Türü
Roman
Sayfa Sayısı
0
ISBN
6051144351
Baskı Sayısı
0. Baskı
Kocatepe Camii’nin karşısında, Olgunlar Sokak’ın başında eski bir apartman vardır, Vefa Apartmanı. Kapısında, Vefa 38 yazılı bir levha asılıdır… Bu aziz insanın, Tevfik İleri’nin hikâyesi oradadır…
Neden Altını Çizdim?
Sadık Beyle bunu konuşurken şunu da eklemişti sizle de paylaşayım: "Hatta yine Samiha Ayverdi’nin öncülüğünde Konya’daki Mevlana İhtifalleri’nin başlamasına da büyük katkısı olmuştur. "

Çanakkale Şehitleri Anma törenleri

Öyle gelen gidenleri çok olurmuş. Erzurum’da da öyle, Çanakkale’deki hayatları da öyle. Üç dört sene kalıyorlar. Oradan ayrılırken bütün Çanakkale yollara dökülüyor ve kilometrelerce gelip uğurluyorlar. Enteresan bir şey, şimdi onu düşünüyorum. O zaman siyasetçi değil, mühendis. Hep öyle bir temayüz etmiş, hakikaten ortada bir insan. Çanakkale’de biliyorsunuz 18 Mart’ta, milleti ilk defa toplayıp şehitliklere götüren babamdır, öğrencileri ilk o götürüyor oraya.

Türü
Roman
Sayfa Sayısı
0
ISBN
6051144351
Baskı Sayısı
0. Baskı
Kocatepe Camii’nin karşısında, Olgunlar Sokak’ın başında eski bir apartman vardır, Vefa Apartmanı. Kapısında, Vefa 38 yazılı bir levha asılıdır… Bu aziz insanın, Tevfik İleri’nin hikâyesi oradadır…
Neden Altını Çizdim?
"Bundan bir kompleks de duymazdık biliyor musunuz?" piyuu

Pileli Etek

Annem, evin geçimi konusunda dikkatli davranırdı. Ay sonunu zor getirirdik. Şimdiki milletvekilleri, bakanlar gibi değildi. Zaten kirada oturuyorduk. … Giyim kuşamımız da mütevazı idi. Okul kıyafetlerimizi birkaç sene giyerdik. Ayşe’yle eteklerimizi annem biraz uzun tutardı, katlardı. Tabi boyumuz uzadığı için, her sene söker biraz uzatırdı. Birkaç iz olurdu ne kadar ütülense de… Bir gün öğretmenimizin tahtaya kaldırdığında, rengi solmuş, birkaç dikiş izi olan eteğime bakıp, ‘bak sen, kızımızın boyu ne kadar da büyümüş…’ diyerek beni teselli ettiğini hatırlıyorum. Bundan bir kompleks de duymazdık biliyor musunuz? Yani evde bu konuşulmazdı bile. … Cahide Hanım o günleri yeniden yaşıyor. Çileli, sade bir yaşam… Bakan kızı olarak okulda üç yıl aynı formayı giymek ve bunu dert etmemek için insanın nasıl bir iç dünyası olması gerektiğini insan onları seyrederek anlayabilir.

Türü
Roman
Sayfa Sayısı
0
ISBN
6051144351
Baskı Sayısı
0. Baskı
Kocatepe Camii’nin karşısında, Olgunlar Sokak’ın başında eski bir apartman vardır, Vefa Apartmanı. Kapısında, Vefa 38 yazılı bir levha asılıdır… Bu aziz insanın, Tevfik İleri’nin hikâyesi oradadır…

Nankör

Millet Partililer, seçim akşamı İnönü’nün Köşkün balkonundan Ankara’ya ‘Nankörler, nankör millet!’ diye bağırdığını söylüyorlardı.

Türü
Roman
Sayfa Sayısı
0
ISBN
6051144351
Baskı Sayısı
0. Baskı
Kocatepe Camii’nin karşısında, Olgunlar Sokak’ın başında eski bir apartman vardır, Vefa Apartmanı. Kapısında, Vefa 38 yazılı bir levha asılıdır… Bu aziz insanın, Tevfik İleri’nin hikâyesi oradadır…

Aleyhinde haber çıkmamışsa...

