Türü
Araştırma
Akademik
Sayfa Sayısı
139
Baskı Tarihi
Haziran 2022
Yazılış Tarihi
2017
ISBN
9786254050688
Baskı Sayısı
7. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Editörü
Devrim Çetinkasap
Mütercimi
Aslı Sümer
Orijinal Adı
Le Miracle de Spinoza

Arka kapak:

Yirmi üç yaşındayken sapkınlık suçlamasıyla Yahudi cemaatinden atılan Baruch Spinoza, hayatını felsefeye vakfetmeye karar verir. Amacı “üstün ve daimi bir sevincin hazzını kendisine sonsuza dek verecek” gerçek iyiyi bulmaktır. Hayatının kalan yirmi yılında devrimci bir eser inşa edecek, filolojinin, sosyolojinin ve etolojinin yanı sıra derinlik psikolojisinin de fikir babalarından biri olmayı başaracaktır. Ama hepsinden önemlisi, arzuyu ve hazzı merkeze alan, Tanrı, ahlak ve mutluluk tasavvurumuzu sarsacak bir felsefenin mucidi olacaktır.

Yahudi Milletinin Seçilmiş Millet Olması Meselesi

Spinoza bundan sonra İbrani halkının özgüllüğü meselesine gelir: Bu halkın özelliği peygamberlik yeteneği midir, özel görevi nedir? İşe, “ilahi seçim” mefhumunun hakiki ebedi saadetin sevinciyle hiçbir ilgisinin olmadığını anlatmakla başlar: Gerçek saadetin hazzına ulaşan, kendisini başkalarından üstün hissetmez ve üstünlüğünü ilahi bir seçilmişlik iddiasına dayandırmaz. “Kendini üstün hissetmenin verdiği sevinç tamamen çocukça değilse eğer, ancak hasetten ve kötü bir yürekten doğmuş olabilir.” O halde Musa'nın İbranilere; Tanrı'nın diğer milletler içerisinden onları seçtiğini (Tesniye, X, 15), diğerlerinin değil onların yanında olduğunu (Tesniye, IV, 4-7), kendisini tanıma imtiyazını onlara bahşettiğini (Tesniye, IV, 32) hiç durmadan anlatmasını nasıl izah edeceğiz?

Spinoza'ya göre bunun çok basit bir cevabı vardır: Bunun sebebi İbranilerin “zihinlerinin çocuksuluğu” ve onları “kanunu öğrenmeye teşvik etmektir”. Hakiki ebedi saadete aklın doğal ışığıyla erişemeyeceklerinden, onlara uyan bir söylem; yani bir yandan ruhlarını okşarken bir yandan da onları adil ve cömert olmakla özetlenebilecek 'Tanrı yasasını takip etmeye teşvik edecek bir söylem kullanmak gerekliydi. Başka bir deyişle İbranilerin insaniyetini yükseltmek için Musa kendisini, onların “katılaşmış” zihin ve yüreklerine uydurmuştu.

Kullandığı kelimeler çok sert gibi görünse de Spinoza'nın tek yaptığı, halkın hem kötülüklerinden hem de kalbini ve aklını ilahi emirlere açmaya direncinden hiç durmadan şikâyet eden Musa'nın ve Kitab-ı Mukaddes peygamberlerinin sözlerine başvurmaktadır.

Spinoza'nın Kitab-ı Mukaddes'in geleneksel Yahudi (hatta Hıristiyan) okumasından tamamen ayrıldığı nokta; İbrani halkının seçilmişliğini herhangi bir şekilde Tanrı'nın tercihi değil, İbranilerin, doğanın değişmez kanunlarında yatan Tanrı kanununu anlayıp uygulamasına yönelik pedagojik bir hile olarak görmesidir:

“Tanrı'nın hükmü derken tabiatın sabit ve değişmez düzenini, başka bir deyişle tabii şeylerin birbirini zincirle- me takip etmesini kastediyorum. Nitekim yukarıda söyle- diğimiz ve başka yerde de gösterdiğimiz gibi, tabiatın her şeyi ortaya çıkartan ve belirleyen evrensel yasaları Tanrı'nın ebedi kararlarından başka şey değildir.”! 

