Türü
Diğer
Sayfa Sayısı
93
Baskı Tarihi
2007
ISBN
975-8692-07-0
Baskı Sayısı
3. Baskı
Yayın Evi
Bilge Adam
Editörü
Adnan İnanç
Mütercimi
Ali Aydın
Dine dinsizlik mi karşı yoksa başka şeyler mi bu konu hakkında güzel bir eser.

En aziz şehid

Bugün bizim tarih ve din ile ilgili bilgimiz, 19. asrın materyalistinden çok daha geniş, dakik ve derindir. Cehalet, korku veya kabileci bir ruh yapısından beslenen din; belli bir toplum yapısında o dönemin maddi ve düşünsel sistemiyle uyum sağlamış dinlerin toplumsal biçimlerini yansıtır. Oysa bugün bizler tarihin herhangi bir döneminde dinin insani yetenekler üzerindeki etkisini ve onun beşerî boyutunu teşhis etme imkânına sahibiz. Din insanın "kendini tanıma" duygusundan neşet bulur, insanı aşkın güce ve yüce değere kulluk etmekle varlığın kemal derecesine ulaşmaya davet eder. Ulaşılabilecek en yüksek mertebe olan tevhid bilinciyle bütün aşkın değerlerin sahibi olan Allah'a kullukla O'na yaklaşma yolunda şu değerleri kuşanmak için çabalar din: Güzellik, hâyır, aydınlık, lütuf, yaratıcılık, irade, özgürlük, ilim, bilgi, kemal, hidayet, kanaat, hakikat, adalet, hak; cehalet, zulüm, zaafiyet ve zillete düşman olmak vs. Eğer böyle bir güç, tarihe hükmeden sınıfsal sistemlerde zorbaların elinde halkın aleyhinde kullanılan bir güce dönüşmüşse; bu durum insanın insanlık dışı sistemlere kurban edildiğine ve bunun en büyük facia olduğuna şahitlik etmektedir. Bu nedenle tarihteki en mazlum gerçeğin ve en aziz şehidin adı dindir. İnsan dostu aydınların görevi de bu kurbanı kurtarmak ve tarihin bu şehidini ihya etmektir; onu reddetmek, inkâr etmek ve hatta kirletmek değil! Aksi takdirde özgürlükçü ve insan dostu aydınlar; dini değiştiren ve kendi sınıfsal çıkarlarına kurban eden her zamanki insanlık düşmanı, zorbalar, güç sahipleri, Firavunların büyücüleri, üfürükçüleri ve sihirbazları ile fikir ve suç ortağı olur.

Türü
Diğer
Sayfa Sayısı
520
Baskı Tarihi
Mart 2010
ISBN
978-975-60047-89-0
Baskı Sayısı
0. Baskı
Yayın Evi
Fecr Yayınevi
Mütercimi
Okan Sevinç
Orijinal Adı
Gofteguhayı Tenhayi
O, inançları uğruna bu yolu tercih etmişti. İnanç bütün hayatını kaplamış ve genç yaşta siyasi ve toplumsal olaylara karışmıştı. Onu bu yola inançları sürüklemişti. Bir an olsun yürümekten geri kalmadı, hiçbir engel ona mani olamadı. Hiçbir davet ve olay, onu bir an olsun tereddüde düşürmedi. Hikâyesi çok uzundur! Siyasi suçluları ya acı çeksin de teslim olsun diye gurbete sürgün ederler ya da canı yansın diye zindana atarlar. O her ikisine de maruz kalmıştı, gurbette zindana atılmıştı.

Ne yazık!

Ne yazık! Yabancılar ülkeye hakim olduğu ve özgürlük tutsak edildiği zaman yalnız devlet, hakim, kanın, istibdada ve hükümete bağlı olanlar değil, bütün halk birer casustur, yabancılar için çalışırlar, akrabalığın suç olduğu bir ülkede herkes yabancı sevdalısıdır.

Türü
Diğer
Sayfa Sayısı
520
Baskı Tarihi
Mart 2010
ISBN
978-975-60047-89-0
Baskı Sayısı
0. Baskı
Yayın Evi
Fecr Yayınevi
Mütercimi
Okan Sevinç
Orijinal Adı
Gofteguhayı Tenhayi
O, inançları uğruna bu yolu tercih etmişti. İnanç bütün hayatını kaplamış ve genç yaşta siyasi ve toplumsal olaylara karışmıştı. Onu bu yola inançları sürüklemişti. Bir an olsun yürümekten geri kalmadı, hiçbir engel ona mani olamadı. Hiçbir davet ve olay, onu bir an olsun tereddüde düşürmedi. Hikâyesi çok uzundur! Siyasi suçluları ya acı çeksin de teslim olsun diye gurbete sürgün ederler ya da canı yansın diye zindana atarlar. O her ikisine de maruz kalmıştı, gurbette zindana atılmıştı.

