarıyla övünsün dursun... Hayat yürüyor. Bir gün kervanın dışında kalınca anlar! Bu dünyada yeni diye birşey var! Onu inkâr edenin vay haline! Zorla değiştiremeyiz ya! Sağduyusu kendine mübarek olsun! Biz canlı hayatın peşindeyiz!

Türü
Roman
Sayfa Sayısı
358
Baskı Tarihi
Nisan 2001
Yazılış Tarihi
1954
Baskı Sayısı
3. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Yapı Kredi
Editörü
Turan Alptekin

Realist

-Aman beyefendi, dedim, hangi artist, hangi büyük...Arz ettim, sesi çirkin, sonra kabiliyetsiz... sonra cahil. Daha İsfahanla Mahuru, Rastla Acemaşiranı birbirinden ayıramıyor. Hayır, imkansız... Belki başka bilmediğim meziyetleri vardır. Belki, ne bileyim şahsen güzeldir, yani değildir amma, söz gelişi diyorum, güzel olur da ben farketmemiş olabilirim. Fakat o sesle musıkisi begenilsin! Buna imkan yok. Kulağı yok efendim, hiç yok. Sesleri ayıramıyor. ../.. -Güzel olamaz, dedi. Güzelden anlıyorsunuz. Hayatınızı artık biliyorum. Siz güzel kadından anlıyorsunuz. Fakat sanattan, bugünün sanatından anlamıyorsunuz. Evvela bu bir kalabalık işidir. Kalabalık neyi sever neyi sevmez? Bunu kimse bilemez. Sonra bu mesele ümitsiz bir kalabalığın işidir. Siz de bilirsiniz ki zevk denen yüksek şeyin bizim içimizde içgüdüden kolaylığa kadar giden bir yığın karşılığı vardır. Zevkten ümit kesildi mi onlara kolayca teslim oluruz. İşler karışınca zevkten ümit kesilir. Musıki denince herkes, evvela "Hangi musıki?" sualini kendisine soruyor. Bu sual bir kere soruldu musizin zevk, üslup dediğiniz şeyler yoktur artık. Sonra kulağın herkeste ayarı bozuldu. Radyo devrindeyiz. Musıkiyi nadir bir şey gibi dinlemiyoruz. O, romatizma, nezle, para sıkıntısı, harp ihtimali, çok geçimsizlik gibi günlerimizin tabii arkadaşı oldu. Bu işe bir de kalabalığı ilave edin... Hayır, ben eminim ki bahsettiğiniz hanımefendi bir kaç gün içinde yepyeni bir şöhret olarak İstanbul'u fethedebilir. Bakın! Vaziyet çok müşkül olurdu, şayet baldızınız hanımefendi batı musıkisine merak sarsaydı. Çünkü onu hakikaten yıllar boyu öğrenmek lazım. Bir müddet yüzüme baktı. Hakikaten afallamıştım. -Bu meselelerde herkes işin alayında... Farkında olmadan alayında. Burasını anlamıyor musunuz? -Hangi alay? Çıldırıyorlar... -Tabii... Hayatlarına biraz duygu, istisnai zamanlar katmak istiyorlar. Herkes kendi boşluğunu bir parça duygu ile doldurmak kendini süslemek istiyor, fakat musıkiden o kadar anlamıyorlar ki, şarkıları güfteleri için seviyorlar. Zavallı Hayri Bey, siz garip bir adamsınız. Sizin bahsettiğiniz ölçüler geçmiş zamanda kaldı. Onlar, hani şu demin söylediğiniz, ustadan ustaya mektuplardı. Şimdi artık o klasik devirde değiliz. İsfahanla Acemaşiranı birbirinden ayırmak kimsenin aklından geçmez. Siz bana söyleyin, kimi taklit ediyor? -Meşhurların hemen hepsini... Fakat hepsini aynı sesle, aynı makamdan, aynı şekilde söylüyor... -Demek son derece şahsi! Mesele halloldu. Orijinal ve yeni... Dikkat edin, yeni diyorum. En büyük harflerle yeni! Yeninin bulunduğu yerde başka meziyete lüzum yoktur. Şimdi seçilecek yol kaldı, Halk musıkisi mi Alaturka mı? Yoksa alafrangaya kaçan halk musıkisi mi, yahut hal musıkisine kaçan alafranga mı?... Amma bunu burada, bu masa başında pek kesip atamayız. Fakat öyle sanıyorum ki, sesin bahsettiğiniz meziyetlerine göre -Halit Ayarcı burada yüzünü buruşturdu ve parmaklarıyla çok adi bir kumaşı yokluyormuş gibi bir hareket yaptı- daha ziyade alafrangaya kaçan bazı mahalli halk türkülerinde muvaffak olacaktır... Evet öyle tahmin ediyorum. Meğer ki Türkçe tangoyu tercih etsin! Yahut bazı şarkıları... Yüzüme dalgın dalgın baktı: -Evet, bütün mesele burada. Siz teşebbüs fikrinden mahrumsunuz. Sonra idealistsiniz. Realiteyi görmüyorsunuz... Hulasa eski adamsınız. Yazık, çok yazık! Biraz realist olsanız bir parça, ufak bir miktarda, her şey değişirdi.