Böyle bir Tanrı ve inayet tasavvuru; doğanın dışında, insandakine benzer bir duyarlılık ve irade barındıran, belirli bir halka çok düşkün olup kendini ona gösterebilen bir Tanrı tasavvuruna sahip Yahudiler ve Hıristiyanlarda hâkim olanın tam zıddıdır. Spinoza'ya göre insanbiçimci temsillerin kaynağı korku ve cehalettir. Ondan birkaç yüzyıl sonra Freud, dünyanın dışındaki, kâdir-i mutlak, seven ve koruyan bir Tanrı'ya ait bu çocuksu temsilleri; dünyanın tehlikeli olduğunu, bir gün öleceğini ve ebeveynlerinin onu koruyacak kadar güçlü olmadığının bilince varan çocuğun hissettiği “çaresizlik” hissine bağlayarak açıklamaya çalışacaktır. İleride göreceğimiz gibi Spinoza düşüncesi Freud'unkinden çok daha az materyalist olsa da, TPİ'sinde anlattığının tam da bu olduğu kesindir ve şayet bu fikirler birkaç yıl öncesinde zihninde filizlenmekte idiyse ki bu çok muhtemeldir-, Yahudi cemaatinden neden o kadar şiddetle dışlandığını anlayabiliriz.


Türü
Araştırma
Sayfa Sayısı
412
Baskı Tarihi
Mart 2015
Yazılış Tarihi
2013
ISBN
978-605-5029-35-7
Baskı Sayısı
2. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Kolektif Kitap
Editörü
Cihan Kara
Mütercimi
Ertuğrul Genç
Orijinal Adı
Sapiens A Brief History of Humankind

İsrailli Yazar ve Tarih Profesörü Yuval Noah Harari’nin kaleme aldığı Hayvanlardan Tanrılara Sapiens, son yılların en çok ses getiren kitapları arasında yer alıyor. Başlangıçtan bugüne insanın tarihsel yolculuğunu ele alan eser, bugünü meydana getiren tüm koşulları fenni ve sosyal bilimler ışığında detaylandırıyor.

İnsanlık dünyayı ele geçirdi

Bugün dünya üzerinde neredeyse 7 milyar Sapiens yaşıyor. Tüm bu insanları büyük bir kantara çıkarırsanız ağırlıkları 300 milyon ton eder. Tüm evcilleştirilmiş çiftlik hayvanlarının (inekler, domuzlar, koyunlar ve tavukları) ağırlıklarıysa 700 milyon ton edecektir. Buna karşılık yaşayan tüm büyük vahşi hayvanların (kirpilerden penguenlere, fillerden balinalara kadar) ağırlığıysa 100 milyon tondan azdır. Çocuk kitaplarımız, posterlerimiz, televizyon ekranlarımız hâlâ kurtlar, şempanzeler ve zürafalarla doludur, ama gerçek dünyada bunlardan çok az kalmış durumdadır. Şu anda dünyada yaklaşık 80 bin zürafaya karşılık 1,5 milyar inek var; aynı şekilde 200 bin kurda karşılık 400 milyon evcil köpek; 250 bin şempanzeye karşılıksa milyarlarca insan var. İnsanlık gerçekten dünyayı ele geçirmiş durumdadır.


Türü
Araştırma
Sayfa Sayısı
412
Baskı Tarihi
Mart 2015
Yazılış Tarihi
2013
ISBN
978-605-5029-35-7
Baskı Sayısı
2. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Kolektif Kitap
Editörü
Cihan Kara
Mütercimi
Ertuğrul Genç
Orijinal Adı
Sapiens A Brief History of Humankind

İsrailli Yazar ve Tarih Profesörü Yuval Noah Harari’nin kaleme aldığı Hayvanlardan Tanrılara Sapiens, son yılların en çok ses getiren kitapları arasında yer alıyor. Başlangıçtan bugüne insanın tarihsel yolculuğunu ele alan eser, bugünü meydana getiren tüm koşulları fenni ve sosyal bilimler ışığında detaylandırıyor.

Neden Altını Çizdim?
Neden şehirlileşme mecburi istikamet sorusuna verilebilecek bir cevap.

Eğer tarım sanayileşmeseydi

Tarımın sanayileşmesinden önce tarlalarda ve çiftliklerde üretilen gıdanın büyük bölümü köylüleri ve çiftlik hayvanlarını besleyerek "boşa gidiyordu". Üretimin ancak çok küçük bir bölümü sanatçıları, öğretmenleri, rahipleri ve bürokratları besliyordu; bu yüzden de hemen hemen bütün toplumlarda köylüler nüfusun yüzde 90'ından fazlasını oluşturuyordu. Tarımın sanayileşmesiyle beraber çok daha az sayıda çiftçi, giderek artan kentli çalışanları besleyebilir hâle geldi. Bugün ABD'de nüfusun sadece yüzde ikisi yaşamını tarımda çalışarak kazanıyor, ve bu yüzde iki de sadece ABD nüfusunun tamamını beslemekle kalmıyor, üretim fazlasını dünyanın geri kalanına ihraç ediyor. Eğer tarım sanayileşmeseydi, fabrikaları ve büroları dolduracak kadar çalışan bulunamayacağından Sanayi Devrimi asla gerçekleşemezdi.


