Türü
Hatırat
Sayfa Sayısı
384
Baskı Tarihi
2005
Yazılış Tarihi
1982
ISBN
975-00125-1-8
Baskı Sayısı
1. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Doğu Kütüphânesi
Editörü
Halil Açıkgöz
Bu kitabın yazarı aslında Halil Açıkgöz ancak altını çizdiğimiz tüm satırlar Cemil Meriç'e ait olduğundan yazarı Cemil Meriç olarak girdik.
Neden Altını Çizdim?
Her namuslu aydın için geçerli bir ilke...

İlke

Bağlı olduğum mutlak hakîkattir. Her düşündüğümü Allah karşısındaymışcasına söyleyebilmeliyim.

Türü
Hatırat
Sayfa Sayısı
393
Baskı Tarihi
Kasım 2007
Yazılış Tarihi
1992
ISBN
9944-125-03-2
Baskı Sayısı
3. Baskı
Basım Yeri
İzmir
Yayın Evi
Kaynak
Editörü
Şeref Yılmaz
Yazan: AHMED ŞAHİN Yazı Kaynağı: Zaman Gazetesi, Ailem Eki, Sayı: 228 Çileli bir devrin hikayesini Ali Ulvi Kurucu merhumun hatıralarından okumak büyük bir şans. Hayatını tamamen ilme adamış yüksek bir kâmet olan merhum Kurucu, hatıralarıyla da irşad vazifesini yerine getiriyor.

O büyük de, ben ondan önce doğmuşum

Amcam böyle baştan başa faziletli, mütevazı bir zattı. Biz Medine-i Münevvere'ye muhacir olduktan sonra da, amcama, babam için sormuşlar: "Efendim, İbrahim Efendi Hocamız mı büyüktü, zâtıâlîniz mi?" Amcam şu ince cevabı vermiş: "O büyük de, ben ondan önce doğmuşum..."

Türü
Hatırat
Sayfa Sayısı
393
Baskı Tarihi
Kasım 2007
Yazılış Tarihi
1992
ISBN
9944-125-03-2
Baskı Sayısı
3. Baskı
Basım Yeri
İzmir
Yayın Evi
Kaynak
Editörü
Şeref Yılmaz
Yazan: AHMED ŞAHİN Yazı Kaynağı: Zaman Gazetesi, Ailem Eki, Sayı: 228 Çileli bir devrin hikayesini Ali Ulvi Kurucu merhumun hatıralarından okumak büyük bir şans. Hayatını tamamen ilme adamış yüksek bir kâmet olan merhum Kurucu, hatıralarıyla da irşad vazifesini yerine getiriyor.

Minare Gibi Doğru

Amcamın talebelerinden Mustafa Ateş Hoca, şöyle demişti: Amcanızın oğlu Hafız Veyis'le beraberdik. Amcanız birgün oğluna şöyle dedi: "Veyis, adam olacaksan, deden gibi adam ol. Sakın baban gibi olma." Biz ürperdik, "Estağfirullah, efendim." dedik. Amcanız: "Öyle öyle! Bizler doğru olsak bile kavak ağacı gibi doğru oluruz. Kavak ağacına eğri diyen var mı? Ama kavak ağacı, kuvvetli rüzgârların önünde eğilir. Peder merhum ise minare gibi doğruydu. Onu fırtınalar eğemezdi..." diye cevap verdi.

Türü
Hatırat
Sayfa Sayısı
384
Baskı Tarihi
2005
Yazılış Tarihi
1982
ISBN
975-00125-1-8
Baskı Sayısı
1. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Doğu Kütüphânesi
Editörü
Halil Açıkgöz
Bu kitabın yazarı aslında Halil Açıkgöz ancak altını çizdiğimiz tüm satırlar Cemil Meriç'e ait olduğundan yazarı Cemil Meriç olarak girdik.

Kelam-ı Kibar

İster denize, ister kuyuya daldır; alacağın su elindeki kabın büyüklüğü kadardır.

Türü
Hatırat
Sayfa Sayısı
384
Baskı Tarihi
2005
Yazılış Tarihi
1982
ISBN
975-00125-1-8
Baskı Sayısı
1. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Doğu Kütüphânesi
Editörü
Halil Açıkgöz
Bu kitabın yazarı aslında Halil Açıkgöz ancak altını çizdiğimiz tüm satırlar Cemil Meriç'e ait olduğundan yazarı Cemil Meriç olarak girdik.

Hâtıra yazmak

Hâtıra yazmak çok lüzumludur. Fakat hâtıra, dişleri fırçalayıp, makyaj yapıp tarih önüne çıkmaktır. Goethe "Hatıralara daima şiir karışır" der. Onun için hâtıralarına "Şiir ve Hakikatler" ismini vermiştir.