Türü
Roman
Sayfa Sayısı
358
Baskı Tarihi
Nisan 2001
Yazılış Tarihi
1954
Baskı Sayısı
3. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Yapı Kredi
Editörü
Turan Alptekin
Neden Altını Çizdim?
Kamu kurumlarında iş yapmaya kalktığınızda bu tabloyu öyle sık yaşıyorsunuz ki!... Bugün bile...

Hakikati olduğu gibi görmek bozgunculuktur!

Bakın Hayri Bey, ben karar verdim, beraber çalışacağız bundan sonra... Onun için anlaşmamız lazım. Realist olmak hiç hakikati olduğu gibi görmek değildir. Belki onunla en faydalı şekilde münasebetimizi tayin etmektir. Hakikati görmüşsün ne çıkar? Kendi başına hiçbir mânâsı ve kıymeti olmayan bir yığın hüküm vermekten başka neye yarar? İstediğin kadar uzatabileceğin bir eksikler ve ihtiyaçlar listesinden başka ne yapabilirsin? Bir şey değiştirir mi bu? Bilakis yolundan alıkor seni. Kötümser olursun, apışır kalırsın, ezilirsin. Hakikati olduğu gibi görmek... Yani bozguncu olmak... Evet bozgunculuk denen şey budur, bundan doğar. Siz kelimelerle zehirlenen adamsınız, onun için size eskisiniz dedim. Yeni adamın realizmi başkadır.

Türü
Hikâye
Sayfa Sayısı
155
Baskı Tarihi
2009
Yazılış Tarihi
2009
ISBN
978-975-263-680-4
Baskı Sayısı
7. Baskı
Basım Yeri
istanbul
Yayın Evi
timaş yayınları
Editörü
Seval Akbıyık
Orijinal Adı
Ay terapisi

Ölen ne?

Kısacası sorun şuydu: Yavrusu ölmüştü. Onunla ilgili planları, projeleri, hayalleri ölmüştü. Ondan olacak çocukları ölmüştü. Onun okulu bitirmesi ölmüştü. Çocuğunda tadacağı başarılar ölmüştü. Geleceği ölmüştü. Geçmişi ölmüştü...

Türü
Hatırat
Sayfa Sayısı
377
Baskı Tarihi
mayıs 2011
Yazılış Tarihi
26 tmmuz 2010
ISBN
978-605-4195-75-6
Baskı Sayısı
1. Baskı
Basım Yeri
istanbul
Yayın Evi
yarın yayınları
Editörü
Mehmet Kartal
Orijinal Adı
İşgalci

Mazeret!

Çünkü yaşaması için sürekli öldürmesi gereken bir ülkedir İsrail...

Türü
Hatırat
Sayfa Sayısı
377
Baskı Tarihi
mayıs 2011
Yazılış Tarihi
26 tmmuz 2010
ISBN
978-605-4195-75-6
Baskı Sayısı
1. Baskı
Basım Yeri
istanbul
Yayın Evi
yarın yayınları
Editörü
Mehmet Kartal
Orijinal Adı
İşgalci

İşgal Altındaki Ülkelerin Liderleri

İşgal altında yaşayan bir ülke liderinin yaşamında bir farklılık olmalı. Bir başkalık ve kendine özgü, toprağına geleneğine özgü bir tarz olmalı yaşamında. Ona bakan onda halkını ve işgal edilmiş topraklarını görmeli...

Türü
Deneme
Sayfa Sayısı
364
Baskı Tarihi
2004
ISBN
9789750801761
Baskı Sayısı
7. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Yapı Kredi
"Beş Şehir"in asıl konusu hayatımızda kaybolan şeylerin ardından duyulan üzüntü ile yeniye karşı beslenen iştiyaktır. İlk bakışta birbiriyle çatışır görünen bu iki duyguyu sevgi kelimesinde birleştirebiliriz. Bu sevginin kendisine çerçeve olarak seçtiği şehirler, benim hayatımın tesadüfleridir."

Erzurum

Yataklı vagonda yolculuk şüphesiz çok rahat bir şey.Fakat insanı çok garip bir surette etrafından ayırıyor,adeta eski manasında yolculuğu öldürüyor.Bir mermi gibi sağla solla temas etmek fırsatını bulmadan gideceğiniz yere sadece yanınızda götürdüğünüz şeylerle varıyorsunuz../.. Asıl yolculuğu galiba 3.mevki vagonlarda aramak lazım.Gerçek hayatı halk arasında aramak lazım geldiği gibi ../.. İşte eski yolculukların sihrini yapan şeyler,bir kervana katılmak,bir handa gecelemek...