Türü
Deneme
Sayfa Sayısı
152
Baskı Tarihi
2010
Baskı Sayısı
2. Baskı
Basım Yeri
istanbul
Orijinal Adı
Düşünce Düşlenir
"Düşünme sükunete ve sessizliğe ihtiyaç duyar;zira bilmeli ki ancak sessiz kaldıkça ,kalabildikçe kişi özünün kendisinden talep ettiklerini gerçekleştirebilir.Düşünme gürültünün içinde sessiz kalabilir;ihtiyacı olan sessizliği vaveylalar arasında da temin edebilir,yeter ki dile gelmeyi istemesin;yeter ki dilin ülkesini ziyaret etmemek konusunda kararlı davranabilsin;yeter ki sese dönüşmekten kaçınıp sessiz kalabilmeyi, sessizlik içinde, sükunet halinde ancak yoluna devam etmeyi tercih etsin....Kalabalıkların arasına karıştığında düşünce düşlenebilir sadece..." Düşünme ve düşünce üzerine yazıl
Hiç Olmak
İnsanoğlunun yapıp etmeleri arasında kendisini en şaşırtan davranışların neler olduğu sorulduğunda Platon demiş ki: " Çocukluktan sıkılırlar ve büyümek için acele ederler ve fakat sonra çocukluklarını özlerler.Para kazanmak için sağlıklarını yitirirler,ama sağlıklarını geri almak için de para öderler.Yarınlarından endişe ederlerken bugünü unuturlar. Sonuçta ne bugünü, ne de yarını yaşarlar.Hiç ölmeyecekmiş gibi yaşarlar,ancak yaşamamış gibi ölürler."
Bugünü,yani şimdiyi, yani anı unutmak aslında ne acı verici değil mi?
Elde olmayan bir gelecek adına eldeki biricik şeyi,şimdi'yi terketmek... Sahip olduğumuz en kıymetli 'şey' karşılığında, yani zaman'a mukabil, ne kadar değersiz meta varsa onları almaya çalışmak....Ölümü düşünmeden ,ölümün gelişini beklemeksizin yaşayabileceğini sanmak...Varlığa gelir gelmez dönmeye başlayan yaşam ibresinin hızlanıyor olmasına aldırmadan sözümona 'mülkiyet' edinme hırsıyla sağa sola saldırmak, hem de bize ayrılmış 'zaman' payının azaldığını bile bile...
Sayfa Sayısı
339
Baskı Tarihi
1997
Yazılış Tarihi
1974
ISBN
975-470-281-0
Baskı Sayısı
8. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Editörü
Mahmut Ali Meriç
Türkiye'de son zamanda yetişmiş en önemli aydınlardan, büyük filozof Cemil Meriç'in belki de en önemli eseridir. Binlerce sayfanın bilgisini küçük bir kitaba sığdırabilecek kadar usta yazarın ilmek ilmek örgülediği eşsiz bir dantela... Avrupayı, Osmanlıyı, Hind'i ,Çin'i motiflediği bir kanaviçe resmi.. "Bu ülke" de Tagore'dan Kemal Tahir'e..Oradan Said Nursi'ye.. ve oradan da İbn Haldun'a kadar onlarca ismi bulabilirsiniz. (http://www.itusozluk.com/goster.php/bu+%FClke)
Neden Altını Çizdim?
obskürantizm: Fransızca karanlık anlamına gelen obscurité kelimesinden gelir. Bilgiyi tekelinde tutanların, bu gücü ellerinden kaçırmamak için geri kalanların bilgiye erişimini zorlaştırmak veya imkansız hale getirmeye yönelik çabalarına, bilginin anlaşılmasını zorlaştırmalarına verilen isimdir.