İman ve Aşk

Aşksız iman, başkalarına esir olmaktır. İmansız aşk ise, kendine esir olmaktır. Aşksız iman kör bir bağnazlıktır. İmansız aşk bağnaz bir körlüktür. İmansız aşk, bir hiç uğruna yapılan fedakarlık, seraba doğru giden bir susuzluk, aldatmaya giden bir deli telaşı ve ulaşmadıkça asla tanıyamayacağı bir yalandır.

Türü
Diğer
Sayfa Sayısı
520
Baskı Tarihi
Mart 2010
ISBN
978-975-60047-89-0
Baskı Sayısı
0. Baskı
Yayın Evi
Fecr Yayınevi
Mütercimi
Okan Sevinç
Orijinal Adı
Gofteguhayı Tenhayi
O, inançları uğruna bu yolu tercih etmişti. İnanç bütün hayatını kaplamış ve genç yaşta siyasi ve toplumsal olaylara karışmıştı. Onu bu yola inançları sürüklemişti. Bir an olsun yürümekten geri kalmadı, hiçbir engel ona mani olamadı. Hiçbir davet ve olay, onu bir an olsun tereddüde düşürmedi. Hikâyesi çok uzundur! Siyasi suçluları ya acı çeksin de teslim olsun diye gurbete sürgün ederler ya da canı yansın diye zindana atarlar. O her ikisine de maruz kalmıştı, gurbette zindana atılmıştı.
Neden Altını Çizdim?
Chandel'in "Les Causeries de la Solitude" kitabının kapak resmiyle ilgili bölümden...*

Müzik

Acaba "Her şey müziktir. Konfüçyüs'ün deyişiyle, hayat müzikten başka bir şey değildir. Chandel'in kendi ifadesiyle, insan Tanrı'nın okuduğu bir makamdır; ruh, melekût aleminde çalınan bir nağmedir ve onun dışındaki her şey bir artıktır ve kirli bir topraktır." mı demek istiyor? Müzik şiirdir, hayaldir, aşktır, güzelliktir, dindir, irfandır, sevgidir, meleklerdir, istektir, hatıradır... Bütün bunlar bir makamın notalarıdır, bir çengin makamı...

Türü
Diğer
Sayfa Sayısı
520
Baskı Tarihi
Mart 2010
ISBN
978-975-60047-89-0
Baskı Sayısı
0. Baskı
Yayın Evi
Fecr Yayınevi
Mütercimi
Okan Sevinç
Orijinal Adı
Gofteguhayı Tenhayi
O, inançları uğruna bu yolu tercih etmişti. İnanç bütün hayatını kaplamış ve genç yaşta siyasi ve toplumsal olaylara karışmıştı. Onu bu yola inançları sürüklemişti. Bir an olsun yürümekten geri kalmadı, hiçbir engel ona mani olamadı. Hiçbir davet ve olay, onu bir an olsun tereddüde düşürmedi. Hikâyesi çok uzundur! Siyasi suçluları ya acı çeksin de teslim olsun diye gurbete sürgün ederler ya da canı yansın diye zindana atarlar. O her ikisine de maruz kalmıştı, gurbette zindana atılmıştı.

