Sonun Başlangıcı...

Sabahın ilk saaterine kadar öyle, sarmaş dolaş kaldık.Silah sesleri, patlamalar, bir saatten az sürdü, ama ödümüzü koparmıştı, çünkü o güne kadar hiç silah sesi duymamıştık. O sıralar bu tür sesler bize yabancıydı.Bombaların,makineli tüfeklerin sesi ile büyüyen Afgan cocukların kuşağı henüz doğmamıştı.Yemek salonunda birbirimize sokulduk, güneşin doğmasını bekledik;hiçbirimiz, bir yaşam tarzının sona erdiginin farkında değildik.Bizim yaşam tarzımızın.Henüz sona ermemişti belki, ama sonun başlangıcıydı.Sonu, yani resmi sonu, önce Nisan 1978'de koministlerin darbesiyle, sonra da Aralık 1979 da, Rus tankları Hasan'la oyun oynadığımız sokaklara girdiği, tanıdığım Afganistan'ı öldürdüğü ve hala sürüp giden dönemi başlattığı gün geldi.

Sultan, işte böyle yapar, yaparsa..

İHTİYAR TİMSAL: Kars Kalesi'ne omzunda taş taşıyan 73 yaşındaki Serdar Lala Mustafa Paşa, bir ruha yıldırım gibi düşen anlayış ve haraket fikrinin en güzel çehresi.. Bu tabloda, Osmanlı Tarihi'nin en dokunaklı çizgilerinden biri.. Ne yazık ki, böyle paşalar tek-tüktür; ve bu davanın ideolocyası, şahıs şahıs zincirlenememiştir. Bütün emekler boş!..

Sen oynuyorsun ya..

Karaderili adam güldü. "Bu oyunu mu?" diye sordu. "Bu oyunu neden öğrenmek istiyorsun ki? Kimse oynamıyor bunu artık!" "Sen oynuyorsun ya," dedi Levanter, "üstelik her defasında en yüksek sayıyı yapıyorsun!" "Yaparım, abi, yaparım!" Adam birbiri ardına topları yuvarlarken gülmeye devam ediyordu. Her top hedefini buluyordu. "Ama bildiğim tek şey de bu oyun. Bu oyunu iyi oynadığımı bilmek bana iyi bir duygu veriyor. Ama kardeşim sen neden oynayacaksın?"

Yeraltında..

Yeraltında bir sığınağa tıkılınca, altı ay çok uzun bir süre gibi gelir insana. dedi ev sahibi, "dolayısıyla beraber içeri kapanacağın kişileri iyi tanıman gerekir."

Türü
Roman
Sayfa Sayısı
0
Baskı Sayısı
6. Baskı
Basım Yeri
Topkapı/ İstanbul
Yayın Evi
Pegasus Yayınları
Editörü
Yusuf Tan
Mütercimi
Özkan Özdem
Orijinal Adı
The Lemon Tree

Bir zamanlar yaşadığımız evi görmek..

Lütfen, dedi Yasser, "sadece bir zamanlar yaşadığımız evi görmek istiyoruz." Kadın hırçınlaştı. "Eğer hemen gitmezseniz polis çağırırım!" diye bağırdı. . . Yasser sessiz bir şaşkınlıkla sürükleniyordu. "Sanki ruhu yok gibiydi." diye anımsadı Beşir. "Sadece yürüyen bir vücuttu, başka bir şey değil."

Türü
Roman
Sayfa Sayısı
0
Baskı Sayısı
0. Baskı

Güçlü Olma Sorumluluğu

Eşitliğe değil, 'kardeşlik'e inanıyorum. 'Eşitlik' fiilen mümkün olmayan bir kandırmacadır. İnsanlar kardeştirler ama eşit değil! Küçük kardeşiyle boks yapmaya kalkan bir ağabey düşünsene. Bazen, bu eşitlik denen şeyin, güçlülerin güçlü olma sorumluluklarını sırtlarından atmak için uydurdukları bir kavram olduğunu düşünüyorum.

Türü
Roman
Sayfa Sayısı
0
Baskı Sayısı
0. Baskı

Hiroşima ve İnsanoğlu

Hiroşima'ya atom bombası fırlatan uçağın pilotu, yaptığı için sonuçlarını algılayamaz! Karmaşık bir makineyle başedebiliyor olmasının heyecanı içinde İnce Mehmet'in iz sürücüsü gibi daldırmıştır. Bir taraftan megamachine ideolojisi dayatır, öte yandan, zaten belirli bir kadee mahkum olduğunu söyleyen din kitapları. İzleyen kıyımdaki rolünü kavrayamayan insanoğlu, elleriyle yarattığı felaketi bilimsel kaderidir diye kabullenir. Bu çerçeve içinde oluşan sosyal bilimlerin ve ideolojilerin tanımladığı insanoğlu da 'eli kolu bağlanmış' bir yaratıktır. Örneğin bir marksiste, 'o pilot o bombayı atmasa, dünyanın şekli değişirdi' desem, 'Eğer o bomba atılmamış olsaydı, tarihsel durum başka bir pilot getirirdi,' şeklinde ilkel bir determinizmi yansıtan cevap alacağım tabiidir. Neden? Çünkü, Megamachine'in hükmettiği dünyalarda sadece 'tanrı'nın değil, ideologların gözünde de bir hiçtir insanoğlu! Kitaplı dinlerin arasında bir tek İslam, Hiroşima'yı, ne tarihsel durumun ne de önceden belirlenmiş alın yazısının değil, insanoğlunun marifeti olarak görür. İdeolojilere gelince, insancı ideolojiler vatanı Asya'dır. Çin'dir. Akdeniz değil.