Ulus gazetesinde her gün babamla ilgili gerçekdışı yayınlar yaptılar. Hatta hatırlıyorum babam, sabah gazeteleri okurken, aleyhinde bir haber çıkmamışsa, anneme, ‘Vasfiye’ derdi, ‘demek ki dün, milletimiz için hayırlı bir iş yapmamışız.’

Ferheng-i Lugat Kutub-i Dr. Ali Şeriati

Türü
Araştırma
Sayfa Sayısı
0
Baskı Tarihi
2006
Baskı Sayısı
0. Baskı
Yayın Evi
Hivra İletişim
Orijinal Adı
Ferheng-i Lugat Kutub-i Dr. Ali Şeriati
TERİMLER SÖZLÜĞÜ Önsöz Fikrettiren Rabbimin Adıyla Dinin doğru bir sunumunu ortaya koymak için Ali Şeriati, yüzyılar boyu kullanıla gelen yerleşik sözcük ve kavramları tümüyle geleneksel anlamlarından/bağlamlarından soyutlayıp, bunlara yeni bir mana ve amaç verene kadar yeniden yazma ve yorumlama sanatına girişti.

Cennet

Cennet, insan yazgısının tekâmül eden görüntüsüdür.

Türü
Roman
Sayfa Sayısı
0
ISBN
6051144351
Baskı Sayısı
0. Baskı
Kocatepe Camii’nin karşısında, Olgunlar Sokak’ın başında eski bir apartman vardır, Vefa Apartmanı. Kapısında, Vefa 38 yazılı bir levha asılıdır… Bu aziz insanın, Tevfik İleri’nin hikâyesi oradadır…

Oysa biz ona aşıktık

Yasssıada’ya gönderdiğimiz mektuplarda ‘sevgilim, canım, hayatım babacığım’ yazınca, mektupları denetleyen görevli, ‘sevgilim’i daire içine alıp bir ok işaretiyle boşluğa çıkarır, soru işareti veya ünlem koyar, bazen bununla da yetinmeyip ‘Hiç uygun değil!’, ‘Ne demek istiyor?’ gibi notlar düşerdi. Oysa biz ona aşıktık. Doksan kilo girdiği Kayseri Cezaevi’nden Ankara Hastahanesi’ne kırk dokuz kilo olarak taşındı, cemale gittiğinde kırk dokuz yaşındaydı

Türü
Roman
Sayfa Sayısı
0
ISBN
6051144351
Baskı Sayısı
0. Baskı
Kocatepe Camii’nin karşısında, Olgunlar Sokak’ın başında eski bir apartman vardır, Vefa Apartmanı. Kapısında, Vefa 38 yazılı bir levha asılıdır… Bu aziz insanın, Tevfik İleri’nin hikâyesi oradadır…

İnsan olan ağlar

Gençliğinden beri hayatı sert mücadeleler içinde geçmiş ve nihayet Yassıada’daki duruşmalar sırasında başı dik hali ile öne çıkan babam gerçekten hislerini yoğun yaşayan ve gözyaşlarına hâkim olamayan bir insandı. Hafızamda böyle iki olay yer etmiş. Biri radyodan naklen yayınını beraberce dinlediğimiz üç-bir’lik Macaristan galibiyetimiz, biri de bize yüksek sesle, sonradan Rahman suresi olduğunu anladığım bir Kur’an okuyuşu. ‘Erkek ağlamaz’ sözünü beğenmez ‘İnsan olan ağlar’ derdi.

Türü
Hatırat
Sayfa Sayısı
406
Baskı Tarihi
Haziran 2007
ISBN
9944-125-12-1
Baskı Sayısı
2. Baskı
Basım Yeri
Gaziemir / İzmir
Yayın Evi
Kaynak Yayınları
Editörü
Şeref Yılmaz
Yazan: AHMED ŞAHİN Yazı Kaynağı: Zaman Gazetesi, Ailem Eki, Sayı: 228 Çileli bir devrin hikayesini Ali Ulvi Kurucu merhumun hatıralarından okumak büyük bir şans. Hayatını tamamen ilme adamış yüksek bir kâmet olan merhum Kurucu, hatıralarıyla da irşad vazifesini yerine getiriyor.

Yıkanıp defnedilen şehid...

