bilim

Türü
Araştırma
Sayfa Sayısı
523
Baskı Tarihi
2000
Yazılış Tarihi
1992
ISBN
975-470-514-3
Baskı Sayısı
7. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
İletişim
Mütercimi
Yasemin Saner Gönen
Orijinal Adı
Turkey, A Modern History

1800'lerden bugüne, özgün, karmaşık, tartışmalı hatta kavgalı bir süreç olarak yaşanan modernleşme tarihimiz üzerine derinlikli bir inceleme... Zürcher'in emeği, hem yeni bilgiler sunuyor okurlara hem de tutarlı bir yaklaşım. Üçüncü Selim'den, Zürcher'in tanımlamasıyla "Üçüncü Cumnuriyet"e, yani 1980 sonrasına.
(Tanıtım Bülteninden)

Bir yabancı Türkiye tarihi yazabilir mi?

Bir yabancının tümüyle doyurucu bir Türkiye tarihi yazabileceğinden kuşku duyanların söylediklerinde doğruluk payı olduğunu kabul ediyorum. Çalışmaları ne denli uzun süreli olursa olsun, bir yabancı, Türk tarihini “yaşamış” olan birine doğal gelen derin, kimi zaman sezgisel kavrayıştan yoksun olma durumundadır. Öte yandan, dışardan bakan birinin farklı bakışının çok olumlu sonuçlarının olabileceğini de tecrübeyle biliyorum.


Türü
Diğer
Sayfa Sayısı
264
Baskı Tarihi
2005
Yazılış Tarihi
1981
ISBN
975-437-016-8
Baskı Sayısı
14. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Ötüken Neşriyat

Zihin maddeden önemlidir

Ondokuzuncu yüzyıl sonunda ve yirminci yüzyıl başında önce fi­zikteki gelişmeler eski fiziği model alarak kurulan materya­list dünya görüşlerini sarstı. Fizikteki ve ilim felsefesindeki çalışmalar sonunda önce pozitivist bilgi anlayışı sarsıldı; in­san zihninin dünyayı anlamamızda pasif değil aktif bir rol oynadığı anlaşıldı. Kaldı ki, İlmî düşüncenin dış dünyadan toplanan malûmât üzerinde yaptığı sınıflamalar, soyutlama ve tahliller onun ilgilendiği realiteyi ister-istemez değiştiriyordu. En pozitif ilim denilen fizikte bile maddenin en ufak parçalarının doğrudan doğruya bilinemediği, bunlar hakkındaki bilgimizin âlimlerin sübjektif tasvirlerine dayandığı gö­rüldü. Öyle ki, Max Planck gibi büyük bir fizik âlimi fiziğin ilimden ziyâde sanat olduğunu söylüyordu. Nihâyet, hakika­ti aramada ilmin dışında birtakım geçerli metodların da bu­lunduğu kabul edildi: Sanat, din ve ahlâk tecrübesi. Hattâ Einstein İlmî araştırmanın hem kaynağında, hem yönlendirilmesinde dinî insiyâkın bulunduğunu iddiâ etti. Zihnin maddeden daha önemli olduğu kabul edildikten sonra bu sonuca varmamak imkânsızdı.


Türü
Deneme
Sayfa Sayısı
192
Baskı Tarihi
Ocak 2013
ISBN
978-605-08-0273-3
Baskı Sayısı
2. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Timaş
Editörü
Sakine Korkmaz

Yaban toplumlarda büyü-din ilişkisi

Büyünün, 'ilkel bir bilim' olduğu görüşü de antropologlar tarafından öne sürülmüştür, Edward Tylor, bu görüşü savunanların başında gelir. Tylor'a göre, hem büyü hem de bilim nedensellik ilişkisine dayanır. Tylor'un büyüyü, nedensellik dolayımında ilkel bir bilim saymasında, yadırganacak bir yan yoktur. Büyünün bu anlamda ilkel oluşu, bilimden farklı olarak sürekli aynı olguyu, istenen sonucu vermiyor olmasına karşın, 'neden' olarak varsayıp sınamaya devam etmesidir. Bilineni yineleyelim: Bilimde bir olgu, varsayım (hipotez) olarak öne sürülüp sınanır, istenen sonuç alınamıyorsa, bu varsayımdan vazgeçilerek, başka bir varsayımın sınanmasına geçilir. İstenen sonuç alınıncaya kadar bu sınamaya (deneme) ve vazgeçmeye (yanılma) devam edilir. Büyü pratiğindeyse durum böyle değildir. Sonuç alınamasa da büyücü, deyiş yerindeyse, aynı olguyu bir neden olarak kullanmaya devam eder. Evans-Pritchard, büyü pratiğinin bir olguyu, sonuç vermediği halde kullanmayı sürdürmesini, büyü yapan yaban insanın 'nesnel gerçeklik' düşüncesinden yoksun olmasına bağlar. Levy-Bruhl'e göre ise, yaban (ya da onun deyişiyle, prelojik) zihin, deneye karşı şerbetlidir (impermeable). Wittgenstein, Tylor'un büyünün nedensellik ilişkisine dayandığı düşüncesini toptan reddeder. Ona göre, büyü bir dileğin dile getirilmesinden başka bir şey değildir. Örneğin, tarlasından iyi ürün alınması için büyü yaptıran bir çiftçi, büyü yaptırdığı için tarlasını sulamak ya da gübrelemekten vazgeçmez. Büyü, bu anlamda bir dilektir, o kadar! Askerdeki oğlunun fotoğrafını öpen kadın, o öpücüğün oğlunun yanağında da hissedileceğini düşünmez, Wittgenstein'a göre o öpücük, kadının oğluna duyduğu özlemin ve onun sağ salim evine dönmesi dileğinin ifadesidir.