Türü
Araştırma
Sayfa Sayısı
456
Baskı Tarihi
2016
Yazılış Tarihi
2016
ISBN
9786055029630
Baskı Sayısı
1. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Kolektif Kitap
Editörü
Öykü Özçinik
Mütercimi
Poyzan Nur Taneli
Orijinal Adı
Homo Deus: A Brief History of Tomorrow

Hayvanlardan Tanrılara Sapiens kitabıyla insan türünün dünyaya nasıl egemen olduğunu anlatan Harari, Homo Deus'ta çarpıcı öngörüleriyle yarınımızı ele alıyor. İnsanlığın ölümsüzlük, mutluluk ve tanrısallık peşindeki yolculuğunu bilim, tarih ve felsefe ışığında incelediği bu çalışmasında, insanın bambaşka bir türe, Homo deus'a evrildiği bir gelecek kurguluyor.

Yola "önemsiz bir hayvan" olarak çıkan Homo sapiens, tanrılar katına ulaşmak uğruna kendi sonunu mu hazırlıyor?

Atalarımız Bugünü Görseydi

Yüzlerce yıl süren ekonomik büyümenin ve bilimsel gelişmenin sonucunda, en azından gelişmiş ülkelerde, yaşamın sakin ve huzurlu olması gerekirdi. Eğer atalarımız elimizin altındaki araçların ve kaynakların bolluğundan haberdar olsaydı, sanki cennetteymişiz gibi bir huzurla, dertsiz tasasız yaşadığımızı düşünürlerdi. Ne var ki gerçekler çok farklı. Tüm başarılarımıza rağmen, sürekli daha da fazlasını yapma zorunluluğunu ve üretme baskısını omuzlarımızda hissediyoruz.


Türü
Araştırma
Sayfa Sayısı
248
Baskı Tarihi
Temmuz 2009
Yazılış Tarihi
1990
ISBN
978-975-550-004-9
Baskı Sayısı
17. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Düşün Yayıncılık
İnsanlar "kuru et yiyen bir kadının oğlu" olan bir Peygamber yerine, elmas taçlı, sırma kaftanlı bir "Peygamber" tasavvur ediyorlardı. Yalnız tasavvur etmekle kalmıyorlar, ömrü boyunca bunlardan nefret eden ve uzak duran Nebi´den geriye kalan hatırayı bu tasavvura uygun aksesuarlarla süslüyorlardı. Yani insanlar "bir kul gibi yeyip bir kul gibi yaşayan" bir peygambere inanmak yerine, tasavvurlarında kayser ve kisra´ya benzettikleri bir peygambere inanmayı yeğliyorlardı. Özetle insanlar "bir kul gibi yaşamak"tan daha çok "kayser ve kisra gibi yaşamaya" taliptiler.

Cebriyye

Hz. Hüseyin'in başının da içinde bulunduğu 18 ehl-i beyt kellesi Yezid'in Önüne boşaltılınca, daha fazla acı çektirmek için huzuruna getirttiği Hz. Zeyneb'in hesap soran bakışlarını şöyle cevaplandıracaktır Yezid:

- "Allah'ın, senin ehl-i beyt'ini ne hale getirdiğini görüyor musun ? Onlara nasıl kıydın?" sorusuna
- "Onları Allah Öldürdü" biçiminde karşılık verecektir.

Allah'a iftira etmenin daniskası olan bu inanç devletin resmi dini (mezhep) haline getirilmiştir. Bunun yaygınlaşması için zındıkların uydurdukları hadisler delil olarak kullanılıyordu. Ünlü muhaddis Suyuti, El-Leali'sinde bu dönemde sultanlara yaranmak ve yaltakçılık yapmak için hadis uyduranların haddi hesabı olmadığını kaydederek, sultanların fıskını meşrulaştıracak delil bulamayan 'sultanın alimleri'nin bunu icad etmekten kaçınmadıklarını söyleyecektir.

