Türü
Hatırat
Sayfa Sayısı
393
Baskı Tarihi
Kasım 2007
Yazılış Tarihi
1992
ISBN
9944-125-03-2
Baskı Sayısı
3. Baskı
Basım Yeri
İzmir
Yayın Evi
Kaynak
Editörü
Şeref Yılmaz
Yazan: AHMED ŞAHİN Yazı Kaynağı: Zaman Gazetesi, Ailem Eki, Sayı: 228 Çileli bir devrin hikayesini Ali Ulvi Kurucu merhumun hatıralarından okumak büyük bir şans. Hayatını tamamen ilme adamış yüksek bir kâmet olan merhum Kurucu, hatıralarıyla da irşad vazifesini yerine getiriyor.
Neden Altını Çizdim?
Sarsıcı bir rüya...

İpekli Hacı Mehmed Efendi'nin Rüyası

Babamdan bahsederken, dersini hazırlamadığı için amcamdan azar işiten Cemil Efendi'nin de zikri geçmişti. Bu Cemil Hoca'mın ders arkadaşı, dedemden, amcamdan ve akranı olmakla beraber bilhassa babamdan fıkıh okuyan bir de İpekli Hacı Mehmed Efendi vardı. Cemil Hoca birkaç defa hacca gelmişti; görüşmüştük. Bir keresinde İpek Hoca da gelmiş, üçümüz Medine'de birleşmiştik. Hacdan sonra bir gün kahvaltı yapıyorduk. İpek Hoca dedi ki: Bazı rüyalar vardır. Ömür boyu insana tesir eder. Benim de müstesna rüyalarım vardır. Bana daima mürşidlik etmişlerdir. Bu sene Mina'da, o rüyalardan birisini daha gördüm. Mina'da iknci gece idi. Bayramın ikinci akşamı... O gece rüyamda kıyamet kopmuş. Ayet ve hadislerde görüp okuduğumuz Mahşer Meydanı, bütün azametiyle, heybetiyle, celâl ve dehşetiyle tecelli etaıiş. Bin ayak, bir ayak üzerinde.... Çekilen sıkıntıya, ızdıraba, feryâd ü figâna pâyan yok. Tarif edilmez bir silonu içindeyim. Bütün insanlar da öyle. Tanıdığım kimse yok. İnsanlar yığılmış... Ciheti malum olmayan bir yerden, bir ses geldi: "Ahir zaman peygamberi Muhammed Mustafa'nın havz-ı kevserine gidin!" Millet susuzluktan yanıyor... Bu nida gelince, o kalabalıktan bir grup kendiliğinden ayrıldı. Sanki gizli bir el onları seçiyor gibi... Diğerleri orta yerde, telâş, heyecan ve ızdırap içinde kaldı. Bunlar kendiliğinden bir kafile oldular. Muazzam bir kervan hâlinde yola çıkıldı. Ufukta, engin bir deniz görünüyor. Bu denizin mavi gümüş rengindeki ufku, avizeler, kristal lâmbalar, yıldızlar yanıyor gibi pırıltılar saçıyor. Deniz, kristal gibi, billur gibi parlak şeffaf... Meğer Peygamber-i Zîşân'ın havz-ı kevseri oymuş. Ben de o kafilenin arasındayım. Fakat nasıl yanaşacağım, nasıl içeceğim telâşı içindeyim. Yaklaştım, baktım: Peygamber-i Zîşan, gelenlere taslarla su veriyor. Nasıl ulaştırıyor, bu kadar suyu, bütün insanlara! Bütün insanlar su içiyor. Melekler de yardım ediyorlar. Kalabalık içinde sıramı bekliyorum. Bana da sıra gelecek... O sıra dedeniz geliverdi... Peygamber-i Zîşan, tası bıraktı, avucuyla verdi, dedenize suyu... Uyandım. Uzun zaman kendime gelemedim. Uzun zaman kendime gelemedim... İpek Hoca, ikinci bayram gecesi Mina'da gördüğü rüyayı, işte böyle anlatmıştı. Rüyalar, hakikaten, insanın hayatına hedef ve istikamet verici müjdeler ve tesirler taşıyabiliyor.

