Türü
Diğer
Sayfa Sayısı
88
ISBN
975-07-0628-5
Baskı Sayısı
0. Baskı
Yayın Evi
Can yayınları
Mütercimi
Işık Ergüden
20. yüzyıl edebiyatının en ilginç kişiliklerinden Fernando Pessoa, kendi adının yanı sıra kendisinin farklı yanlarını yansıtan hayalî şairlerin adlarıyla yazdığı yapıtlarıyla dünyanın en gizemli şairlerinden, yazarlarından biridir. 1935 yılında ölen Pessoa, ancak ölümünden bir yıl sonra, olağanüstü zengin düş dünyasıyla üne erişti. Yazarın şiirleri dışında sağlığında yayınlanan biricik anlatısı olan Anarşist Banker'de, iki arkadaşın bir yemek sonrasında başlayan sohbeti, okuru 'burjuva toplumu'nun derinliklerine sürükler. İki arkadaştan biri, hem banker, hem de anarşist olduğunu söyler.

Anarşist Banker

Doğanın adaletsizliklerini bir tarafa bırakabiliriz, çünkü bunlardan kaçamayız. Ama toplumdan ve toplumsal uzlaşmalardan kaynaklanan adaletsizliklerden kaçınmaya niçin çalışmayalım? Bir insanın yetenek, güç enerji gibi doğadan aldığı kabul edilen yetilerle benden üstün olmasını kabul ederim (zaten mecburum kabul etmeye!) ama annesinin karnından çıktığında sahip olmadığı ,ama mutlu bir rastlantı sonucu burnunu dışarı çıkarır çıkarmaz gökten zembille inen zenginlik, toplumsal konum, rahat yaşam gibi sonradan edinilen niteliklerle benden üstün olmasını kabullenemem. benim o dönemdeki anarşizmim bu isyandan doğdu.

Sayfa Sayısı
339
Baskı Tarihi
1997
Yazılış Tarihi
1974
ISBN
975-470-281-0
Baskı Sayısı
8. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
İletişim
Editörü
Mahmut Ali Meriç
Türkiye'de son zamanda yetişmiş en önemli aydınlardan, büyük filozof Cemil Meriç'in belki de en önemli eseridir. Binlerce sayfanın bilgisini küçük bir kitaba sığdırabilecek kadar usta yazarın ilmek ilmek örgülediği eşsiz bir dantela... Avrupayı, Osmanlıyı, Hind'i ,Çin'i motiflediği bir kanaviçe resmi.. "Bu ülke" de Tagore'dan Kemal Tahir'e..Oradan Said Nursi'ye.. ve oradan da İbn Haldun'a kadar onlarca ismi bulabilirsiniz. (http://www.itusozluk.com/goster.php/bu+%FClke)

Avrupa Yarım

Batı'dan pozitivizmin döküntüsü almışız. Avrupa insanı hiç değilse Aristo mantığına inanmış. Belki ruhunu öldürmüş, maveraya sırtını çevirmiş, büyük, ebedi ve mutlak hakikate yabancı kalmış. Bir kelime ile ruhunu satmış şeytana. Ama madde dünyasında zaferler kazanmış. Kıtalara ferman dinletmiş. Ve dinletiyor. Avrupa, yarım. Biz yarım bile değiliz.

