Türü
Diğer
Sayfa Sayısı
342
Baskı Tarihi
2003
ISBN
975-8264-33-8
Baskı Sayısı
0. Baskı
Yayın Evi
Kırkambar Kitaplığı
Mütercimi
M. Nuri Gençosman

İhsan dilemek..

Allah'tan ihsan dileyenler iki sınıftır. Bir sınıf dileklerinde acele ederler. Çünkü insan aceleci yaratıldı. Diğer sınıf da isteklerini O'nun ilmine bağlı tutarlar. Bunlar bilirler ki Allah katında ancak bilinmiş olan şey zuhura gelir ve kul dilediğine ancak istedikten sonra kavuşur. Şu hale göre bunlar derler ki, umarız ki Hakk'tan istediğimiz şey bu çeşit dileklerden olsun. Böyle olunca onların dileği imkana bağlı olan bir ihtiyat olur. Halbuki Allah'ın bilgisinde mevcut olan şeyle onun istidadının kabulü için müsait zaman bilinmez. Çünkü herhangi bir zamanda her şahsın istidadını bilmek malumatın en çetin nevindendir. Eğer isteyen kimsenin istidadı bu dileği gerektirmeseydi o da talepte bulunmazdı.

Türü
Diğer
Sayfa Sayısı
342
Baskı Tarihi
2003
ISBN
975-8264-33-8
Baskı Sayısı
0. Baskı
Yayın Evi
Kırkambar Kitaplığı
Mütercimi
M. Nuri Gençosman

Emzirmek yahut doğurmak!..

Hak, Musa hakkında başka süt nineleri haram kılmakla bu ciheti kinaye yoluyla belirtmiştir. Çünkü Musa'nın anası hakikatte onu emziren kadındır. Onu doğuran değil. Zira doğuran ana onu ancak emanet olarak karnında taşıdı. Bundan dolayı da o anadan doğdu. Onun rahminde kendi iradesi olmadan onun hayız kanıyla beslendi. Ta ki çocuk üzerine anasının rahminden çıkmasaydı anasını öldürürdü ve onu hasta ederdi. Şu halde çocuğun bu kanla beslenmesi dolayısıyla ancak annesinin ona minnet ve teşekkürde bulunması gereklidir. Zira çocuk, anasını kendi varlığı sayesinde öyle bir zarardan korudu ki, eğer onun gıdalandığı hayız kanı annesinin rahminde kalıp da dışarı çıkmasaydı, yavrusu bununla gıdalanmasaydı, o zarar kendi nefsinde kalırdı. Halbuki süt nine böyle değildir. Çünkü yavruyu emzirmekle onun hayatını ve bekasını diledi. Bu itibarla Yüce Allah bu mazhariyeti Musa için kendisini doğuran anaya verdi.

Türü
Diğer
Sayfa Sayısı
342
Baskı Tarihi
2003
ISBN
975-8264-33-8
Baskı Sayısı
0. Baskı
Yayın Evi
Kırkambar Kitaplığı
Mütercimi
M. Nuri Gençosman

Çocuk, yağmur, Allaha yakınlık..