Slogan: İlkelin ideolojisi
Karanlıkta kavga olmaz. ideolojiler, uçurumları aydınlatan hırsız fenerleri. İstemesek de onlara muhtacız. Kaosu kosmos yapan insan zekası, tecrübelerini ideolojilerde sergilemiş. İdeolojiye düşmanlık, tek izm'e teslimiyettir: obskürantizme. İdeolojiler siyaset dünyasının haritaları, Haritasız denize açılınır mı? Ama harita tehlikeli bir yolculukta tek kılavuz olamaz. Pusulaya da ihtiyaç var. Pusula: şuur. Tarih şuuru, milliyet şuuru, kişilik şuuru. ideolojilerin peşine takılanlar pusulasızdırlar. Gemi ya kayalara çarptı, ya batağa saplandı. İdeolojilerin ışığına göz yumanları sloganlar yönetir. Karanlık kinlerin birbirine saldırttığı çılgın sürülerin savaş çığlığıdır, slogan. İlkelin, budalanın, papağanın ideolojisidir. Düşünce ile çığlık bağdaşmaz. Şuurun sesi çığlık değildir. Yabani bağırır, medeni insan konuşur. Bu çocuklar yıllarca konuşturulmadı. Hınçlarını üç beş kelime ile suratımıza tükürüyorlar. İdeolojileri yasakladığımız için hışımlarına uğradık. Demokrasinin demopedi olduğunu kimse düşünmedi. Aczin hürriyetperverliği yalanların en namussuzu. Bahşedilen hürriyet, ölmek ve öldürmek hürriyeti.
Toprak sarsılıyor!.. Hep birden esfel-i safiline yuvarlanmak istemiyorsak, gözlerimizi açmalıyız. İnsanlar sloganla güdülmez. Düşünceye hürriyet, sonsuz hürriyet. Kitaptan değil kitapsızlıktan korkmalıyız. Bütün ideolojilere kapılan açmak, hepsini tanımak, hepsini tartışmak Türkiye'nin kaderini onların aydınlığında fakat tarihimizin büyük mirasına dayanarak inşa etmek. İşte, en doğru yol.
Türü
Roman
Sayfa Sayısı
724
Baskı Tarihi
2004
Baskı Sayısı
1. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Türk edebiyatının en önemli eserlerinden biri olan Tutunamayanlar, eleştirmen Berna Moran tarafından, "hem söyledikleri hem de söyleyiş biçimiyle bir başkaldırı" olarak nitelendirilmiştir. Moran'a göre Tutunamayanlar'daki edebi yetkinlik, Türk romanını çağdaş roman anlayışıyla aynı hizaya getirmiş ve ona çok şey kazandırmıştır.
Oğuz Atay, özellikle Tutunamayanlar romanında, modern şehir yaşamı içinde bireyin yaşadığı yalnızlığı, toplumdan kopuşları ve toplumsal ahlaka,kalıplaşmış düşüncelere yabancılaşan, tutunamayan bireylerin iç dünyasını anlatır. Yapıtları eleştiri, mizah ve ironi barındırır.
Türü
Hatırat
Sayfa Sayısı
533
Baskı Tarihi
2006
ISBN
978-975-07-0665-3
Baskı Sayısı
0. Baskı
Mütercimi
Saadet Özen
Fernando Pessoa, 1935’te öldüğünde, sandığında bıraktığı yapıtlarının sayısını kimse tahmin edemezdi. Onun elinden çıkmış şiirlerin, yazıların altında genellikle başka imzalar vardı. Ama bunlar yalnızca birer takma ad değil, öyküsü, geçmişi, yazgısı, dünya görüşü olan farklı kişiliklerdi. Pessoa’nın ölümünden sonra elyazmaları derlenmeye başladığında, bitmemiş yapıtlar da bulundu içlerinde. Bernardo Soares imzalı Huzursuzluğun Kitabı da bunlardan biriydi. Tarihten, mitolojiden, edebiyattan, ruhbilimden haberdar bir 20.
