Sayfa Sayısı
339
Baskı Tarihi
1997
Yazılış Tarihi
1974
ISBN
975-470-281-0
Baskı Sayısı
8. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
İletişim
Editörü
Mahmut Ali Meriç
Türkiye'de son zamanda yetişmiş en önemli aydınlardan, büyük filozof Cemil Meriç'in belki de en önemli eseridir. Binlerce sayfanın bilgisini küçük bir kitaba sığdırabilecek kadar usta yazarın ilmek ilmek örgülediği eşsiz bir dantela... Avrupayı, Osmanlıyı, Hind'i ,Çin'i motiflediği bir kanaviçe resmi.. "Bu ülke" de Tagore'dan Kemal Tahir'e..Oradan Said Nursi'ye.. ve oradan da İbn Haldun'a kadar onlarca ismi bulabilirsiniz. (http://www.itusozluk.com/goster.php/bu+%FClke)

İzm'ler

İzm'ler idrakimize giydirilen deli gömlekleri. İtibarları menşe'lerinden geliyor. Hepsi de Avrupalı.

Türü
Hatırat
Sayfa Sayısı
384
Baskı Tarihi
2005
Yazılış Tarihi
1982
ISBN
975-00125-1-8
Baskı Sayısı
1. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Doğu Kütüphânesi
Editörü
Halil Açıkgöz
Bu kitabın yazarı aslında Halil Açıkgöz ancak altını çizdiğimiz tüm satırlar Cemil Meriç'e ait olduğundan yazarı Cemil Meriç olarak girdik.
Neden Altını Çizdim?
Büyük adamları hakkında başka büyük adamlar ne düşünüyor bilmek güzel...

Cemil Meriç'in Peyami Safa değerlendirmesi

Peyami'yi Pınarcılar kadar yüceltmenin de âlemi yok. Taleyrand: "Mübalağa edilen şey önemli değildir" der. Peyami fetret devrinde yetişen bir gazeteci. Düşünen bir insandır, çünkü ıstırap çekmektedir. Gazeteci fakat ıstırap dolu. Ötekiler bahtiyardırlar, rejimle de bağdaşmışlardır. Peyami rejime kur yapar fakat rejimle bağdaşmaz. Peyami'nin kalan tarafları romanlarıdır. Peyami'yi ve diğer başka insanları bütün tezatlarıyla, zaaflarıyla, insanlığıyla küçüklükleri ve büyüklükleriyle ele almak lazım.

Türü
Deneme
Sayfa Sayısı
0
Baskı Tarihi
2000
ISBN
975-7462-94-2
Baskı Sayısı
3. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Dergâh
Ahmet Hamdi Tanpınar'ın çeşitli gazete ve dergilerde yayımlanmış yazılarından derlenen "Yaşadığım Gibi" yazarın, şair, hikayeci - romancı ve edebiyat tarihçisi olarak millî kültürümüzle ilgili özlü fikirlerini yansıtmaktadır.
Neden Altını Çizdim?
İlginç tahlil ve tespitler...

Aşk Psikolojisi

Aşk psikolojisinin en dikkate değer taraflarından biri de mevzuunu tanımadan başlamasıdır; onun için her aşk, devamı boyunca bir yığın lezzetli keşifler silsilesi olur. Gülerken, konuşurken, hiddet veya hüzünde bu küçücük insan vücudu daima bizim için yenidir ve her kımıldanışında, kâinatla her temasında yepyeni hayranlık imkân ve vesileleri verir. Bugün onun ellerinin istisnaî güzelliğini daha yeni fark ederiz, yarın boynunun mustarip melek inhinasını şimdiye kadar görmediğimize şaşarız, bir başka zaman küçük bir yolcu arabasının ayaklarımızın ucuna düşen aynadan süsünde, yalnız bir ucundan gördüğümüz dudak ve çenesinde, bütün bir san'at eseri güzelliğini ve uzaklığını bularak kendimizi körlükle itham ederiz. Bir başka vakit, gözlerinin rengi ve alnının biçimi, bakış tarzı bizi imkânsız ve sim meçhul hazlar içinde bırakır. Hülâsa, bir yıldız kasırgasında ve büyülü bir terkip halinde tanıdığımız ve sevdiğimiz mahlûku, yavaş yavaş çok şaşırtıcı bir coğrafya gibi keşfederiz. Kadın ruhunun methedilmekten hoşlanması ve en devamlı aşklarda bile buna kıymet vermesi ve yokluğundan şikâyet etmesi bu küçük dikkatlerde aşkın mühim bir tezahürünü sezmesinden gelir. Bu dikkat ve hayranlık sadece mükemmel ve güzel olan teferruatta duyulmaz, ahenksiz olan taraflar dahi aynı suretle taziz edilir. Hattâ Marcel Proust'un dediği gibi bazen sevdiğimiz vücutta bizi en çok bağlayan noktalar, belki de bu mükemmeliyetten uzak olan şeylerdir Bu zaaf noktalandır ki mukabili olan şefkat ve merhamet duygularıyla perestiş hislerimizi takviye ederler.