Kızılkale Zindanları

Göz ve kulak, ateşi körükler. Bu denenmiştir; eğer bu iki tehlikeyi meydandan uzaklaştırırlarsa zorluk artık dayanılmaz hale gelecektir! Kızılkale zindanında görüşme izni olmayan veya pazartesi görüşmesine gelecek kimsesi olmayan tutuklular, diğerlerinden daha sakindirler. Benim görüşmemi yasakladıkları zaman, ben haftaları monoton geçirdim. Zaman düz bir cadde olmuştu, sırf başıboşluk içinde geçiyordu, üzüntü monotonlaşmış, hareketsiz hale gelmişti. Görüşmemi serbest bıraktıkları günlerde zaman, birkaç günde korkunç girdaptan geçen ve her geçen gece daha zor ve asi olan çok dönemeçli vahşi bir ırmağa dönüşüyordu. Acı delice akan bir nehir olmuştu ve üzüntü her an ısıran bir zehir haline gelmişti. Mahkûma iki türlü işkence yaparlar. Ellerin bir tanesini boynun arkasından, öbürünü de yandan birbirine bağlıyorlar. Eller birbirine kavuşmamasına rağmen bunu zorla yapıyorlar, sonunda kaburga kemikleri çıkıyor, bazen de kırılıyor. Kaburga kemiklerinin sesi, kırılan kuru ağaç sesi andırıyor. İki elin bileğini arkadan birbirine ulaştırdıklarında bir kelepçe ile bağlıyorlar ve üstüne bir taş veya demir parçası koyuyorlar, ağırlığı, mahkuma ne kadar işkencenin uygun görüldüğüne bağlıdır, sabrına uygundur. Ben ne diyorum? Özgürlüğe duyduğu aşkın ağırlığı kadardır, işkence taşının ağırlığı, hücredeki mahkumun imanı kadardır. Bu özgürlük sevdalısı esiri öylece tutuyorlar; bu müzmin bir işkencedir, zorluğu sakin bir zorluk, acısı kupkuru bir acı ve sakin bir deri...

Türü
Diğer
Sayfa Sayısı
527
Baskı Tarihi
Eylül 2010
ISBN
978-605-5482-00-8
Baskı Sayısı
0. Baskı
Basım Yeri
Ankara 2010
Yayın Evi
FECR YAYINEVİ
Mütercimi
Prof.Dr.Hicabi Kırlangıç - Prof.Dr.Derya Örs
Orijinal Adı
Hubut der Kevir
Birden elindeki elmayı uzattı ve gözleriyle benden onu dişlememi istedi. Fakat ben dudaklarımı daha sıkı kapattım. Yüreğimdeki dilsiz bir duygu diyordu ki an, büyük bir inkılâp anıdır. Bütün varlık olduğu yerde durmuş heyecanla bekliyordu. O, bir isyan alevi gibi karşımda dalgalanıyor ve sabırsız yakıyordu beni. Bense kalbinde korkunç bir volkanın patlamak için sabırsızlandığı dağ zirvesinin sakinliğine sahiptim. O her an daha kararlı ve saldırgan, ben her an daha tereddütlü ve ezgin. Günah duygusu.

Bilinç Güneşi

Bir konuyu anlamak, bilmek, haberdar olmak, farkına varmak böyle sürekli bir eylem olamaz. "Ben bunu, örneğin dört gün önce, iki yıl önce, bir araştırma, bir keşif, bir yolculuk, bir görüşme, bir ders sırasında anladım." dememiz doğru olur. İlmi anlamalar ve felsefi bilmeler böyledir. Akıl böyle anlar. Aklın aracı mantıktır; mantıksa iki halden ötesini bilmez: "Anlıyorum" ve "anlamıyorum"; hepsi bu! Bundan fazlasına ihtiyacı da yoktur. Onun anlaması gereken tabiatın ve dünyanın sırlarıdır. Bunların hepsi tek boyutludur. Bunların birden fazla anlamı yoktur. Ama ruhun durumu böyle değildir. Akılla anlamak, bir odada elektrik lambasının açılması veya havada bir şimşeğin çakması gibi bir anda gerçekleşir. Oda bir an karanlık, bir an aydınlıktır. Bu ikisinin arasında üçüncü bir durum yoktur. Oysa ruhla anlamak, güneşin doğu ufkundan doğmasına benzer. Anlayış güneşi, uzak ve belirsiz bir ufuktan ruha doğar. Böylece bir marifet sabahının beyaz ırmağı, bir tür hikmet ve irfan güneşinin doğuşu, bir dağın zirvesinin ardından algılayıp görme şeklinde sonsuz ve gizemli can vilayeti çölünde akar. Bir güneş gibi, bilinçsizlik, donukluk ve sessizlik buzullarının ve kar yığınlarının üstüne vurarak onları eritir, damlalar yavaş yavaş dere, dereler azar azar ırmak, ırmaklar da gitgide deniz olur ve insanı içten içe boğarlar. Bilinç güneşi; aşinalığın aydın sıcaklığı, bu gecenin içine ağır ağır, sürekli olarak giren bir "yarın" gibi, mart-nisan aylarında burunlara yayılan baharın gizli ve mütemadi kokusu gibi, cehaletin siyah yığınlarını, kışın buz tutmuş eteklerini ruh ülkesine süren ve eriten bu mevsim değişikliğinin başlangıcı var ama sonu yoktur. Bu dünyada, güneş daima doğuş halindedir; ilkbahar daima geçiş, gönül de daima anlayış halindedir...

