Türü
Diğer
Sayfa Sayısı
264
Baskı Tarihi
2005
Yazılış Tarihi
1981
ISBN
975-437-016-8
Baskı Sayısı
14. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Ötüken Neşriyat
Neden Altını Çizdim?
Acı gerçekler... Ayrıca hukuk-teknoloji benzerliği çok ilgi çekici bir tespit.

İslam dünyasındaki hukuk hareketleri modern hayata yetişememiştir

İslam hukuku modern (yeni) hayatın gerekleri uyma imkanlarından özü itibariyle mahrum değildir; onu dayandığı esaslardan bugünkü hayat için hüküm çıkarmanın imkansız olduğu söylenemez. Nitekim bunun en güzel örneğini 1876 tarihli "Mecelle-i Ahkam-ı Adliyye" vermiş bulunuyor. Tanzimat'tan sonra Türk devleti modernleşme hareketleri içinde hukuki bünyesinde de birtakım değişikliklere lüzum gördüğü zaman, "hem mehakim-i şer'iyyede muteber ve mer'i ve hem de mecalis-i nizamiyede hukuk davaları için kanun vaz'ından müstağni" olmak için hem modern ihtiyaçları karşılayan, hem İslam hukukuna dayanan eserlerin yazılmasına karar verilmiş, bu kararın biraz gecikme ile ortaya çıkan bir rnahsulü de rneşhur "Mecelle" olmuştu. Mecelle'nin alışılagelmiş şefi tedvinlerden (codification) farklı olarak, Batı'daki kanunlar gibi maddeleştirilmiş esaslara dayandığı görülüyor; yani o, İslam hukukunun kendi geleneği içinde ortaya çıkmaktan ziyade modern hukuk sistemlerine intibâk etmek zarüreti ile doğmuştur. Fakat bu intibâk gayretinin başarı ile sonuçlanmadığını kimse iddiâ edemez. "Mecelle" mükemmel bir kanun mecmuasıdır ve onu tertipleyen heyetin reisliğine getirilen Ahmet Cevdet Paşa dünyanın büyük hukukçuları arasında haklı yerini almıştır. "Mecelle" mükemmel bir eser olmakla birlikte mecelle hareketi başarıya ulaşamadı, yani Osmanlı imparatorluğu ayni espri ile bütün hukuk sistemini modernleştirmeyi başaramadı. Bunun sebebi Osmanlı (İslam) cemiyetinin dışarıdaki değişme (ve dolayısiyle içerideki değişme) hızına ayak uyduramayışı, daha doğrusu değişmeyi kontrol edemeyecek kadar onun şiddetli baskısı altında kalmasıdır. Tek kelime islam dünyasındaki hukuk hareketleri modern hayata yetişememiştir. İslam cemiyeti elindeki hukuk kaynaklarını kullanacak yetişmiş insan gücüne bile sahip değildi; bu gerilemenin üzücü neticeleri Mecelle mukaddemesinde de açık ifade edilmiştir. İslam dünyasındaki bu umumi gerilik artık kapatılması imkansız görünen bir mesafe haline geldiği zaman, İslam ülkeleri Batı kanunlarını birer-ikişer alarak hukuk meselesini kısa yoldan çözmek zorunda kalmışlardır. Bu, tıpkı Batı medeniyetinin öbür kolları bakımından takip edilen politikaya benzemektedir. İslam ülkelerinin -veya az gelişmiş denilen ülkelerin- Batı teknolojisiyle başedebilmek için onlardan birşeyler alacak yerde ayni teknolojiyi kendilerinin geliştirmeye çalışması ne kadar ağır işleyen veya pratikte imkansız olan bir yol ise, bütün bir medeniyeti orijinal kanunlar tedvin ederek nizâma sokmak da o kadar işlemez bir yol olarak göründü. İslam ülkeleri Batı medeniyetine intibak etmek, süratle intibâk etmek zorunda idiler; bunun için neyi -doğru veya yanlış- zaruri ve acil gördülerse onu yaptılar. Ancak bazıları mevcut islam hukukunun hala yeterli olduğu noktalarda ona dokunmadığı halde, bazıları İslam hukukunu Batı hukukuyla değiştirmenin yanısıra onu pekçok kötülüklerin anası olarak suçlama yoluna gittiler.