Çocuğu görmez misin ki bilhassa büyüklere tasarruf eder. Büyük kendi üstün mertebesinden inerek çocukla oynaşır, onunla çocuk gibi konuşur, çocuğun aklıyla düşünür. Şu halde o çocuğun teshiri altındadır. Fakat bunun farkında değildir. Sonra çocuk büyüdüğü vakit kendi terbiyesine ve himayesine alır, kendi işini yürütmeye, onu kendine alıştırmaya çalışır. Canı sıkılmamak için onunla oyalanır. İşte bu haraketlerin hepsi küçüğün büyüğe karşı yaptığı şeylerdir ve çocukluk makamının kuvvetinden ileri gelmektedir. Çünkü çocuğun Rabb'ına ilgisi daha yakındır. Halbuki büyük Rabb'ından daha uzaktır. Böyle olunca Allah'a en yakın olan kimse ondan en uzak olanı teshir eder. Nasıl ki sultana yakın olan kimseler de bu yakınlıkları dolayısıyla ondan uzak olanları teshir ederler. Allah Resulü Hazreti Muhammed, yağmur yağdığı zaman damlaları kendine isabet etsin diye mübarek başını açarak altında dururlardı. Sebebini soranlara, "yağmurun Allah ile ilgisi yenidir." buyururlardı. Peygamberin Allah'a olan marifetine bak ki, onu hangi sebep yüce, üstün ve parlak kılmıştı? Şu halde yağmur Allah'a yakın bulunmak dolayısıyla insanların en yücesi ve en faziletlisi olan Peygamber'i teshir etmiştir. Bu sebeple yağmurun getirdiği feyzden faydalanmak için kendilerini ona arz ederlerdi. Demek ki yağmurun getirdiği şeyden Peygamber için ilahi bir faide hasıl olmasaydı mübarek nefsini onun tesirine arzetmezdi. Yağmurun bu risalet ve aracılığı suyun risaletidir. Çünkü Allah "Canlı olan her şeyi sudan yarattık." buyurdu. Bunu iyi anla!..

Gariplerin Kitabı

Türü
Roman
Sayfa Sayısı
147
Baskı Tarihi
Son baskı : Ağustos / 2010
ISBN
975-6841-14-1
Baskı Sayısı
14. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Şule
Mütercimi
İsmet Özel
Orijinal Adı
The Book of Strangers
Son baskısı Şule Yayınları'ndan...

Rüyalar Bazen Gerçek Olur

Şafak vaktine yakın bir zamanda rüya gördüm. Bir yükseklikte, rüyaların rüya olduğu bir yerdeyim. Yanı yöresi belirgin değildi bulunduğumuz yerin. Altı ve üstü yoktu. Hep beyazlar giyinmiştik. Anlamadığım bir dilden duyduğum sesler kulağımdan eksilmiyordu. Kendimi bir adamın önünde secde eder halde gördüm. Adam ışıltılı bir canlılık içine gömülmüştü ve adamdan yayılan enerji benim gözeneklerime işliyordu. Ona bakamıyor ama onun bana baktığını hissediyordum. Hem korku, hem de tatlı bir korunma duygusu içindeydim. Beni o güne kadar duymadığım, uyanınca da hatırlamadığım bir adla çağırdı...

Türü
Hatırat
Sayfa Sayısı
0
Yazılış Tarihi
1994
Baskı Sayısı
15. Baskı
Yayın Evi
İnsan Yayınları

Abdullah Dağıstanî gönderdi...

Bu garip adam gözlerini dosdoğru yüzüme dikmişti. Hoş bir siması vardı, gözleri nemli ve ışıl ışıldı. (...)Bu adam, hiç tanımadığım, daha önce hiç görmediğim bu yabancı benim için gerçek bir manevî yoldaş oluvermişti. Onun varlığı onca umutlarımı haklı çıkarmaya yetiyordu. Sözü alarak konuşmaya başladı: "Beni sana manevî üstadım şeyh Nun Kıbrısî'nin Şeyhi, Şeyh-i Ekber Abdullah Dağıstanî gönderdi. Şeyh-i Ekber halen ahirette olduğu için, kendisi hakkında daha çok bilgi edinmek istersen Şeyh Nun ile temas kurmanı tavsiye ederim. Şeyh-i Ekber bana aradığın Şeyhi ve ayrıca diğer aradıklarını da bulacağını söyledi." Ağlıyordum. O konuştukça ben ağlıyordum. Bana bir çok şey anlattı. Allah'tan, Resulullâh Muhammed aleyhissalâtü-vesselâmdan, bütün peygamberlerin (aleyhimüsselam) kardeş oluşundan, İslâm'ın Allah'a teslimiyet yolu olmasından ve hak aşıklarının arayışça ikiye ayrılışından, kendisinden 'Ehl-i Zahir' dediği, daha çok ritüeller ve biçimlerde kalıp sadece zahirî olanı arayanlar ve ritüellerden ve biçimlerden geçip mânâ okyanusuna varmak isteyenlerden, yani 'Ehl-i Bâtın'dan- sözetti.