Türü
Roman
Sayfa Sayısı
795
Baskı Tarihi
13.Baskı Ekim 2009, İstanbul (1.Baskı Haziran 2001, İstanbul)
ISBN
975-470-890-8
Baskı Sayısı
0. Baskı
Yayın Evi
İletişim Yayınları
Mütercimi
Ergin Altay
Dünya edebiyatının en büyük üç eserinin Sophokles’in Oedipus Rex’inin, Shakespeare’in Hamlet’inin ve Dostoyevski’nin Karamazov Kardeşler’inin aynı konuyu, yani “baba katilliğini” ele alması rastlantı olarak açıklanamaz. Üstelik, bu üç eserde de sözkonusu davranışın kaynağı, yani bir kadın yüzünden doğan cinsel düşmanlık açıkça ortaya konulmuştur. Sigmund Freud
Neden Altını Çizdim?
İnsanoğlu inanmak için dağların yürümesini, denizin ikiye ayrılmasını, ölülerin dirilmesini bekliyor. Bütün dağların yerlerinde öylece duruyor olmaları yeterince mucize değilmiş gibi...Yalın bir bakış gözlerimde, Allah'ın varlığını anlatırken neden bu yollara da başvurduğunu düşünüyorum. Yapmasa nasıl olurdu hani diye düşünüyorum. İsa peygamber hastaları iyileştirmeseydi ya da Süleyman a.s. kuşların dilini bilmeseydi... Merhamet olsa gerek bunun adı, "anlasınlar" diye iki suyu birbirine karışmadan aynı denizde tutmak da, aynı suyu ikiye ayırıp firavunu boğmak da. Firavun'un en büyük küfrü o sudan Musa as. gibi geçebileceğine inanması olsa gerek. Kibir bu denli büyük bir inkara da neden oluyor demek...
Sonra Hz Muhammed s.a.v. verilen aklıma geliyor. Galiba O da artık mucizelerin inancı değil, inancımızın mucizeleri doğurmasını istedi. "Hiç akletmez misiniz?" diye defalarca soruşu da bundan olmalı.
Suyun üstünde yürümeye gerek yok, su da batıyor olmak da Allah'tan...

Mucize ve inanç

Mucize gerçekçi bir insanı hiçbir zaman şaşırtmaz.Gerçekçiyi dine yaklaştıran mucizeler değildir. Tanrutanımaz gerçek bir gerçekçi, mucizeye inanmasını sağlayacak gücü, yeteneği her zaman bulur içinde; mucizeyi açık seçik kabul etmektense duygularına inanmaz. Gerçekçide mucize inancı doğurmaz, inanç mucizeyi doğurur.

Türü
Hatırat
Sayfa Sayısı
533
Baskı Tarihi
2006
ISBN
978-975-07-0665-3
Baskı Sayısı
0. Baskı
Yayın Evi
Can Yayınları
Mütercimi
Saadet Özen
Fernando Pessoa, 1935’te öldüğünde, sandığında bıraktığı yapıtlarının sayısını kimse tahmin edemezdi. Onun elinden çıkmış şiirlerin, yazıların altında genellikle başka imzalar vardı. Ama bunlar yalnızca birer takma ad değil, öyküsü, geçmişi, yazgısı, dünya görüşü olan farklı kişiliklerdi. Pessoa’nın ölümünden sonra elyazmaları derlenmeye başladığında, bitmemiş yapıtlar da bulundu içlerinde. Bernardo Soares imzalı Huzursuzluğun Kitabı da bunlardan biriydi. Tarihten, mitolojiden, edebiyattan, ruhbilimden haberdar bir 20.

Sıradan insan

Sıradan insan, hayat ne kadar çetin gelse de, en azından fazla düşünmeyerek mutlu olabilir. Hayatı kendi dışında bir şey olarak, kediler köpekler gibi gelişine göre yaşamak- sıradan insan böyle yapabilir ve hiç olmazsa kedilerle köpekler kadar memnun kalacağından emin olmak isteyenler, hayatı işte böyle yaşamalı. Düşünmek, yıkmak anlamına gelir. Düşünme süreci içinde düşüncenin kendisi bizzat bu işi üstlenir, çünkü düşünmek düşünülen şeyi parçalara bölmekle olur. İnsanlar hayatın sırrı hakkında düşünmeyi bilseler, her adımda, her eylemde binlerce karışıklığın pusuya yatmış, ruhu gözetlediğini hissedebilseler - asla hareket etmez, yaşamaya bile cesaret edemezlerdi. Onun yerine ertesi gün giyotine gitmemek için intihar edenler gibi, korkudan birbirlerini öldürürlerdi.

Halkı olmayanın Tanrı'sı da yoktur oysa!

Gerçektir bu! Halkı olmayanın Tanrı'sı da yoktur oysa! Şuna kesinlikle inanın ki, halkını anlamayan, onunla bağlarını koparan insan bunu yaptığı ölçüde yurduna inancını yitirir, ya da dinsiz olur ya da duygusuz bir odun! İşte bunun için siz de ya can sıkıcı birer dinsiz, ya da duygusuz birer odundan başka bir şey değilsiniz!