Emevi halifesine "onları Allah Öldürdü" dedirten inanç buydu. La İlahe İllallah'ı "la faile illallah" (Allah'tan başka fail yoktur) biçiminde yorumlayarak; Haşimoğulları'ndan Bedr'in öcünü aldığını söyleyenleri, Kur'an'ı oklayanları, Müslümanlann malını ırzını heder edenleri bu şekilde temize çıkarıyorlardı. Allah'tan başka fail olmadığına göre bütün bu olan bitenlerde kimsenin bir suçu yoktur. Bütün bunları, -haşa- Allah yapmıştı. Tarizde bulunan Allah'a bulunmuş olur, isyan eden de yine onun takdirine karşı isyan etmiş olurdu. Yöneticiler sadece Allah'ın seçip gönderdiği masum birer kılıç, birer aletti. Allah geçmiş ümmetlere nasıl melekler eliyle azap etmişse, şimdikilerden azabı hak edenlere de yöneticiler eliyle azap ediyordu. Bu yüzden yöneticilere "dur!" demek Allah'ın takdirine karşı gelmekti. Bu zalimler bir "azap meleği" kadar masumdurlar. Kulun rüzgar önündeki yaprak gibi sorumsuz olduğunu ileri süren "cebir" inancı böyle ortaya çıktı. Yöneticiler eliyle de desteklenerek yayıldı.

Bu inançlar bir "müsekkin", bir "narkoz" gibi kullanılarak insanlar uyuşturulup sürüleştiriliyor, ardından da koca bir ümmetin maddi ve manevi, dini ve dünyevi tüm değer ve imkanları talan ediliyordu. Sulta bu talanı gerçekleştirirken birileri de postunun üzerinde, onu meşrulaştırmanın felsefesini yapıyordu: "Fail de hak, meful de hak, beden itibaridir.."

Amel-iman münasebetlerinin gündeme gelişi de bu yüzdendi. Bunca zulmü, ahlâksızlığı ve sapıklığı icra eden yöneticileri başka türlü aklamak mümkün değildi. Onlar ancak böyle aklanabilirdi. "Dünyada hüküm verilmez" inancı da bu amaca hizmet ediyordu. Emr bi'l-ma'rufu fitne sayıp zulme karşı çıkanları "fitneci" olarak nitelendirenler zalim yöneticilerden bunun karşılığını atıyye-i şahane olarak fazlasıyla alıyordu.

Yönetimin icraatlarından şikayet etmeyi bile "Allah'ın takdirine karşı gelmek" olarak gören bu sapık inanç, yöneticilerin iltifatına ve desteğine mazhar oluyordu. Bunların dışında bir başka kesim de ses geçirmez kalın duvarlar arkasında "bir post bir dost" sloganını bayraklaştırırken, bütün bu olup biteni "cilve-i Rabbani" ve "tecelliyat-ı ilahi" sayıyorlardı. Bu kesimin "makam-ı hayret"e ulaşması için bunca kanın dökülmesi, bunca fıskın işlenmesi lazımmış gibi, onlar da yöneticiler gibi bu yapılanları "meratıp" atlamak için bir vesile sayıyorlardı.
 


Türü
Araştırma
Sayfa Sayısı
456
Baskı Tarihi
2016
Yazılış Tarihi
2016
ISBN
9786055029630
Baskı Sayısı
1. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Kolektif Kitap
Editörü
Öykü Özçinik
Mütercimi
Poyzan Nur Taneli
Orijinal Adı
Homo Deus: A Brief History of Tomorrow

Hayvanlardan Tanrılara Sapiens kitabıyla insan türünün dünyaya nasıl egemen olduğunu anlatan Harari, Homo Deus'ta çarpıcı öngörüleriyle yarınımızı ele alıyor. İnsanlığın ölümsüzlük, mutluluk ve tanrısallık peşindeki yolculuğunu bilim, tarih ve felsefe ışığında incelediği bu çalışmasında, insanın bambaşka bir türe, Homo deus'a evrildiği bir gelecek kurguluyor.

Yola "önemsiz bir hayvan" olarak çıkan Homo sapiens, tanrılar katına ulaşmak uğruna kendi sonunu mu hazırlıyor?

Anlamdan vazgeçmek

Sonuç olarak modern sözleşme eşi benzeri görülmemiş bir kudret vaadinde bulundu ve sözünü de tuttu. Peki bedeli ne oldu? Modern sözleşme güce karşılık anlamdan vazgeçmemizi istiyor. İnsanlar bu korkutucu taleple nasıl başa çıkabilir?