Sahabe-i kiramdan Hanzale hazretleri, henüz evlenmiş ve gerdeğe girmişti ki, münadilerin, dellalların şöyle seslendikleri işitildi: "Resulullah sefer için hareket etmiştir. Allah'ı ve Resul'ünü seven, eli kılıç tutan herkes çağırılıyor. Derhal Resulullah'a katılsın!..." Hanzale hazretleri hemen elbisesini giymiş. Hanımı atılmış: "Ne yapıyorsun, gusletmedin, cünup gidilir mi?" "Ben yıkanıp çıkıncaya kadar Resulullah gitmiş olur!" Resul-i Zişan'ın emrine uymakta beş on dakika gecikmeyi fazla bulan sahabe imanını gör ki: Davasının uğrunda ahiretinden feda edip gidiyor... Ama işin sonuna bakın: Yapılan savaşta Hanzale hazretleri şehid oluyor. Harp meydanını dolaşan Peygamber-i Zişan, şehidlerin hepsini defnettikten sonra, Medine-i Münevvere'ye dönüyorlar. Annelerimize diyorlar ki: "Hanzale'nin ailesini ziyaret edin, onları taziye edin, yeni gelin kızımıza da başsağlığı dileyin. Bir de Hanzale'nin evden ne şekilde ayrıldığını bir sorun bakalım..." Ziyarete giderler, taziye ederler ve Resulullah'ın sualini de bildirirler. Şehid hanımı şöyle der: "Ah sormayın. Bunu Peygamber'e söyleyemem. Hanzale evden cünüp çıktı. Münadinin çağırdığını duyar duymaz, Resulullah gider, geri kalırım korkusuyla yıkanamadın acele giyindi gitti." Bunu Resulullah'a bildirdikleri vakit, aleyhissalatu vesselam Efendimiz, şöyle buyurmuşlar: "Şimdi işin sırrını anladım. Şehidler yıkanmadan gömülür. Fakat baktım ve gördüm ki, yüce âlemlerden gelen bir melek cemaati, Hanzale'nin cesedini yıkayıp gasl ediyorlardı. Demek bunun içinmiş..."

Türü
Roman
Sayfa Sayısı
466
ISBN
9944486903
Baskı Sayısı
0. Baskı
İskender Pala'nın bir müzayededen satın alıp içindekileri yalınlaştırarak yayınladığı "Yek Cinayet Şast u Şeş Sual" (66 Soruda Cinayet) adlı elyazmasıdır. Kahramanlarımız bir cinayetin peşinde koşuyor, bu sırada bir çok tarihi sima da olaya karışıyor. Arka planda tüm şatafatıyla Lale Devri, ön planda ise kadife yapraklarıyla lale ve tabi ki aşk...

Aşk ancak sır olarak kalırsa

Hayır, hayır, kendisi Şehnaz’a olan aşkını kimseciklerle paylaşmayacaktı, paylaşmamalıydı. Eğer paylaşırsa içindeki aşkın azalacağına emindi. Okuduğu kitaplar bütün aşıklara sıkı sıkı bunu tembih ediyorlardı. “Aşk ancak sır olarak kalırsa kalpte çoğalırdı.” Böyle demişti annesi bir seferinde ve sonra da ona Leyla’nın sırlarla büyüyen aşkının hikayesini anlatmıştı. Eğer iki kişi arasındakiler sır olmaktan çıkarsa yalnızca dillerde çoğalır, dostluğun, vefanın değerini düşürürdü. … Leyla’ya sordular: “Sen mi Kays’ı daha çok sevdin; yoksa o mu seni?” Kara gözlü, kara saçlı, kara benli Leyla iç geçirdi, üzüldü: “Dostlar, bu nasıl bir soru, bana böyle bir soruyu nasıl sorarsınız ki?!.. Elbette ben onu daha çok sevdim, onun beni sevdiğinden…” “İyi ama Leyla, o senin için deliye döndü, çöllere düştü, adı Mecnuna çıktı ve kurtlarla, kuşlarla konuşur oldu…” “İşte bakın, o gitti, bana olan aşkını ına buna anlattı, ben ise aha şuracığımda, kalbimin içinde onun aşkını saklayıp durdum, hiç kimse ile ne paylaştım, ne kimseye dert yandım. Şimdi siz kara verin, o mu beni daha çok sevmiş ben mi onu?!..”