Sayfa Sayısı
339
Baskı Tarihi
1997
Yazılış Tarihi
1974
ISBN
975-470-281-0
Baskı Sayısı
8. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
İletişim
Editörü
Mahmut Ali Meriç
Türkiye'de son zamanda yetişmiş en önemli aydınlardan, büyük filozof Cemil Meriç'in belki de en önemli eseridir. Binlerce sayfanın bilgisini küçük bir kitaba sığdırabilecek kadar usta yazarın ilmek ilmek örgülediği eşsiz bir dantela... Avrupayı, Osmanlıyı, Hind'i ,Çin'i motiflediği bir kanaviçe resmi.. "Bu ülke" de Tagore'dan Kemal Tahir'e..Oradan Said Nursi'ye.. ve oradan da İbn Haldun'a kadar onlarca ismi bulabilirsiniz. (http://www.itusozluk.com/goster.php/bu+%FClke)

Mü’minlerin saadetini gölgeleyen tek ıstırap

Mü’minlerin saadetini gölgeleyen tek ıstırap, inanmayanlara karşı duyulan merhamet olmalı…

Türü
Araştırma
Sayfa Sayısı
438
Baskı Tarihi
Mayıs 2008
ISBN
978-975-9169-77-0
Baskı Sayısı
1. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Kırmızı
Editörü
Fahri Özdemir
"Bu çıkmazı aşmak için, bir zihin devrimine gerek vardır. Türkiye'de çağdaş ve özgürlükçü düşünce, kendisini yetmiş veya seksen yıldan beri cenderesine alan ipoteği atmalı, Türk modernleşmesinin tarihi eleştirel bir gözle yeniden değerlendirilmelidir." Ancak bu kambur atıldıktan sonradır ki, Kemal Atatürk adındaki parıltılı ve trajik insan, gerçek boyutlarında ele alınabilir; Türkiye gibi toplumlarda yüzyılda bir yetişen bu büyük kabiliyet, olağanüstü ihtirasları ve olağanüstü hatalarıyla, tarihte ait olduğu yere konabilir."

Siyasi cinayetler

Osmanlı saltanatının 16.cı yüzyıl ortalarını izleyen son 370 yıllık döneminde, şahsi istibdat (otokrasi) örneklerine çok ender rastlanır. Kısa sürede hüsran ve idamla sonuçlanan bir-iki istisna (Genç Osman, belki III. Ahmet ve III. Selim) dışında, kurumsal dengeleri başarıyla altederek mutlak kişisel iktidarlarını kurabilen hükümdarların sayısı üçü geçmez: IV. Murat, II. Mahmud ve II. Abdülhamid. Bunlardan gerçek anlamda bir zulüm ve terör düzeni getiren ise sadece birincisidir. Konuyu doğru bir perspektife oturtabilmek açısından ayrıca hatırlatmakta yarar vardır ki, örneğin Abdülhamid'in 32 yıllık istibdadı sırasında siyasi nedenle idam veya katledilen iki kişi (Mithat ve Mahmut Celaleddin Paşalar) varken, Cumhuriyetin sadece ilk on yılı için bu rakam en az birkaç yüz düzeyindedir.

Türü
Deneme
Sayfa Sayısı
0
Baskı Tarihi
2000
ISBN
975-7462-94-2
Baskı Sayısı
3. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Dergâh
Ahmet Hamdi Tanpınar'ın çeşitli gazete ve dergilerde yayımlanmış yazılarından derlenen "Yaşadığım Gibi" yazarın, şair, hikayeci - romancı ve edebiyat tarihçisi olarak millî kültürümüzle ilgili özlü fikirlerini yansıtmaktadır.

Mussolini

Bir insan sansar olabilirdi. Fakat dünya tavuk kümesi olmağa razı olamazdı. Mussolini küçük bir hesap meselesinde aldandı.