Anlamdan vazgeçmek dünyayı ahlak, güzellik ve merhametten mahrum, karanlık bir yere dönüştürecektir şüphesiz. Ancak insanevladının bugün sadece hiç olmadığı kadar güçlü değil aynı zamanda bir o kadar da uyum ve işbirliği becerisine sahip olduğu gerçeği de ortada. İnsanlar bununla nasıl baş ediyor? Ahlak, güzellik, hatta merhamet; tanrıların, cennetin ve cehennemin olmadığı bir dünyada nasıl var olacak?

Kapitalistler bu soruyu yanıtlarken, her zaman olduğu gibi, piyasanın görünmez elini övmekten geri kalmıyor. Ne var ki piyasanın eli sadece görünmez değil aynı zaman da kör de; bu yüzden insan toplumunu tek başına kurtarması mümkün değil. Tek bir ülke pazarı bile bir tür tanrı, kral ya da dini kurum olmadan kendini idame edemez. Mahkemeler ve polis dahil olmak üzere her şey satılığa çıktığında güven uçar gider, krediler çarçur olur, işletmeler batar.


Türü
Araştırma
Sayfa Sayısı
456
Baskı Tarihi
2016
Yazılış Tarihi
2016
ISBN
9786055029630
Baskı Sayısı
1. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Kolektif Kitap
Editörü
Öykü Özçinik
Mütercimi
Poyzan Nur Taneli
Orijinal Adı
Homo Deus: A Brief History of Tomorrow

Hayvanlardan Tanrılara Sapiens kitabıyla insan türünün dünyaya nasıl egemen olduğunu anlatan Harari, Homo Deus'ta çarpıcı öngörüleriyle yarınımızı ele alıyor. İnsanlığın ölümsüzlük, mutluluk ve tanrısallık peşindeki yolculuğunu bilim, tarih ve felsefe ışığında incelediği bu çalışmasında, insanın bambaşka bir türe, Homo deus'a evrildiği bir gelecek kurguluyor.

Yola "önemsiz bir hayvan" olarak çıkan Homo sapiens, tanrılar katına ulaşmak uğruna kendi sonunu mu hazırlıyor?

Serbest piyasa kapitalizmi

Serbest piyasa kapitalizmi, sebep olduğu kaygıları büyük ölçüde yatıştırma gücüne sahip olduğu için bu kadar yaygın bir ideoloji hâline geldi. Kapitalist düşünürler durmadan bizi telkin etti: “Merak etmeyin her şey yoluna girecek. Ekonomi büyüdüğü sürece piyasanın görünmeyen eli her şeyin çaresine bakacak.” Böylece kimse ne olduğunu, nereye gittiğimizi anlamadan göz açıp kapayıncaya kadar büyüyen, gözü doymayan bu kaotik sistem kutsandı.

 (Komünizm de büyümeye inanıyordu ama bir farkla: Kaosu engelleyebileceğini ve devlet planlamasıyla büyümeyi kontrol edebileceğini iddia ediyordu. Fakat ilk etapta başarılı olsa da serbest pazar karşısında tutunamadı.)


Türü
Araştırma
Sayfa Sayısı
412
Baskı Tarihi
Mart 2015
Yazılış Tarihi
2013
ISBN
978-605-5029-35-7
Baskı Sayısı
2. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Kolektif Kitap
Editörü
Cihan Kara
Mütercimi
Ertuğrul Genç
Orijinal Adı
Sapiens A Brief History of Humankind

İsrailli Yazar ve Tarih Profesörü Yuval Noah Harari’nin kaleme aldığı Hayvanlardan Tanrılara Sapiens, son yılların en çok ses getiren kitapları arasında yer alıyor. Başlangıçtan bugüne insanın tarihsel yolculuğunu ele alan eser, bugünü meydana getiren tüm koşulları fenni ve sosyal bilimler ışığında detaylandırıyor.

Dilimiz

Bir papağan, Albert Einstein'ın söylediği her şeyi söyleyebileceği gibi, aynı zamanda çalan telefon, sertçe kapanan kapı ve siren seslerini de taklit edebilir. Einstein'ın bir papağana göre pek çok üstünlüğü vardı elbet, ama ses konusunda değil. Peki o hâlde dilimizi bu kadar özel kılan şey ne?