Sayfa Sayısı
339
Baskı Tarihi
1997
Yazılış Tarihi
1974
ISBN
975-470-281-0
Baskı Sayısı
8. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
İletişim
Editörü
Mahmut Ali Meriç
Türkiye'de son zamanda yetişmiş en önemli aydınlardan, büyük filozof Cemil Meriç'in belki de en önemli eseridir. Binlerce sayfanın bilgisini küçük bir kitaba sığdırabilecek kadar usta yazarın ilmek ilmek örgülediği eşsiz bir dantela... Avrupayı, Osmanlıyı, Hind'i ,Çin'i motiflediği bir kanaviçe resmi.. "Bu ülke" de Tagore'dan Kemal Tahir'e..Oradan Said Nursi'ye.. ve oradan da İbn Haldun'a kadar onlarca ismi bulabilirsiniz. (http://www.itusozluk.com/goster.php/bu+%FClke)

Dahi

Aragon için, "Dahi'nin özelliği, öldükten yirmi yıl sonra salaklara düşünceler ilham etmesidir."

Türü
Şiir
Sayfa Sayısı
117
Baskı Tarihi
2006
ISBN
9789754588033
Baskı Sayısı
0. Baskı
Yayın Evi
İş Bankası Yayınları / Hasan Ali Yücel Serisi
Mütercimi
Tahsin Yücel

Dünyanın dışında olsun da neresi olursa olsun

Bu yaşam her hastası yatak değiştirme saplantısına kapılmış bir hastanedir. Kimi soba karşısında çekmek ister acısını, kimi pencere yanında iyileşeceğine inanır. Bana da hep bulunmadığım yerde rahat ederim gibi gelir, ruhumla durmadan tartıştığım bir sorundur bu göç sorunu. "De bana, ruhum, zavallı soğumuş ruh, Lizbon'da yaşamaya ne dersin? Orası sıcaktır herhalde şimdi, bir kertenkele gibi canlanırdın orada. Bu kent su kıyısındadır; mermerden yapıldığını söylerler, halk da bitkilere öyle bir kin beslemiş ki, tüm ağaçları söküp atarmış. Tam senin gönlüne göre bir görünüm işte; ışıkla madenden yapılmış bir görünüm, bunları yansıtmak için de su!" Ruhum yanıt vermiyor. "Devinmeyi izleyerek dinlenmeyi böylesine sevdiğine göre, Hollanda'da, o mutluluk veren toprakta oturmak ister misin? Müzelerde resmine sık sık hayran kaldığın bu ülkede sıkıntın dağılır belki de. Seren ormanlarını, evlerinin yanı başına demirlemiş gemileri seversin sen, Rotterdam'a ne dersin?" Hiç ses çıkmıyor ruhumdan. "Yoksa Batavia'dan daha çok mu hoşlanırsın? Orada tropikal güzellikle kaynaşmış Avrupa ruhunu da bulurduk." Tek sözcük yok.ruhum ölmüş olmasın? "Yoksa yalnız kendi acın içinde rahat edecek ölçüde uyuştun mu? Öyleyse ölüm'ün eşi olan ülkelere doğru kaçalım. Ben bilirim yapacağımızı, zavallı ruh! Tornéo'ya gitmek üzere toplarız pılı pırtıyı. Daha da ötelere, Baltık'ın en ucuna gidelim; olanak varsa yaşamdan da öteye; kutba yerleşelim. Orada güneş yeryüzünü ancak eğrilemesine sıyırıp geçer, ışıkla gecenin birbirlerini çok ağırdan kovalamaları çeşitliliği siler, tekdüzeliği, yani hiçliğin öbür yarısını çoğaltır. Kuzey şafakları bizi eğlendirmek için zaman zaman Cehennem'in hava fişeklerinin parıltıları gibi pembe demetler yollarken, karanlıkta uzun uzun yunabiliriz orada." En sonunda patlıyor ruhum, sonra da bilgece haykırıyor: "Dünyanın dışında olsun da neresi olursa olsun!"