Türü
Araştırma
Sayfa Sayısı
438
Baskı Tarihi
Mayıs 2008
ISBN
978-975-9169-77-0
Baskı Sayısı
1. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Kırmızı
Editörü
Fahri Özdemir
"Bu çıkmazı aşmak için, bir zihin devrimine gerek vardır. Türkiye'de çağdaş ve özgürlükçü düşünce, kendisini yetmiş veya seksen yıldan beri cenderesine alan ipoteği atmalı, Türk modernleşmesinin tarihi eleştirel bir gözle yeniden değerlendirilmelidir." Ancak bu kambur atıldıktan sonradır ki, Kemal Atatürk adındaki parıltılı ve trajik insan, gerçek boyutlarında ele alınabilir; Türkiye gibi toplumlarda yüzyılda bir yetişen bu büyük kabiliyet, olağanüstü ihtirasları ve olağanüstü hatalarıyla, tarihte ait olduğu yere konabilir."

Ek(ö)nomi

Türkiye'de kişi başına milli gelirin Cumhuriyetin ilk 71 yılında 70 dolardan 2000 küsur dolara çıktığına dair verileri ihtiyatla karşılamak gerekir. ABD fiyat endekslerine göre 1923'teki 70 doların 1994'teki değeri 607 dolar eder. Türkiye'nin 1994'teki ulusal geliri kişi başına 2184 dolar olduğuna göre, bundan bileşik faiz hesabıyla 71 yılda ortalama %1.87 net kalkınma hızı ortaya çıkar, ki dünya ölçülerine göre mütevazı bir performanstır. Kaldı ki Türkiye'nin milli gelirindeki artış ağırlıklı olarak Atatürk devrinin değil 1950 sonrasının eseridir, ve ancak Tek Parti döneminin içe kapalı ve devletçi ekonomisinden uzaklaşıldığı oranda sağlanabilmiştir. Atatürk'ün öldüğü 1938 yılında milli gelir rakamı kişi başına 110 TL, yani 84 dolar olarak gerçekleşmiştir.

Türü
Roman
Sayfa Sayısı
270
Baskı Tarihi
Ekim 2009
ISBN
978-975-510-767-7
Baskı Sayısı
13. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Can
Mütercimi
Nedret Tanyolaç Öztokat
Orijinal Adı
La Peste
Albert Camus adı, çoğu okurun aklına hemen Yabancı adlı romanı getirir. Ancak, yazarın en önemli yapıtı, aslında, Veba’dır. Keskin bir gözlem gücünün desteklediği arı bir bilinçle yazılmış olan Veba, yalnızca 20. yüzyılın değil, bütün bir insanlık tarihinin ortak bir sorununa değinir: felaketin yazgıya dönüşmesi. Albert Camus’nün hiçbir yapıtında böylesine acı bir yazgı, böylesine şiirsel bir dille ele alınmamıştır. Veba, insanın ve aydınlığın şiiridir. Bu şiirde renkler alabildiğine koyu, ancak yazarın sesi o denli umut doludur.