Buna cevap olarak en yaygın kabul, dilimizin olağanüstü esnek olmasıdır. Sınırlı sayıda sesi ve işareti kombine ederek her biri farklı bir anlama sahip sonsuz sayıda cümle üretebiliriz. Bu sayede de etrafımızdaki dünya hakkında devasa miktarda bilgiyi algıyabilir, depolayabilir ve iletebiliriz. Bir yeşil maymun arkadaşlarına "Dikkat et! Aslan!" diye bir uyarı gönderebilirken, modern insan, arkadaşlarına sabah saatlerinde nehrin kıvrım yaptığı yerde bir bizon sürüsünü takip eden bir aslan gördüğünü söyleyebilir. Ayrıca olayın yerini tam olarak aktarabilirken, buraya giden farklı yolları bile anlatabilir. Haberi alan insan grubu, bu bilgiyle kafa kafaya verir ve nehre yaklaşıp aslanı kaçırarak bizonu avlama planı yapabilir.

İkinci bir teori, dilimizin dünyayla ilgili bilgi paylaşımıyla zaman içinde evrildiğini öne sürer, ve elbette en önemli bilgiler, aslan ve bizonlarla değil insanlarla ilgili olanlardır. Bu teoriye göre dilimiz dedikodu yapma aracı olarak evrilmiştir ve Homo sapiens her şeyden önce sosyal bir hayvandır, sosyal işbirliği hayatta kalma ve üreme için kritik öneme sahiptir. Kadın ve erkek bireyler için aslanların ve bizonun yerini bilmek yeterli değildir, asıl önemli olan kabilede kimin kimden nefret ettiğini, kimin kiminle ilişkiye girdiğini, kimin dürüst ve kimin hilebaz olduğunu bilmektir.


Türü
Roman
Sayfa Sayısı
339
Baskı Tarihi
1999
Yazılış Tarihi
1995
ISBN
978-975-510-928-2
Baskı Sayısı
11. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Can Yayınları
Mütercimi
Aykut Derman
Orijinal Adı
Ensaio Sobre a Cegueira
Körlük, 1998 yılı 'Nobel Edebiyat Ödülü' sahibi Portekizli yazar Jose Saramago'nun son yıllarda yazdığı en etkileyici kitap. Araba kullanmakta olan bir adam, yeşil ışığın yanmasını beklerken ansızın körleşir. Körlüğü, başvurduğu doktora da bulaşır. Bu körlük, bir salgın hastalık gibi bütün kente yayılır; öldürücü olmasa da tüm ahlaki değerleri yok etmeyi başarır. Toplum, görmeyen gözlerle cinayetlere, tecavüzlere tanık olur. Ayakta kalabilenler ancak güçlü olanlardır. Koca kentte körlükten kurtulan tek kişi, göz doktorunun karısıdır.

Körlük biraz da bu, hiçbir umudun kalmadığı bir dünyada yaşamak

aslında körlük biraz da bu, hiçbir umudun kalmadığı bir dünyada yaşamak...
 


Türü
Roman
Sayfa Sayısı
339
Baskı Tarihi
1999
Yazılış Tarihi
1995
ISBN
978-975-510-928-2
Baskı Sayısı
11. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Can Yayınları
Mütercimi
Aykut Derman
Orijinal Adı
Ensaio Sobre a Cegueira
Körlük, 1998 yılı 'Nobel Edebiyat Ödülü' sahibi Portekizli yazar Jose Saramago'nun son yıllarda yazdığı en etkileyici kitap. Araba kullanmakta olan bir adam, yeşil ışığın yanmasını beklerken ansızın körleşir. Körlüğü, başvurduğu doktora da bulaşır. Bu körlük, bir salgın hastalık gibi bütün kente yayılır; öldürücü olmasa da tüm ahlaki değerleri yok etmeyi başarır. Toplum, görmeyen gözlerle cinayetlere, tecavüzlere tanık olur. Ayakta kalabilenler ancak güçlü olanlardır. Koca kentte körlükten kurtulan tek kişi, göz doktorunun karısıdır.

Papaz giysisi giymekle papaz olunmaz

Papaz giysisi giymekle papaz olunmadığı gibi, eline asa almakla da kral olunmaz, bu gerçeği hiç unutmamak gerekir.

Krallık asasını şu anda muhasebeci körün taşıdığı bir gerçek, ama insanın dilinin ucuna, ölmüş, koğuşa gömülmüş ama gerektiği gibi değil, ancak üç karış derine gömülebilmiş olan kralın varlığını herkese hala duyurmakta olduğunu, hatta çevreye leş gibi bir koku yaydığından, fazlasıyla duyurmakta olduğunu söylemek geliyor.