Türü
Hatırat
Sayfa Sayısı
384
Baskı Tarihi
2005
Yazılış Tarihi
1982
ISBN
975-00125-1-8
Baskı Sayısı
1. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Doğu Kütüphânesi
Editörü
Halil Açıkgöz
Bu kitabın yazarı aslında Halil Açıkgöz ancak altını çizdiğimiz tüm satırlar Cemil Meriç'e ait olduğundan yazarı Cemil Meriç olarak girdik.

Muhafaza edilecekler

Her aklı olan insan iyiye taliptir. Cemiyet mumyalanamaz. İyi taraflarını muhafazaya, kötü taraflarını devirmeye meyilldir. Tolstoy "Muhafazakâr devrimciyim" derdi kendisine. Dostoyevski de. Muhafaza edilecekler din, ahlâk, kültürdür. Gerisine lanet olsun.

Türü
Araştırma
Sayfa Sayısı
438
Baskı Tarihi
Mayıs 2008
ISBN
978-975-9169-77-0
Baskı Sayısı
1. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Kırmızı
Editörü
Fahri Özdemir
"Bu çıkmazı aşmak için, bir zihin devrimine gerek vardır. Türkiye'de çağdaş ve özgürlükçü düşünce, kendisini yetmiş veya seksen yıldan beri cenderesine alan ipoteği atmalı, Türk modernleşmesinin tarihi eleştirel bir gözle yeniden değerlendirilmelidir." Ancak bu kambur atıldıktan sonradır ki, Kemal Atatürk adındaki parıltılı ve trajik insan, gerçek boyutlarında ele alınabilir; Türkiye gibi toplumlarda yüzyılda bir yetişen bu büyük kabiliyet, olağanüstü ihtirasları ve olağanüstü hatalarıyla, tarihte ait olduğu yere konabilir."

Saltanatın Faydaları

İngiltere örneğine dönelim. İngiltere kraliçesini bugün çağdışı bir kalıntı, bir nostalji anıtı, kapanmış bir ayrıcalıklar devrinin boş bir simgesi saymak kolaydır. Oysa kraliçenin asıl gücünü ve fonksiyonunu anlamak için, felaket gününü – örneğin bir ordu komutanının hükümet emirlerine uymayı reddettiği, ya da başbakanın parlamentoyu feshedip muhalifleri asmaya başladığı veya İngiliz toplumu tarafından kutsal sayılan değerleri yasaklamaya kalkıştığı günü – düşünmek gerekir. Böyle bir hamlenin, toplumun birtakım güçlü veya yaygın kesimlerinde o gün için destek bulması da imkân dışı değildir. Rejimin sigortası, işte bu durumda devreye girer. Çünkü kraliçe yasal yetkilerini kullandığında kendisine itaat edileceği, tartışılmaz bir veridir. Bunun için onun iyi ya da "çağdaş" ya da sevilen bir kişi olması gerekmez: meşru kraliçe olması yeterlidir. İktidarının kaynağı, o sıra ülkeye hakim olan siyasi eğilim değildir: atalarından gelen ve torunlarına kalacak bir otoritenin meşru varisi olmaktır. Böyle olduğu için de, İngiltere'de pek ender olarak siyasi liderler diktatörlük ilan etmeye ya da komutanlar ayaklanma çıkarmaya teşebbüs ederler. Türkiye'nin de benimsemiş olduğu siyaset-üstü Cumhurbaşkanlığı makamı, bu ihtiyacı karşılamak için düşünülmüştür; ancak yetersizdir. Böyle bir makama seçimle veya siyasi dengeler üzerinde gelen kişi, ödenmesi gereken siyasi borçları olan bir kişidir. Makamını kaydı hayat şartıyla üstlenmediği için, kişisel gelecek kaygısı taşır. Geleneğin ve kutsallığın desteğine sahip olmadığı için, gücünü başka yerlere dayandırmak zorundadır. Gücünü siyasete dayandırıyorsa, makamının tartışma konusu olması kaçınılmazdır (Turgut Özal sendromu); gerçekten siyaset üstüyse, kurtların dişlerini gösterdikleri günde, otoritesini ve makamının saygınlığını koruyabilmesi güçtür (Fahri Korutürk sendromu).