Sıkılma gönlüm sıkılma
Sıkıntı… Belki de aslında inançtan mahrum bıraktığımız derin ruhumuzun tatminsizliği bu, tanrısal oyuncağını elinden aldığımız biz hüzünlü çocukların çektiği derin, büyük üzüntü. Belki de kendisine kılavuzluk edecek bir ele ihtiyaç duyan, ama derin duyguların karanlık patikalarında, düşünememenin sessiz gecesinden, hissedememenin bomboş yollarından başka bir şey hissedemeyen varlığın kaygısı…
Savaş Kaçağı
Politika ve eylem adamlarının en zayıf yanı, düşünce adamını küçümseyişleridir. Beyinle kol, kuram ile eylem elele vermedikçe, toplum sıhhate kavuşamaz. Biliyorum, biliyorum; vatandaşları günün çetin kavgalarında yer alırken yıldızlara serenat besleyen bedbahtın adı savaş kaçağıdır.
Türü
Diğer
Sayfa Sayısı
408
Baskı Tarihi
Aralık 2007
ISBN
978-975-995-093-4
Baskı Sayısı
1. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Editörü
İnci Enigün
Düşünce
22 (Şubat 1959)Herşey bulunabiliyor,çalışınca herşey kabil. Hatta güzel mısra ve bitmiş manzume bile. Fakat düşünce bulunmuyor.Eğer sizde yoksa herşey bitiyor.
Ben neyim? acaba bir çeşit existensialisme intellectuelle (zihni varoluşculuk). Mümkün mü ?
Beni bu düşüncülere götüren şey bitirdiğim, bitirir gibi olduğum yeni manzume. O eksik sone. Fakat bir daha anlıyorum ki, Türkçe kifayetsiz. Melek kelimesi Türkçede tutmamış. melaike var da , garip şey.
Türü
Deneme
Sayfa Sayısı
420
Baskı Tarihi
2005
Baskı Sayısı
0. Baskı
Mütercimi
Hasan Tuncay Başoğlu
Bosna'nın özgürlük mücadelesiyle özdeşleşen Aliya İzzetbegoviç, siyasi bir figür olmanın yanında aynı zamanda çok önemli bir düşünür de. Onun eylemci kişiliğinin yanı sıra kendisini ele veren bilge kişiliği, öncülük ettiği özgürlük mücadelesinin karakterini belirlemiştir. Bu kitap, Aliya İzzetbegoviç'in bilge kişiliğinin billurlaştırdığı düşünce yoğunluklu metinlerden oluşmaktadır. Kısa ancak yoğun ve çarpıcı notlarda kendisini ele veren fikri derinlik, onun tarih kurucu kişiliğinin entelektüel boyutu hakkında zengin ipuçları vermektedir.
Özgürlüğe Kaçışım (Zindandan Notlar)
Cüretkar bir binaya bak: Onu betonların veya içine yerleştirilmiş çeliğin birarada tuttuğu doğrudur; ama esas doğru olan, onu birarada tutan şeyin temel denge ve oranları içindeki düşünce olduğudur.
Türü
Roman
Sayfa Sayısı
238
Baskı Tarihi
1995
Baskı Sayısı
14. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Düşünce
Yeniçeriler kapıyı zorlarken Uzun İhsan Efendi hala malum konuyu düşünüyor, fakat işin içinden bir türlü çıkamıyordu.
"Rendekar doğru mu söylüyor? Düşünüyorum öyleyse varım. Oldukça makul. Fakat bundan tam tersi bir sonuç, varolmadığım, bir düş olduğum sonucu da çıkar: Düşünen bir adamı düşünüyorum. Düşündüğümü bildiğim için, ben varım. Düşündüğünü bildiğim için düşlediğim bu adamın da var olduğunu biliyorum. Böylece o da benim kadar gerçek oluyor. Bundan sonrası çok daha hüzünlü bir sona varıyor. Düşündüğünü düşündüğüm bu adamın beni düşlediğini düşlüyorum. Öyleyse gerçek olan biri beni düşlüyor. O gerçek ben ise bir düş oluyorum."
Kapı kırıldığında Uzun İhsan Efendi kitabı kapadı. Az sonra başına geleceklere aldırmadan kafasından şunları geçirdi: "Dünya bir düştür.Evet dünya...Ah! Evet , dünya bir masaldır."