Türü
Hatırat
Sayfa Sayısı
0
Yazılış Tarihi
1994
Baskı Sayısı
15. Baskı
Yayın Evi
İnsan Yayınları

En güzel müslümanlar...

İlk turlarımız sırasında Türkiye'den gelen bir adamla tanıştık: "Burada konuşman gereken biri var," dedi İbrahim, "Bu kardeşe çok dikkat et, çünkü sana Sufî diliyle konuşabilir.(..) Bu karmaşık uyarıdan sonra, İbrahim kalkıp gitti. Orada kalıp, bir süre söylediklerinin anlamını çözme çabasıyla kendi içime daldım. Kimi büyük Sufîlerin eserlerini okumuş ve bunların güzelliğinden ve derinliğinden hayli etkilenmiştim. En güzel müslümanları hep onlar arasında görmüş ve gizliden gizliye hep onların safına katılabileceğimi ummuştum.

Türü
Hikâye
Sayfa Sayısı
102
ISBN
975-7462-02-0
Baskı Sayısı
0. Baskı
Yayın Evi
Dergah

Ne mutlu bize!

O yapışkan örümcek ağı. Gitar sesi, dudak boyası ve mikrofon. Ses seslikten, dudak dudaklıktan çıkmalıdır. Fitne vücuda adım adım yayılmalıdır. Toprağın üzeri asfaltla kaplanmalı, insanlar arabalara binmeli, ayakları yerden kesilmelidir. Sebzelere sun'î gübre verilmeli, tüpte çocuk üretilmelidir. Yeryüzü devasa bir tiyatro sahnesidir, herkes rolünü ezberlemeli. - Siz hangi rolde oynuyorsunuz? - Ben alçak rolündeyim. - Ya siz? - Aldatılmış koca. - Peki sizin rolünüz nedir? - Para yiyorum, küçük bir rol, ama mühim dedi rejisör. - Aranızda Allah korkusu duyan var mı? Hep bir ağızdan ve çığlık çığlığa: - Onu unuttuk. Ne mutlu bize onu unuttuk...

Türü
Hikâye
Sayfa Sayısı
102
ISBN
975-7462-02-0
Baskı Sayısı
0. Baskı
Yayın Evi
Dergah

-Peki size bir şey sormak istiyorum.

Buyurun - Haram ne demek? Kör kuyuya taş atmıştı. Adamın yüzü aniden duvar. Sesinde mütereddit bir ton bulunmamasına özellikle dikkat ederek; - Ben ateistim Engin Bey. Acaba bu cevap "uygun" düştü mü diye duyulan tedirginlik. - Peki insan ateist olunca kavunun tadı değişiyor mu? Sükût.

Türü
Hikâye
Sayfa Sayısı
102
ISBN
975-7462-02-0
Baskı Sayısı
0. Baskı
Yayın Evi
Dergah

Harama batmamış bir belde?

- Kazandığın her şeyden vazgeç. Bırak onları. ................. - Tövbe et. - Nereden çıkarıyorsun şimdi bunları Süheyla. Biliyorsun ben yoksul bir ailenin çocuğuyum. Yıllarca didindim, bir yere geldim. Benden bunları isteme. - Harama batmışsın. Mülevves bir ortamda çırpınıp duruyorsun. - Peki tutalım ki sen haklısın. Ne olacak o zaman? - Hayatımızı birleştiririz. - Evet.. - Harama batmamış bir beldeye, hicret ederiz. ............... - Hadi ne olur niyet et, içindeki ürpertiye kulak ver, hadi yalvarıyorum. ............... - Bana bak, yüzüme bak, sana teslim olacağım. Seninle birlikte Hakk'a teslim olacağız. ............... - Engin. Heyyy.. Yoksul ve temiz çocuk. Sana sesleniyorum. ...............