Türü
Deneme
Sayfa Sayısı
64
Baskı Tarihi
1963
Yazılış Tarihi
1918
Baskı Sayısı
2. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Serdengeçti Neşriyat
Bu kitap, Gökalp’in en temel konulardaki fikirlerini söylediği önemlieserlerinden biridir. Onun fikir dünyasına girişi bu eser ile yapılmalıdır. 21. yüzyılı yaşadığımız şu günleri (de) anlattığı bu küçük hacimli eser içinde serdedilen fikirlerden neredeyse mazide kalmış olanı yoktur. 100 sene öncesinin aydını olarak Gökalp bizim gündemimizi konuşmaktadır.
Neden Altını Çizdim?
Mütefennin: Alim, münevver, fen adamı. Teknik ilimle uğraşan.

Bizde fen tahsili bir vasıta değil, bir gayedir.

Fenler sanayiden doğar, sanayii sevk ve idareye uğraşır. Bizde fen tahsili bir vasıta değil, bir gayedir. Halbuki bizim mütefenninlerimiz yanlız fenden bahsetmeyi bilirler, fennin tatbikatiyle uğraşmaya iktidarları yoktur. O halde bizde hakikî mânasiyle ne fen, ne de mütefennin vardır.

Türü
Roman
Sayfa Sayısı
527
Baskı Tarihi
Aralık 2009
Yazılış Tarihi
2009
ISBN
978-975-21-1192-9
Baskı Sayısı
1. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Altın Kitaplar
Mütercimi
Petek Demir
Orijinal Adı
The Lost Symbol

Sandığından daha yakınlar...

Langdon dikkatle dinledikten sonra, "Bilimden çok kulağa sihir gibi geliyor," demişti. Katherine şakacı bir tavırla göz kırpmıştı. "Sandığından daha yakınlar Robert."

Türü
Hatırat
Sayfa Sayısı
384
Baskı Tarihi
2005
Yazılış Tarihi
1982
ISBN
975-00125-1-8
Baskı Sayısı
1. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Doğu Kütüphânesi
Editörü
Halil Açıkgöz
Bu kitabın yazarı aslında Halil Açıkgöz ancak altını çizdiğimiz tüm satırlar Cemil Meriç'e ait olduğundan yazarı Cemil Meriç olarak girdik.

Andre Gide haklı. Roman devrini tamamlamıştır.

Esasen Andre Gide haklı. Roman devrini tamamlamıştır. Romanın kuşatacağı mes'eleleri ilimler ele almıştır zâten. Balzac'tan sonra artık romancı gelmemiştir ve gelmez de.

Türü
Akademik
Sayfa Sayısı
176
Baskı Tarihi
1999
Yazılış Tarihi
1984
ISBN
9753550391
Baskı Sayısı
0. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
İz Yayınclık
Mütercimi
Mustafa Özel
Neden Altını Çizdim?
Satırlar kendini anlatıyor...

Kartezyen akıl yürütme...

Kartezyen akıl yürütme sonuçta insanı "anlamak için bilim"den "manipüle etmek için bilim"e götürmüştür. Bilginin amacı gerçekliğin yapısıyla örtüşmek değil, maddi dünyada etkin bir biçimde faaliyet göstermektir artık. Böylece "çoğulcu" bir dünyaya ulaşılmıştır, tanrılarla dopdolu bir dünyaya: servet, bilgi için bilgi, hareket hızı, piyasa büyüklüğü, değişim hızı, eğitim "miktarı", hastane sayısı ve daha nice "kutsal inek"...

Türü
Deneme
Sayfa Sayısı
278
Baskı Tarihi
1990
Yazılış Tarihi
1976
ISBN
975-437-035-4
Baskı Sayısı
3. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Ötüken
Objektif serisinin sekizinci kitabı.

Batı'yı Niçin Yanlış Anlıyoruz

Geçen asrın ikinci yarısında, telefonun, dinamonun ve birçok elektrik cihazlarına münhasır gibi ahaliyi hayretlere düşüren, ilmin mucizelerine iman ettiren keşifler "Scientiste-İlimci" adını alan nesiller yetiştirdi. Bu gençlerin Taine, Renan ve Berthelot gibi üstadlan, müsbet ilmin insana ait bütün meseleleri halledeceğine, gıdaları bile fabrikalarda imâl edeceğine, dünyada açlık, harp, ihtilâl, adaletsizlik, müsavatsızlık bırakmayacağına, sosyal ve ferdî ahlâk yaratacağına inanmışlardı. İlmin hakikatleri mutlaktı ve hiçbir metafizik düşünceye ihtiyaç bırakmıyordu. Fransa'da ve Batı Avrupa'da bu hayâl uzun ömürlü olmadı. Emile Boutroux, Hamelin ve yirmi kadar büyük ilim adamı ve filozof, ilim kanunlarının kesin ve mutlak olmadığını, çünkü ölçülerimizin yetersiz olduğunu ispat ettiler. Sonsuz karışıklığı içinden ilmin tamamıyla indî olarak elverişli ve itibarî hadiseleri aldığım, bu hadiselerin de eşyanın sırrı ve mahiyeti değil, insan zekâsıyla eşya arasında bir uzlaşmadan, aşağı yukarı bir gerçekten ibaret olduğunu, mutlak (absolu) olmadığını izah ettiler. Türk Düşüncesi, 1 Şubat 1959