Zaman

"Soru: Zamanı yitirmemek için ne yapmalı? Yanıt: Onu olabildiğine duyumsamak. Yöntem: Bir dişçinin bekleme odasında rahatsız bir koltukta gün geçirmek, pazar öğleden sonrasını balkonda yaşamak, anlamadığımız bir dilde konferanslar dinlemek, ayakta yolculuk etmek için en uygun olmayan ve en uzun demiryolu güzergâhını seçmek, tiyatro gişesi önünde kuyruğa girmek ve bilet almamak, vb."

Neden Altını Çizdim?
Tarihte gelişen olayların benzerleri, günümüzde de sanki yaşanmakta..

İsmet İnönü'nün tehditi

Muhalefetin bu sert hücumları, hükümetin çalışmalarını felce uğratıyordu. Derken iktidar, hükümet açısından dayanılmaz hale gelen bu puslu havayı kendi lehine berraklaştırmak için 18 Nisanda, görünüşte genel nitelikli, gerçekteyse CHP'ye yönelik bir tedbir almıştı: Bir meclis soruşturmasının açılması ve bu maksatla da muhalefet partisinin yeraltı faaliyetlerini ve mali kaynaklarınızı araştırmakla yükümlük bir komisyon kurulması. Bu kararla çılgına dönen CHP çevreleri, çok sayıdaki kışkırtma odaklarını, özellikle de kendi nüfuzları altında bulunan üniversite gençlik komitelerini harekete geçirdiler. Buna karşılık, Demokrat Parti meclis grubu, hükümet tarafından teklif edilen yetki kanunu tasarısını kamuoyunu dikkate almaksızın onayladı. Hemen ardından da Meclis, görülmedik bir şiddetteki tartışmalar sonrasında salonu terketmek zorunda kalan CHP milletvekillerinin sert muhalefetine rağmen bu kanunu kabul etti. İstanbul ve Ankara'daki gençlerin başkaldırışının ertesinde, bilhassa da Harp Okulu öğrencilerinin sessiz yürüyüşünden sora iki parti arasındaki gerginlik öylesine arttı ki, iki tarafın milletvekilleri defalarca birbirlerinin üzerlerine yürüdüler ve kıyasıya dövüştüler. Hatta bir keresinde Meclis'i çok dehşetli bir şekilde sarsan bu tartışmalardan birinde CHP lideri İsmet İnönü kürsüden Demokrat Parti milletvekillerine ve hükümet üyelerine şu esef verici, aynı zamanda da tarihi sözleri söyledi: "Sizleri öylesine acı bir son bekliyor ki, sizi ondan ben bile kurtaramam!!" O anda bu sözlerin ne manaya geldiği tam olarak kavranamadı; bununla neyin kastedildiği ancak 27 Mayıs sabahı anlaşıldı.

Türü
Roman
Sayfa Sayısı
424
Baskı Tarihi
2009
ISBN
978-975-05-0714-4
Baskı Sayısı
1. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
İletişim
Gönül İşleri Bakanlığı'nda basın müşaviri dövüş ustası Fu. Başkalarının intikamını alarak hayatını kazanan Gıcırbey. Tarih öğretmeni dilber Şebnem Şibumi. Padişah yorganları satıcısı Enver Paşa. Dul gangster Hayati Tehlike. Mr. Spock, Abdülcabbar, Ruhiye Hanım, papağan Huduni, cin Jajha, Atom Bombacıyan, Uçan Kız, Abidin Dandini, Leyla Kalahari ve diğerleri... Korkma Ben Varım'ın her sayfası sürprizlerle dolu. Aşk, dostluk, intikam, yalnızlık ve şiddetin ustaca harmanlandığı roman, olağanüstü bir enerji saçıyor.
Neden Altını Çizdim?
Bu çok daha akıllı ve bilgili adamın adı Bernard Shaw'dur.

Hayat

Benden çok daha akıllı ve bilgili bir adamın başedilmez vecizesini hatırladım: "Hayat insanlar güldüğünde ciddiyetinden kaybetmediği gibi, insanlar öldüğünde de gülünçlüğünden kaybetmiyor."