Türü
Araştırma
Sayfa Sayısı
326
Baskı Tarihi
2014
Yazılış Tarihi
2014
ISBN
978-605-9908-32-0
Baskı Sayısı
3. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Kırmızı Kedi Yayınevi
Editörü
Tunca Arslan
Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi eski Başkanı Sabri Uzun'dan, uzun süredir beklenen kitap... İN, Emniyet'te 40 yıl görev yapan bir İstihbaratçının, teşkilat içinde yuvalanan Cemaat'le yüzleşmesini, mücadelesini, kurulan tuzak ve komploları anlatan, Türkiye gündemini sarsacak bir çalışma...
Neden Altını Çizdim?
Bunu ilk okuduğumda dehşete kapılmıştım.

Polis köpekleri masum!

Başbakan Erdoğan'a suikast düzenlemek amacıyla Van'dan getirilen "bombalı araç" işi, dört üniversite öğ­rencisinin üzerine kalmıştı. Yargılama sonucunda Mustafa Bayar beraat etti. İdris Nakçi 20 yıl 11 ay 20 gün; Ali Sayan 8 yıl 9 ay, Alpaslan Özkan 6 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırıldı. Üstelik bu olay bazı medya organlarında "Ergenekon-PKK bağlantısı"nın kanıtı olarak yazıldı çizildi! Ey Cemaat İmamı polis müdürleri! Bu minibüsü, bir yardımcı istihbarat elemanına siz kira­latmadınız mı? O patlayıcı dediğiniz gübreyi siz satın aldırmadınız mı? O minibüsü, kendi ajanınıza verip Ankara'ya siz getirt­mediniz mi? O minibüsü, Kurtuluş Katlı Otoparkı'na siz park ettir­mediniz mi? Park ettirmeden önce üç dört gün İstihbarat Dairesi'nin kapalı garajında bekletip, ABD'deki İkiz Kuleler'e yapılan 11 Eylül saldırılarını çağrıştırsın diye 11 Eylül 2007 gününü özellikle beklemediniz mi? Üzerinde parmak izi bulunmasın diye İstihbarat Dairesi'nin garajında yıkattığınız minibüsü bir polis memu­runa eldivenle kullandırmadınız mı? Siz, bugüne kadar "parmak izi bulunmaması için" polis tarafından yıkatılan örgüt arabası gördünüz mü? O minibüsü, Kurtuluş Otoparkı'na park etmeye götüren 42 polis memurunun kamera kayıtlarına yakalanmaması için şapka giymesini emreden Daire Başkan Yardımcısı kim; o memur kim? Bu olayda kullandığınız yardımcı istihbarat elemanına 30 bin dolar ödediniz mi? Son sorum: O minibüsü Kurtuluş Otoparkı'na "Cemaat" park etti", yine "Cemaat buldu" dersek daha doğru olmaz mı? Neden "Polis köpekleri buldu" diverek o masum köpekleri kendi komplonuza alet ediyorsunuz? O "polis köpeği" dediğimiz köpekler mi daha dürüst, yoksa Cemaat'in sözde polisleri mi daha dürüst? O polis köpekleri, hiçbir zaman Başbakan'a komplo ku­rup sonra da kurdukları komployu "para ödülüne" çevire­mezler!

Türü
Araştırma
Sayfa Sayısı
326
Baskı Tarihi
2014
Yazılış Tarihi
2014
ISBN
978-605-9908-32-0
Baskı Sayısı
3. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Kırmızı Kedi Yayınevi
Editörü
Tunca Arslan
Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi eski Başkanı Sabri Uzun'dan, uzun süredir beklenen kitap... İN, Emniyet'te 40 yıl görev yapan bir İstihbaratçının, teşkilat içinde yuvalanan Cemaat'le yüzleşmesini, mücadelesini, kurulan tuzak ve komploları anlatan, Türkiye gündemini sarsacak bir çalışma...

AK Partinin Getirildiği Oyun

Son sözüm şu: Ak Parti'nin 2005 yılı öncesinde göreve getirdiği bürokratların içinde hiç "Cemaat İmamı" yoktu. Ak Parti'nin yalan ihbarlarla, dürüst, sadık, samimi bü­rokratlarını harcadığını söyleyebilirim. Cemaat, samimi, dürüst, işinin ehli, liyakatli bürokratları adli-idari soruş­turmalarla görevlerinden aldırdı. Böylece Ak Parti’yi, hem o bürokratlardan uzaklaştırdı, hem de kendi kuşatması ve himayesi altına aldı.