Türü
Deneme
Sayfa Sayısı
0
Baskı Tarihi
2000
ISBN
975-7462-94-2
Baskı Sayısı
3. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Dergâh
Ahmet Hamdi Tanpınar'ın çeşitli gazete ve dergilerde yayımlanmış yazılarından derlenen "Yaşadığım Gibi" yazarın, şair, hikayeci - romancı ve edebiyat tarihçisi olarak millî kültürümüzle ilgili özlü fikirlerini yansıtmaktadır.

Persephone

Eski zamanların insanları, tabiatın yenileşmesindeki mucizeyi ölüm tanrısının yeraltı saraylarına kaçırdığı Persephone'un yeniden aydınlığa dönüşüyle sembolleştirirlerdi. Yaşadığımız bu yıllarda insanlık başka bir Persephone'un geriye gelmesini bekliyor. Bu, bize muhtaç olduğumuz sükûnu getirecek olan ruh âhengidir. O yeniden gelip içimizde saltanatını kurduğu zaman bu ağır yıllar sadece korkunç bir rüya olacak ve insanlık iyiliğin, tecrübe edilmiş büyük değerlerin güneşine yeniden kavuşacaktır. Eldeki imkânlarla insanlığın mesut olmaması ne hazindir...

Türü
Hatırat
Sayfa Sayısı
384
Baskı Tarihi
2005
Yazılış Tarihi
1982
ISBN
975-00125-1-8
Baskı Sayısı
1. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Doğu Kütüphânesi
Editörü
Halil Açıkgöz
Bu kitabın yazarı aslında Halil Açıkgöz ancak altını çizdiğimiz tüm satırlar Cemil Meriç'e ait olduğundan yazarı Cemil Meriç olarak girdik.

Faşizm tanımı

Faşizm harp sonu rejimidir. Harpten mağlup çıkmış, millî gururları incinmiş askerlerin kurdukları rejimdir.

Türü
Hikâye
Sayfa Sayısı
211
Baskı Tarihi
2009
ISBN
978-975-995-168-9
Baskı Sayısı
12. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Dergâh

Lan-Bayım

-Kediyi çok sevdiğiniz anlaşılıyor. Ama ne biçim sevgi bu. İki de bir "lan" diyorsunuz. Kenan pos bıyıklarının altından beyaz dişlerini göstererek güler: -Biz sevdiklerimize ara-sıra böyle deriz. Gül: -Ya sevmediklerinize. -Bizim sevmediğimiz kimse yoktur. Belki gönlümüze biraz serin gelenler vardır. -Onlara ne dersiniz? -"Bayım" deriz. Meselâ "Olmaz bayım gidemeyiz" gibi. -Tuhaf. Kemal tek kelimelik cümleyi iki kelime ilavesiyle tamamlar. -Tuhaf, hatta anlaşılmaz.

Türü
Hatırat
Sayfa Sayısı
393
Baskı Tarihi
Kasım 2007
Yazılış Tarihi
1992
ISBN
9944-125-03-2
Baskı Sayısı
3. Baskı
Basım Yeri
İzmir
Yayın Evi
Kaynak
Editörü
Şeref Yılmaz
Yazan: AHMED ŞAHİN Yazı Kaynağı: Zaman Gazetesi, Ailem Eki, Sayı: 228 Çileli bir devrin hikayesini Ali Ulvi Kurucu merhumun hatıralarından okumak büyük bir şans. Hayatını tamamen ilme adamış yüksek bir kâmet olan merhum Kurucu, hatıralarıyla da irşad vazifesini yerine getiriyor.

Şükür

Dedemiz, hayata minnet etmedi. Ne bulduysa onunla yetindi, ona şükretti. Ninemin kuyuya sarkıttığı çömlekten Çayırbağı suyunu içince: "Herkesin bağları var, bahçeleri var, bizim de suyu buz gibi yapan çömleğimiz var" deyip şükreden, hayatın saadetlerini bir çömlek suda toplayan insanı, hangi güç yenebilir, hangi engel onu gayesinden alıkoyabilir? Allah cümlesine rahmet eylesin.