Türü
Hikâye
Sayfa Sayısı
364
Baskı Tarihi
Kasım 1999
Baskı Sayısı
4. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Dergâh

Deprem

Toprağın sarsıntısı denizin fırtınasına benzemiyor,büsbütün ayrı bir şey; denizde her zaman müteyakkız bulunuyoruz;deniz,biliyoruz ki insanoğlu için güvenilecek bir unsur değildir.Onu başından düşman aldığımız için su bizde mukavemet , müdafa ve zafer sevkitabii ihtiyaçlarını uyandırıyor... Halbuki toprak böyle değil;o insanlığın en güvendiği unsurdur.Saadetini ,refahını , emniyetini ona bağlamıştır.Onun her zaman itiaatli, müşfik veyahut hiç olmazsa lakayt ve sakin görmeğe alışmışızdır.Toprağın sarsılması işte bu emniyetin yıkılmasıdır ve bir dost tarafından hançerlenmeğe benzer vahim bir hali vardır. Onun için denizden gelen tehlike karşısında atik ve cesaretli kesilen insan, topraktan gelen tehlike karşısında maneviyatını kaybetmiş bir sürü şekline giriyor.

Türü
Roman
Sayfa Sayısı
264
Baskı Tarihi
Eylül 2006
ISBN
978-975-14-1150-1
Baskı Sayısı
1. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Remzi Kitabevi
Editörü
Öner Ciravoğlu
Sabahattin Ali'nin Romanı
Neden Altını Çizdim?
Sabahattin Ali'nin kendini affettirmek için yazmış olduğu şiir.

Affedilme Uğruna...

Bakan bu kez şöyle dedi : "Sizin korumaya değer bir genç olduğunuzu birkaç kişi, birkaç kez bana söyledi. Fakat ben elimde sizin fikir ve zihniyetinizin değiştiğini kanıtlayan bir belge olmadıkça bir şey yapamam. Siz bana bir belge getirin." Bakan Bey'in ondan hoşlandığı kesindi . Ama korkuyordu, elinden bir şey gelmiyordu. O günlerde Hasan Âli Yücel Ortaöğretim Müdürlüğüne, Reşat Şemsettin Sirer de İlköğretim Müdürlüğüne getirilmişti. İkisi de Müdürlük Encümeni üyesiydiler ve Sabahattin Ali'nin yakın dostlarıydılar. Bu kez de Encümen, okulların dışında bir yöneticilik görevine atanmasını uygun gördü. Ama bir türlü kendisine uygun bir görev bulunamıyor ve bakan bu işi biraz savsaklıyordu. Sabahattin Ali bunun üzerine kendini temize çıkarmak amacıyla Gazi'ye aşağıdaki şiiri yazdı: Benim Aşkım Sensin, kalbim değildir, böyle göğsümde vuran Sensin ülke adıyla beynimde dimdik duran Sensin çeyrek asırlık günlerimi dolduran Seni çıkarsam ömrüm başlamadan bitiyor Hem bunları ne çıkar anlatsam bir Hisler kambur oluyor döküldükçe yazıya Kısacası gönlümü verdim Ulu Gazi'ye Göğsümde şimdi yalnız onun aşkı yatıyor

Umuma Ait Hadiseler Ve Vakalar

24 Kasım 1985'te Şapka Hadisesi Günü Hükümet önünde meçhul kurşunlarlavurulanlar:(Salasorlu Tosun Bey,ayrıca meçhul bir şahıs,bilihare vurulmuş olarak cesedi Vani Efendi Camiinin avlusunda sabahleyin bulunan Kırbaşzade Fevzi Bey). Yine bu hadise dolayısıyla divan-ı harbi örfice idamına karar verilerek asılan 21 kişiden bazıları:(Kullebi Akif Ağa- Manav Hacı Ali-Pırtın İmamı - Hacı Galip Efendi - Culfa Mehmet Usta -Demirci Şevki - Karga Mehmet - Bayburtlu Amele İsmail - Kadın Tellal Şöhret - Gez Mehleli iyi sesli Hafız - Erzincanlı Demirci Ethem Usta).