Türü
Hatırat
Sayfa Sayısı
384
Baskı Tarihi
2005
Yazılış Tarihi
1982
ISBN
975-00125-1-8
Baskı Sayısı
1. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Doğu Kütüphânesi
Editörü
Halil Açıkgöz
Bu kitabın yazarı aslında Halil Açıkgöz ancak altını çizdiğimiz tüm satırlar Cemil Meriç'e ait olduğundan yazarı Cemil Meriç olarak girdik.

Kemâl Tâhir

Türkiye'de şimdi hem sağın ve hem solun okuduğu bir tek romancı var: Kemâl Tâhir

Türü
Hatırat
Sayfa Sayısı
207
ISBN
978-605-4195-17-6
Baskı Sayısı
1. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Düşün
Editörü
H.Ahmet Menteş
Neden Altını Çizdim?
Nureddin Topçu'nun talebelerine anlatıığı bir fıkraymış bu.

Yuha Dede

Konya'da mezarlık yolu üzerinde tek odalı bir izbede yaşayan erenlerden biri ölenlerin tabutları geçerken izbesinden çıkar - Yuha veya "yuh olsun" diye bağırırmış, ama cemaat de kendisine birşey diyemezmiş. Dedenin adı Yuha dede diye kalmış, bu arada gerçek ismi de unutulmuş. Gün gelmiş Yuha Dede'ye de emr-i hak vaki olmuş. Camiye getirilmiş, gasli yapılmış, namazı kılınmış, mezarlığa doğru tabutu taşıyan cemaat tam izbesi önünden geçerken çoluk-çocuk "şimdi vaktidir" demişler ve; - Yuha, diye bağırarak sözünü iade etmişler. Ancak bunu üzerine Yuha Dede başını tabuttan çıkararak; -Onların gittiği yere gidiyorsam benden de yuha, demiş ve tekrar tabuta uzanmış.

Türü
Araştırma
Sayfa Sayısı
438
Baskı Tarihi
Mayıs 2008
ISBN
978-975-9169-77-0
Baskı Sayısı
1. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Kırmızı
Editörü
Fahri Özdemir
"Bu çıkmazı aşmak için, bir zihin devrimine gerek vardır. Türkiye'de çağdaş ve özgürlükçü düşünce, kendisini yetmiş veya seksen yıldan beri cenderesine alan ipoteği atmalı, Türk modernleşmesinin tarihi eleştirel bir gözle yeniden değerlendirilmelidir." Ancak bu kambur atıldıktan sonradır ki, Kemal Atatürk adındaki parıltılı ve trajik insan, gerçek boyutlarında ele alınabilir; Türkiye gibi toplumlarda yüzyılda bir yetişen bu büyük kabiliyet, olağanüstü ihtirasları ve olağanüstü hatalarıyla, tarihte ait olduğu yere konabilir."

Türk ırkı tezinin gayr-i Türk müellifleri...

Türk ırkı tezini ilk ortaya atan yazar, Osmanlı devlerine sığınarak Mustafa Celaleddin Paşa adını alan Polonyalı Konstantin Borzecki'dir (Les Turcs anciens et modernes, Paris 1870). Türk kamuoyu açısından asıl etkili olan isim ise Fransız tarihçi Leon Cahun'dür (Introduction à l'histoire de l'Asie, Paris 1896). İçte Türkçü düşüncenin ilk kapsamlı ürünü olan Necip Asım'ın Türk Tarihi (İstanbul 1900) Cahun'den adapte edilmiştir.

Türü
Deneme
Sayfa Sayısı
0
Baskı Tarihi
2000
ISBN
975-7462-94-2
Baskı Sayısı
3. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Dergâh
Ahmet Hamdi Tanpınar'ın çeşitli gazete ve dergilerde yayımlanmış yazılarından derlenen "Yaşadığım Gibi" yazarın, şair, hikayeci - romancı ve edebiyat tarihçisi olarak millî kültürümüzle ilgili özlü fikirlerini yansıtmaktadır.

Dikkat: Bir Büyülü Kelime

Benim için san'atta, ilimde her şeyden evvel dikkat esastır. Daha büyülü kelime bilmem.