Sayfa Sayısı
320
Baskı Tarihi
Aralık 2015
Yazılış Tarihi
2011
ISBN
978-605-171-161-4
Baskı Sayısı
1. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Alfa
"Bu kitap, 2003-2007 yılları arasında yaşanan ve kamu yönetiminde yeniden yapılanma projesi ekseninde dönen olayları, değişim sürecini, siyasî çıkarlar ve güç mücadelesi yapılırken ülkemizin geleceğinin nasıl göz ardı edildiğini hikâye ediyor. Bir bütün olarak başlatılan değişim programının bir parçası olan Kamu Yönetiminde Yeniden Yapılanma Projesi'nin öyküsünü ve projenin yürütülmesi sırasında karşılaşılan olayların perde arkasını anlatıyor.
Neden Altını Çizdim?
Güzel tespitler...

Değişememenin Getirdiği Sorunlar

../2000'li yıllara gelindiğinde, Türk kamu idare sistemi oldukça önemli yapısal sorunlar yaşamaya başlamıştır. Değişememenin getirdiği sorunlar aşağıdaki gibi özetlenebilir: 1. Otoriter ve merkezi bir devlet, hak ve özgürlükleri yerine görev ve sorumlulukları olan bir vatandaşlık anlayışı, 2. Gelecek yönelimli olmaktan çok geçmişe bakan ve günlük sorunlarla meşgul olan yönetim yaklaşımı, 3. Merkezde toplanmış bir yönetim yapısı, kan ve mekanik bir bürokrasi, aşırı büyümüş çok sayıda kurum ve kuruluş, amaç ve hedeflere yönelmek yerine sorun çözme yönelimli çabalar, 4. Siyasi nedenlerle kurulmuş ve yüksek maliyetli çok sayıda il, ilçe ve belde teşkilatlanması ve gereğinden fazla belediye, 5. Her bir alt sistemin kendi amaç ve çıkarları doğrultusunda farklılaştığı ve ortak yön duygusunu kaybettiği sistemler, koordinasyon ve işbirliği imkanlarının zayıflığı, 6. Yüksek maliyetli, düşük verimli hizmet üretimi ve önceliklendirilmemiş yatırımlar, 7. Çalışanların inisiyatifinin olmadığı ve herkesin yakından kontrol edildiği bir çalışma ortamı; ödüllendirme yerine cezalandırma, denetleme yerine teftiş, hesap sorma yerine koruma sistemleri, 8. Devleti temsil eden memur zihniyeti, performansa bağlı olmayan iş, ehliyet ve liyakate dayanmayan terfi sistemi, ödenen primden bağımsız makama dayalı emeklilik ile imtiyazlı kamu çalışanı uygulaması (ki bu uygulama tüm çalışma hayatının niteliğini de bozmaktadır), 9. Ortak değerler etrafinda toplanma yerine çatışma kültürü, ideolojik rekabetler, siyasi veya kişisel tercihlerin hâkimiyeti.

Dead Poets Society (Ölü Ozanlar Derneği)
Dead Poets Society (Ölü Ozanlar Derneği), Peter Weir yönetiminde 1989 yılında çekilmiş bir filmdir. En İyi Özgün Senaryo Akademi Ödülü'nü almıştır. 1959 yılında geçen film, John Keating (Robin Williams) adlı çok başarılı ve bir o kadar da farklı olan edebiyat öğretmeninin çok disiplinli bir erkek okulu olan Welton Academy'de (takma adı Hell-ton) öğretmenlik yapmaya geldiğinde başlar. Bay Keating, çoğu baskı altında olan öğrencileri edebiyat ve şiirin bambaşka dünyasıyla tanıştırır. Onlara özgürlüğü, hayatı yeniden anlamayı, dünyaya farklı açılardan bakmayı öğretir. Ancak Welton Akademisinin felsefesine tam örtüşmeyen bu ders anlatımı akademi yönetimi tarafından da gözden kaçmayacaktır. Okul müdürü Bay Nolan, yeni edebiyat öğretmenini, öğrencilerinden birinin intiharı üzerine, sorumlu görmüştür. Bunu bahane ederek edebiyat öğretmeni Bay Keating'i okuldan ayrılmaya zorlamıştır, fakat bu ayrılığa onu anlayan öğrencilerinin verdiği tepki Bay Nolan'ı hayatı boyunca yaşadığı belki de en utanç duyacağı anına sürükler.