Türü
Hatırat
Sayfa Sayısı
393
Baskı Tarihi
Kasım 2007
Yazılış Tarihi
1992
ISBN
9944-125-03-2
Baskı Sayısı
3. Baskı
Basım Yeri
İzmir
Yayın Evi
Kaynak
Editörü
Şeref Yılmaz
Yazan: AHMED ŞAHİN Yazı Kaynağı: Zaman Gazetesi, Ailem Eki, Sayı: 228 Çileli bir devrin hikayesini Ali Ulvi Kurucu merhumun hatıralarından okumak büyük bir şans. Hayatını tamamen ilme adamış yüksek bir kâmet olan merhum Kurucu, hatıralarıyla da irşad vazifesini yerine getiriyor.
Neden Altını Çizdim?
Bu tür hadiseler her zaman etkiliyor beni...

Sarhoşun Tövbesi

Dedem mezarlığa girer, okuyarak boydan boya geçerdi. Birisi, "Yahu deden ölülerle ahbap mıdır, nedir! Geçen gece baktım mezarlıktan çıkıyordu." demişti. Dolav mahallesinde "Kişiler" diye anılan, bir kasap ailesi vardı. Bunlardan "Kara Mehmed" diye, Allah rahmet eylesin, vurduğu vurduk, kırdığı kırdık belâlı bir adam vardı. Bu, Kara Mehmed anlatmıştı: Gece, meyhaneden çıktım, evime gidiyorum. Kabristanın içinden geçerken, bana doğru bir karaltı yürüdü. Acaba bir düşmanım mı, diye kendime geldim. O sırada uzaktan selâm verip yanıma yanaştı. Hacı Veyis Efendi imiş. "Oğlum, dedi; bugün Mevlevi Şeyhi Mesnevîhan, Sultan Selim Camii hatibi Sıdkı Dede vefat etti. Rahatsızdım, cenazesine gelemedim. Gel, seninle onu ziyaret edelim..." Beni peşine taktı, götürdü. Kabrin yanına oturdu, dua etti. Sonra: "Oğlum bir de filân hoca var, filân var, filân var... Gelmişken onları da ziyaret edelim." dedi; onları da dolaştık... Eve döndüğümde, sarhoşluğum geçmişti. Hanımı uyandırdım. "Hanım, kalk bana bir su ısıt" dedim. Boy abdesti aldım. Uyuyamadım. Dedeniz gözümün önünde... kalktım camiine gittim. Camide baktım, namazdan önce vaaz ediyor. Ben günahkâr insanım; şöyle arkaya bir yere oturayım dedim. Beni gördü, "Yakına gel oğlum, yakına gel!" diye çağırdı. Namazdan sonra, "Oğlum, gece ben sana çok dua ettim." dedi. Elini öptüm. Kendisine, "Hocam benim ömrüm gafletle geçti. Ben çok günah işledim. Bana dua edin." deyince, "Oğlum hepimiz geçmiş günahlarımıza tövbe edeceğiz. Bizim dinimiz öyle güzel bir din ki, tövbe eden, günahsız bir kimse gibi olur. Yeter ki, bundan sonra sebat et oğlum." Diye cevap verdi. Ondan sonra namazı bırakmadım. Dedenin arkasında namaz kılmaya gayret ettim. Onun kerametleri çoktur. Birisi de işte benim halimdir. Aman dedenizin hatırını kırmayın.

Türü
Diğer
Sayfa Sayısı
144
Baskı Tarihi
2009
ISBN
9752560716
Baskı Sayısı
0. Baskı
Yayın Evi
Kaknüs

Yolcu

O halde hancılara itibar etmeyi bırakalım da, "Ey yolcu! Marifet kendini yolda bulmak değil, yolda kendini bulabilmektir!" diyen sesin sahipleri var mı hala aramızda, bunu bir düşünelim. Yoksa yok olalım.

Objektif :7 Eğitim-Gençlik-Üniversite

Türü
Deneme
Sayfa Sayısı
297
Baskı Tarihi
2006
ISBN
975-437-034-6
Baskı Sayısı
0. Baskı

Şimdi

Yarını bugünden daima daha müsait farzetmekten doğan bu masumiyetin cezası o işin asla yapılamamasıdır. Yaşadıkça anlarız ki, o gün gelmez.Her gün muhtevası itibarıyla değil, mücadelesi şartı itibarıyla başka herhangi bir günden farksızdır;kısadır, maddi alakalarla doludur, beş duyumuzdan şuurumuzun ta dibine kadar başımız,düşünmek istediği mevzunun dışında sayısız tesirlerle karşılaşır, dışarıdan ve içeriden hiç ummadığı intibaların ve hatıraların kasdine, baskınına ve taarruzuna hedeftir, çünkü hayat bütün bu tesirlerin manzumesidir.Aradığımız huzur ve sükun, ancak biz olmadığımız yerde, yoklukta vardır.