1800'lerden bugüne, özgün, karmaşık, tartışmalı hatta kavgalı bir süreç olarak yaşanan modernleşme tarihimiz üzerine derinlikli bir inceleme... Zürcher'in emeği, hem yeni bilgiler sunuyor okurlara hem de tutarlı bir yaklaşım. Üçüncü Selim'den, Zürcher'in tanımlamasıyla "Üçüncü Cumnuriyet"e, yani 1980 sonrasına.
(Tanıtım Bülteninden)
Devr-i Daim
“Jön Türkler”in iktidarı zamanında Türkiye, aynı siyasal olaylar zincirini, önce İttihat ve Terakki Cemiyeti yönetiminde (1908’den 1918’e kadar) ve sonrasında, “Kemalist” Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyetiyle, onun yerini alan Halk Fırkası yönetimi döneminde olmak üzere iki kez deneyimledi. Her iki seferde de bu olaylar zinciri şu aşamalardan oluşuyordu: Liberal ve çoğulcu bir aşama (sırasıyla, 1908-1913 ve 1919-1925) ve bunu izleyen, içinde etkin bir “tek parti sistemi”nin; siyasal, ekonomik ve kültürel milliyetçiliğin ve modernleştirici, laikleştirici reformların bir arada bulunduğu, otoriter baskı aşaması (sırasıyla, 1913-1918 ve 1925-1950).
1800'lerden bugüne, özgün, karmaşık, tartışmalı hatta kavgalı bir süreç olarak yaşanan modernleşme tarihimiz üzerine derinlikli bir inceleme... Zürcher'in emeği, hem yeni bilgiler sunuyor okurlara hem de tutarlı bir yaklaşım. Üçüncü Selim'den, Zürcher'in tanımlamasıyla "Üçüncü Cumnuriyet"e, yani 1980 sonrasına.
(Tanıtım Bülteninden)
Bir yabancı Türkiye tarihi yazabilir mi?
Bir yabancının tümüyle doyurucu bir Türkiye tarihi yazabileceğinden kuşku duyanların söylediklerinde doğruluk payı olduğunu kabul ediyorum. Çalışmaları ne denli uzun süreli olursa olsun, bir yabancı, Türk tarihini “yaşamış” olan birine doğal gelen derin, kimi zaman sezgisel kavrayıştan yoksun olma durumundadır. Öte yandan, dışardan bakan birinin farklı bakışının çok olumlu sonuçlarının olabileceğini de tecrübeyle biliyorum.