Sözcükler ve Düşünceler

Kim ne derse desin, sözcükler ve düşünceler dünyayı değiştirebilir.
Dead Poets Society (Ölü Ozanlar Derneği)
Eşkıya
Eşkıya, başrollerini Şener Şen ve Uğur Yücel'in paylaştığı 1996 yapımı film. Yavuz Turgul'un yönettiği ve senaryosunu yazdığı Eşkıya, 1996-1997 sezonunda 2 milyon 568 bin 339 kişi tarafından izlenerek o tarihe kadar Türk sinemasının en yüksek gişe hasılatı elde eden filmi oldu. Bu başarı, 1980'li yıllardan itibaren üretim ve seyirci sayısı bakımından büyük bir çöküş yaşayan Türk sinemasının kaderini değiştiren bir dönüm noktası sayılmaktadır. Kasım 1996'da gösterime giren Eşkıya, kırdığı seyirci rekorunu 2001 yılına kadar elinde tuttu. http://tr.wikipedia.org/wiki/E%C5%9Fk%C4%B1ya_(film)

Yani, senin benim gibi insanoğlu...

Çocuk: Ekşiya ne? Baran: Yol kesen, haraç alan, dağlarda yaşayan, yani senin benim gibi insanoğlu.. Çocuk: Sen hiç ekşiya gördün mü? Baran: Birini bilirem, adı Barandı...
Eşkıya
Fight Club (Dövüş Kulübü)
Dövüş Kulübü, (orijinal adı Fight Club), Chuck Palahniuk tarafından yazılmış olan aynı isimli roman üzerinden çekilen kült filmdir. 1999 yapımı olan film, David Fincher tarafından yönetilmiştir ve başrollerde Brad Pitt, Edward Norton ve Helena Bonham Carter rol almıştır. Müziklerini Dust Biraderler (Dust Brothers) yapmıştır.

Bizim depresyonumuz

Hepimiz heba oluyoruz. Lanet olsun, bütün bir nesil benzin pompalıyor, garsonluk yapıyor, ya da beyaz yakalı köle olmuş. Reklamlar yüzünden araba ve kıyafet peşinde. Nefret ettiğimiz işlerde çalışıyor, gereksiz şeyler alıyoruz. Bizler tarihin ortanca çocuklarıyız. Bir amacımız ya da yerimiz yok. Ne büyük savaşı yaşadık, ne de büyük buhranı. Bizim savaşımız ruhani bir savaş. En büyük buhranımız hayatlarımız. Televizyonla büyürken milyoner film yıldızı ya da rock yıldızı olacağımıza inandık, ama olmayacağız. Bunu yavaş yavaş öğreniyoruz ve bu yüzden çok kızgınız. Tyler Durden
Fight Club (Dövüş Kulübü)
Eşkıya
Eşkıya, başrollerini Şener Şen ve Uğur Yücel'in paylaştığı 1996 yapımı film. Yavuz Turgul'un yönettiği ve senaryosunu yazdığı Eşkıya, 1996-1997 sezonunda 2 milyon 568 bin 339 kişi tarafından izlenerek o tarihe kadar Türk sinemasının en yüksek gişe hasılatı elde eden filmi oldu. Bu başarı, 1980'li yıllardan itibaren üretim ve seyirci sayısı bakımından büyük bir çöküş yaşayan Türk sinemasının kaderini değiştiren bir dönüm noktası sayılmaktadır. Kasım 1996'da gösterime giren Eşkıya, kırdığı seyirci rekorunu 2001 yılına kadar elinde tuttu. http://tr.wikipedia.org/wiki/E%C5%9Fk%C4%B1ya_(film)

Ses...

Baran: Keje.. beni hapiste vurdular keje.. ölmedim.. hastalandım.. bir ciğerimi orda bıraktım, gene ölmedim.. çok dövdüler beni.. kan kustum, ama ölmedim.. yaşadım.. seni bir kez daha görebilmek için yaşadım.. şimdi bana dediler ki; kimse sesini duyamıyormuş.. susmuşsun.. benimle de konuşmayacak mısın Keje.. sesini duyamayacak mıyım..? Keje: Eşkiyalar ölünce kayan yıldız olur..
Eşkıya
Matrix
Matrix (Özgün adı: The Matrix), Larry ve Andy Wachowski kardeşlerin yazıp-yönettiği bir bilim kurgu film. 1999 yılında gösterime girdi. Filmde Keanu Reeves, Laurence Fishburne, Carrie-Anne Moss ve Hugo Weaving gibi yıldızlar yer almaktadır.

Beynine Saplanmış Bir Kıymık Parçası Gibi

Bu açıklanamaz, ama hissedersin. Hayatın boyunca dünyayla ilgili bazı şeylerin yanlış olduğunu hissetmişsindir. Ne olduğunu bilmezsin, ama o ordadır; beynine saplanmış bir kıymık parçası gibi... Seni deli eder...
Matrix